









İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapılan saldırıya tepki göstererek “Devlet görevini yapmayınca bir kısım çevreler kendilerini suç işleme imtiyazına sahip görüyor. İnsan kendisini suç işleme imtiyazına sahip görürse kendi namı hesabına adaleti tesis edebileceğine de inanır. Bunun sonu ise kaostur, kargaşadır, anarşidir” dedi. İYİ Parti Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş Taş’a yönelik saldırıya da değinen Dervişoğlu, “Abdullah Öcalan denilen caniyi, gelsin konuşsun diye TBMM’ye davet edenler; Alparslan Türkeş’in kabrini, O’nun kızına ve Türk Milliyetçilerine yasaklayamazlar” diye ekledi. Dervişoğlu’nun gündeminde TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları ile TÜSİAD yöneticileri hakkında yeni iddianame düzenlenmesi de vardı.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, HALK TV ekranlarında İsmail Küçükkaya’nın gündeme dair sorularını yanıtladı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapılan saldırıya dair Dervişoğlu, “Meseleye siyasi pencereden bakmıyorum. Türk siyaseti saldırıya uğramıştır ve bu saldırılar, bu tehditler yeni değildir. Yaşananlar geride kalan saldırıların ve günümüzdeki tehditlerin doğal bir sonucudur. Bir muhalefet partisi temsilcisi olarak kınıyorum ama iktidar kınamakla yetinmemelidir. Önlem alarak bu kabil olayların önlenebilmesinin mümkün olabileceğini kabul edilmesi gerekir. Mülkü idare tedbir alır, kolluk kuvvetleri müdahale eder, yargı da gereken cezayı verir. Ancak bu gibi durumlarda bir cezasızlık durumu söz konusu. Dün Kılıçdaroğlu’na bir saldırına bir saldırı yapıldı. İnek hırsızı dendi ama neredeyse adamın heykeli dikilecekti. Bugün de bir evlat katilinden bahsediyoruz. Bu ve benzer saldırılarsa bu tür adamlar seçilir. Dolayısıyla bu adamların geçmişlerine bakıldıklarında kullanmaya elverişli aparatlar olduklarına şahitlik ediyoruz. Tüm bunlar cezasızlıktan kaynaklanıyor. Saldırılar siyasete, demokrasiye yapılıyor. Bu sıradan bir saldırı değildir. Bir siyasi parti genel başkanının siyaset yapma hakkına yapılmış bir saldırıdır. Anayasal hakkın gaspına yönelik bir eylemdir bu. Ayrıca başkalarına da bunların yapılabilmesini mümkün olduğunu gösteren bir provokasyon emaresidir” dedi.
“Bunun sonu kaostur”
Benzer saldırılar ve tehditlere karşı devleti yönetenlerin vaziyet alması gerektiğini vurgulayan Dervişoğlu, “Devlet görevini yapmayınca bir kısım çevreler kutuplaşmaya da bağlı olarak kendilerini suç işleme imtiyazına sahip gibi görüyorlar. İnsan kendisini suç işleme imtiyazına sahip görürse kendi namı hesabına adaleti tesis edebileceğine de inanır. Bunun sonu ise kaostur, kargaşadır, anarşidir. Herkesin aklını başına alması lazım” şeklinde konuştu.
“Şehitlerimizi de unutmamamız gerekir”
TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in hayatına kaybetmesine dair Dervişoğlu, “Sırrı Bey’le fikirlerimizi çatışırdı ama insani değerler noktasında da konuşurduk. O kendi davasına hizmet ediyordu, biz de kendi davamıza hizmet etmek noktasında bir yolculuk sürdürüyoruz. Onun davasıyla, benim davam ayrı. Ama ortak bir tarafımız da var. 12 Eylül döneminde aynı acıları çekmişiz. Barış süreci diye adlandırılan, bizim de bu şartlarda imkansız gördüğümüz düşüncelerine şahsen katılmıyorum. Dün Sırrı Beyi ebediyete uğurladık, bugün de Afyonkarahisar’da bir cenazemiz var. Irak’ın kuzeyinde PKK’lı katiller tarafından saldırıya uğrayıp şehit edilmiş bir evladımız var. Buradan Uzman Çavuş Önder Özen kardeşime Allah’tan rahmet diliyorum. Sırrı Bey’i uğurluyoruz karşı durmuyorum. Ben hem taziyede bulundum hem de DEM Parti’nin genel başkanını aradım ama bugün Afyonkarahisar’da oyuncak ayısı ile babasına veda eden çocuklarımız var. Bunların da unutulmaması gerekir” ifadesini kullandı.
Ayyüce Türkeş’e saldırı
İYİ Parti Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş Taş’ın, babası Alparslan Türkeş'in kabrini ziyareti sırasında saldırıya uğramasına değinen Dervişoğlu, “Bizi yetiştirmesiyle iftihar ettiğimiz bir şahsiyetin yetiştirdiği evlada saldıranların ya da buna izin verenlerin ruh hallerini sorgulamamız lazım. Alparslan Türkeş’in bir mezarı var ama anıt mezar statüsünde değil. Alparslan Türkeş defnedilirken de söylenen laf şudur: ‘İki Türk birbirine baksın bir tarafta Anıttepe bir diğer tarafta Beştepe’ diye oraya defnedilmiştir. Oranın bir resmi statüsü de yok. Orası ailenin mi, ailenindir. Türk milletinin midir, Türk milletinindir. Alparslan Türkeş ile olan gönül bağını koparmak için bundan daha büyük bir tuzak kurulamaz. Siz Alparslan Türkeş’in mezarını onu sevenlere ve onun evlatlarına kapatırsanız, bu işin nereye varacağını nasıl kestireceksiniz?” dedi.
“Yaptıkları iş bölücülüktür”
Dervişoğlu “Orası devletin arazisinin üzerinde milletin evladının yattığı bir yerdir. Kimsenin korumasında olan bir alan değildir. Birileri gidip ziyaretçilerin giriş ve çıkışlarını denetlemeye, ziyaretleri engellemeye kalkarsa yaptıkları iş fuzuli işgalin ötesine geçer. Özellikle devlet yetkililerine sesleniyorum. O kabrin bulunduğu yere anıt mezar statüsü kazandıracak kanuni düzenlemeyi yapmak için adım atmaları gerekiyor. Bu yapılan işler doğrudan doğruya Alparslan Türkeş’i milletten koparma çabasıdır. Kimsenin bunu yapmaya hakkı yoktur. Bir adım daha ileriye gideyim. Yaptıkları iş bölücülüktür. Siz sağcı, solcu mezarlığı diye bir yer duydunuz mu? Alevi, Sünni mezarlığı diye bir şey duydunuz mu? Burada kim, hangi hakla, kimin mezarını gasp etmeye kalkışıyor? Bu sorunun cevabının aranması gerekir. Bu işin gideceği yer bölücülüktür” değerlendirmesini yaptı.
“Bahçeli’nin özür dilemesi gerekir”
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile saldırının gerçekleşmesi ardından görüştüğünü hatırlatan Dervişoğlu, “İyi niyetli olduğu hissiyatı edindim ama orada görevlendirilen polisler gözlerinin önünde bir kişiye darp eylemi yapılırken olaylara kayıtsız kalmış. Ayrıca olaylar esnasında bir tane bile gözaltı işlemi yok. Ayyüce Türkeş’in danışmanı darp ediliyor. Onun öncesinde illerden gelen ziyaretçilere saldırıda bulunuyorlar. Şimdi biz ne yapalım? 100-150 genç arkadaşımız orada birikmiş. 2-3 bin kişi de biz olup, kabir ziyareti yapacağız diye çatışmaya girecek halimiz yok ama bundan istifade etmeye kalkışanlar var. Bunu yapanlar Türkeş’in hatırasına büyük saygısızlık yapıyor. Türkeş’i kendi içlerinde fikren anmaları mümkün olmadığından milletten de koparmaya çalışıyorlar. Bunu yapanları bir kere daha uyarıyorum. Bu son derece tehlikelidir. Başta Sayın Devlet Bahçeli olmak üzere buna sebep olanların önce Türkeş ailesinden ve büyük Türk milletinden özür dilemesi gerekir” şeklinde konuştu.
Dervişoğlu, “Abdullah Öcalan denilen caniyi, gelsin konuşsun diye TBMM’ye davet edenler; Alparslan Türkeş’in kabrini, O’nun kızına ve Türk Milliyetçilerine yasaklayamazlar” diye ekledi.
Türk devletinin Güney Kıbrıs’a büyükelçi atamaları: “Gerekli tepki verilmedi”
Bazı Türk devletlerinin Kıbrıs’ın güneyine büyükelçilik açmasına değinen Dervişoğlu, “Kıbrıs, Büyük Ortadoğu Projesi’nin en önemli ayaklarından biri. Dolayısıyla Kıbrıs’ın, Batı tarafından Akdeniz’in bir emperyal havuza çevirme amacından kaynaklı önemli bir taş statüsüyle devreye sokulacağı kanaatini taşıyorum. ‘Orayı tanıdılar ama KKTC’yi tanımıyorlar’ dediniz. Uzunca zamandır tanımıyorlar. Türk Devletleri Teşkilatı’nın başında aksakallı olarak Binali Yıldırım oturuyor olmasına rağmen Azerbaycan hariç, Güney Kıbrıs Rum kesiminde kurulan devlette büyükelçilik açma basiretsizliği sergilendi. Buna da uygun bir tepki verilmedi. Beştepe’deki sarayın bir benzeri de orada yapıldı. KKTC’nin kalıcı olduğunu göstermek bakımından bu eserin inşasını doğru ve yerinde buluyorum. Ama orada konuşulan kararların BM’de, Avrupa Birliği’nde konuşulması gerektiğinin de altını çiziyorum. Biz orada iki devletli bir çözümü savunuyoruz. Bunun her türlü beklentinin bir tarafa bırakılarak, milli politika olması münasebetiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından dünyanın her yerinde seslendirilmelidir. Türkiye, ‘Bu konuda şunu dersem acaba ne derler’ endişesi yaşamamalıdır. Türkiye’nin milli haklarını, Kıbrıs’ın milli haklarını her zeminde doğru bir biçimde masaya getirilmelidir” dedi.
TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları
Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı Nisan ayı enflasyonuna değinen Dervişoğlu, “Bu rakamlardan ziyade sokakta yaşanan enflasyonun nazarı itibara almak gerekir. Türkiye’de hissedilen enflasyonun bunun çok üzerinde olduğunu şahit oluyoruz. Vatandaşımız çok büyük bir geçim sıkıntısı ile karşı karşıya. Hükümetin orta vadeli programda ortaya koyduğu hedeflerin tutmadığı, cari açığın sürekli arttığı, Türkiye’nin faiz – kur sarmalında boğulmaya çalışıldığına şahit oluyoruz. Halinden memnun insanlara rastlanmıyor. Bu rakamlar elbette bir şeyi ifade ediyor ama bana göre gerçeği yansıtmıyor. Vatandaş çok daha büyük bir enflasyon baskısı ile karşı kaşıya. Türkiye daha önceki dönemlerde de büyük ekonomik krizler yaşadı. Bunlardan biri 2001 krizidir. 14 ayda atlatılmıştır. O gün alınan ekonomik tedbirler bu hükümete 10 sene yetmiştir. Ama Türkiye, parlamenter demokratik sistemden ayrılıp Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtikten sonra 7 yıldır devam eden bir ekonomik krizle karşı karşıyadır” değerlendirmesini yaptı.
Dervişoğlu’ndan merkez siyaset vurgusu: “Bu riski alacağım”
Türkiye’de siyasetin merkezini yeniden inşa edeceklerini vurgulayan Dervişoğlu, “Her türlü taassuptan uzaklaşarak bunu gerçekleştireceğiz. Siyasetin merkezi boşaldı. Boşalan merkeze dönemin şartlarına göre partiler ikame adildi. O partiler sistem değişikliğine vesile oldu. Değişiklik de partilerin özgün kimliklerini yok etti ve kutuplaşmanın oluşmasına zemin sağlandı. Benim iddiam şu; böyle bir siyasi vasatta böyle bir iddiayı ortaya koymak kolay değil. Çünkü demokrasimiz iki partili sisteme doğru zorlanıyor. Böyle bir durumda siyasetin merkezini inşa edeceğiz demek siyasete bir risk olabilir. Siyasi risk başımın üzerinedir. Ben siyaseti Türkiye için yapıyorum. Bu riski alacağım. Millet doğru söylemlerimizden hareketle bizi anlayacak, bizi takdir edecek ve bizi tercih edecek. Bu tercih de Türkiye’nin kurtuluş reçetesini yazmamıza vesile olacak” ifadesini kullandı.
“Bu Anayasa’daki yetkileri Atatürk’e vermeye kalksalar karşı çıkarım”
AK Parti içinde de sistem eleştirilerinin olduğunun aktarılması üzerine Dervişoğlu, “Onlar da prangalarından kurtulmak istiyorlar. Parlamenter Demokratik Sisteme dönüşün yol taşlarını dizmesi gerekenlerin iktidar partileri olduğunu söylemiştim. Türkiye’yi getirdikleri noktaları görüyorlar. Sistem kilitlendi. Sistemde kurumlar bertaraf edildi. Türkiye’de bir takım strateji merkezleri var, devlet planlama teşkilatı yok. Müsteşarlıklar kaldırılınca otomatik olarak devlet hafızası yok oldu. Adımız Cumhuriyet ama Kongo da cumhuriyet. İktidarın yetkilerinin sınırlandırılmadığı yerde demokrasiden bahsedilmesi mümkün değil. Bugün iktidarın yetkilerini sınırlayamıyorsunuz. Bir anayasa yapılmış ve Erdoğan’ın ölçülerine göre tanzim edilmiş. Bu Anayasa’daki yetkileri Mustafa Kemal geri dönse de O’na vermeye kalksalar ben buna da karşı çıkarım” dedi.
“İmamoğlu siyaseten tasfiye edilmek isteniyor”
Hakkındaki soruşturma kapsamında tutuklandıktan sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden alınan Ekrem İmamoğlu için “Haksız ve adaletsiz bir sorgulama sürecinin kurbanı edilmek isteniyor” diyen Dervişoğlu, “Suç varsa suçlu cezasını çekmelidir ama yöntemlerin hukuka ve adalete hizmet etmesi lazım. İmamoğlu, kendisine kurulmuş bir kumpasın içinde boğuşuyor. Büyük de bir mücadele veriyor. Ben ama şunu söyledim; Türkiye’de bazı adımları erken atarsanız karakteristik özelliklerinden kaynaklı bazılarının iştihanı kabartırsınız. Bu kabaran iştaha bağlı olarak da birtakım siyasi tasfiyeleri yapma imkanını iştiha kabarana verirsiniz demiştim. Bu soruşturmaların bir tek amacı var. Bu da İmamoğlu’nun siyaseten tasfiye edilmesidir” ifadesini kullandı.
“Yaptığınız haksız uygulamalar doğrularınızı da gölgeliyor”
“Bir aileye bu yapılmaz” diyen Dervişoğlu, “Böyle bir ülke olabilir mi? 1968 senesinde babasının kurduğu şirkete kayyum atanır mı? Adamın kendisini içeri almışsın, eşi ve ailesi zaten mağdur durumda. Bir de ağabeyini içeri alma hakkını nereden kendinizde görüyorsunuz? Bu millete bu soruşturmanın hukuki olduğunu nasıl göstereceksiniz? Delil üretiyorsunuz; hakiki mi sahte mi geçerliliği tartışılıyor. Soruşturma yapıyorsunuz; adil mi değil mi bu tartışılıyor. Erdoğan’a ve iktidar yetkililerine sesleniyorum; yaptıkları bu haksız uygulamalar onların doğrularını da gölgeliyor” şeklinde konuştu.
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras hakkında yeni iddianame düzenlendiği aktarılan Dervişoğlu, “Devlet önüne gelenle hesaplaşıyor. Böyle bir şey olmaz. Vatandaşların yarısı birbiriyle davalık, milletin tamamı devletle davalık. Böyle bir ülke olmaz” dedi.
Recep Tayyip Erdoğan’ın, Anayasa’ya göre bir kez daha cumhurbaşkanı adayı olamayacağını vurgulayan Dervişoğlu, “Türkiye’nin mutlak suretle tek adamlığa evrilen bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi belasından kurtulması gerekiyor” diye ekledi.