'Emekli sınıf öğretmeni Gülderen Değirmenci (70), küçüklüğünde annesi ona tığ vermeyince, kesilen tavukların tüylerinin sert kısımlarını tığ gibi kullanarak el işine adım attı. Babasının ilkokulda aldığı dikiş makinesi ile örgü, kanaviçe, dantel gibi birçok el sanatını evde öğrenen ve kardeşlerine, komşularına elbiseler diken Değirmenci, ilk çocuğunu dünyaya getirdikten sonra 23 yaşında romatizmal bir hastalığa yakalandı. Ateşli dönemleri olan, sürekli ilerleyen ve eklemlerde tutukluk yaparak hareketi kısıtlayan bir hastalık olan Ankilozan Spondilit (AS), Değirmenci'yi zorlamasına rağmen, bu hastalık onun üretmesine engel olmadı. Evde bez bebek yapımına başlayan Değirmenci, kronik hastalığına rağmen mesleğinin yanı sıra, iki çocuk büyüttü, el sanatlarına da devam etti.
Değirmenci, her detayını kendi tasarladığı ve elde yaptığı bez bebeklerini çevresindekilere hediye etmeye başladı. Hastalığı nedeniyle oturamadığı için dikiş makinesinin başında ayakta durarak bebeklerinin elbiselerini dikti, onlara ipliklerden lüle lüle saçlar yaptı. Üretmenin insan ruhuna iyi geldiğini düşünen Değirmenci, kızı Eda'nın da desteğiyle bir yıl önce bebeklerini sosyal medya üzerinden tanıttı. Bebeklerin ilgi görmesi üzerine, Değirmenci ve kızı Eda Bilir, kıyafetinden, yüz ifadesine kadar birçok farklı bez bebek tasarladı. Sosyal medya üzerinden sipariş alan anne-kız şimdi, müşterilerinin fotoğraflarına ve zevklerine göre tasarımlar yaparak, bebeklerini yurdun dört bir yanına gönderiyor.
Yaptıklarıyla gençlere mesaj vermek istediğini söyleyen Değirmenci, "Ben bu yaştan sonra bebekleri zorunlu olarak yapmıyorum. Gençlere bir mesaj vermek istiyorum. Benim yaşım ileri olduğu halde, sağlıklı olmadığı halde bunlarla uğraşıyorum, üretiyorum. Gençler de boş durmasınlar. İnsanın psikolojisi düzeliyor, başka hiçbir şey düşünmüyorsunuz. Günümüzde gençlerin çoğu vaktini boşa harcıyor. Zaman ayırıp kendi becerilerine uygun şeyleri bulabilirler. Çalışmayı, üretmeyi denesinler. Üretmek insanı çok mutlu ediyor. Yaşlı hanımlar da boş durmasın, örgü örsün, şal örsün, üretime katkıda bulunsunlar" dedi.
'HASTALIĞIM ENGEL DEĞİL, UMARIM GENÇLER BENİ ÖRNEK ALIR'
Hastalığı nedeniyle hala daha yürümekte, oturup kalkmakta, hareket etmekte zorluk yaşadığını aktaran Değirmenci, "Ama buna rağmen ayakta dikiş dikiyorum, pek oturmuyorum. Sabahları bebek yapıyorum, akşamları örgü örüyorum. Boş durmam, televizyonun karşısında oturmam. Hastalığım engel değil, engel diye bir şey yok. Ben engel tanımıyorum. Engelli görünebilirim, ama üretmeye devam ediyorum. Bunlarla uğraşırken hiçbir şey düşünmüyorum. Ağrı, acı, yorgunluk hissetmiyorum. Sadece bebekleri düşünüyorum, onları nasıl giydiririm, yüzlerini nasıl yaparım diye. Onları satışa gönderdiğimde, 'Canlarım benim' diye uğurluyorum. Hepsine isim koyuyorum. Araştırıyorum, hayal ediyorum. Tasarımlarımı o an içimden nasıl geliyorsa öyle yapıyorum. Güzel şeyler çıkıyor, aldığımız tepkiler çok güzel. Bir bebeğin aynısından bir ikincisi olmuyor, hepsi kendine has. Bundan sonra yaşım dolayısıyla gelecekteki hiçbir şeyi hayal etmek istemiyorum. Şu an yaptığım işleri düşünüyorum sadece. Umarım gençler benden örnek alırlar, birkaç sene sonra bana hak verip, adımı anarlar. Gençlere bez bebek yapımını öğretmek de istiyorum. Emekli öğretmen olduğum için öğretme isteği var içimde hala. Bir iki kişi gelirse, küçük atölyemde onlara öğretebilirim. Mümkün olsa da bir sınıfta öğrencilerin hepsine öğretebilsem. Ruhu tatlandıran tek şey öğretmek benim için" diye konuştu.
'ANNEM DURMUYORSA, BENİM HİÇ DURMAMAM LAZIM'
Değirmenci'nin kızı Eda Bilir (40) ise yurdun birçok noktasından sipariş aldıklarını belirterek şunları söyledi:
"Anneme malzemelerin alımı konusunda yardım ediyorum. Öncesinde neler yapacağımızı planlıyoruz. Sosyal medyadan bize ulaşıp fotoğraf gönderiyorlar, onlara uygun bebekler tasarlıyoruz. Kıyafetlerin renkleri, hobiler, evcil hayvanlar, meslek alanlarına göre yapıyoruz. Yaptığımız bir bebeğin benzeri bir daha yapılmıyor. Sürekli yeniliyoruz, farklılaştırıyoruz. Küçük çocuklar için bez çanta yapıyoruz, önüne bebeğimizi iliştiriyoruz. İçimize sinmiyorsa kenara koyuyoruz. Benim küçük kızım da bazen bize yardım ediyor. Müşteriler bebeklerin yüzlerine baktıklarında hepsinin farklı bir ifadesi, farklı bir enerjisi olduğunu söylüyor. Toplum ve çocuklar tarafından erkek mesleği olarak bilinen meslekleri kadın bebekler üzerinde yapıyoruz. Kaptan, itfaiyeci, futbol hakemi, tamirci, asker, hakim, diş hekimi kadın bebeklerimiz var. Çocukların bu konuda da farkındalık geliştirmesini önemsiyoruz. Yılbaşı için tamamen kumaştan yapılmış bir ağaç yaptık. Plastik yerine doğal malzemeler kullandık. Annemle böyle bir aktivite yapıyor olmak çok güzel, sürekli araştırıyoruz. Annem çok üretken, her şeyi elimizle yapıyoruz. Işın kılıcı siparişi geliyor, onu kendimiz yapmaya çalışıyoruz. Annem hastalığına rağmen hiç durmuyor, o durmuyorsa benim hiç durmamam gerekiyor diye düşünüyorum" dedi. (DHA)