Suriye'de kritik gelişmelerin yaşandığı bir süreçte başkent Ankara, ikinci kez üçlü Suriye zirvesine ev sahipliği yaptı.
Astana formatında "Beşinci Türkiye-Rusya Federasyonu-İran Üçlü Zirvesi kapsamında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile Çankaya Köşkü'nde görüştü.
ERDOĞAN: BARIŞ KORİDORU KORUNAKLI LİMAN OLACAK
Cumhurbaşkanı Erdoğan kapanış konuşmasında, "Suriye'deki yangının söndürülmesi için bugün beşinci kez bir araya geldik. Suriye'de siyasi çözüm umutlarını yeşertecek önemli kararlar aldık. Suriye'nin toprak bütünlüğüyle siyasi birliğinin korunması hususunda hepimizin de aynı hassasiyete sahip olduğunu bir kez daha teyit ettik. DEAŞ ile mücadele altında terör örgütlerine destek verilmesinin kabul edilemezliğini vurguladık. Sahada sükunetin tesisi, mültecilerin dönebileceği şartların oluşturulması ve ihtilafa siyasi çözüm bulunması için yürüttüğümüz çalışmaları gözden geçirdik.
Nisan ayından bu yana İdlib'e yönelik operasyonlarda hayatını kaybeden sivillerin sayısı bine yaklaştı. Yüzbinlerce insan yeniden yollara düştü. Türkiye olarak sınırlarımızın hemen bitişiğinde 4 milyon insanı etkileyecek yeni bir trajedi yaşanmasına seyirci kalamayız. Böylesi bir vahim gelişme sadece ülkemizi değil bütün Avrupa'yı etkileyecektir. Bugünkü görüşmede Soçi Mutabakatı'na ilişkin görüşlerimizi tekrar mütalaa ettik. Varılan mutabakatın tam manasıyla hayata geçirilmesinin ehemmiyetine dikkat çektik. Sivil halkın ve garantör ülkelerin sahadaki askeri personelinin güvenliği için somut önlemler alınması ihtiyacını vurguladık. Zirvede görüş birliğine vardığımız hususlar doğrultusunda önümüzdeki günlerde bölgede hayırlı gelişmelerin yaşanacağını ümit ediyoruz.
Anayasa Komitesi'nin üyeleri ve usul kurullarının belirlenmesinde yapıcı ve esnek bir tutum sergiledik. Siyasi sürecin ilerletilmesi için gayret gösterdik, nitekim ortak çabalarımızla komitenin oluşumuna ilişkin pürüzler giderilmiştir. Bugünkü istişarelerimizde usul kuralları konusunu da Birleşmiş Milletler ile eş güdüm halinde sonuçlandırarak Anayasa Komitesi'nin çalışmalarına bir an önce başlamasını sağlamayı kararlaştırdık.
"SURİYE İÇİN EN BÜYÜK TEHDİT KAYNAĞI PKK VE ONUN UZANTISI YPG/PYD"
Zirve kapsamında Fırat'ın Doğusu'ndaki durumu da istişare ettik. Bu mesele hem Suriye'nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğü hem de Türkiye'nin milli güvenliği bakımından kritik önem taşıyor. Halihazırda Suriye topraklarının dörtte birinden fazlası bölücü terör örgütünün işgali altında bulunuyor. Örgüt burada çocuk asker kullanmaktan halkı zorla silah altına almaya, etnik temizlik faaliyetinden insanların mallarını gasbetmeye kadar her türlü zulmü işliyor. Dün Çobanbey'de düzenlenen kalleş saldırı bunun en son örneğidir. Geldiğimiz nokta itibarıyla Suriye'de DEAŞ tehdidi artık ortadan kalkmıştır. Suriye'nin istikbali için en büyük tehdit kaynağı PKK ve onun uzantısı olan YPG/PYD'dir. Bu ülkedeki PKK, PYD varlığı devam ettikçe ne Suriye ne de bölgemiz huzura kavuşabilir.
Suriye sınırımız boyunca bir terör oluşumuna rıza göstermeyeceğimizi kendilerine ifade ettim. Özellikle de burada bir mülteciler şehrinin oluşabileceğini ve mülteciler için buralarda konaklayabileceği ve ekip biçebileceği bahçelerini yapmaları noktasında bir hazırlığın yapılmasının isabetli olacağını ifade ettim. Suriye sınırımız boyunca böylece terör oluşumuna rıza göstermeden bu tür bir insani altyapıyı oluşturmamızda fayda olacağını anlattım. Nihai hedefimiz Suriye'nin kuzeyinde bir barış koridoru tesis ederek ülkenin bölünmesini engellemektir. Bunun için şayet Amerika ile iki hafta içinde arzu ettiğimiz sonuca ulaşamazsak kendi harekat planımızı uygulamaya başlayacağımızı her iki dostumuza da anlattım.
Türkiye'nin sığınmacı yükünü tek başına taşıyamayacağı ortadadır. Ülkemizin yeni bir göç akınını kaldırması da zaten mümkün değildir. Artık Suriyelilerin ülkelerine güvenli ve gönüllü bir şekilde geri dönüşlerine yoğunlaşmamız gerekiyor.
Ülkemize sığınan en az 2 milyon Suriyeli kardeşimizin bu bölgeye yerleştirilebileceğini düşünüyoruz. Hatta bu hattı Deyrizor, Rakka taraflarına kadar indirebilirsek geri dönecek sığınmacı sayısı 3 milyonu aşabilir. Böylece Türkiye başta olmak üzere ülke dışında olan Suriyelilerin önemli bir bölümünün kimseye yük olmadan kendi topraklarında yaşamalarını temin edebiliriz. Geri dönecek Suriyeli kardeşlerimiz için bu bölgelerde uluslararası toplumun desteğiyle yeni yerleşim alanları inşa edilmesi de mümkündür. Türkiye olarak bu konuda gereken her türlü sorumluluğu almaya hazırız. Hem Rusya ve İran ile hem de uluslararası toplumun diğer üyeleriyle Suriyeli mültecilerin gönüllü geri dönüşü için çalışmak istiyoruz. Bu çerçevede yakın zamanda önemli bir adım attık. Irak, Lübnan ve Ürdün ile birlikte Suriyeli mültecilerin geri dönüşüne dair uluslararası bir konferans düzenlenmesi için girişim başlattık. Tüm dostlarımızın bu girişime destek vermesini bekliyoruz" ifadelerini kullandı.
"CENEVRE SÜRECİ BELİRLEYİCİ OLACAK"
Erdoğan, Anayasa Komitesi'ne ilişkin soruya, "Anayasa Komitesinin kurulmasına yönelik çalışma başarıyla tamamlandı. Bir kişiyle ilgili olumsuzluğu gidermiş bulunuyoruz. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Suriye ile ilgili özel temsilcisinin buradaki gayretlere verdiği destekle beraber inanıyorum ki bu usul kuralları da süratle giderilmiş olacak. Böylece Cenevre'de komite çalışmaları süratle başlayacaktır. Pürüz kalmadı diyebilirim ve ortak yaklaşımımız da zaten bu.
Şu tarih demek doğru olmaz ancak başlık olarak burada özellikle Pedersen'in yaptığı çalışmalar ve 'Cenevre Süreci' bu işin belirleyicisi olacaktır. Hızlandırmak üç ülke olarak bizim amacımız. Astana Süreci olarak devamı ve Soçi'de attığımız mutabakatlarla bu konuda bir an önce neticeye varmak arzumuz" şeklinde yanıt verdi.
"450 KİLOMETRELİK BÖLGEDE KONUTLAR YAPALIM"
Güvenli bölge çalışmalarına ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Güvenli Bölge konusunda Sayın (Donald) Trump '20 mil derinlik' diye bir ifade kullanmıştı. Yani bizim sınırdan Suriye'nin iç bölgesine doğru 30 kilometrelik derinlik. Bunu en batıdan en doğuya doğru aldığımız zaman 911 kilometrelik bir sınırımız var. Bu sınır içerisinde şu anda Türkiye'de 3,6 milyon Suriyeli var. Şu ana kadar mültecilere yaptığımız harcamalar 40 milyar doları aşmış vaziyette. Peki Birleşmiş Milletler veya Avrupa Birliğinden gelen nedir diye baktığımız zaman, her ikisini de harmanlayarak veriyorum o da yaklaşık 7 milyar avro gibi bir rakam. Tabii bunlar bizim milli bütçemize girmiyor. Bunlar uluslararası STK'lar vasıtasıyla AFAD'a, Kızılay'a geliyor ve onlar da konteyner kentlerde ilaç, giysi, yeme-içme, eğitim ve sağlık gibi çalışmalarda kullanılıyor.
Bunun yanında attığımız adımlarla beraber, bu Güvenli Bölge'de ne yapabiliri? Bunu şu ana kadar bütün liderlerle konuştum, konuşuyorum, konuşmaya da devam edeceğim. O da şudur, ülkemizde bulunan Suriyeli mültecilere 30 kilometrelik derinlik ve 911'den vazgeçtik, şu anda 450 kilometrelik bölgede konutlar yapalım diyoruz. Çünkü bu çadır hayatıyla mı, bu konteyner kentlerle mi hayatlarını devam ettirecekle? Buralarda 200-250 metrekare kapalı alan ve bir o kadar da açık alan olmak üzere ailelere konut inşası yapalım. Kapalı alanda kendilerinin kalması diğer alanda da bir şeyler ekip biçmesi... Okullarını, hastanelerini, altyapılarını yapalım. Ayrıca kendilerine de iş imkanı hazırlayalım. Böylece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeleri bu işin içerisinde olmalı.
Bunun dışında (Angela) Merkel, (Emmanuel) Makron, Suudi Arabistan Veliaht Prensi (Muhammed bin Selman) ile bunu görüştüm. Bu konuda Sayın (Hasan) Ruhani ile de görüştük. Bir uluslararası destek kampanyasına da dönüşebilir. Bu şekilde bir adım atmak suretiyle böyle bir inşa ve ihya hareketine girersek bu insanları kendi topraklarına taşırız. Bu insanlar Güvenli Bölge'de yaşamaya başlarlar. Temennim odur ki bu konuda mutabakat sağlanabilir de bu adımlar atılabilirse bu insanlar da artık çadır hayatından, konteyner kentlerden kurtulmuş olurlar diye düşünüyorum" dedi.
"MÜSLÜMAN, MÜSLÜMANLA UĞRAŞIYOR"
Suudi Arabistan'daki petrol tesislerine yapılan saldırının piyasaları etkileyip etkilemeyeceği sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Yemen'de bu süreç nasıl başlad? Bunun üzerine durmak gerekir. Yemen yerle yeksan oldu, bunun müsebbibi kimlerdi? Bunların üzerinde durmak lazım. Tabii ki bütün bu tahribatlarla artık Yemen'deki insanlar şüphesiz ki onlar da sürekli belli bir hazırlık içinde olmuşlardır. Gönül bu tür gelişmeleri arzu etmiyor ancak gelinen bu noktada özellikle de bizim şu anda Yemen'in bir an önce yeniden inşa ve ihyası için ne gibi çalışmalar yapabiliriz, bunu düşünmemiz gerekiyor. Çünkü Yemen kendi ayakları üzerine kalkabilecek bir altyapıya sahip değil.
Öyle ise şu anda gelişmiş ülkeler olarak, gelişmekte olan ülkeler olarak Yemen'e ne yapılabili? Bu sadece bölgede Yemen için söyleyeceğim bir şey değil, aynı durum Suriye için de geçerli. Bu noktada yine bölgedeki Filistin için de geçerli. Filistin'in durumu ayrı bir felaket, onun üzerinde de durulması gerekir. Ama ne yazık ki şu anda bakıyorsunuz Müslüman, Müslüman ile uğraşıyor. Az önce Sayın Putin, Rabbimizin bir uyarısını burada hatırlatmak istedi. 'Ancak inananlar kardeştir,' hükmüyle ben işi kısa olarak alayım. Kardeşliğin gereğinin bu olmaması lazımdı ama Yemen'e ilk bombaları kimler att? Bu sorunun cevabı bulunursa gelinen noktanın bir tahrik olduğu kanaatine de varırız diye düşünüyorum."
RUHANİ: AMERİKALILAR SURİYE'Yİ BÖLMEYE ÇALIŞMIŞTIR
İran Cumhurbaşkanı Ruhani, "Ne mutlu ki üç ülkede Suriye'yle ilgili konularda görüş birliği içindedir. Hepimiz Suriye'nin toprak bütünlüğü konusunda hemfikiriz. ABD, Suriye'de teröristleri desteklemiştir. Amerikalılar Suriye'yi bölmeye çalışmıştır. ABD, Golan Tepeleri'ni başka bir ülkeye bağışlamıştır. Bu ABD'nin kötü niyet sahibi olduğunun göstergesidir. İsrail'in gündelik saldırılar düzenlediğini görüyoruz.
Hepimiz Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve yasal birliğine saygı duyuyoruz. Halen İdlib'de terörist örgütler bulunmaktadır. 9 seneden beri Suriye halkı eziyet çekmektedir. Hepimiz teröristlere kimlerin destek verdiğini biliyoruz. İdlib'deki teröristlerle mücadele etmeliyiz ve Suriye devletine yardımcı olmalıyız. Aynı şekilde de Fırat'ın Doğusu'nda da ABD destekli terörist gruplar etkindir.
Suriye halkı kendi evlerine dönmek ister. Suriye'nin yeniden yapılanmasına yardımcı olmalıyız. Suriye halkına destek olmalıyız. Ben bir kez daha Türkiye'ye teşekkür ediyorum. Anayasanın bir an önce düzenlenmesini umut ediyorum. Altıncı toplantımza İran'da ev sahipliği yapmayı umuyorum" şeklinde konuştu.
Ruhani, Anayasa Komitesi'ne ilişkin soruya, "Anayasa Komitesi konusunda çok fazla görüşme yaptık. Bugün bu komite tamamen oluşmuş durumda. Umuyoruz ki yakın zamanda çalışmalarına başlayacaktır. 2020-2021 yıllarına kadar Suriye'de seçimler için uygun atmosferin oluşmasını umuyoruz. Sanırım komitenin işlerine başlaması için yakın gelecekte uygun bir ortam hazırlanacaktır. Anayasanın revize edilmesi çok ince bir iştir. Her kesimin görüşleri ve çıkarları adilane bir şekilde yeni anayasada göz önüne alınmalıdır. Başlangıcı zor olmasına rağmen bunun ileride meyve vereceğini düşünüyorum. Bu süreç zor olacaktır ama hepimiz destek vermeliyiz" ifadeleriyle yanıt verdi.
İran Cumhurbaşkanı, Suudi Arabistan'a yapılan saldırıya, "Bu Yemen'e saldırılarla başlamıştır. Bunu Yemen'e saldıranlara sormak lazım. Yemen halkı bu saldırılara karşılık veriyor. Ülkelelerinin viran edilmesine göz yummuyorlar. Meşru savunma haklarını kullanıyorlar. Yemen'in çözüm yolu siyasidir. Eğer Astana, Yemen için bir model olsa oraya da istikrar ve barış getirmek için çaba gösterilir. O zaman petrol de güvenli bir şekilde üretilir ve ihraç edilir" ifadeleriyle değerlendirmesini yaptı.
PUTİN: ANAYASA KOMİTESİ'NİN LİSTESİ ONAYLANMIŞTIR
Rusya lideri Putin ise kapanış konuşmasında, "Suriye'de barışa ve istikrara siyasi yollarla ulaşmak mümkün olacaktır. Suriye'nin toprak bütünlüğünü destekleyen üç ülkeyiz. Üç garantör ülkesinin toplantıları uzman düzeyinde devam edecektir. Önümüzdeki Astana toplantısı Ekim ayında Kazakistan'ın başkenti Nur Sultan'da yapılacaktır.
Diplomatlarımız titiz çalışma sonucunda listeyi (Anayasa Komitesi) oluşturdular ve usul çalışmaları yaptılar. Liste onaylanmıştır. Artık bu konuda Cenevre’de hızlıca çalışmalar başlamalıdır. Her türlü desteği vermeye hazırız.
Bu bölge (İdlib) neredeyse tam olarak El Kaide bağlantılı grupların kontrolünde. Buna sessiz kalamayız. Erdoğan ve Ruhani ile İdlib’de gerginliğin azaltılması için adımlar atılması konusunda mutabık kaldık. Terörün bitmesi için Suriye ordusuna kısıtlı destek vereceğiz. Bizim mutabakatımız terör örgütlerini kapsamamaktadır.
Eğer uluslararası örgütler Suriye'de barışın sağlanmasını istiyorsa, yardım sağlamalıdırlar. Sayın Erdoğan'la ikili görüşmemizde Rusya-Türkiye ekonomik ilişkilerini değerlendirdik. Bizim askeri-teknik alanda işbirliğimiz pekişmektedir. Türkiye'ye altı milyondan fazla Rus turist gelecektir" dedi.
"AŞIRI GRUPLAR SÜRECİ BALTALAMAK İSTEYEBİLİR"
Putin, Anayasa Komitesi'ne ilişkin soruyu, "Anayasa Komitesinin çalışmaları kararlı bir şekilde Suriye’de istikrarın kavuşturulmasına büyük katkı sağlayacaktır. Siyasi sürecin dışında herhangi bir alternatif yok. Büyük bir çalışma yaptık. Komitenin oluşturulması için Erdoğan ve Ruhani muazzam bir katkı sağladılar. Suriye’de hem hükümet hem muhalefetle çalışma yaptık. Erdoğan çok çaba gösterdi. Son bir adayın isminin eklenmesiyle süreç tamamlanmıştır. Usul kuralları konusunda anlaşmamız lazım. Sürece katılan Suriyeliler dış güçlerden baskı görmeden, gönüllü bir şekilde olumlu sonuca varacak çalışmalar yapmalıdır. Bir süre koymak istemiyorum. Ama çalışmaları çok hızlı başlatmak lazım. Aynı zamanda olumlu sonuçlara hızlıca ulaşmak lazım. Aşırı gruplar bunu baltalamak isteyebilir, nihai çözüm istemiyorlar çünkü savaştan para kazanıyorlar" ifadeleriyle yanıtladı.
ABD güçlerinin Suriye’de gayrimeşru bir şekilde bulunduğunun altını çizen Putin, ABD Başkanı Donald Trump’ın oradan çıkılmasına yönelik aldığı kararın tam olarak uygulanmasını beklediğini dile getirdi.
Suudi Arabistan’da tesislere yapılan saldırının toplantıda gündeme gelmediğini ancak Yemen’de insani dram ve felaket yaşandığını söyleyen Putin, Kur'an-ı Kerim'den ayet alıntılayarak bu krizin çözümü ile ilgili öneride bulundu. Putin, “Krizin çözümü için tüm taraflar arasında bir çözüm üretilmesi gerekir. Mesela bunu da Müslüman ülke olan Türkiye'de bulunurken Kur’an’dan atıfta bulunmak istiyorum: 'Allah’ın sözlerini hatırlayınız, siz düşmansınız ama Allah sizin gönüllerinizi barıştırdı ve sizi dost yaptı.' Sizi bölen konular arka planda olmalıdır. Manevi yakınlık ön plana çıkmalıdır. Şiddetin kabul edilmezliği konusunda Kur'an'da sözler var." diye konuştu.
Suudi Arabistan'a güvenliğini sağlaması için Rusya'dan hava savunma füze sistemi almasını öneren Putin, "Suudi Arabistan'ın kendisini koruması için gerekli yardımı yapmaya hazırız. Suudi yönetimi de bu konuda akıllıca karar alabilir. İran S-300 aldı, Türkiye S-400 aldı, Suudi Arabistan da benzer bir adımla kendi güvenliğini sağlayabilir. Bu sistem Suudi Arabistan’ın altyapısını güvenli bir şekilde koruyacaktır” dedi.
Suriye'nin kuzeyinde oluşturulması planlanan güvenli bölge konusundaki değerlendirmesi sorulan Putin, “Türkiye dahil olmak üzere bölgede bütün devletler kendi milli güvenliği konusunda bir koruma hakkına sahiptir. Hepimiz Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız. Güvenliğin sağlanması ve terörle mücadele ile ilgili sorunlar çözüldüğü zaman, Suriye'nin toprak bütünlüğü tamamen sağlanacak. Bu, bütün yabancı askeri birliklerin Suriye’den çekilmesi için de geçerlidir” ifadelerini kullandı.
CUMHURBAŞKANI: ELİMİZİ TAŞIN ALTINA DAHA FAZLA KOYMALIYIZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan açılış konuşmasında, "Toplantının ülkemiz, bölgemiz ve Suriye için hayırlı olmasını diliyorum. Üçlü zirve süreci önemli başarılara imza attı. Zirve toplantıları vesilesiyle son iki senede Suriye'de barış, güvenlik ve istikrarın yeniden tesisi için işbirliğimizi derinleştirdik.
Suriye'de barışın sağlanması için daha fazla sorumluluk üstlenmemiz, elimizi taşın altına daha çok koymamız gereken bir dönemdeyiz. Bugünkü toplantımızda, İdlib, Fırat'ın Doğusu, Suriyeli mülteciler meselelerini ele alacağız. Ülkemiz en sıkıntılı dönemlerinde Suriye halkının yanında olmuştur. Suriye'nin toprak bütünlüğü ve kalıcı çözümde tam mutabakat var.
Çobanbey'deki hastaneyi hedef alan terör saldırısı, bölücü örgütün vahşi yüzünü bir kez daha göstermiştir." dedi.
RUHANİ: ABD BİR AN ÖNCE SURİYE'Yİ TERKETMELİ
İran Cumhurbaşkanı Ruhani, "Suriye konusunda ortak ilkelere vurgu yapmayı gerekli görüyorum. Suriye'nin toprak bütünlüğü ve egemenliği hususlarına ciddi bir şekilde riayet edilmeli. Suriye'ye istikrar ve huzurun geri dönmesi için tüm zemin sağlanmalıdır. Türkiye, Rusya ve İran'ın gündemi barışçıl çözüm, terörizmle mücadele, anayasa komitesinin kurulması ve ülkenin yeniden onarımı yolunda gösterilen çabalardır.
İran, geçmişte olduğu gibi Suriye krizinin sadece siyasi yolla çözülebileceğine inanmaktadır. Suriye hükümeti ve halkı çeşitliliğini de dikkate alarak geleceğini belirleme gücüne sahiptir. Suriye'deki çatışmalar dokuzuncu yılına girerken bazılarının rejimi değiştirme çalışmasının önemini yitirdiğini görüyoruz. Terörizimle mücadeleye devam edilmelidir aynı zamanda sivil halk tehlikeye atılmamalıdır. İdlib mutabakatı beklendiği gibi gitmedi. İdlib'de teröristlerin kontrolündeki bölgeler artış göstermiştir. Teröristlere hiçbir zaman müsamaha gösterilmemelidir. Özgür ve bağımsız bir Suriye, işgal ve dış tehditlere uzak bir Suriye gerekmektedir.
Yabancı güçler bugün ya da yarın bölgeyi terkedecektir fakat biz komşular burada olacağız. Adana Mutabakatı'nın gerçekleştirilmesi iki tarafın endişelerini giderecek bir olgu olabilir. ABD Başkanı geçen yıl askeri güçlerini Suriye'den çekeceğini söylemiştir. Bu sözlerin akıbeti onun diğer sözleri gibi oldu. Amerikan güçlerinin bir an önce bölgeyi terk etmesi, Suriye'nin Fırat'ın Doğusunda da egemenliğini sağlaması önemlidir." dedi.
PUTİN: SURİYE KRİZİNİN ÇÖZÜMÜNÜ GÖRÜŞECEĞİZ
Son olarak söz alan Rusya lideri Putin, "Ortak çabalarımızla Suriye'de istikrar sağlanmış ve şiddet düşürülmüştür. Suriye'deki kaosun çözümü için bir adım attık. Bizim üst düzey zirvelerimizin yanısıra uzman düzeyinde görüşmeler de devam etmektedir. Suriye'de aşırı gruplarla mücadele önemli bir konu.
İdlib bölgesindeki durum endişe vericidir. Aşırılıkçı grupların faaliyetleri arttı. İdlib teröristlere sığınak olmamalı. Suriye'yi nüfuz alanlarına bölmek kabul edilemez. İnanıyoruz ki uluslararası kurumlar ülkenin yeniden restore edilmesi konusunda daha fazla katkı sağlayacaktır.
Eminim ki bugünkü görüşmeler yapıcı olacak ve Suriye'de barışa katkı sağlayacaktır" ifadelerini kullandı.
ÜÇLÜ ZİRVE ÖNCESİ İKİLİ GÖRÜŞMELER YAPILDI
Üçlü zirve öncesinde ikili görüşmeler yapıldı. İlk olarak Erdoğan, Hasan Ruhani ile bir araya geldi. Heyetler arası ve baş başa görüşme yaklaşık 2 saat sürdü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ardından Rusya lideri Putin ile bir araya geldi. Yaklaşık 1.5 saat süren görüşmenin ardından heyetler arası görüşme yapıldı. Bu görüşme de yaklaşık 40 dakika sürdü.