İYİ Parti Sözcüsü ve Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, bugün basın toplantısı düzenledi. Zorlu, özetle şunları söyledi:
“Hafta sonu, Büyük Taarruzun 101. yıl dönümünde Afyon Kocatepe’de çok önemli bir buluşma gerçekleştirdik. Aynı zamanda Malazgirt Zaferi’nin de 952. yıl dönümünde bu iki zaferi birbirinden koparmaya çalışan anlayışa karşı; Malazgirt şuuruyla ve Büyük Taarruz ruhuyla bir araya geldik. Afyon İl Başkanlığımızın ev sahipliğindeki organizasyon, bu tarihi günün anlam ve önemine yakışan bir heyecan ve coşku içerisinde tamamlandı. Kocatepe Zafer yolu, tarihinin en kalabalık günlerinden birini yaşadı ve binlerce vatandaşımız alanı doldururken binlercesi de alana gelmekte güçlük yaşadı. Seçimlerin hemen ardından, yaz dönemine rağmen vatandaşlarımızın ve partililerimizin ilgisi ve birliktelik ruhu görülmeye değerdi. Yaşadığımız bu zor günlerde Kocatepe buluşmamız, milletimizin umutlarını yeşertti ve siyasette yeniden güçlü bir başlangıcın fitilini ateşledi. Allah’ın izniyle bu duruş ve kararlılıkla, milletimizle el ele, gönül gönüle ve yarınların güçlü Türkiye’sini inşa etmek için var gücümüzle çalışacağız. Bu vesileyle zor koşullara rağmen, 26 Ağustos günü bu coşkulu başlangıca ortak olan, ‘bu mücadelede biz de varız’ diyen cesurlar hareketinin her bir mensubuna yürekten teşekkür ediyoruz.
“YAĞMUR KOD ADLI BU ŞAHIS GENEL BAŞKANIMIZLA İLGİLİ İFADE VERDİKTEN 28 GÜN SONRA BIRAKILIYOR VE YAKLAŞIK 7 AY SONRA DA BERAAT EDİYOR”
7 yıl önce Genel Başkanımıza yönelik başlatılan sözde bir soruşturmayla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 22 Ağustos 2023 günü takipsizlik kararı verdi. Birileri ve kimi yayın organları gerçeği karartmak istese de bu sözde soruşturmanın PKK’lı olduğu anlaşılan bir gizli tanığın yalan ve iftiraları ile başlatıldığı da ortaya çıktı. Öyle ki bu kişi hakkında 6 Şubat 2016 tarihli bir terör suçu sebebiyle Cizre 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nce PKK üyeliğinden terör soruşturması başlatılıyor. Yağmur kod adlı bu şahıs Genel Başkanımızla ilgili ifade verdikten 28 gün sonra bırakılıyor ve yaklaşık 7 ay sonra da beraat ediyor.
Evet çok bilindik kumpasları hatırlatıyor değil mi? Sahte mektuplar, iftiralar ve siyasetin gölgesinde tam bir kara propaganda…Genel Başkanımız bu 7 yıl boyunca birçok kez ifade vermek istese de buna izin verilmemiş ve kabul edilmemişti. Meğer kumpasın ucu PKK’lı bir teröristin iddiaları üzerine kurulmuş. İşte buna rağmen her fırsatta bu sözde soruşturmayı kullanarak Genel Başkanımıza ve İYİ Parti’ye olmadık iftira ve saldırıları yürütenler bahsettiğimiz bu gerçekleri gizlemeye, milletin dikkatinden kaçırmaya çalışıyorlar. Ancak elbette ustalaşmış bir yalancının ortaya koyacağı yalan ne denli geniş çaplı olursa olsun, gerçekliğin ve gerçeğin ikamesi yoktur.
“12 AYLIK AÇIK İSE 120 MİLYAR DOLARI AŞTI”
Hazine ve Maliye Bakanımız, büyük transfer Mehmet Şimşek sosyal medyada ara sıra İngilizce paylaşımlar da yapıyor. Son paylaşımında da turizmde patlatma yaşandığını, hem tüketici kredilerindeki yavaşlama hem de turizm gelirlerindeki artışa bağlı olarak cari açıkta önemli bir düşüş yaşanacağını belirtmiş. ‘Tourism is booming’ diyor Sayın Şimşek. Temmuzda ülkeye gelen turist sayısı yıllık bazda ne kadar artmış? Yüzde 7,2. Oysa ülkeye gelen turist sayısının yıllık değişimine yıl başından beri aylık sıklıkta bakarsanız oranın sürekli azaldığını görüyorsunuz. Mesela yıllık artış nisanda yüzde 29, mayısta yüzde 16, haziranda yüzde 11 ama temmuzda yüzde 7. Bu açıdan bakınca kendi ima ettikleri anlamda bir patlama görünmüyor. Peki, bitmek üzere olan yaz turizmi sezonu sonrasında cari açığı finanse etmek için nereden para bulacaklar? Bu sefer de Türkiye’nin kışı da çok güzel diyen İngilizce paylaşımlar mı yapacak? Nitekim bugün açıklanan temmuz ayı dış ticaret rakamlarına bakıldığında temmuzda dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 14,2 artarak 12,22 milyar dolara yükseldi. 12 aylık açık ise 120 milyar doları aştı.
Ortada patlayan bir şey varsa o da vatandaşın ay sonu hesabıdır. Hükümetin son yıllarda yaptığı tüm hataların cezası da vatandaşa kesilmektedir, yani kabak vatandaşın başına patlamaktadır. Elbette ülkeye daha çok turist gelsin, ülkemizin turizm gelirleri artsın ama bunu sağlamaya çalışırken de vatandaşı unutmak olmaz, olmamalı. Vatandaşın kendisi tatile gidemiyor, hatta bırakın tatili falan, her ay bir önceki aya göre refah kaybı yaşamaya devam ediyor.
“SERVET TRANSFERİ TAM GAZ DEVAM”
Aylardır emeklilerimiz 7500 TL ile nasıl geçinecek diyoruz, ‘Sayın Erdoğan talimatı verdi’ diyorlar. İyi de arkadaş talimat verilene, verilen talimat gerçekleşene kadar bu insanlar taş mı yesin? Kredilerdeki yavaşlama cari açığı azaltacak diyorlar ama bu ülkenin nüfusunun 85 milyon olduğunu, bu nüfusun içinde krediye erişimi bırakın, yeterince tüketemeyen milyonlarca insan olduğunun farkında değiller mi? Değiller belli ki ya da umursamıyorlar. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yazılı soru önergesiyle ben sormuştum. Vatandaşın çoğu kredi alamazken ayrıcalıklı yüksek meblağlı kredileri kimler almaktadır diye sormuştum. Cevap geldi diyorlar ki, ‘sır niteliği olduğu için söyleyemeyiz.’ Yani diyorlar ki sürsün bu devran, birileri vatandaşın sırtından servet transferine devam etsin. Öyle de yapıyorlar zaten…Servet transferi tam gaz devam…
Bütçe açığı patlamasın diye KDV, ÖTV, MTV, ne vergi varsa artırdılar. Bunun geçici de olsa bir enflasyonist etkisi olacak diyorlar ama zaten kendi enflasyon hesapları da ‘vatandaş bir zahmet dayansın’ demekten ötesi mi? Hatta ‘nasıl olsa oy verdiler katlanacaklar’ diyorlar.”
“BU KONUYLA İLGİLİ BAŞTA SAYIN ERDOĞAN’IN BİR AÇIKLAMA YAPMASINI BEKLİYORUZ”
Zorlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Ayrı ayrı seçime girme’ çağrısının bizim nazarımızda ciddiye alınacak bir tarafı yoktur” sözlerinin sorulması üzerine şu yanıtı verdi:
“Genel Başkanımızın bu çağrısı tüm siyasi partilerimize yapıldı. Bu konuyla ilgili başta Sayın Erdoğan’ın da bir açıklama yapmasını bekliyoruz çünkü bu çağrının özünde Türk milletinin yaşadığı sorunları aşabilmek gayesi var. Bu sistemin getirdiklerine bugüne kadar şöyle bir bakalım. Ülkemizdeki kutuplaşmaya, kıskaç siyasetine, bir tarafın sürekli kazanan bir tarafın sürekli kaybeden olduğu bir portre. İktidar ve onun yandaşları üzerinden konuşlandırılan devletin kaynakları. Bu siyasi partilerce öylesine özümsendi ki, devletimizin kaynakları hoyratça kullanıldı. Örneğin seçim döneminde birçok şeye herkese yasak getirilirken, kendilerini yasaklardan muaf tutan bazı kararlara imza attılar. Ve Türk siyaseti yoruldu. Siyasi partiler kendi kimlikleri ile öz bilinçleri ile ortaya koydukları kuruluş felsefeleri ile milletimize hizmet edemez, rekabet edemez hale geldi. İşte bu bilinç dışılığı bu normal dışılığı ortadan kaldırmak ve milleti merkeze alan bir anlayışla Genel Başkanımız tüm siyasi partilere ‘Gelin kendi kadrolarımızla yarışalım’ diyor. Çünkü unutulan bir şey var. Yerel seçimlerde hukuken ittifak diye bir şey yok. Buna ilaveten yüzde 50 artı 1 zorunluluğu da bulunmamaktadır. Hal böyleyken yerelde tüm yurttaşlarımız birbiriyle eşit hizmet alma hakkına sahipken, siz zorla sayısal çoğunluk üzerinden, insanlarımıza yerel seçimlerde ‘yokluk-varlık’ mücadelesine götürüyorsunuz. Ya ne yapıyorsunuz. Demokrasi diye, çoğulculuk diye bir şey var. Bu ülkede kardeşlik hukuku diye bir şey var. İnsanları düşmanlaştırmaktan yorulmadınız mı? Bizim isyanımız bunadır. Bizim çağrımız bunu düzeltmeye yöneliktir. Böyle bir siyaset olamaz. Buna dur demeliyiz. En başından beri sistemin getirdiği bu dayatmanın karşısında olduk. Bu çağrıyı yerine getirmenin gayesi içinde olacağız. Bakalım süreç içerisinde diğer siyasi partilerden, Sayın Erdoğan başta olmak üzere ne cevaplar gelecek.”
“KENDİ ADAYLARIMIZI ÇIKARMANIN GAYRETİ İÇERİSİNDEYİZ. ÇALIŞMALARIMIZI BAŞLATTIK”
Yerel seçimlerde iş birliğinin nasıl olacağına ilişkin soru üzerine Zorlu, şu yanıtı verdi:
“Genel Başkanımızın konuşmasında ittifak yerine, milletimizin isteği hasıl olduğunda ve her yörenin yerel koşulları dikkate alınarak iş birliklerinin belli yerlerde olabileceğine yönelik bir ifadesi oldu. Bizim için önemli olan yerelde hizmetin nasıl gerçekleşeceği. Cumhur İttifakı’nın paydaşlarının ortaya koyduğu anlayış; ‘Merkezde biz, yerelde biz, her yerde biz. O zaman hepimiz Türkiye’yiz’, böyle bir anlayış yok. Türkiye bu anlayış ile idare edilemez. Biz 85 milyon insanımızın çoğulculuğu, zenginliğini ortaya koyacak bir seçim atmosferi istiyoruz. Bu anlamda da kendi adaylarımızı çıkarmanın gayreti içerisindeyiz. Çalışmalarımızı başlattık.”
Zorlu, yerel seçim çalışmalar kapsamında Akşener’in eylül ayının ortasından itibaren teşkilatlarla bir araya gelmeye başlayacağını açıkladı.
“BİZ ŞU ANDA KENDİ ADAYLARIMIZI ÇIKARACAĞIZ. BUNUN HAZIRLIK VE ÇABASI İÇERİSİNDEYİZ”
Zorlu, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun karşısına aday çıkarıp çıkarılmayacağı sorusunu şöyle yanıtladı:
“2019 seçimlerindeki başarının ortaya çıkışında İYİ Parti’nin büyük bir çabası oldu. Bu fikri zaten Genel Başkanımız bazı kanallarda söyledi. Orada bir iş birliği kurulması bizim teklifimizdi. O zaman o sorumluluktan ve milletimizin talebinden kaçmadık ve bugünkü görüntü ortaya çıktı. Ancak bazı siyasi partilerin İstanbul ve Ankara’da bazı hedefleri olduğu için bu konuyu çokça köpürtüyorlar. Ama biz çok net bir şeyi ortaya koyduk. Biz şu anda kendi adaylarımızı çıkaracağız. Bunun hazırlık ve çabası içerisindeyiz. Çok kısa bir sürede bu hazırlıkları tamamladığımızda milletimizle bilgisini paylaşacağız.”
SPUTNİK’E ÇAĞRI: “BU KONUDAKİ KARARINI GÖZDEN GEÇİRMESİNİ VE BU ARKADAŞLARIMIZIN HUKUK NEZDİNDE HAKLARINI VERMESİNİ ÖNERİYORUZ, TALEP EDİYORUZ”
Zorlu, Sputnik Türkiye’de işten çıkarılan 24 gazeteci ve süren grevle ilgili soruya şu yanıtı verdi:
“Kabule edilemez bir durum. Sendikal faaliyet bir hak anayasal bir hak. Özellikle gazetecilik mesleğinin zor günler geçirdiği ve daha zor günlere gittiğini gözlediğimiz bugünlerde bir gazeteci arkadaşımızın bile işini kaybetmesine tahammül edemeyiz. Hele ki ben de okudum sendikanın iddiasını, sendikal faaliyetleri sebebiyle işten çıkarıldıklarını iddia ediyor ki bu gerçekten kabul edilebilir değil. İYİ Parti olarak söz konusu yayın kuruluşunun bu konudaki kararını gözden geçirmesini ve bu arkadaşlarımızın hukuk nezdinde haklarını vermesini öneriyoruz, talep ediyoruz.”
“İŞİN ASIL HAZİN YANI; O MAİLDE İDDİA EDİLEN BİR BAŞKA PARTİ GENEL BAŞKANIYLA İLGİLİ”
Levent Gültekin’in Akşener’e yönelik iddiaları da sorulan Zorlu, şu yanıtı verdi:
“Bu yalan haber girişimi olarak görüyorum. Biz siyasi bir partiyiz ve bu dedikodular üzerinden siyasi süreçlerimizi idare edemeyiz. Dün akşam da söz konusu yayındaki, bir mail içindeki bazı dedikoduların hoyratça dile getirilmesi üzerine Sayın Uğur Poyraz, Levent Gültekin ile bir görüşme yaptılar. Orada iddia ettiği mailin kendisinde olup olmadığını sorduk. Kendisinde olmadığını ifade etti. Başka bir mailden ifade ediliyor. Biz de böyle bir mail geldi mi diye araştırdığımızda, biri 25 Şubat’ta birisi de 2 Mart tarihinde kurumsal bilgi kutumuza spam mail düşmüş. Bu yüzden fark edememişiz. İşin asıl hazin yanı; o mailde iddia edilen bir başka parti genel başkanıyla ilgili. Yani bizim Genel Başkanımızla ilgili bir durum söz konusu değil. Kendisine de bu durum iletildiğinde üzgün olduğunu ve telafi edeceğini aktardığını ifade edeyim. Biraz önce kumpaslardan ve bize yönelik saldırılardan bahsettim. Başında gazeteci sıfatı olan insanlar, bu iddialarda bulunurken, bunu neden sorgulamadan – araştırmadan duyurabiliyorlar? İYİ Parti ve Akşener düşmanlığını bir tarafa bırakın, gazetecilik etiğine yakışmayan bir durumdur bu.” (ANKA)