Ege Postası
Geri

Erdoğan: Sağlık turizminde çok ciddi bir sıçrama yapıyoruz

İstanbul'da Yeşilköy Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi ile Hadımköy Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş Hastanesi'nin açılış törenlerinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Sağlık turizminde çok ciddi bir sıçrama yapıyoruz. Salgın döneminde 2 ayı bulmadan hizmete sunduğumuz acil durum hastanelerinin örnek alınacak bir model olduğuna inanıyorum' dedi. 'Şu anda Atina'da bizim bir tane camimiz yok' diyen Erdoğan, "Ayasofya, dini bir husumetle yerle yeksan edilmek yerine daha da güzelleştirilerek fetih hakkı olarak Müslümanların hizmetine sunulmuştur' ifadesini kullandı.
Erdoğan: Sağlık turizminde çok ciddi bir sıçrama yapıyoruz
Haberler / Politika
31 Mayıs 2020 Pazar 17:28
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'da Yeşilköy Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi ile Hadımköy Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş Hastanesi'nin açılışlarını yaptı.

Yeşilköy Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi'nin açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hastanenin İstanbul'a, Türkiye'ye ve millete hayırlı olmasını diledi.

Sağlık Bakanlığı'nı ve Rönesans firmasını bu güzel hizmeti ülkeye kazandırdıkları için tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Prof. Dr. Murat Dilmener başta olmak üzere corona virüs salgınında kaybettikleri sağlıkçılarla vatandaşları bir kez daha saygıyla yad ettiklerini söyledi.

Erdoğan, Prof. Dr. Murat Dilmener'in iyi bir doktor, kendi alanında iyi bir uzman olmanın yanında, insanlara hizmet etmeyi hayat gayesi haline getirmiş gerçek bir gönül adamı olduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Dilmener'in kendisine gelen her hastayı inancına, kökenine, meşrebine, statüsüne bakmaksızın bir eşrefi mahlukat, yani yaratılmışların en şereflisi olarak görüp tüm imkanları ve samimiyetiyle kucaklamış biri olduğunu dile getiren Erdoğan, "Son nefesine kadar bu hizmetlerini sürdüren hocamızın ismi elbette gönüllerde hep yaşayacaktır. Biz de Yeşilköy'de inşa ettiğimiz bu hastaneye ismini vererek hocamıza olan vefamızı göstermek istedik. Bu vesileyle sağlık çalışanlarımıza, milletimize verdikleri tüm hizmetler ve salgın dönemindeki gayretleri için bir kez daha şükranlarımı sunuyorum" diye konuştu.

"TÜRKİYE DİKKATLERİ ÜZERİNDE TOPLAYAN BİR ÜLKE OLDU"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin sahip olduğu güçlü sağlık altyapısı ve genel sağlık sigortası sistemi ile salgı sürecinde dikkatleri üzerinde toplamış bir ülke olduğunu anlattı.

Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Nüfusumuzun neredeyse tamamını kapsayan ve herkese aynı standartta hizmet alabilme imkanı sağlayan genel sağlık sigortamıza gıpta ile bakıldığını çok iyi biliyoruz. Geçtiğimiz 18 yılda mevcutların çok büyük bir bölümünü baştan aşağı yenilediğimiz yeni binalarla ve cihazlarla teçhiz ettiğimiz bir sağlık altyapısına sahibiz. Doktorundan hemşiresine ve destek personeline kadar 1 milyon 100 bini bulan sağlık ordumuzla milletimizin hizmetindeyiz. Sayıları 11'i bulan şehir hastanelerimizle hem inşa ve işletme yöntemi hem hizmet kalitesi ile küresel düzeyde bir model haline gelmiştir."

Aynı şekilde salgın döneminde iki ayı bulmadan inşasını tamamlayıp hizmete sundukları bu acil durum hastanelerinin özellikle örnek alınacak bir model olduğuna inandığını vurgulayan Erdoğan, "Dünyada pek çok ülkenin geçici sahra ve prefabrik hastaneler kurarak çözmeye çalıştıkları sorunu biz çok daha kısa sürede kalıcı hastane inşa ederek aşmayı başardık" dedi.

Erdoğan, bu hastanelerin başka özelliğinin de bulunduğunu belirterek, "Örneğin Pakize Öz Hastanesi, askeri havaalanının hemen bir ucunda yapılmış, dolayısıyla herhangi bir hasta buraya uçakla gelip hemen şöyle adeta yaya mesafede hastaneye ulaşacağı bir yer. Burası bizim Yeşilköy Havalimanımız. Burada da yine aynı şekilde yurt dışından bir hasta geliyorsa, uçakla gelip hemen bir yaya mesafede hastaneye gelecek tedavisini olacak ve tedaviden sonra da yine uçakla buradan nereye gidecekse uluslararası ise uluslararası, ulusal ise ulusal olarak hemen ulaşabileceği menziline ulaşacaktır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, oluşturdukları ilave kapasiteye ihtiyaç kalmadan salgının yayılma hızını kırdıklarını söyledi.

Şayet ihtiyaç olsaydı bu hastanelerin, on binlerce, yüz binlerce canın kurtarılmasına hizmet edeceğini belirten Erdoğan, gerektiğinde tamamı yoğun bakım için de kullanılabilecek 1008 yatağı ile bu sağlık kurumlarının ülkenin yüz akı olacağını vurguladı.

Bu hastanelerin yurt dışından Türkiye'ye teşhis ve tedavi için gelecek kişilere hizmet vereceğini aktaran Erdoğan, böylece ülkenin sağlık alanında çekim merkezi haline gelme konumunun daha da güçlendiğini, yani sağlık turizminde çok ciddi bir sıçrama yaptıklarını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Gençlik yıllarımızdan beri önceki gün 567. yıl dönümünü geride bıraktığımız fetihten bu yana İstanbul'umuza hizmet eden, eser kazandıran ecdadımıza layık olmak için çalıştık. Büyükşehir Belediye Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak İstanbul'a kazandırdığımız nice büyük eser içinde sağlık tesislerinin ayrı bir yeri vardır. Dünyadaki en büyük mutlulukların başında sağlığın geldiğini vaaz eden bir medeniyetin temsilcileri olarak hamdolsun şehrimizi gurur verici yatırımlarla donattık. Ülkemize ve milletimize özellikle hizmetle geçirdiğimiz her gün, her an, bu yolda attığımız her adım, aldığımız her nefes için Rabbimize hamd ettik.

Geçmişte ülkemizin hazine değerindeki yıllarının, nasıl boş tartışmalarla, kavgalarla, darbelerle, ataletle geçirildiğini bu süreçte ortaya çıkan neticeyle daha iyi gördük. Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal'in, rahmetli Menderes'in, merhum Özal'ın ülkemize yaptığı hizmetlerin kıymeti, bu süreçte çok daha iyi ortaya çıktı."

"TÜRKİYE'NİN, İHTİYACI KAVGA DEĞİL, ESER SİYASETİDİR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, buna karşılık tek parti faşizminin sadece milletin değerlerine değil, kalkınmasına, büyümesine vurduğu darbelerin ağır maliyetini de müşahede ettiklerini ifade ederek, "Koalisyonlu yılların, Türkiye'yi nasıl dibe ittiğinin en çarpıcı ispatı son 18 yılda elde ettiğimiz kazanımlardır. Türkiye'nin, ihtiyacı kavga değil, eser siyasetidir. Milletimizin beklentisi polemik değil, inşa siyasetidir. Bizden sonraki nesillere bırakacağımız en büyük miras işte bu doğrultuda gerçekleştireceğimiz zihniyet devrimidir. Tek numaraları, ülkemizin ortak değerlerinin istismarı olanların devri artık kapanıyor. Laf yerine eserlerin yarıştırıldığı yepyeni bir Türkiye için milletimizle gönül gönüle, el ele çalışmayı, mücadele etmeyi sürdüreceğiz" diye konuştu.

15 Temmuz gecesi yaşananların, bu ülkede artık hiç kimsenin milli iradeyi zorla alaşağı edemeyeceğini gösterdiğini dile getiren Erdoğan, milletin vermediği hiçbir gücün kullanılamayacağını, demokraside ve ekonomide millete beklediği hizmetlerin sunamayanların, vesayet oyunlarıyla iktidar devşirdiği dönemlerin geride kaldığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, her kim Türkiye'de demokrasiyi, özgürlükleri, adaleti, güvenliği, dış politikayı, kültürü, sanatı daha ileri seviyeye götüreceğine milleti ikna ederse, ülkenin ona teslim edileceğini ifade etti.

Erdoğan, "Ben mesela şimdi özellikle Murat Bey'in kızından da bir şey istiyorum. Bir hoca olarak inşallah sizlerin de bizim bu tesislerimize doktorlar yetiştirmeniz lazım. Aynı şeyi Feriha Öz oğlu, kızı onlar da üçü de maşallah profesör. Onlardan da bu ricada bulundum. Dedim ki bizim şu anda eksiğimiz fiziki mekanlardan çok doktor. Bize, uzman olsun, kariyer sahibi doktorlar olsun, bunları yetiştirin ki buralarda bu boşluğu yaşamayalım. Şimdi bu yarışı yapmamız gerekiyor ve bunu da başarmamız lazım" diye konuştu.

Her kim eğitimde, sağlıkta, ulaştırmada, enerjide, tarımda, sporda, savunma sanayide, tüm temel hizmet alanlarında ülkeyi daha ileriye taşıyacağının güvenini verirse milletin ona yöneleceğini belirten Erdoğan, "Zaten böyle de oluyor" dedi.

Her kim daha çok yatırım, daha çok üretim, daha çok istihdam, daha çok iş, daha yüksek hayat standardı sağlayacağı konusunda halkın desteğini alırsa, ülkeyi onun yöneteceğini anlatan Erdoğan, bunun dışındaki yöntemlerin, zorlamaların iç ve dış ayak oyunlarının tamamının milli irade duvarına çarpıp dağılmaya mahkum olduğunu söyledi.

"MURAT DİLMENER HASTANESİ'NİN ÇEVRESİNİ YEMYEŞİL YAPMAMIZ GEREKİYOR"

Türkiye'nin önünde özellikle, demokrasiden ve kalkınmadan başka bir alternatifi olmadığını kaydeden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Biz de tüm gücümüzle, ülkemizi bu doğrultuda geliştirmenin hedeflerine ulaştırmanın gayreti içindeyiz. Bugün burada bir araya gelmemize vesile olan açılış töreni işte bu anlayışın en somut tezahürüdür. Kubbede hoş bir sada bırakmak için gece gündüz çalışmayı sürdüreceğiz. Rönesans firmasına ve Yönetim Kurulu Başkanı Erman Bey'e ona özellikle söyledim, dedim ki; 'şimdi Murat Dilmener Hastanesi'nin çevresini yemyeşil yapmamız gerekiyor.' Yani yeşilliklerle burayı donatmamız lazım. Sözünü aldım. Onun için de bu çalışmayı, Erman Bey, yoğunlaştıracağız. Her tarafın yemyeşil olması lazım. Adı Yeşilköy olduğuna göre, hem yeşil, hem köy, öyleyse bunu gerçekleştirmemiz lazım. Ben sizlere inanıyorum. 45 günde bu eser yapıldığına göre, yeşillendirilmesi de süratle yapılabilir. Kamil Bey bu işte inşallah hassas olalım."

"TÜRKİYE BU TÜR ZORLU DÖNEMLERE AŞİNA, HATTA BİR ANLAMDA ŞERBETLİ BİR ÜLKEDİR"

Salgın döneminde yavaşlayan ekonomik faaliyetlerin dünyanın tüm ülkeleriyle birlikte Türkiye'de de olumsuz etkileri olduğunu kaydeden Erdoğan, şu bilgileri verdi:

"Ancak, Türkiye bu tür zorlu dönemlere aşina, hatta bir anlamda şerbetli bir ülkedir. Mesela ilk çeyrekte Amerika yüzde 4,8, Çin yüzde 6,8, Fransa 5,8 daraldı. Türkiye ise ilk çeyrekte sağladığı yüzde 4,5 oranındaki büyüme ile bu tablodan ayrıştı. Dünya ekonomisinin önde gelen tüm ülkeleri salgın döneminde yaşadıkları kayıpları nasıl telafi edebileceklerini henüz bilmiyorlar. Ülkemiz için ikinci çeyrek bir parça sıkıntılı gözükse de sonrası aydınlıktır."

Sağlık sektöründe Türkiye'de önemli çalışmaların yapıldığını söyleyen Erdoğan, "Gelişmeler ve işaretler, salgın sonrası yeniden yapılanacak küresel ekonomide, ülkemizin çok avantajlı bir konuma oturacağını gösteriyor. Üretimi tek merkezde toplamanın riskini gören tüm ülkeler ve kurumlar, yeni arayışlara girerken, alternatiflerin ilk başında Türkiye geliyor. Sağlık sektöründe de ülkemizin yıldızı giderek parlıyor. Güçlü üretim altyapımız, genç, eğitimli yenilikçiliğe yatkın insan potansiyelimizle, geleceğe umutla bakıyoruz" dedi.

''SEFERBERLİK RUHUYLA HEP BİRLİKTE BU SÜRECE DESTEK VERMELİYİZ"

Salgının kontrol altına alınmasına paralel şekilde başlatılan normalleşme adımlarının yeniden yapılanma sürecinin gerisinde kalınmamasını temin edeceğini söyleyen Erdoğan, eskisinden daha çok çalışarak, daha çok üreterek, daha çok dünyaya açılarak bu fırsatı değerlendirme kararında olduklarını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Bu konuda 83 milyon vatandaşımızın her birine büyük sorumluluk düşüyor. 3 kavram çok önemli, maske, mesafe ve temizlik. Bu hassasiyetlere tavizsiz bir şekilde riayet ederek salgının yeniden hortlamasının önüne kesinlikle geçmemiz şart. Sanayiden tarıma, ticaretten turizme her alanda inşallah önce hızlı bir toparlanma ve ardından çok daha daha hızlı bir atılım işine gireceğiz. Nitekim, yarından itibaren bu adımı atıyoruz. Büyük ve güçlü Türkiye hedefine ulaşmak için, seferberlik ruhuyla hep birlikte bu sürece destek vermeliyiz. Milletimize güveniyoruz. Ülkemize güveniyoruz."

BAKAN KOCA: HENÜZ RİSK ORTADAN KALKMIŞ DEĞİL

Yeşilköy Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi'nin açılışına Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanı sıra, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Türkiye Musevileri Hahambaşı İsak Haleva, hastaneye ismi verilen Prof. Dr. Murat Dilmener'in kızı Fulya Gençoğlu, damadı ve torunu da katıldı.

Açılışta konuşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da, etkisi belirgin olarak hissedilen sağlık sisteminin gücüne güç katacak bir adımı daha attıklarını belirterek, bir-iki ay içerisinde İstanbul'da inşası tamamlanarak hizmete alınan bir dizi hastane olduğunu belirtti.

Sağlık yatırımlarının değerinin hep bilindiğine değinen Koca, salgında bu yatırımların hayat kurtarıcı olduğunun anlaşıldığını, son 18 yılda bu alandaki gelişmelerin neticesini hep birlikte gördüklerini dile getirdi.

Bu gibi salgın hastalıklara olduğu kadar başta deprem olmak üzere doğal afetlere de hazırlığı test ettiklerini ifade eden Koca, bu kapsamda İstanbul'un iki acil durum hastanesine kavuştuğunu kaydetti.

Bu konseptin (acil durum hastaneleri) Türkiye için yeni olduğunu dile getiren Koca, "Acil durum hastanelerimiz, Türkiye için zorunlu projelerdir. Ağır deprem tecrübelerine sahip bir ülkeyiz. Salgın ve afetlere karşı sağlam güvencelere ihtiyacımız var. Acil acil durum hastanelerimiz bugünlerde öncelikli bir görev üstlenecek" diye konuştu.

Salgında diğer hastanelerin normalleşme sürecini bu hastanelerin hızlandıracağına değinen Koca, şöyle devam etti:

"Diğer hastanelerimiz, tedavileri kısmen ertelenen hastalarımıza artık daha fazla hizmet verebilecek. Havalimanına mesafemiz ve yakınımızdaki pistler sayesinde İstanbul dışından ve yurt dışından gelecek hastalara acil müdahalede bulunabileceğiz. Havalimanından hızlı ulaşım avantajı, hastanemize sağlık turizmi açısından da bir merkez olma özelliği sağlayacak. Daha önce açılışını yaptığımız Prof. Dr. Feriha Öz Acil Durum Hastanesi gibi şimdi açılan Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi de, dönemsel bir hastane değildir, kalıcı bir hastanedir. Kapalı alanı 75 bin metrekaredir. Toplam 125 bin metrekare üzerine kuruludur. Depreme dayanıklılık sebebiyle tek katlı olarak inşa edilmiştir. Sağlık altyapımıza 432'si yoğun bakım olmak üzere, toplam 1008 yeni yatak kazandırmaktadır. Tam teşekküllü 16 ameliyathaneye sahiptir. Kronik böbrek hastalarına yaklaşık 100 diyaliz ünitesiyle hizmet verecek. Hastanemiz yoğun bakım hastalarına hizmet sunmakla kalmayacak, palyatif bakım dediğimiz hastalara da hizmet sunacak. Söz konusu tüm projelerin ruhunda üç şey bir araya geliyor: Vizyon, icra, hizmet ahlakı. Bu üç unsurun buluşması, tarihimizin en aydınlık devirlerinin ortak özelliğidir. Ülkemiz bunun sonuçlarını yaşayıp gördükçe daha bahtiyar olacaktır."

İçerisinde bulunulan günlerin tüm dünyanın ortak bir kaygıda birleştiği ender bir zamana şahitlik ettiğini belirten Koca, "Henüz risk ortadan kalkmış değil. Mücadelede ön safta yer alan sağlık çalışanları herkesten daha fazla bu riske maruz kalıyor. Bu yüzden başta doktorlar olmak üzere sağlık çalışanlarımızdan da kayıplarımız oldu. Ayrılıkları bizleri derin üzüntüye boğan kıymetli hocalarımız da yitirdiklerimiz arasındaydı" ifadelerini kullandı.

Corona günlerinde açılışı yapılan Okmeydanı Şehir Hastanesine Covid-19'dan yitirilen Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu'nun adının verildiğini anımsatan Koca, "Biliyorsunuz, iki gün önce Sancaktepe'de açılışını yaptığımız acil durum hastanesinde Prof. Dr. Feriha Öz'ün hatırasını yaşatmak istedik. Bugün açılışını yaptığımız hastanemiz, tensipleriniz doğrultusunda Prof. Dr. Murat Dilmener'in adıyla anılacaktır. Daha önce söylediğim gibi bu hocalarımızın bize bıraktığı miras karşısında, söz konusu hastaneler, değil bundan sonraki işlevleri, sadece bu iki bilim insanımızın adını yaşatmak için yapılmış olsa, bu bile yeterli bir sebeptir" ifadesini kullandı.

Prof. Dr. Murat Dilmener'in, yıllarca Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanlığı yaptığını ve iç hastalıkları alanında duayen bir hekim olduğunu dile getiren Koca, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"(Prof. Dr. Murat Dilmener) Binlerce öğrenci yetiştiren bir akademisyen, yoksulların doktoru, hocaların hocası. Her talebesi benim sözlerime çok şey ekleyebilir. Benim ondan aldığım duygu hep şu olmuştur: 'İnsanlık, merhamet üzerine kuruludur.' Tıp eğitimimizde iz bırakan, bize yön veren efsane hocalarımızdan biriydi. Hekimliği bir teknik meslek olarak değil, bir sanat olarak içselleştirmemizde önder olmuştu. Hekimliğin sadece akademik bilgi ile olmadığını, diğergam olmayı, hastanın derdine ortak olmayı, hastayla hemhal olmayı davranışlarıyla gösterirdi. Ödev ahlakına sahip bir insandı. İnsan sağlığı onun ahlaki ödev alanıydı.

Öğrenciliğimizden başlayarak asistanlığımızda ve meslek hayatımızın her aşamasında üzerimize emeği olan bir hocamızdı. 70'li, 80'li yılların klinik pratiğinde yetişmiş, bugünkü teknolojiyle değil, detaylı muayene ve anamnez ile teşhis koyacak bilgi ve beceriye sahip doktorların son temsilcilerindendi. Kaderin bir pandemi esnasında, böyle bir dahiliye hocasını, bir enfeksiyon hocasını tedavi ettiği hastalar arasına koyması ve bir enfeksiyonla, Covid-19 nedeniyle yitirmemiz, bizim için unutulmayacak bir derstir. Bugün açılışını yaptığımız acil durum hastanesine onun adını vererek bu dersi ölümsüzleştirmek istiyoruz. Buralarda görev alacak doktor arkadaşlarımın, tüm sağlık çalışanlarımın, onun adına layık bir anlayışla hizmet bayrağını taşıyacağından şüphe duymuyorum. Genç meslektaşlarıma sadece modern binalar, son teknoloji cihazlar değil, hocalarımızdan aldığımız kültür, ilim ve irfanı; insan sevgisini, insana hizmet şuurunu da bıraktığımıza inanıyorum."

"NORMALLEŞME, MÜCADELEDEN GERİ ADIM ATMAK ANLAMINA GELMEMELİDİR"

Bakan Koca, yeni tip corona virüs (Covid-19) salgını konusunda, vermek istediği mesajlar olduğunu söyleyerek, "Risk ortadan kalkmış değil. Normalleşme, mücadeleden geri adım atmak anlamına gelmemelidir. El hijyenine her zamankinden fazla önem vermeliyiz. Maske ve mesafe kuralının her ikisine birlikte uymalıyız. Çok değerli insanları bizden alan bu salgını Allah'ın izniyle hep birlikte yeneceğiz" şeklinde konuştu.

''HER KONUDA STANDARTIN ÜZERİNDE BİR HASTANE OLMUŞ"

Prof. Dr. Murat Dilmener'in kızı Fulya Gençoğlu da, böylesine donanımlı ve ileri teknoloji bir hastaneye babasının isminin verilmesinden dolayı onur duyduklarını ifade ederek, "Bu şekilde, sayenizde babamın ismi ölümsüzleşti. Her konuda standardın üzerinde bir hastane olmuş. Çok güzel bir sağlık kompleksi olmuş. Babam gerek doktor gerekse insan olarak çok değerli bir insandı. Binlerce öğrenci yetiştirdi. Hastalara şifa verdi. Görevini layığıyla tamamlayıp aramızdan ayrıldı. Bu hastaneye gelenler umarım şifa bulurlar. Vatanımıza ve milletimize hayırlı olsun hastane ve diğer pandemi hastaneleri. Çok minnettarız, teşekkür ederiz" dedi.

Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Sağlık Bakanı Koca ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Karaismailoğlu'nun da aralarında bulunduğu katılımcılar, kurdeleyi keserek hastaneyi açtı.

Erdoğan ve beraberindekiler daha sonra hastaneyi gezdi.

HADIMKÖY DR. İSMAİL NİYAZİ KURTULMUŞ HASTANESİ'NİN AÇILIŞ TÖRENİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan daha sonra ise, Hadımköy Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş Hastanesi'nin açılışında konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hastanenin İstanbul'a, ülkeye ve millete hayırlı olmasını diledi. Bu hastanenin banisi Abdülhamid-i Sani Hazretlerini rahmetle, minnetle yad ettiğini belirten Erdoğan, bu eserin yaklaşık bir asır boyunca asker hastanesi olarak hizmet verdiğini anlattı.

Erdoğan, bu bölgenin artık yerleşim yeri haline dönüştüğü için buranın binasını restore ve içini modernize ederek şehrin hizmetine sunmak istediklerini dile getirerek, "Hamdolsun ortaya gerçekten hem buram buram tarih kokan hem de vatandaşlarımıza şifa vesilesi olacak bir eser ortaya çıktı. Eser güzel olunca isminin de bununla mütenasip olmasını arzu ettik. Böylece Hadımköy Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş Hastanemize kavuşmuş olduk" diye konuştu.

Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş'un gençliğinde şahsen tanıdığı, desteğini ve teşvikini gördükleri bir büyükleri olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Kendisi Balkan Harbi, 1. Dünya Savaşı ve İstiklal Harbi kahramanlarından aynı zamanda alim olan Ordu Ünyeli Binbaşı Numan Kurtulmuş'un oğludur. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirip dahiliye uzmanlığını tamamladıktan sonra hayatını bu şehirdeki tüm hastaların, gariplerin, gençlerin hizmetine adamıştır. Gariplerin babası olarak tanınması bu yüzdendir. Perşembe günleri tüm hastalara ücretsiz bakar, ilaçlarını ücretsiz verir, ihtiyaç sahiplerinin ceplerine harçlıklarını da koyardı. Babam rahmetli, beni imam hatip okuluna girmeden önce Niyazi Amcaya teslim etti. Çünkü bizim köyümüzden İsmail Niyazi Bey'in okul arkadaşı onlar Fatih'teki Fetih yurtlarında orada derslerini çalışırlar. Babam da zaman zaman onların yanına gelir giderdi. İmam hatip okuluna girerken de beni Niyazi Amca'ya götürdü dedi ki; 'ben oğlumu size teslim ediyorum' İmam Hatip okuluyla da böylece tanışmış oldum.

İsmail Niyazi Kurtulmuş nöbetçi oldukları zaman, gelir yurtta geceleri bizim yatakhaneyi dolaşır, kimin üstü açık, kimin kapalı bizim yorganlarımızı tek tek elden geçirirdi. Bu şekilde de bizim oradaki babalığı da onlardan ayrıca görmüş olduk. "

"TAM BİR VAKIF İNSANIYDI"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kurtulmuş'un vefatından sonra yıllarca her perşembe evinin kapısına gelen pek çok kimsenin kendisine hep dua ettiğini anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Merhum Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş'un bir önemli hasleti de iyi bir gençlik yetiştirmek için çalışıp didinmiş olmasıdır. Daha doğrusu merhumun ideali hani diyorum ya bazıları da eleştiriyor. 'Dindar bir nesil.' Merhumun ideali, tüm insanlığın iyilik, güzellik, hayır, hasenat, sevgi, dostluk, kardeşlik çizgisinde birleştirmekti. 1971 yılından milli saraylar hekimi olarak görevini Dolmabahçe Sarayı'nda yürütmeye devam etmesi onun medeniyetimize, tarihimize, kültürümüze, ecdada olan bağlılığının bir ifadesiydi. İlim Yayma Cemiyetinin kuruluşunda ve eğitim hizmetlerinde çok büyük katkıları vardır. Anadolu'daki yoksul ailelerin çocuklarının eğitimlerine devam edebilmeleri ve meslek sahibi olmaları konusunda ayrı bir hassasiyet sahibiydi. Bu yönüyle de tam bir vakıf insanıydı. İmam hatip okullarına ayrı sevgi beslerdi. Hekimlik görevini yürütürken 51 yaşında sınavları verip İstanbul İmam Hatip Lisesi'nden mezun olması bu sevginin bir neticesiydi."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı konuşmada, hasta, talebe, garip gureba on binlerce insana yardım eli uzatan Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş'un ismini yaşatmanın, boyunlarının borcu olduğunu dile getirdi.

Böyle bir görevi ifa etmenin mutluluğu içinde olduklarını belirten Erdoğan, "Ecdada olan muhabbetini de bildiğimiz için Abdülhamid-i Sani Hz. emaneti, Hadımköy'deki bu hastaneye Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş ismini vermenin isabetli olacağını düşündük. Bu vesileyle, her iki ismi de bir kez daha rahmetle anıyor, Allah'tan mekanlarının cennet olmasını niyaz ediyoruz" dedi.

"KENDİNİ BİLMEZLER ÇIKIP, FETHİ İŞGAL OLARAK TANIMLAMAYA ÇALIŞIYORLAR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün İstanbul'un fethinin 567. yıl dönümünün coşkusunu milletle birlikte yaşadıklarını ifade ederek, konuşmasına şöyle devam etti:

"Ecdadımız, fethi sadece toprakların ele geçirilmesi değil, asıl gönüllerin kazanılması olarak görürdü. Son günlerde bazı kendini bilmezler çıkıp, fethi işgal olarak tanımlamaya çalışıyorlar. Bunlar, inanın dört dörtlük cahili cühela. Sorun bunlara fethin manası nedir diye, bilmezler. Fetih, açmaktır. Fetih, gönülleri özellikle kazanmaktır. Ama bunlar bunu bilmezler. Ecdadımız bin yıl öncesinden başlayarak asırlar boyunca Anadolu'nun, Trakya'nın, Balkanların dört bir yanını, Alperenler, dervişler, gaziler vasıtasıyla önce ilmik ilmik işlemiştir. Kimlerl? Akıncılarla. Örnek ahlakları, üretkenlikleri, bilgileri, birikimleri ve çalışkanlıklarıyla ecdadın bu öncüleri tarafından hazır hale getirilen fethi, sadece bir formaliteden ibaret kalmıştır. İşte Fatih'in surlardan içeri girerken Rum bayanlarının 'Başımızda kardinal külahı görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi arzu ederiz' deyişi bu hazırlığın bir ifadesidir."

"ATİNA'DA BİZİM BİR TANE CAMİMİZ YOKTUR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'u fetheden Sultan Mehmet Han Hazretleri'nin şehre girdiğinde bir düşman gibi değil, adeta beklenen bir kurtarıcı gibi karşılandığını aktardı.

Ecdadın fethettiği her yer gibi İstanbul'da da insanlık için iyi olan, doğru olan, güzel olan, faydalı olan, hayırlı olan ne varsa hepsine sahip çıktığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ayasofya, dini bir husumetle yerle yeksan edilmek yerine daha da güzelleştirilerek fetih hakkı olarak Müslümanların hizmetine sunulmuştur. Diğer ibadethanelere ise dokunulmamış, ihtiyaca cevap verecek ölçüde yaşatılmıştır. Bizim bir asır önce terk etmek zorunda kaldığımız yerlerdeki camilerimiz ve sembol eserlerimiz ise kısa sürede yok edilmiştir. Bakın şu anda Atina'da bizim bir tane camimiz yoktur. Hepsi yerle yeksan edilmiştir. Ama biz İstanbul gibi bir şehirde, böyle bir yola gitmedik. Sadece bu tabloya bakarak dahi ecdadın gönlünün yüceliğini görebiliyoruz. Son bir asırda kendi topraklarımızdaki ecdat yadigarlarını yaşatma hususunda yeteri kadar başarılı olamadık. Ama bunun istisnalar haricinde kasıttan değil, ihmalden veya cehaletten kaynaklandığını biliyoruz."

Türkiye'nin son 18 yılında, her alanda olduğu gibi tarihe, kültüre ve ecdadın mirasına sahip çıkma hususunda da devrim yaptıklarını belirten Erdoğan, "Sadece ecdadımızın değil, coğrafyamızın tüm mirasını korumaya aldık. Hükümete geldiğimizde sadece 460 eserin restorasyonunun yapıldığını gördük. Biz 18 yılda 5 bin 60 eseri restore ederek milletimizin ve insanlığın hizmetine sunduk. UNESCO somut olmayan kültürel miras listesine kayıtlı hiç değerimiz yokken bugün aynı listede 18 eser ile temsil ediliyoruz. Bu kategoride dünyada 178 ülke arasında ilk beşte yer alıyoruz. Yaşayan insan hazinelerindeki temsilci sayımız da 45'e yükseldi" diye konuştu.

"MÜZE VE ÖREN YERLERİNİN ZİYARETÇİ SAYISI GEÇEN YIL 33 MİLYONU GEÇTİ"

Dünya mirası listesindeki varlık ve alanların sayısını 9'dan 18'e çıkardıklarını ve Zeugma'dan Göbeklitepe'ye kadar insanlık tarihinde önemli pek çok kadim mekanın gün ışığına çıkartılmasını da temin ettiklerini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Müze ve ören yerlerinin daha önce yılda 7,5 milyonu bile bulmayan ziyaretçi sayısının geçen yıl 33 milyonu geçmesi bile tek başına bu konuda kat ettiğimiz mesafenin ifadesidir. Sınırlarımız dışındaki eserlerimiz konusunda da aynı hassasiyeti sergiledik. Osmanlı ve Türk coğrafyasında toplam 120 eseri restore ettik. Arşivlerimize sahip çıkarak 12 milyon belgeyi dijital ortama taşıdık. Bezm-i Alem ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitelerini faaliyete geçirerek ecdadın gayesine uygun yeni kurumlar oluşturduk. İstanbul'da kendi haline terk edilmiş pek çok eseri Cumhurbaşkanlığı bünyesine katarak hem restore ettik, hem de aktif olarak kullanılır hale getirdik. Ayrıca ülkemizin pek çok yerindeki tarihi eserlerden ayakta kalanları amaçlarına uygun kurumlara vererek yaşatılmalarını temin ettik. Gayrimüslimlere ait vakıfların faaliyetlerini kolaylaştırdık. Mal varlıklarının adlarına tescil edilmesini sağladık."

Maziden bu güne köprü kurmanın tüm yollarını açtıklarını ve bir fiil işlettiklerini dile getiren Erdoğan, sözlerini, "Hadımköy Hastanesi'nin serencamına da böyle bakılması gerekiyor. İnşallah bu eser hem ecdadın hatırasını yaşatarak, hem bölge halkına şifa dağıtarak asırlar boyunca ayakta kalmayı sürdürecektir. Bu eserin restorasyonunda ve hizmete hazır hale getirilmesinde emeği geçenleri tebrik ediyorum. İstanbul halkına sunulan bu hizmetin ifasında görev alacak tüm sağlık personelimiz; başhekiminden, hemşirelerine, sağlık memurlarına varıncaya kadar hepsine başarılar diliyorum. Hayatlarını doktor İsmail Niyazi Kurtulmuş gibi insanlığa hizmete adamış olan tüm büyüklerimizi bir kez daha rahmetle yad ediyorum. Sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla" diye tamamladı.

BAKAN KOCA'NIN KONUŞMASI

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ise yaptığı konuşmada, Hadımköy Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş Hastanesi'nin açılış töreninde, bugün ikinci kez hastane açılışı gerçekleştirdiklerini söyledi.

Sağlık siteminin gücüne güç katacak adımları birer birer attıklarını belirten Koca, açılışı yapılan hastanenin kendisini heyecanlandıran çok özel bir adım olduğunu ifade etti.

Bakan Koca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatları doğrultusunda 45 günde restore edilen hastanenin modern bir görünüme kavuştuğunu dile getirdi.

Koca, "Burada bulunmamız sadece bir hastane açılışının değil, tarihimize, kültür mirasımıza sahip çıkışın, vefanın bir nişanesidir. Hadımköy Askeri Hastanesi, Sultan Abdülhamit han tarafından başlatılan imar hareketinin o zamanki İstanbul taşrasına bir yansımasıdır. Zira bu yapının içinde yer aldığı Hadımköy, Osmanlı döneminde İstanbul dışı yerleşim bölgesidir" dedi.

Sultan 2. Abdülhamit döneminin yedi düvelin saldırılarına göğüs geren bir devlet idaresi yanında, bıraktığı eserlerle de müstesna bir yere sahip olduğuna vurgu yapan Koca, Abdülhamit'in kızının şahitliğine göre dirayetli ama Mehmetçik deyince kendi evladından söz edilmişçesine gözleri dolan bir hükümdar olduğunu kaydetti.

Koca, 2. Abdülhamit'in devrinde güçlü bir liderlikle beraber, başta eğitim ve sağlık kurumları olmak üzere onlarca eser bıraktığına anlattı.

Açılışı yapılan hastane binasının tarihi hakkında da bilgiler veren Koca, şöyle konuştu:

"19. yüzyıl askeri mimarisi özellikleriyle inşası yapılıp 1891 yılında hizmete sokulan bu Hamidiye Hastanesi, hummalı bir çalışmayla, talimatınızla (Cumhurbaşkanı Erdoğan) belirttiğiniz sürede yeniden ayağa kaldırılmış ve milletimizin hizmetine sunulmuştur. Bu görevi omuzlayanların başarısı, aynı zamanda 'Hadımköy Harabesinin 45 günde restore edilemeyeceğini" iddia edenlere de bir cevap teşkil etmektedir. Başta bu konuya özel olarak eğilerek yakın takiple yönlendiren şahsınız olmak üzere bu eserin yeniden canlanmasında emeği geçenlere bir kez daha teşekkür ederim.

129 yıllık bu tarihi bina 1985 yılına kadar askeri hastane olarak hizmet gördü. Koridorlarında Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale Savaşlarının acıları, gazilerimizin hatıraları var. Nice yara bu çatı altında sarıldı. Nice kahramanımız bu çatı altında şehadet mertebesine ulaştı. 1985‘den sonra 27 yıl kadar kışla ve inzibat merkez karakolu olarak kullanılan bu güzide eserin terk edildikten sonra anılarıyla tarihe gömülmesine gönlümüz razı olamazdı, olmadı. Artık yıkılmaya terk edilmiş bir harabe yerinde, tarihi mimari özellikleri korunarak restore edilmiş 100 yataklı modern bir hastane ve canlı bir ecdat yadigarı bulunmaktadır. Milletimize hayırlı olsun."

"DOKTOR İSMAİL NİYAZİ KURTULMUŞ HASTANESİ, CİSMİYLE BİR TARİHTİR, KÜLTÜRDÜR, SANATTIR"

Bakan Koca, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla bu mirasın bir vefa örneğiyle taçlandırıldığını aktarırken, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yakından tanıyanlarca yoksulların babası olarak anılan, hayatını hayır işlerine vakfetmiş, herkesin doktor ağabeyi Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş'un adını veriyoruz. Doktor Niyazi bey, Balkan harbinde esir düşen, Erzurum ve Çanakkale cephelerinde gazi olan, Batum'da, Azerbeycan'da askerlik görevine devam eden ve nihayet Sakarya Meydan savaşında ağır yaralanarak emekli olma zorunda kalan Yüzbaşı Numan beyin oğludur. Cepheden cepheye koşan bir babanın evladı olarak savaş yıllarıyla beraber büyümüş ve İkinci Dünya Savaşı'nın bitişiyle beraber tıbbiyeden mezun olmuştur.

Doktor Niyazi Kurtulmuş, mesleğini sadece hastaları tedavi ederek değil, onların gönlünü fethederek sürdürmüş bir hekimdir. Yoksulların hamisidir. O yılların şartlarında, ücretsiz muayene ettiği birçok hastasına bilabedel ilaç vermekle kalmayıp, üstüne bir de ceplerine harçlık koyduğu bilinmektedir. Taşradan İstanbul'a okumaya gelmiş birçok öğrencinin hayatlarında dönüm noktasıdır, İsmail Niyazi Kurtulmuş ile tanışmak. Kızların okutulmasına özel önem vermiştir. Hamiliği ve verdiği burslar sayesinde yüzlerce gencimiz eğitim görmüştür.

66 yaşında kalp rahatsızlığıyla hayata gözlerini yumduğunda ardında onu hayırla, minnetle anan binlerce yetkin insan, binlerce yetişmiş evlat bırakmıştır. Hep tekrarladığım gibi, genç meslektaşlarıma sadece modern binalar, son teknoloji cihazlar değil, büyüklerimizden aldığımız kültür, ilim ve irfanı; insan sevgisini, insana hizmet şuurunu da bırakmanın çabası içindeyiz. Bu güzide hastanemizde görev alacak doktor arkadaşlarımın, tüm sağlık çalışanlarımın, hayırla yad ettiğimiz büyüklerimizin adına layık bir anlayışla hizmet bayrağını taşıyacağından şüphe duymuyorum. Doktor İsmail Niyazi Kurtulmuş Hastanesi, cismiyle bir tarihtir, kültürdür, sanattır. Yeniden dirilişiyle bir kutlu mirastır, vefadır, tarih bilincidir. Adıyla hepimize örnek bir hizmet anlayışı, bir rehber olacaktır."

Bakan Koca, emeği geçenlere teşekkür ederken, hastanenin başta İstanbullular olmak üzere, bütün vatandaşlara hayırlı olmasını diledi.

TÖRENDEN NOTLAR

Restorasyonu yapan Gürsoy Grup'un Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gürsoy, Erdoğan'a üzerinde Arapça, Kanuni Sultan Süleyman'ın "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" sözlerinin yer aldığı bir tablo hediye etti.

Kurdeleyi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş'un kız kardeşi Zehra Kurtulmuş Kilitçioğlu ve Hasan Gürsoy birlikte kesti.

Erdoğan, kurdeleyi keserken, "Hadımköy Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş Hastanemizin sadece Hadımköy'e değil, İstanbulumuza, tüm insanlığa hayırlı olmasını Allah'tan diliyorum. Ya Allah, Bismillah" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan açılışın ardından hastane binasını gezdi.

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Ege Postası