Erdoğan’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
Değerli eşim, Sayın Başbakan ve değerli eşleri, Aile ve Sosyal Bakanlığımızın kıymetli mensupları, bizi bugün milletin evinde yalnız bırakmayan ve dünya kadınlar gününü birlikte kutladığımız saygıdeğer hanımefendiler, sizleri en kalbi duygularımla hasretle muhabbetle selamlıyorum.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız tarafından hazırlanan kadının güçlenmesi strateji belgesi ve eylem planının ülkemiz, milletimiz, özellikle de kadınlarımız için hayırlara vesile olmasını Allah'tan temenni ediyorum. Bu önemli çalışmanın ortaya çıkmasında emeği geçen Sayın Bakanımız ve ekibi başta olmak üzere herkese teşekkür ediyorum.
Sizlerin ve tüm kadınlarımızın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü tebrik ediyorum. Bugün vesilesiyle bir kez daha hatırladığımız annelerimizi, eşlerimizi, kız evlatlarımızı, kız kardeşlerimizi ülkemizdeki ve dünyadaki tüm kadınları sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Filistin’de dünyanın dört bir köşesinde mağdur, mazlum duruma düşmüş tüm kadınlarımıza Rabbimden sabır ve ihsan niyaz ediyorum. Anneleri, babaları, eşleri, çocukları, yakınları gözleri önünde katledilen, ölümden beter muamelelere maruz bırakılan, istismar edilen tüm kadınların acılarını yürekten paylaşıyoruz.
Ülkemize sığınan ve çoğunluğu kadınlardan, çocuklardan, yaşlılardan oluşan 4 milyon mazluma, kendi kardeşlerimizden ayrı tutmayacak şekilde sahip çıkıyoruz. Ülkemizde de üstünlük duygusu sebebiyle kadınlara kötü muamele eden, hatta canına kıyan anlayışlara karşı mücadelemizi de kesintisiz devam ettiriyoruz.
Anayasamızdaki kanunlarımızdaki ve diğer mevzuatımızdaki eksiklikleri tamamladık, varsa yanlışları düzelttik. Bitti m? Hayır. Çünkü bütün bu yasalar sürekli güncellenmesi gereken yasalardır. Hayat dinamiktir, gelişiyor. Bu gelişmeler karşısında ‘zaten yapmıştık’ diyemezsiniz. Güncellemek suretiyle yaşamı yeniden tanzim etmiş olursunuz. Konuyla ilgili uluslararası sözleşmelere ilk taraf olan ülkeler arasında biz olduk, Türkiye olduk. Başarımızın en önemli kriterlerinden biri kadınlarımızın istihdamdaki yeridir.
Doğum izninden çocuk bakım hizmetlerine, her anlamda kadınlarımızın aile hayatından da taviz vermeden çalışmaya devam etmelerini sağlayacak düzenlemeler yaptık. Kız çocuklarımızın okula gönderilmesini teşvik edecek pek çok tedbiri hayata geçirdik. Başbakanlığımın ilk döneminde eşimle birlikte Şanlıurfa’dan ‘Haydi Kızlar Okula’ kampanyasını başlatarak okula gönderilmeyen kızlarımızın önünü açtık. Üniversitede ise kızlarımız erkeklerin önüne geçti.
Kadınlarımızın siyasete katılımlarında da tarihi ilerlemeler kaydettik. 24 olan kadın milletvekili sayısı 2015 seçimlerinde 81’e yükseldi. Aynı şekilde belediye başkanı ve belediye meclis üyesi sayısında da ciddi ilerlemeler sağlandı. Kadınların oranı akademisyenler içinde yüzde 44’ü, yargı mensupları içerisinde yüzde 31’i, üst düzey bürokraside yüzde 12’yi buldu. Bunların yanında daha pek çok düzenlemeyi de hayata geçirdik.
2018 – 2023 dönemini kapsayan eylem planı hazırlandı, kutluyorum. Ülkemizde ilk defa böylesine kapsamlı ve bütüncül bir strateji belgesi ortaya çıkmıştır. Kadınların ekonomik ve sosyal hayata katılımlarını daha da güçlendirmek için gereken programlar bu belgede yer alıyor. Böylece bu belge ile kadınların güçlendirilmesi konusunda yapılan ve yapılacak olan tüm çalışmaların yer aldığı bir politikadır. Siz de bu yol haritasına göre bundan sonra bu düzeni kuracaksınız.
Atalarımızın bir sözü var; “180 kere de tekrar etsen, tekrarda fayda vardır”. Faaliyetlerin kılavuzu niteliğindedir. Bu belgeyi gerçekten ben de çok ama çok önemli görüyorum.
Kadınların kendi özel durumlarına göre sağlık hizmetlerinden en ileri düzeyde faydalanmalarını hedefliyoruz.
Ekonomide kadınların iş kurma, çalışma hayatlarındaki yeri güçlendirme ve geliştirme gayreti içinde olacağız. Siyasetten bürokrasiye özel sektörden sivil topluma ve meslek kuruluşlarına kadar alanda kadınların temsilini yükseltmek için çalışacağız.
Medyada, içerik ve temsil bakımından kadınların yerlerini tahkim etmeyi, iletişim araçlarının verimli kullanımını teşviki öngörüyoruz.
Belirlenen hedeflerden geriye düşülmemesi için bu belgenin planının uygulamasının her aşamasını takip edeceğimin de bilinmesini istiyorum.
Burada bir şeyi özellikle ifade etmem lazım. Eğitim-öğretimin başlığını şahsen sadece okulla sınırlı görmüyorum. Çünkü kadın tüm insanlığın ilk öğretmenidir. Çocuk doğumu öncesinden başlayarak hayata gözlerini açtığı andan itibaren uzunca bir süre her şeyi annesinden öğrenir. Doğumdan sonra başlamıyor eğitim-öğretim. Y? Doğumdan önce başlıyor. İşin ilahi boyutu budur. Çocuk, beslenmeyi nerede öğreniyo? Anne karnında öğreniyor. İlahi tecelli bu. Orada başlayan bu süreç, o yaşam süreci işte doğumdan sonra da adeta çok ciddi eğitim öğretimden geçmiş o yavru, doğumdan sonra nereden aldın sen bu eğitim-öğretim? Bakıyorsunuz aynı şekilde devam ediyor. İşte ilahi takdir planının içerisindeki bu eğitim öğretim bizim için öneme haiz.
Benim gözümde kadınlar insanlığın öğretmenidir. Ve aile içinde kadının kimi zaman görünen, kimi zaman görünmeyen belirleyici rolü işte bu öğretmenlik vasfından geliyor. Kadınlarda zaten Allah vergisi güçlü bir sezgi var. Öğretmenlik yetenekleriyle birleştiğinde ortaya elleri ayakları öpülesi analar, ömür boyu sırtımızı yasladığımız eşlerimiz, gözümüzün nuru kızlarımız çıkıyor. Şu anda bizi ekranları başında izleyen tüm milletime sesleniyorum. Dünde söyledim. Buradan ayrıldığınızda dedim, muhakkak annelerinin ayaklarının altını öpün. Çünkü cennet annelerin ayakları altında.
Bakın hadis ‘babaların ayakları altındadır’ demiyor. Bir başka işin önemli boyutu, erkek-kadın. Bizim dinimiz İslam, sevgili Peygamberimiz o görevi üstlendiğinde, eve geldiğinde Hazreti Hatice validemiz onun tek dayanağıydı. Çünkü sevgili peygamberimiz yetimdi, öksüzdü. Her şeyi Hatice validemizdi. Ve Hazreti Hatice validemize dayandı. “Beni örtün, beni örtün” dediğinde bir ürpertisi vardı. O anda Hazreti Hatice validemiz, o gücü kuvveti verdi. Hazreti Hatice validemiz, aynı zamanda Mekke’nin en önemli zenginlerindendi. Güçlüydü ve en ufak bir sevgili Peygamberimize karşı ‘Ben zenginim, sen değilsin. Fakirsin’ böyle şeyi olmamış, tam aksine sahiplenmişti. Ve o dayanışma, bütünleşme gerçekten Hazreti Hatice validemiz şahsında, bizim inancımızda kadını çok farklı yere doğru çıkarıyor.
'AFRİN'DE 200 BİN KİŞİ GERİ DÖNECEK'
Ve ben de diyorum ki bu dayanışmamız, bu birlikteliğimiz inşallah sadece burada kalmayacak. İşte bakın bugün Afrin’de az önce perdede izledik. O kızlarımızın, o polislerimizin, şehitlerimiz ve şu anda Afrin’de savaşanlarımız nasıl yürekleri var değil m? İşte o yürektir ki bakın bugün Afrin’de salona gelirken neticeyi aldım. Netice nedir dedim. Netice şu anda etkisiz hale getirilen teröristlerin sayısı 3089. Ve bunların en önemli yerler olarak gördükleri yerler artık hepsi tek tek düşüyor. İnşallah Afrin de bitecek.
Aynen Cerablus gibi orayı nasıl sahiplerine teslim ettiysek 140 bin insan geri döndü. Afrin’de de belki 200 bin kişi geri dönecek. Biz işgal için girmedik. Sadece teröristlerden buraları temizlemek için oradayız. İşimiz bittiği andan itibaren gerçek sahiplerine orayı teslim ederek asıl görev alanımıza döneceğiz.
'MEDYANIN ŞERRİNDEN AİLEMİZİ KORUYACAK OLAN İLK VE GÜÇLÜ KALKAN YİNE KADINLARDIR'
Her bir kanalı ayrı bir sorun haline dönüşmüş olan medyanın şerrinden ailemizi koruyacak olan ilk ve güçlü kalkan yine kadınlardır, yine annelerdir. Siz varsanız yavrular kurtulur. Yoksa Allah muhafaza. Annenin bıraktığı boşluğu dolduracak pek az alternatif vardır. Hatta yoktur. Bunun için öksüz, yani annesiz büyüyen çocukların durumu, yetim büyüyen çocuklardan çok daha vahimdir. Anne şartlar ne olursa olsun evlatlarına göz kulak olur, sahip çıkar, çekip çevirir. Çok anneler tanıdık, anne başka. Annesiz yaşamak kolay değil. İnanın baba ölür gider, bir gün iki gün ağlarsın. Ama anne gittiği zaman bir gün iki gün yetmiyor, o çok daha farklı.
Zaman zaman kadın meselesi konuşulurken anne vurgusu yapmamızdan rahatsız olanlar bulunduğunu biliyorum. Karşı karşıya çok geldim. Halbuki Allah’ın kadınlara verdiği en büyük ayrıcalık işte bu annelik vasfıdır. İstiklal şairimiz Akif ne diyo? “Ne hisli validelerdir bizim kadınlarımız!/Yazık ki anlatacak yok da yanlış anladınız/Yazık ki onları tasvir eder birer umacı/Beş on romancı, sıkılmaz beş on maksatçı”
Bunlara 5-10 televizyon dizisini, 5 -10 medya maydanozunu da eklemek gerekir. Gerçekten de birileri ısrarla bizim validelerimizi, kadınlarımızı yanlış anlatamaya göstermeye çalışıyor. Kadını annelik vasfından anlatmak demek, onun en büyük vasfını elinden almak, tabii sıfatı olan öğretmenliğini de yok saymak demektir. Ülkemizde kadınlarımızın hakları konusunda şahsım kadar duyarlı, somut politikalar üretmiş bir başka siyasetçi, cumhurbaşkanı var mı bilmiyorum. Bu işi çok önemsedim. Zaman zaman söylüyorum, en az üç çocuk diyorum. Birileri rahatsız oluyor. Bu millete düşman oldukları için rahatsız oluyorlar.
İşte göreve geldik 15 – 16 yıl oldu. Ülkemiz nereden nereye geldi her şey ortada. Rakamlar, gerçekler ortada. Bütün gelen yurtdışından liderler, ülkemizi gördüğü zaman tek şey var ‘tanıyamadık’ diyorlar. Türkiye şu anda böyle gidiyor. Eğitimde, sağlıkta gelinen yer ortada. Hele hele şehir hastaneleri devreye girdiği andan itibaren Türkiye’de şehir hastaneleriyle birlikte artık millet Cleveland’a gitmeyecek Türkiye’ye gelecek.
'DİN ADAMI DİYE ORTAYA ÇIKIP...'
Son günlerde bakıyorsunuz. Din adamı olarak ortaya çıkıp da ne yazık ki kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup, dinimizde yeri olmayan bazı kendine göre içtihatta bulunan kişiler çıkıyor ortaya. Anlamak mümkün değil. Yani bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada zamanda yaşıyorlar. Çünkü İslam'ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. İslam'ın hükümlerinin güncellenmesi vardır. Siz İslam'ı 14 – 15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız. Böyle bir şey yok. Onun için de bugün İslam’ın uygulanması yer zaman koşullar her şeyiyle o da değişiyor. İslam’ın güzelliği burada zaten.
'RABBİM BİZİ TEFE KOYMASIN'
Şimdi birçok hoca efendi beni tefe koyup çalacak. Rabbim bizi tefe koymasın. İstisnaları genelleştirmek, tarihin belirli bir döneminde toplumların özel şartlarına uygulamaları geleneksel davranışları taşımaya çalışmak meseleyi sulandırmaya yarar. Halbuki biz sorun görüyoruz ve çözmeye çalışıyoruz. Eksikler olabilir, yanlış da yapılmış olabilir. Bunların iyi niyetle ortaya konması halinde derhal düzeltilmesi mümkündür.
'POPÜLER OLMAK İÇİN SÖYLENEN SÖZLERİ ASLA KABUL ETMEYİZ'
Fakat sırf, var ya ‘reklamın iyisi kötüsü olmaz’ bu mantıkla popüler olmak için söylenen sözleri biz asla kabul edemeyiz. Hele hele bu tartışmayı dinimizin kavramlarıyla yürütmek sadece kadınlara değil, inanın inancımıza da dinimize de haksızlıktır. Tıpkı diğer alanlarda olduğu gibi dini hususların tartışılmasında da seviyeler vardır. Kuran’a sünnete kıyasa vakıf olmayan insanlara istisnai bir takım uygulamaları anlatmaya kalktığımızda zücaciye dükkânına giren fil misali bir sürü başka şeyi kırıp dökmek kaçınılmaz hale geliyor.
Ya bırak bu işleri. Aslolan nedi? Bizim mukaddes kitabımız kurandır. Kuran’a ters değilse mesele bitmiştir.
'HOCALARIMIZ NE İŞ YAPIYOR'
Geçenlerde Diyanetten sorumlu olan başbakan yardımcıma da söyledim. Bizim diyanet teşkilatımızın din işleri yüksek kurulu var. Çok çok vasıflı bütün ilim dallarında yetki sahibi olan hocalarımız var. Tefsirde, fıkıhta birçok... Hocalarımız ne iş yapıyorla? Niye sessiz kalıyorla? Sessiz kalıp bu alanı niçin bu adamlara kaptırıyorla? FETÖ olayı da böyle oldu. FETÖ konusu da böyle oldu. Söyledik söyledik, sonunda bir şura yaptırdık. E şimdi tabii asıl konuşması gereken konuşmayınca meydan kime kald? FETÖ’ye kaldı. FETÖ’nün arkasından gelen maalesef tiplere kaldı. Onların da zaten vasıfları ortada. FETÖ’nün kalitesi ortada. Arkasından gidenler ona tabii olduklarına göre onlar onlardan daha da geri.
Kadınlarımıza müteşekkir olduğumuz bir diğer husus da milletimizin içinden geçtiği bu kritik dönemde gösterdikleri sağlam duruştur. Şehit annelerimizin şehitlerimizin eşlerinin evlatlarının metanetlerini gördüğümüzde geleceğe olan güvencemiz güçleniyor. Dün saçlarına kına yakıp evlatlarını cepheye gönderen anneler, bugün de aynı bilinçle inançla evlatlarını mücadeleye savaşa uğurluyor.
AFRİN HAREKTI
Durmayacağız, şu ne der bu ne de? Bunların hiçbirisi bizi ilgilendirmiyor. Amerika, Batı… Tamam da sizin burada ne işiniz va? Bizim 911 kilometre sınırımız var. Biz devamlı tacize uğruyoruz. Sizin ne işiniz var burad? 20 tane üs kurmuşsun Kuzey Suriye’de. Ne işin va? 5 bin TIR silah getiriyorsun. 2 bin kargo uçağıyla silah mühimmat getiriyorsun. Kime karş? DEAŞ’ı temizledik diyorsun, şimdi bu silahlar burada niy? Nede? Yoksa bizim için mi bunları getiriyorsu? Bak dedim şunu bilin. “Biz bir ölürüz, bin diriliriz ve bu yolda böyle gideceğiz” Zira bizi bu tür teknoloji, şu bu vesaire bütün bunlar korkutmaz. Bizim bu noktadaki hedefimiz başkadır. Onların füzeleri, nükleer füzeleri, insansız hava araçları her şeyleri olabilir. Bunlar bize vermiyorlardı, şimdi biz de üretmeye başladık. Diğerleri de olacak, olmayanlar da olacak. Ama bizim bunların ötesinde Allah’ımız var. Bu çok büyük bir zenginlik. Çünkü biz şahadete koşuyoruz, onlar nereye koşuyor bilemem.
Bizim için sadece bir gün değil, her an her gün dünya kadınlar günüdür.