Ege Postası
Geri

Flaş! HDP'li bakanlar istifa etti

HDP'li bakanlar Müslüm Doğan ve Ali Haydar Konca istifa etti. HDP'li bakanlardan flaş istafa kararı
Flaş! HDP'li bakanlar istifa etti
Haberler / Politika
22 Eylül 2015 Salı 15:34
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Seçim kabinesine AB Bakanı olarak giren Ali Haydar Konca ile Kalkınma Bakanı olan Müslüm Doğan, istifa ettiler

Başbakanlık Basın Merkezi'nden yapılan yazılı açıklama şöyle;  "Bakanlar Kurulu Toplantısı sırasında Avrupa Birliği Bakanı Ali Haydar Konca ve Kalkınma Bakanı Müslüm Doğan Bakanlar Kurulu üyeliğinden istifalarını Başbakan Davutoğlu'na sunmuşlardır. Başbakan  Davutoğlu, istifaları kabul etmiştir.  Başbakan Davutoğlu, anayasal zorunluluk gereği oluşturulan seçim hükümetinde yer almaları sebebiyle teşekkür etmiş ve hükümete katılmak kadar ayrılmanın da kendi kararları olduğunu ifade etmiştir. İlgili bakanlıklar için en kısa sürede yeni görevlendirmeler yapılacaktır."  ifadeleri kullanıldı.



HDP'li bakanların istifa gerekçeleri
7 Haziran sonrası kurulan geçici seçim hükümetine HDP adına katılan Kalkınma Bakanı Müslüm Doğan ve AB Bakanı Ali Haydar Konca'nın istifa gerekçeleri belli oldu.


HDP'li Ali Haydar Konca ve Müslüm Doğan'ın istifa gerekçeleri: Partilerinin bilgisi ve onayı dahilinde bu kararı alan her iki bakanın "hükümetin uyguladığı savaş koşullarının giderek ağırlaşması" ve "HDP'li iki bakanın karar mekanizmalarına dahil edilmemesi" nedeniyle istifa ettikleri öğrenildi.  

HDP'li Müslüm Doğan: Savaşı durduramıyoruz, devlet de adım atmıyor

GEÇİCİ seçim hükümetinde görev yapan AB Bakanı Ali Haydar Konca ve Kalkınma Bakanı Müslüm Doğan’ın istifalarının ardındaki gelişmeler ortaya çıkmaya başladı.

Doğan, istifalarına ilişkin Hürriyet’e, bu kararı almadan önce parti yönetimiyle değerlendirme de yaptıklarını belirterek, özetle şunları söyledi:

“Toplantıda, ülkenin gündemine ilişkin görüşlerimizi dile getirdik. Ülkede bir savaş ortamı var, bunu durduramıyoruz. Halklar birbirinden uzaklaşıyor ve devlet de bunu sorun olarak görmüyor, bunu önlemek için bir şey yapmıyor, herhangi bir adım atmıyor.  Bu nedenle görevden affımızı istedik ve istifamızı sunduk.”


"ÇALIŞMAK İSTERDİM"
Edinilen bilgiye göre, iki HDP’li bakan, “Azledilmeleri gerekir”  açıklamasına da toplantıda tepki göstererek, “Kimseye ahlak dersi verme niyetimiz yok. Ancak azledilmemiz yönündeki açıklamalar da kabul edilemez” görüşünü dile getirdiler. Bunun üzerine Topçu’nun tepki gösterdiği ve yanıt vermek istediği, ancak Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun araya girerek, ortamın gerginleşmesini önlediği bildirildi. Topçu’nun, bir bakan arkadaşıyla birlikte salondan bir süre ayrıldığı öğrenildi.
Davutoğlu’nun, iki bakana, “Sizinle çalışmaya devam etmek isterdim. Bu anayasal zorunluluk olarak kurulmuş bir hükümet. Burada görev almak kadar görevden ayrılmak da sizin takdiriniz” dediği kaydedildi. İki HDP’li bakanın salondan ayrılırken herhangi bir gerilim olmadığı da bildirildi.



İstifacı bakanlar canlı yayında açıkladı


İstifalarını Başbakan Davutoğlu'na sunan iki HDP'li bakan canlı yayında açıklamarda bulundu.

İşte Ali Haydar Konca'nın açıklamalarından satırbaşları;

"Bildiğiniz gibi Türkiye’de seçim sonrası tabloda koalisyon oluşturulamaması, ya da oluşmaması sonucu anayasa’ya göre geçici hükümeti kurulmasına yol açmış oldu. Biz de HDP’nin vekilleri olarak seçilmiş iki bakan sıfatıyla görev aldık. Bir süredir görevi yürütmeye çalışıyorduk. Ancak fiilen görevi yürütmedeki olumsuzluklar nedeniyle bugün istifa etmiş bulunuyoruz. İstifa gerekçelerimizi açıklamak üzere bu toplantıyı düzenledik. 

Bilindiği gibi 13 yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP iktidarı, Türkiye’nin tüm sandıklarında tüm halklarımızdan tarihi bir ders almıştır. Tüm stratejisini HDP’yi barajın altında bırakmayı hedefleyen Saray ve AKP unutmayacakları bir hezimetle karşılaşmışlardır. HDP’nin tarihi bir başarı kazanması, 258 sandalyeyle karşılaşmaları Türkiye siyasi tarihinde yeni bir kapının aralandığını açıldığını ortaya koymuştur.

'SEÇİME KARŞI DARBE'
Halklarımız, TBMM çatısı altında tüm sorunların çözülmesi görev ve sorumluluğunu tanımlamıştır. Bu mesajların hayata geçmesi, koalisyon hükümetinin kurulması seçimlerle birlikte zorunlu bir gereklilik olarak ortaya çıkmıştır. Ne yazık ki bugüne kadar demokrasi sandık olarak tanımlayan, Saray ve talimatlandırdığı AKP, 8 Haziran’dan itibaren 7 Haziran seçim sonuçlarına karşı bir savaş ve darbe konseptini devreye koymuşlardır.



'KOALİSYON MASASI OYALAMA ZEMİNİ OLARAK KULLANILDI'
Çözüm masası tamamen devrilmiş, 90’lıu yılları aşan sıkı yönetim dönemlerini aratan savaş konsepti maalesef devreye konmuştur. Ülkemiz ve halklarımız, polis asker gerilla genç çocuk ayrımı yapmaksızın, her gün onlarca yurttaşımızın yaşamın yitirdiği kanlı girdaba Saray ve AKP eliyle itilmiştir. Diğer taraftan hükümet kurma sürecinde kurulan koalisyon masası da Saray tarafından talimatlandırılmış Başbakan ve AKP eliyle oylama zemini olarak kullanılmış, tüm formülasyonlar bir teatral sahnenin ötesine geçmemiştir. 38 gün boyunca koalisyon görüşmelerinin yürütüldüğü Kılıçdaroğlu bile, AKP’nin kendilerine koalisyon arayışıyla gelmediğini belirtmiştir.

Yani özet olarak Saray ve talimatlandırılmış başbakan eliyle, çözüm masasından sonra koalisyon masası da deyim yerindeyse yerle bir edilmiştir. Öte yandan seçim öncesinde başlayarak, Saray ve talimatlandırılmış AKP, seçim sonrasında da açık bir şekilde anayasal ihlaller yaparak defalarca suç işlemişlerdir. Yasal sürenin bitimine bir hafta kalmasına rağmen, CHP genel başkanına hükümet kurma görevinin verilmemesi, seçim hükümeti kurulurken de tarafsızlık ilkelerinin hiçe sayılması sadece iki örnek olarak gösterilebilir.

'DARBE KONSEPTİ' 
Tüm bu yasal ve anayasal suçları tek tek detaylandırmaya gerek durmuyoruz. Erdoğan’ın, fiili olarak rejimi değiştirdiğini söylemesi, yeni anayasal düzenleme istemesi bile darbe konseptinin geldiği aşamayı açık şekilde göstermiştir. Darbe konseptini, Lice, Silvan, Diyarbakır, Hakkari, Silopi, Cizre, Dersim başta olmak üzere tüm halklarımız ve dünya kamuoyu yakından görmüştür. Saray ve AKP’nin tüm bu uygulamalarına içerden ve dışardan tepkiler yükselmiştir.

Açıkçası AKP’nin darbe ve savaş pratiğine karşı çıktığını söyleyip, savaş tezkeresine onay vermenin hiçbir mantıklı izahı olamaz. Diğer taraftan, seçim hükümetinde meydanı AKP’ye bırakmak, pasif edilgen pozisyona düşmek de, HDP dışındaki diğer muhalefet partilerinin tarihe geçen sorumsuzluk örneği olarak ifade edilmesi kanaatindeyiz.

'KABİNEDE KARŞI KOYDUK'
Bugüne kadar kabinede AKP hükümetinin tüm darbe ve savaş pratiğine karşı, partimizin değerleri konusunda karşı koyduk. Savaş tezkeresini gayri hukuki olarak TBMM’ye sevk edilmesine karşı çıktık. Türkiye siyasi tarihinde ilk kez, müstafi hükümetin tezkeresine ret oyu çıkardık. Barışın sesini hem kabinede, hem kabine üyesi olarak duyurmanın gayreti içerisinde olduk.

Katliam girişimleri yapılırken, sorumlu siyasileri yılmadan üşenmeden uyardık. Cizre’de 8 günlük sokağa çıkma yasağıyla 24 yurttaşımızı katleden anlayışa karşı, ablukayı kırmaya çalışanların yanında yer aldık. Atanmış bir polisin İçişleri Bakanlığı, seçilmiş iradeyi tanımayan bürokratın da Şırnak Valiliği yaptığını tüm halklarımıza gösterdik.

Parti genel merkezimize, il ilçe binalarımıza, halkımızın işyerlerine karşı yapılan saldırılara karşı açık tutum sergiledik. Basın özgürlüğünün yanında durduk. Parti çalışanlarımız, il ilçe eş başkanlarımıza yönelik yürütülen siyasi soykırım operasyonlarına karşı durduk. Burada detaylandıramayacağımız konularda AKP’li bakanları ilk kez en güçlü barış ve kardeşlik sesini duymak zorunda bıraktık." 

BAKANLAR KURULU'NDA NELER OLDU
Bakanlar Kurulu’nda biz istifa gerekçelerimizi özet olarak sunduk, anlattık. Sayın başbakan da kendi görüşlerini ortaya koydu. Görüşlerimizin doğru olmadığı noktasında beyanlarda bulundu. Teşekkür ettik, ayrıldık.
Karşılıklı bir tartışma kesinlikle olmadı arkadaşlar. Cizre’den başlayarak çektiğimiz sıkıntıyı, bakan olarak karşılaştığımız muamelenin kabul edilebilir olmadığını anlattık. Ben varto’da, cami cemevi mezarlıkların bombalandığını, beni lanetleyen telefonlar aldığımı da söyledim. İstifa gerekçemiz, savaşın tırmandırılması ve seçim güvenliğinin mümkün olmadığı noktasında sabitlendi. Başka da kimse söz almadı, sadece başbakan.
Cizre olayında içişleri bakanlığı ve valinin krizi yönetemediğini, ölümlerin önlenebileceği, çözüme yaklaşmamasının kabul edilebilir olmadığını söyledim. Kendisi de oradaki hendeklerden bahsetti. Bana muhatap olmadı. 

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Ege Postası