İzmir 5'inci Ağır Ceza Mahkemesinde bugün görülen 16'ıncı duruşmaya 32 tutuksuz sanık ile avukatları katıldı. Sanık avukatlarından Erhan Tokatlı, iddianameyi hazırlayan Cumhuriyet Savcısı Zafer Kılınç hakkında şikayette bulunduklarını hatırlattı. Savcı Zafer Kılınç hakkında HSYK soruşturmasının sürdüğünü ve bu konuda Ankara'da, Adalet Komisyonu Başkanlığına ifade verdiğini belirten Tokatlı, İzmir'de de soruşturmanın sürdüğünü fakat gizlilik kararı olduğundan soruşturma hakkında bilgi alamadıklarını anlattı. Tokatlı, Bursa 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesi tarafından geçen yıl tahliyelerine karar verilmesine rağmen bazı sanıkların cezaevinden 36 saat kadar geç çıkarıldığını, bunun da hürriyeti tahdit suçu oluşturduğunu öne sürdü.
Tokatlı, hukuka aykırı elde edilen delillere ilişkin sadece iki polisin soruşturulmasının yanlış olduğunu, onlara bu talimatları veren amirleri, müdürleri, özel yetkili savcı, tutuklamaya karar veren hakim ve üyeler, Genelkurmay Adli Müşavirliği hakkında da şikayetçi olduklarını bildirdi.
Tokatlı, 17-25 Aralık soruşturmalarının 'Hukuka aykırı deliller' gerekçesiyle kapatıldığını, bu davada da aynı biçimde kanıtların hukuka aykırı elde edildiğini, aynı hukuki ve yasal hassasiyetin burada da gösterileceğine inandığını belirterek, şöyle dedi:
"Bizlerin başından beri söylediğimiz gibi, düzmece, manipülatif, sahte delillerle devlete, TSK'ya, kolluğa, yargıya çöneklenen parallel yapının hukuka, ve vicdana aykırı uygulamalarla bu insanların şahsında TSK'ya kumpas kuruldu. Fakat bu kumpas çöktü. Asker sanıklar 2 yıla yakın cezaevinde yattı, verilmeyen cezalar infaz edildi. 63 subay bu dava kapsamında TSK'dan atıldı. Aieleler, çocuklar çok ağır bedeller ödediler. Bu sanıklar, TSK'ya kurulan kumpasa vasıta oldular. Bedelini herkes şahsında ödedi. Dolayısıyla huzurdaki bu dava, hem yasal hem de vicdani olarak artık bitirilebilir."
Bazı sanıkların avukatları Mahmut Elmas ve Bilge Özer, İstanbul 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nin ve Diyarbakır'daki mahkemenin benzer bir istemde bulunulan davada, dosyayı AYM'ye gönderilmesi kararı aldığını, İzmir Büyükşehir Belediyesi davasında ise mahkemenin İstanbul'daki mahkemenin başvurusuna dair yazı yazılmasına karar verdiğini hatırlatarak, bu dava dosyasının da AYM'ye gönderilmesini istedi. Mahkeme heyeti, bu istemi kabul etmedi.
Sanık Murat Karataş, hiçbir örgüte üye olmadığını, bilgi ve belge temin etmediğini, üstelik isminin iddianamede hiçbir faaliyette yer almadığını, bir örgütten söz edilecekse, bunun kumpası kuranlar olabileceğini, bu süreçte mağdur olduğunu, mağduriyetinin giderilmesi için gerçek suçluların tespit edilmesini istediğini söyledi. Sanık Hami Çetiner, davanın ikinci iddianamenin ifadesine başvurulmadan oluşturulduğu için usüle aykırı olduğunu, üzerine atılan suçlamaların hiçbirini de kabul etmediğini belirtti.
İfade veren mağdurlardan emekli astsubay Ercan Parıltı, 2013 yılında emekli olduktan iki ay sonra kendisine bir yazı geldiğini, yazıda iki suçtan söz edildiğini, bunu okuyunca o an heyecanla Kaçakçılık Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'ne gidip şikayetçi olduğunu anlattı. Parıltı, sözü edilen kişileri tanımadığını, tehdit almadığını, kendisine şantajda bulunulmadığını bu nedenle şikayetçi olmadığını söyledi.
Sanık avukatlarının, mağdur olarak ifadelesi alınırken, "Şikayetçi olun, yoksa sizin hakkınızda da iddianame hazırlanır" diye bir telkinde bulunup bulunulmadığı sorusuna Parıltı, "Bu endişeyi yaşadım, doğrudan bu cümle sarf edilmese de fısıltı gazetesi şeklindeydi" karşılığını verdi.
Ordudan ayrılıp Çiğli Belediyesi'nde zabıta memuru olarak çalıştığını söyleyen mağdur Ufuk Yıldız, da, "Tamamen şok oldum, konuyu dahi bilmiyorum. Bir kağıt geldi. Evraktaki suçlamaları görünce şaşırdım, şok oldum. 2009-2011 yılları arasında TSK'da Güneydoğu'da görev yapmış ve istifa etmiştim. Onunla mı ilgili diye düşünmüştüm. Kimseyi tanımıyorum, görüşmedim. Suçlamayla ilgili hiçbir bilgim yok. Şikayetçi de değilim" dedi.
Avukat Bilge Özer, Anayasa Mahkamesi'ne ilişkin istemin reddedilmesinin gerekçeli karar ile açıklanmasının gerektiğini, aksi takdirde dava bitiminde bunun bozma gerekçesi olacağını, bu davanın AİHM'ne kadar gideceğini ve Türkiye'nin 'Hak ihlalinden' mahkum edileceğini, hukukun ayaklar altına alındığını, ordunun tamaman çöktüğünü belirtti. Mahkeme başkanı Orhan Kızıltaş, duruşmaya öğleden sonra devam edilmesi için ara verdi.
DAVANIN GEÇMİŞİ
TMK 10'uncu maddesiyle görevli savcı Zafer Kılınç'ın 'Askeri gizli bilgi ve belgeleri ele geçirme, bulundurma' suçlamasıyla 49'u muvazzaf asker, 79'u tutuklu 357 sanık hakkında hazırladığı iddianamede sanıklar hakkında 2 yıl ile müebbet hapis arasında değişen cezalar istenmişti. İddianamede adı geçen 831 mağdurdan arasında devlet memuru, asker ve MİT mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişinin suç örgütü tarafından 'Fişlendiği' iddia edilmişti. Çete lideri olduğu iddiasıyla suçlanan marina işletmecisi Bilgin Özkaynak ile Narin Korkmaz hakkında, 'Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kişisel verileri kaydetmek, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek' suçlarından ömür boyu ve 9'ar yıl, sanıklar arasındaki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Veysel Kösele hakkında ise 'Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, yasaklanan bilgileri temin etmek' suçlarından 2-6 yıl hapis cezası istemişti.
TMK 10. maddesiyle görevli İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 16 Nisan 2013 tarihinde görülmeye başlanan davada bugüne kadar 79 tutuklu tahliye edilmiş, tutuklu sanık kalmamıştı. 20 Ekim 2014 günü görülen duruşmada ise, mahkeme heyeti, Milli Savunma Bakanlığı'nın davaya müdahillik istemini, 'Suçtan zarar görme olasılığı bulunduğu' gerekçesiyle kabul etmişti.(DHA)