Tebligat yapılarak ifadeye çağrılmamız lazım. İfadeye gidilmiyorsa zorla getirme kararı çıkarılabilir. Zorla getirme kararını uygulayamıyorsa ya da ifadesini aldıktan sonra hakim yeni şartların oluştuğunu düşünüyorsa bu kez tutuklama kararı çıkabilir. Ama milletvekilinin kendisi zaten Anayasa Mahkemesi'nin kararına göre tutuklanamaz. Dolayısıyla hiçbir hakim, milletvekillini bu durumda ifade vermeye zorlayamaz. Zorla alıkoyamaz. Aslında değişiklik kadüktür, pratikte işleyemez. İfade alınamadıkça da yargılama başlayamaz
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhuriyet gazetesinden Selin Ongun'a konuştu. Demirtaş dokunulmazlıkla ilgili "Bu denli kritik bir süreçteyken "Oturalım, Kılıçdaroğlu ile yüz yüze konuşalım" fikrinin muhakemesini hiç yaptınız mı'" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Şunu çok net söyleyeyim. Dokunulmazlıklarla ilgili Sayın Kılıçdaroğlu'nun Genelkurmay'dan dolaylı olarak brifing aldığını duydum. Bu bir dedikodu da olabilir, bilemiyorum. Fakat bunu gerçekten güçlü kaynaklardan duydum. Bunun üzerine de gitmedim. Anladım ki, Kılıçdaroğlu'nun ordudan aldığı brifing veya rica, bilemem, "HDP'lilerin dokunulmazlığına evet demelisiniz" isteği karargahtan geldikten sonra benim görüşmemin hiçbir anlamı kalmamıştı. Biz görüşüp neyi anlatacaktı? Çünkü kendisi ondan sonra televizyonda "evet oyu vereceğini" açıkladı. Dolayısıyla bir şeyi değişterebileceğimizi düşünmüyordum. Böyle bir durumda Kılıçdaroğlu bize mi kıymet verecek, orduya m? Evet, orduya kıymet verecekti. Çok netti. Dolayısıyla uğraşmanın hiçbir anlamı yoktu. Üzücü, çok üzücü gerçekten. Kendisinin çok büyük hata yaptığını düşünüyorum. Çünkü kendi parti yönetimi hayır kararı almıştı. CHP'nin parti meclisi ve merkez yürütme kurulu hatta meclis grubunun ağırlığı hayır kararı almıştı. Bu oylamaya hayır verilecekti ama bir genel başkan kendi partisinin yönetiminin aldığı kararı bile tanımayacak şekilde ordudan gelen isteği yerine getiriyorsa bizim artık konuşacak bir şeyimiz kalmamamıştır."
Demirtaş, "Bu söylenti ya da duyum, Kılıçdaroğlu'nun televizyondaki "evet diyeceğiz" açıklamasından önce mi size ulaşmıştı'" sorusuna "Evet, hatta eski asker kökenli bir CHP milletvekili aracılığıyla iletildiği söylendi. Kendisi karargaha çağrılmış, kendisine brifing verilmiş ve Kılıçdaroğlu'na iletmesi istenmiş. Bunu duyduk biz. Ve hemen aynı gün ya da bir gün sonra, tam hatırlamıyorum, Kılıçdaroğlu'ndan hemen "evet" açıklaması geldi. Ve bu beni doğrusu şaşırtmadı" yanıtını verdi.
TUTUKLAMA OLACAK MI'
Demirtaş, milletvekillerinin dokunulmazlığı kalksa bile savcılıkta ve karakolda ifade vermeyeceklerini söyledi. Demirtaş şöyle konuştu: "Tebligat yapılarak ifadeye çağrılmamız lazım. İfadeye gidilmiyorsa zorla getirme kararı çıkarılabilir. Zorla getirme kararını uygulayamıyorsa ya da ifadesini aldıktan sonra hakim yeni şartların oluştuğunu düşünüyorsa bu kez tutuklama kararı çıkabilir. Ama milletvekilinin kendisi zaten Anayasa Mahkemesi'nin kararına göre tutuklanamaz. Dolayısıyla hiçbir hakim, milletvekillini bu durumda ifade vermeye zorlayamaz. Zorla alıkoyamaz. Aslında değişiklik kadüktür, pratikte işleyemez. İfade alınamadıkça da yargılama başlayamaz. Bu bir çeşit uygulanamaz yasadır, bu değişikliği uygulayamazlar. Zannediyorum diğer partilerdeki vekiller ifade verme taraftarılar ama hiçbir HDP'li vekil gidip ifade vermeyecek. Tek birimiz gidip ifade vermeyeceğiz, yargılamaları başlatmayacağız. Biz savunma yapmayacağız, demedik. Savcıda, poliste, kollukta, ifade vermeyeceğiz. Hakkımızda dava açar ve "sizi yargılamaya başladık" derler ise mahkeme salonlarında savunmalarımızı yaparız."
VEKİLLER TUTUKLANIRSA...
Demirtaş, "İfade vermeyeceğiz, dediniz. Vekilleriniz tutuklanırsa, stratejiniz nasıl olaca? Farz edin beş vekiliniz tutuklandı, grup parlamentodan çekilecek mi'" sorusuna şu yanıtı verdi: "Biz "Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni kesin ve nihai olarak terk ettik ve bir daha olmayacağız" şeklinde bir karara gitmeyeceğiz. Ama alternatif duruş ve direniş yöntemlerimiz olacak. Öyle bir durumda arkadaşlarımızın parlamento çalışmalarını hiçbir şey yokmuş gibi sürdürmesi çok kolay değil, mümkün de değil. Ama parlamenter sıfatıyla sokakta da meydanda da her yerde çalışmak mümkün. Parlamento onların tahliyesini sağlayana kadar, krizin ne kadar büyük olduğunu herkese göstermek için elimizdeki imkanları kullanırız. Parlamento içinde de dışında da bunu yapacağız. 'İstifa ettik, küstük, oynamıyoruz' yaklaşımı içinde olmayacağız. Türkiye siyasetini AKP'ye dar edeceğiz."
ALTERNATİF PARLAMENTOLAR: DİYARBAKIR, İZMİR...
Net olarak söyleyeyim. "Buradan nihai olarak parlamentoyu terk ediş noktası çıkar" diyenler böyle bir şey beklemesin. Alternatif parlamentolar olsa bile bunun tek merkezi Diyarbakır olmayacak. İzmir'de de, Diyarbakır'da da olacak. Biz Türkiye'nin partisiyiz, Meclis'in iradesine el konulmuş ve darbe yapılmışsa bu sadece Diyarbakır'daki değil İzmir'deki, İstanbul'daki seçmenimize karşı da yapılmıştır. Dolayısıyla Meclis'i terk edip alanı AKP'ye bırakmayacağız. Her yerde olacağız. (Alternatif parlamentodan ne anlayalım, nasıl somutlarsını? sorusu üzerine) Halk meclisleri, bölge meclisleri gibi. Meclisler, demokrasilerde meşruiyet ile oluşur. Bir yerde halk, "bunun adı meclistir" diyorsa, onun adı meclistir artık. Bunu tehlikeli bir bölünme söylemi olarak görmek yerine radikal demokrasinin ne olduğunu anlamak için tartışsalar çok iyi olurdu. Ama Türkiye'deki siyasetçilerde bu kafa da birikim de cesaret de yok. Oysa başkanlığı rahatlıkla tartışabiliyorsunuz ama yerel parlamento, yerinden yönetim, özerklik bunların hiçbirini tartışamıyorsunuz.