İngiliz Financial Times gazetesinde Türkiye'de pazar günü yapılacak seçimlerle ilgili bir analiz yer aldı.
Haberler / Politika
28 Ekim 2015 Çarşamba 12:49
PAYLAŞ
Financial Times gazetesinde yer alan bir analizde, HDP’nin 1 Kasım seçimlerinde iyi bir sonuç elde etmesi durumunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “yenilmezlik aurasının bozulacağı” öne sürülüyor. Yazıda, özetle şöyle deniyor:
“Haziran’da Türk siyasetinin güçsüzlerinin – Kürtler, solcular ve insan hakları aktivistlerinin kurduğu toy ittifak, kritik önemdeki parlamento seçimlerinde oyların yüzde 13’ünü alarak Türk siyasi elitini şaşırttı. Bu Pazar günü de aynısını yapmayı umuyorlar. Ama bu kez daha rahatsız edici bir ortamda; devletle Kürt militanlar arasındaki çatışmaların yeniden başladığı, İslamcıların Kürt aktivistlere bombalı saldırılar düzenlediği ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kutuplaştırıcı bir söylem kullandığı bir dönemde.
Eğer HDP, Meclis’te temsil edilebilmek için yüzde 10 barajını aşarsa, Erdoğan’ın liderliğine kalıcı bir darbe vuracak, muhtemelen partisini salt çoğunluktan edecek ve kesinlikle 2003’ten itibaren üç dönemlik başbakanlığı sırasında kendisini kuşatan yenilmezlik aurasını ortadan kaldıracak.
AKP ve büyük muhalefet grupları, yakın bir zamana kadar küçük balık diye gördükleri HDP’ye saldırılarını keskinleştirdiler. 15 milyon Kürdün oyları yakın bir zaman öncesine kadar Erdoğan’ın partisiyle muhalefet arasında bölünmüştü.
Ama Erdoğan Kürt oylarından kolay kolay vazgeçmiyor. Cumhurbaşkanı Kürtçe Kuran’la bölgede halka hitap etti. PKK’yla barış görüşmelerini kendisinin başlattığını hatırlattı. Başbakan Ahmet Davutoğlu da 90’lardaki şiddet ortamına dönülmesinden korkan Kürtlerin oylarını elde tutabilmek için sık sık HDP’yi PKK’yla ilişkilendirmeye çalıştı. Bu kolay ortaya atılacak bir iddia – HDP Öcalan’ın 2013’teki mesajından sonra kuruldu ve Demirtaş’ın kardeşi PKK'da savaşıyor.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, ‘HDP’nin barajı yüzde 10’luk oy oranı değil, silahla terör arasında mesafe koyup koyamamasıdır’ dedi ve partinin bu alanda başarılı olduğuna inanmadığını söyledi. Bilgi Üniversitesi’nden Prof. İlter Turan, ‘Hükümet, HDP barajı geçmeden önce daha yumuşaktı. HDP’nin hükümeti çoğunluğundan edebileceği ortaya çıktıktan sonra cumhurbaşkanı onları PKK’nın kolu olmakla suçlamaya başladı. Bu hukuki değil siyasi bir şey. Amaç, ‘HDP’ye oy verirseniz bir terör örgütüne oy vermiş olursunuz’ demek” diyor. Erdoğan seçimlerde yarışmıyor. Ancak anayasal olarak törensel bir makam olan cumhurbaşkanlığının yürütme gücüne sahip olabilmesi için partisinin salt çoğunluğu elde etmesini hedefliyor. Bu hedefi ve daha önce ifade özgürlüğü ve dini özgürlüklere yönelik saldırıları farklı grupları HDP’nin etrafında birleştirdi. Michigan Üniversitesi’den Hisyar Özsoy, ‘Seçmenler HDP’yi, Erdoğan’ın ve Türk tarzı cumhurbaşkanlığını durdurabilecek aktör olarak görüyor’ diyor. HDP’li adaylar da HDP’ye verilen oyların aynı zamanda Erdoğan’a karşı verilmiş oylar olacağını söylüyor. HDP başkanlığını Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’a bırakan Eruğrul Kürkçü de, ‘Bu göreve benim gibi eski tüfek bir solcudan çok bir Kürt lider daha uygun. Biz Kürtlerin en iyi dostları olsak da, evlatlarından birinin sesini duymak istiyorlar. Kürtler olmazsa HDP de olmaz. Ama sol olmadan bir tür güçlü bir Kürt partisi olabilir’ diyor." (BBC Türkçe)
Independent: Türkiye diktatörlüğe birkaç adım mesafede
İngiliz Independent gazetesinin tecrübeli Ortadoğu yazarı Patrick Cockburn, Türkiye'de pazar günü yapılacak seçimlerle ilgili bir yazı kaleme aldı.
Independent gazetesi yazarı Patrick Cockburn, 1 Kasım seçimlerinin ‘Türkiye’deki kutuplaşmayı daha da derinleştirebileceğini’ yazıyor. Yazar, “Diktatörlüğe birkaç adım mesafede" başlıklı yazısında "Seçimlerde, 2002’den beri Türkiye’yi yöneten Erdoğan ve partisinin ne ölçüde tek parti yönetimi kurup, siyasi tekel oluşturabileceğinin belirleneceğini” öne sürüyor. Yazıda özetle şöyle deniyor: “Seçim henüz ortada. Ama seçim kampanyası, Kürtlerle Türkler, laiklerle İslamcılar ve Sünni çoğunlukla Alevi azınlık arasındaki fay hatlarını genişletti. Seçim sonuçları, Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki iç savaşa ne kadar daha dahil olacağını da belirleyecek. OTORİTER BAŞKANLIK SİSTEMİ TEHLİKESİ Seçim kampanyası sırasında görülmedik derecede şiddet yaşandı. HDP binaları ve muhalif gazeteler saldırıya uğradı. Hürriyet gazetesine şimdi daha sağlam bariyerler konuyor. Ama Erdoğan’ı eleştiren tüm kurumların daimi kuşatma altında olduğu havası hakim. Hürriyet (Daily News) yazarı Murat Yetkin, Türkiye’de kutuplaşmanın en üst seviyede olduğunu, Erdoğan’ın salt çoğunluğu elde etmesi halinde otoriter bir başkanlık sistemi kurma tehlikesinin olduğunu söylüyor. Erdoğan koalisyonlardan ve yetkilerinin sulandırılmasından hiçbir zaman hoşlanmadı. Başarı şansı göründüğünden daha fazla olabilir, zira ordu, yargı ve medyanın büyük bölümü gibi birçok kurum ve güç merkezi, dizginlendi ve Erdoğan’ın denetimine girdi. Daha dün Ankara’da polis iki televizyon ve iki gazetesi olan Koza İpek Holding’e girdi. ARTIK GÖZ KAMAŞTIRICI SONUÇLAR YOK AKP seçim kampanyası ve seçmenleri etkileme konusunda büyük avantaja sahip. Bir raporda TRT’nin son 25 günde yayınlarında AKP’ye 30 saat, Erdoğan’a 29 saat, CHP’ye beş saat, MHP’ye bir saat 10 dakika, HDP’ye de 18 dakika ayırdığı belirtiliyor. Erdoğan, birçok seçmen arasında hakim olan - diktatörlüğe kaymayı içermesine rağmen - AKP’nin istikrarı temsil ettiği ve tüm diğer alternatiflerin ekonomik istikrarsızlık ve belirsizliğe yol açacağı anlayışından da yararlanabilir. Türk ekonomisinde artık 2012’ye kadar görülen göz kamaştırıcı sonuçlar yok. İyi eğitimli mezunlar iş bulmakta zorlanıyor. Suriye ve Irak’ı saran şiddet Türkiye’ye sıçradı ve IŞİD’in bombalı saldırıları Türklerle Kürtlerin ilişkilerini zehirledi. Daha da kötüsü Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi, Suriye’nin kuzeyinde, PKK’nın bu ülkedeki kolu tarafından yönetilen bir devlet parçası kurulmasını engelleyemedi. 2012’de Orta Doğu’da büyük bir güç olmaya hazırlanan Türkiye şimdi bölgenin büyük bölümünde dışlanıyor. Pazar günü yapılacak seçimin sonucunu tahmin etmek zor. Ama seçim şimdiden ayrıştırıcı güçleri açığa çıkardı ya da büyüttü. Erdoğan, seçimlerden sonra bunları tekrar kontrol altına almak isteyebilir ama bunu yapması kolay olmayacak.” (BBC Türkçe)