Olayın ardından meşru müdafaa sınırları içinde hareket ettiğini savunan M.K., mahkemenin ‘tahrik indirimi ile 15 yıl hapis cezası’ vermesi üzerine tutuklandı. Ancak öldürülen O.K.’nin yakınları ve şiddet gören F.K. ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, “Duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde bildirilmeden yargılamaya devam edildiği ve hüküm kurulduğu” sebebiyle kararı temyiz etti. Bu gerekçeleri kabul eden Yargıtay, yerel mahkeme kararını bozdu. 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi, temyiz gerekçelerini de dikkate alarak davayı yeniden ele aldı. Mahkeme, 12 Şubat’ta M.K.’yı müebbet hapis cezasına mahkûm etti. Mahkeme, kararın gerekçesinde şunları vurguladı:
‘AYRI YAŞAMAK HAKKI’
“Aradaki şiddet olayları göz önüne alındığında F.K.’nin ayrı yaşama hakkının olduğu sabittir. Bunu sanık da bilmektedir. Nasıl sanık ayrı yaşama durumunda kendi hayatını tanzim etme hakkına sahip ise F.K. da ayrı yaşama hakkına sahiptir. F.K.’nın kendisine ait eve kimi kabul edip etmeyeceği, kiminle sosyal arkadaşlık içine girip girmeyeceği F.K.’nın yetkisi dahilindedir. F.K.’nın ayrı yaşadığı herkes tarafından bilinmektedir. Ama buna rağmen sanık halen F.K.’nın hayatını yaşama şeklinden şüphe duymakta ve bunu kontrol altına almaya çalışmaktadır. Karar incelemesi yapılırken kadın ve erkeklerin eşit konumda olduğunun göz önüne alınması gereklidir. Buradan yola çıkılarak maktul O.’ya yönelik eylemde bir tahrik olduğunun kabulü mahkememizce uygun görülmemiştir. Maktul O.’ya yönelik eylem yönünden bir tahrik indirimi yapılması gerekli görülmemiştir.”
‘EMSAL NİTELİĞİNDE’
Kararın emsal niteliğinde olduğuna dikkat çeken F.K.’nin avukatı Ayşe Ceren Ünsal ise şunları söyledi: “Mahkemeler tarafından verilen bazı kararlar toplumda ‘kadına karşı şiddetin’ cezasız kaldığı yönünde bir algı oluşturmaya başlamıştı. Ankara 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu kararı, diğer mahkemeler tarafından benimsenirse kadına karşı işlenen suçların azalmasında önemli rol oynayacaktır.”