İzmir’de 6,5 aylık hamile genç kadın, doktor olmadan tekerlekli sandalyede kendi başına doğurduğunu ve hasta bakıcılar tarafından da tacize uğradığını öne sürdü.
Haberler / Genel
3 Ekim 2014 Cuma 11:53
PAYLAŞ
İzmir Buca’da 6,5 aylık hamile 28 yaşındaki Fatma Öztürk, kanamalı olarak başvurduğuHastaneden ‘durumun gayet iyi’ denilerek geri gönderildi. Ancak genç kadın 3 saat sonra fenalaşarak tekrar aynı hastaneye gitti. Sancılar içinde kıvranan talihsiz kadın önce tek kişilik yatakta başka bir hamile kadınla sırt sırta yatırıldı. Ardından doğumunun yapılması için kendisine ameliyat elbisesi giymesi gerektiğini söylendi. Ağrılar içinde elbisesini giyemeyen genç kadın hasta bakıcılardan yardım isteyince ‘Gelip üstünü değiştirmemi ister misin’ diyen bakıcı tarafında sözlü tacize uğradığını iddia etti. Sancılar içinde tekerlekli sandalyeye oturmasını söylenen genç kadın daha fazla dayanamayarak bebeğini sandalye üzerinde doğurdu. Prematüre doğan bebek başka bir hastaneye sevkedilerek 13 gün kuvözde kaldıktan sonra yaşam savaşını kaybetti. Acılı anne Fatma Öztürk ile baba Gökhan Öztürk evlatlarını kucaklarına alamadan, gözyaşlarıyla toprağa verdi. “İŞİ TACİZE KADAR VARDIRDILAR” Bebeğini kanaması olduğu halde iyi olduğu söylenip eve gönderildiği için kaybettiğini ileri süren Fatma Özkurt hastane çalışanları tarafından da azarlandığını savunarak şunları söyledi: Hastaneye gittiğimde görevli doktora kanamam olduğunu söyledim, fakat beni sadece ultrasona soktu. Bana ‘Bebeğin suyu var, kalbi atıyor. Hiçbir şeyin yok, eve git’ dedi. Eve geldikten 2-3 saat sonra ağrılarla birlikte kanamam artmaya başladı. Dayanamayınca eşim ambulans çağırdı. Ambulans da beni o hastaneye götürmek zorunda olduğunu söyleyince, tekrar biz aynı hastaneye geri döndük. İçeriye girdim, acildeki doktor hala görevinin başındaydı, aynı doktordu. ‘Düşük yapıyorsun’ dedi ve beni tekerlekli sandalyeye oturtup bir hasta bakıcıyla götürmeye başladı. Eşime bile ne olduğunu anlatamadım. Yukarıya çıktık, yukarıda önüne gelen hasta bakıcısından doktora kadar herkes bana ‘Neyin var’ demek yerine beni inanılmaz şekilde azarlamaya başladılar. Gelen bağırıyor, giden bağırıyor, üstümü değiştiremiyorum. Önlük verdiler bana giymem için. Ancak ben ağrıdan sancıdan iki büklüm kaldım, üstümü değiştiremiyorum. ‘Yardım eder misiniz’ diye yalvardım. Adam benimle dalga geçer gibi, ‘Gelip üstünü değiştirmemi ister misin’ diye tacize kadar işi vardırdılar. Zorla üstümü değiştirdim, yatamıyorum, kalkamıyorum. Bana söyledikleri tek şey, ‘Sen bilirsin bizim acelemiz yok. İster yat ister yatma. İstersen sabaha kadar ayakta bekle’ dediler. Hiç kimse yardımcı olmadı.” “BİR YATAKTA İKİ HAMİLE SIRT SIRTA YATIYOR” Kendisini sancı odasına aldıklarını ancak orada gördüğü manzara karşısında da şaşırdığını ifade eden Öztürk “Sancı odasında bir yatakta iki hamile kadın sırt sırta yatıyorlar. Beni de bir bayanın yanına yatırdılar yanlamasına, bir müddet sonra yanımdaki bayanı kaldırdılar. Benim sırtüstü yatmamla beraber suyum patladı. Sonra ben korkudan çığlık attım. Çünkü anlamadım suyumun patladığını. Hiç kimse ilgilenmiyor. Beni yatağın üstüne attılar, herkes başka bir odada keyfinin derdinde, çayının kahvesinin başında. Biz orda çığlık atıyoruz ama dönüp suratımıza bakan bile yok. Sonra doktor ya da asistan kim olduğunu bilmiyorum, bir erkek geldi yanıma. Ve çığlık attığım için bana bağırmaya başladı. Suyumun geldiğini de bilmediğim için ben bebek geldi zannettim. Bana ‘Çeneni kapat, çok bağırıyorsun, ne biçim insansın. Sürekli bağırıp yardım istiyorsun, sussana biraz sen kapatsana şu çeneni’ dedi. Ben yardım istedikçe onlar beni azarlamaya başladılar” diye konuştu. “ARAMIZDA Kordon BAĞI, KANLAR İÇİNDE YERDEYDİ” Hastane çalışanlarından sürekli azar işitmesi sebebiyle en sonunda dayanamayarak gözyaşları içinde ağlamaya başladığını anlatan Öztürk yaşadığı dehşet verici anları şu sözlerle anlattı: “Ben ağlamaya başlayınca başımdaki adam göz ucuyla dönüp bana baktı ve ‘Kalk buradan’ dedi. Zorla kalktım. ‘Geç sandalyeye otur’ dedi ve tekerlekli sandalyeye oturdum. Bana ‘bacak bacak üstüne atacaksın’ dedi. Ben çocuğun kafası çıkmaya başladığı için bacak bacak üstüne atamadım. ‘Çocuk geliyor, atamıyorum’ dedim. Ben öyle deyince ‘Sen benden iyi mi bileceksin, kapat çeneni. Çok biliyordun, o zaman niye geldin hastaneye’ dedi. En son bacaklarımı birbirine birleştirmeye çalıştım ama ben birleştiremeden çocuk direk çıktı. Ben sandalyedeyim, aramızda kordon bağı var. Çocuk yere düştü ve her yer kan gölüne döndü. Ben öylece kalakaldım. Çocuğa bakıyorum, kendime bakıyorum. Ben sadece bana ‘Senin Allah belanı versin. Senin gibi geri zekalılar yüzünden biz böyle pisliklerle uğraşıyoruz. Aptal insan ben sana demedim mi bacaklarını kapat diye’ dediklerini duydum. Ben hiçbir şey söyleyemedim. Sonra çocuğu birisi eline aldı. Ben öylece bakarken geldiler, kordon bağını kestiler. Ucuna mandal taktılar ve çocuğumu yok ettiler. Ben çocuğumu görmedim bile. Hangi odaya aldılar, başka hastaneye mi sevk ettiler, hiçbir şey bilmiyorum. Her şey bittikten sonra beni doğum masasına aldılar. Ben bir buçuk saat doğum masasında boş boş yattım. Yardım istiyorum gelen sadece bakıp gidiyor. Hiçbir açıklama, hiçbir müdahale hiçbir şey yapmadılar. Öyle yattım bir müddet ve en son birisi geldi ve ‘Kalk hadi git sen aşağıya’ dedi. Bir hastabakıcı geldi beni tekrar tekerlekli sandalyeye oturttu. Odaya götürdüler ve doğum denilen şey böylelikle bitti.” “KENDİ KENDİME SANDALYEDE DOĞURDUM” Tüm bunları yaşarken ortada doktor görmediğini söyleyen talihsiz kadın, sadece çıkışı verilirken bir bayan doktorun imzalı kaşesini gördüğünü belirtti. Kendisiyle hiç kimsenin ilgilenmediğini yineleyen Öztürk, “Ben kendi kendime sandalyenin üzerinde doğurdum. Yukarıdaki o erkek sürekli bana bağıran çağıran kişi doğum yaptıktan sonra dönüp bana şöyle bir baktı ‘Aslında ben seni yatakta doğurtacaktım ama hadi bir sandalyeye alayım dedim’ diyerek benimle alay etti. Kan kaybından ölüyor da olsam o an bir anne olarak çocuğumu görmem gerekti. Çünkü düştüğünü gördüm. Öldü mü ölmedi mi kimse bir açıklama yapmıyor, ilgilenmiyordu” şeklinde konuştu. “ONDAN BANA KALAN MEZARDAN GETİRDİĞİM TAŞLAR” Bir ay içinde hem doğumu hem ölümü hem de lohusalığı yaşadığını belirten Öztürk, “ Ben şu an ne yaşadığımı bilmiyorum. Ben bir bebek annesi miyi? Doğurdum mu kaybettim mi, bilmiyorum. Sadece tek bildiğim ondan bana kalan tek şey ufak bir çanta, mezarından getirdiğim birkaç taş, kablolarla çektiğim bir iki fotoğraf. Başka hiçbir şey yok” dedi. “BEN BAYRAMDA OĞLUMU KURBAN ETSİNLER DİYE GÖTÜRMEDİM” Hastanelerin kasaphane olmadığını ve insan muamelesi görmediklerini söyleyen talihsiz kadın Fatma Öztürk yetkililere şöyle seslendi: “İnsanlarla ilgilendiklerinin farkına varsınlar. İnsana insan gibi muamele yapsınlar. Orası kasaphane değil. Ben Kurban Bayramı’nda kendimi kestirmek için ya da oğlumu onlara kurban adamak için götürmedim oraya. Ben doğum yapıp onunla birlikte yaşamak için gittim. Lütfen artık birilerinin hastanenin hastane olduğunu hatırlatmasını istiyorum. Benim tek isteğim bu. “ Bebeğini kucaklarını almayı beklerken mezara koyduklarını ifade eden baba Gökhan Özkurt ise hem sağlık Bakanlığı’na başvurdu hem de savcılığa suç duyurusunda bulundu. Hastane başhekimine kadar gittiğini ifade eden baba Öztürk, başhekimle aralarında geçtiğini iddia ettiği diyalogları ise şöyle anlattı: “Hastanede önce hasta hakları departmanıyla görüştüm. Orada bir bayan vardı. Olayı anlattım. Ben basın ve hukuksal özgürlüğümü kullanacağım. Size dava açacağım’ dedim. Kendisi de bana ‘Basına yansıtamazsınız, suç işlersiniz’ dedi. Bana ‘Ben 25 senedir bu hastanedeyim. Çok insan uğraşmak istedi. Ama kimse bir hak talep edemez. Biz Baro Başkanını tanıyoruz’ dedi. Ben de ‘Sizin Baro Başkanını tanımanız beni ilgilendirmez. Benim haklarım var’ dedim. Sonra bir şey yapamayacağımı, bir hak elde edemeyeceğimi yineledi. Ben de gidip Başhekimin odasını buldum. Odasına girdim ve ‘Ben bir şikayetimi dile getireceğim’ dedim. O da ‘Geçen gün şikayette bulunan hasta yine siz miydiniz’ dedi. ‘Hayır ben ilk defa geliyorum ama demek ki herkes şikayet ediyormuş bu hastaneyi’ dedim. Evet dedi, üç haftadır müfettişler geliyor birileri sürekli bizi şikayet ediyor’ dedi. Bunu direk başhekim söylüyor. Aradan iki gün sonra Sağlık Bakanlığı hastaneyi aramış. Hemen o dakikada yine Başhekim beni aradı. Sağlık Bakanlığından müfettişlerin geldiğini ve olayı tekrar anlatmam gerektiğini söyledi. Tekrardan olayları anlattım. Doğumdan sonra eşime yapılan hakaretleri herşeyi anlattım. Başhekim ise personelleriyle görüştüğünü ve anlattıklarımın olmadığını söylediklerini ifade etti. Ve temizlik personellerini değiştirdiklerini belirtti. Ben de sadece temizlik personelinden şikayetçi olmadığımı, o gece kimler görev yaptıysa hepsinden şikayetçi olduğumu söyledim. ‘Ya kişilerin isimlerini bana verin, ben onlara dava açayım. Ya da kusura bakmayın kurunun yanında yaşta yanacak. Bana isim vermiyorsunuz’ dedim. O da ‘Veremeyiz’ dedi. Bana ayrıca ‘Senin amacın ne’ dedi. Ben de ‘Benim amacım sizden para koparmak değil. Koparmak istesem her türlü koparırım. Ama benim bir tek eşim değil, eşimden sonra binlerce insan doğum yapacak. Bu insanlar aynı acıyı çekmesinler’ dedim”. Hastane yetkilileri, konuyla ilgili inceleme başlatıldığını bildirdi. (MİLLİYET)