Kaleminden mürekkebine, kağıdına kadar el emeği ürünü olan hat sanatında geleneksel birtakım vasiyetler de uygulanıyor. Kalem yontarken, elde edilen yontuları hayatları boyunca saklayan hattatlar, vefat ettiğinde cenaze suyu bunlar yakılarak ısıtılıyor. Yaşamları boyunca yontuları yakınında saklayan hattatlara, kalem yontuları ölümü hatırlatıyor ve Allah'ın yolundan ayrılmamayı öğütlüyor.
İzmir'in tarihi Kemeraltı Çarşısı'nda 'kültür mirası' değerindeki eserler sergilenmeye devam ediliyor. Çarşıdaki yazıhanede hat sanatı ve kaligrafi eserlerini sergileyen İlkay Kanar, hat sanatıyla ilgili süregelen gelenekler hakkında bilgi verdi. Hattatların 'kamış' adı verilen kalemleri yaparken elde ettiği yontuları, hayatları boyunca biriktirdiğini belirten Kanar, "Hattat kimse vefat ettiğinde, yontular yakılarak üzerinde ısıtılan su ile hattat yıkanır. Hattatlar, ömürleri boyunca bu yontuların bir kısmını masalarında saklar. Masa başında saklanan yontular, bize ölümün varlığını hatırlatır. İnsan olmanın vasıflarını, daha insancıl, daha hoşgörülü yaşamamız gerektiğini anımsatır. Yanlış yapmamayı ve Allah'ın yolundan ayrılmamayı öğütler" diye konuştu.
'HAT, ALLAH KELAMINI GÜZEL YAZMAKTIR'
20 yıldır yazı sanatıyla ilgilenen Kanar, hat sanatının 'kadim sanat' olduğunu dile getirerek, "Kur'an, Mekke'de inmiştir, Mısır’da okunmuştur, İstanbul’da yazılmıştır. Hat, Allah kelamını güzel yazmaktır. Bu forma gelmesindeki en büyük etken bizim kültürümüzde olan İslam sanatlarıdır. Bu sanat hem eski hem kadim hem de kutsal sayılır. Biz geçmişten geleceğe bir kültür mirasını aktarıyoruz. Gelecek nesillere bu sanatı öğretmek, tanıtmak ve böylelikle devamlılığını sağlamak gibi bir görev yüklenmiş durumdayız" dedi.
Yazıyı yazarken mürekkep damladığında, hiçbir kimyasalın mürekkebi temizlemeye yetmediğini belirten Kanar, "Oldukça uzun süreçlerde hazırlanan hat; ancak ve ancak yalayarak hiç damlamamışçasına temizlenebiliyor. Dildeki asit, mürekkebi oradan çözüp alıyor. 'Çok mürekkep yaladım' tabiri buradan gelmektedir. Çok mürekkep yalamak; çok okumak, çok kültürlü olmak değildir. 'Çok hata yaptım' demektir" diye konuştu.
'MÜREKKEP ZİKİR EŞLİĞİNDE DÖVÜLÜR'
Eserlerin bilinenin aksine Osmanlıca değil, eski Türkçe yazıldığını belirten İlkay Kanar, hattatların mürekkepten kaleme, kağıda kadar tüm malzemeleri kendilerinin yaptığını dile getirdi. Kağıt yapımında bekleme süresinin 1 yıl olduğunu belirten Kanar, "Öncelikle asitsiz, asidi alınmış kağıtlar boyanır. Çay, kahve ya da çeşitli bitkiler kaynatılır, kökleriyle renk elde edilir ve kaynatılan karışım süzülerek üzerine sürülür. Bir süre bekletildikten sonra nişasta kaynatılır, muhallebi kıvamına gelince tekrar üzerine sürülür. Yumurtanın akı ile şap çırpılır. Şap eridikten sonra, elde edilen köpük sıyrılır. Tülbentten geçirilip süzülür. Kağıdın yüzeyine sürülür. Kağıdın üzerine sert bir zemin kapatarak ışık görmeyecek bir ortamda 1 yıl bekletilir" dedi.
Hat sanatının tamamen geleneksel yöntemlerle hazırlanmış malzemeler kullanılarak oluşturulduğunu anlatan Kanar, "Mürekkep, is yöntemiyle oluşturulur. Mumun alevinden çıkan is, Arap zamkı ve zemzem suyu ile bir havanda dövülür. Bu dövme esnasında her vurduğum tokmağa bir besmele çekiyorum. Yani bir zikir eşliğinde yapılıyor. En az 20 bin kez vurularak mürekkep elde ediliyor. Kalem olarak doğal bambudan kamış yapıyoruz. Küçük bir çakı yardımıyla 'Makta' denilen kalemtıraş üzerinde kamış yazı kalınlığına göre şekillendirilir" dedi. (DHA)