Aslan’ın açıklaması satır başlarıyla şöyle:
Ege-Koop olarak; 36 yılda 5 milyon m2’lik bir alanda farklı seçenekte 30 bin konutu, her türlü fiziki, sosyal ve iletişim alt yapısıyla üreterek 150 bin insanımızın uygar bir ortamda sağlıklı, huzurlu, mutlu ve güven içinde yaşadığı modern siteler oluşturduk,· Tüm bu deneyimimizi depreme dayanıklılık ve kapsayıcı bir kentsel dönüşüm operasyonunda da kullanmaya hazırlıklı ve her türlü donanımın sahibiyiz,· Ege-Koop olarak; bugüne kadar ürettiğimiz konutların hiçbiri, yaşadığımız sarsıntılardan, deprem felaketinden en küçük bir şekilde bile etkilenmemiştir,· İzmir’de her iki konuttan biri imar kanununa aykırı inşa edilmiş,· İmar affıyla 31 Aralık 2017’den önce yapılan ruhsatsız, kaçak binalar yasal hale getirildi, · İmar affı; denetimsiz inşa edilen depreme dayanıksız riskli konutlar depremde ölüme ve yıkıma davetiye çıkarmaktadır,· İzmir’deki deprem felaketi; bir kez daha göstermiştir ki; deprem değil, denetimsiz inşa edilen zemini çürük binalar ve tedbirsizlik öldürür,· Geldiğimiz noktada, deprem felaketinden ders çıkararak etkin bir “yapı denetim sistemi”nin oluşturulması ve daha fazla geç kalınmadan İzmir’de kapsamlı kentsel dönüşüm operasyonunun başlatılması; ötelenemez güncel ihtiyaç haline gelmiştir,· Geç kalınan her an yeni bir yıkıma ve ölüme yol açabilir, · Geniş bir katılımla ve bilim insanlarının görüşlerine önem ve öncelik verilerek depremin Anayasası olan “Deprem Master Planı” hazırlanarak uygulamaya konulmalıdır,· Üzerinde yaşadığımız coğrafya; kaderimiz. Bu kader bize yıkıma, ölüme teslim olmayı değil; yaşamak için önlem almayı dayatıyor, · Kentleşme ve konut üretiminde imar affını seçim malzemesine dönüştürmek; ölümlere, yıkımlara neden olduğu gibi, sorumluluğu da beraberinde getiriyor, · Deprem riskini ortadan kaldıracak “katılımcı” ve kapsayıcı bir kentsel dönüşüm operasyonu İzmir’de ne yazık ki; başlatılıp sonuçlandırılmıyor, Ege Koop Genel Başkanı, Gazeteci-Yazar Hüseyin Aslan’ın İzmir’de yaşanan deprem felaketine ilişkin açıklamasının tam metni şöyledir:
İZMİR’DE HER İKİ KONUTTAN BİRİ İMAR KANUNU’NA AYKIRI İNŞA EDİLMİŞ
FELAKETTEN DERS ÇIKARMAK
DENETİMSİZLİK; YASA DIŞLILIĞI ÖZENDİRİR
Bilim İnsanlarımız İzmir’in ve genel olarak da ülkemizin altının “fay hatları”yla döşeli olduğunu ve bu nedenle sürekli “deprem riski”yle yaşayacağımızı söylüyorlar; toplantılarda, basında anlatıyorlar.Üzerinde yaşadığımız coğrafya; “kaderi”mizdir. Bu “kader” bize ölüme, yıkıma teslim olmayı değil; yaşamak için önlem almayı dayatıyor. Kentleşmede ve konut üretiminde tedbir almamak, denetim görevini “etkin” bir şekilde yerine getirmemek, “imar affı”nı “seçim malzemesi”ne dönüştürmek; ölümlere, yıkımlara neden olduğu gibi, sorumluluğu da beraberinde getiriyor.Sadece İzmir’i değil; hepimizin de yüreğini derinden sarsan, bizi acıya boğan, sevdiklerimizden, canlarımızdan ayıran, binaları “enkaz”a dönüştüren felaketin sorumluları, öncelikle “genel ve yerel yönetim erki”ni elinde bulunduranlar olmak gerekir. Eğer; ülke düzeyindeki 22 milyon konutun yaklaşık yarısı yasaya aykırı inşa edilmişse, riskli ve depreme dayanıksız konutlardan oluşuyorsa, bunun nedeni; sadece “fay hatları”nın harekete geçmesi değil; aynı zamanda “geliyorum” diyen felakete karşı hazırlıklı olmamaktır. Önümüzdeki tablo bize şunu gösteriyor.
Bilim insanlarının sözü dinlenmiyor, yeterlilik gerektiren müteahhitlik hizmeti, denetimsiz, projeyi onaylamaktan, temel ruhsatından inşaatın her aşamasını denetlemekten, oturma iznini vermekten sorumlu yerel yönetimler görevlerini etkin biçimde yapmıyorlar, “Yapı Denetim sistemi” sağlıklı işlemiyor, riskleri ortadan kaldıracak “katılımcı” bir kentsel dönüşüm operasyonunu İzmir’de ne yazık ki; başlatılıp sonuçlandırılmıyor. Tüm bu faktörlerin bileşkesi bize gösteriyor ki; 21 yıl önce yaşadığımız Marmara, Sakarya, Bolu, daha sonra da Van, Elazığ ve Malatya deprem felaketlerinden gerekli dersi almamışız; İzmir’deki felakete de hep birlikte davetiye çıkarmışız. Ege-Koop olarak; bugüne kadar ürettiğimiz konutların hiçbiri, yaşadığımız sarsıntılardan, deprem felaketinden en küçük bir şekilde bile etkilenmemiştir.Bundan 30 yıl önce, İnşaat Mühendisleri Odasıyla, Ege Üniversitesi’yle yaptığımız protokolle, inşaatlarımızın temel kazısından itibaren bilimin ve tekniğin denetimine açtık. Deprem konulu eğitim semineri ve paneller düzenledik, bilim adamlarımızın, yerel yöneticilerimizin görüşlerini kitaplaştırdık, Bilim insanlarına zemin etüdü araştırması yaptırdık, Jeolojik etüt raporlarına, çevresel etki değerlendirme raporlarına önem ve öncelik verdik. Dokuz Eylül ve İstanbul Teknik Üniversitesi’yle SEFERİHİSAR, DOĞANBEY KÖRFEZİ’nde deprem araştırması yaptık.
BAYRAKLI’DA, BUCA’DA, KARABAĞLAR’da muhtarlarla, riskli konut sahipleriyle kentsel dönüşüm konusunda bilgilendirme toplantıları düzenledik. 1.KORDON’DA BİLİM ADAMLARIMIZA ZEMİN DAYANIKLILIĞI VE ZEMİN SİSMİK ARAŞTIRMASI yaptırdık. Yerel yönetimlerden destek göremediğimiz gibi, engellemelerle, aleyhte propagandalarla karşılaştık. Gelinen sonuç; İzmir deprem felaketinin, binaların enkaza dönüşmesinin, 102 can kaybımız, 1026 yaralımız…Sonuç olarak: Deprem değil; felaketten ders almamak, denetimsizlik, tedbirsizlik, yasa dışılığı özendirmek ve böylece enkaza dönüşen çürük binalar öldürüyor.