Ekrem İmamoğlu, Cuma namazını Muharrem İnce ve Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün ile birlikte Beylikdüzü’ndeki Fatih Sultan Mehmet Camii’nde kıldı. İmamoğlu ve İnce, namazın ardından kameraların karşısına geçti.
İmamoğlu, “Rakibiniz Binali Yıldırım, asıl mağdur olanın kendisi olduğunu savundu. Ne diyeceksiniz” sorusuna, “Bir daha karşılaştığınızda sorun. Kendi söylediklerine kendisi inanıyor m? Kendinin inandığını düşünmüyorum. Neyin gasp? Hangi gerekçe. Millet görüyor. Bence kendi de söylediklerine inanmıyor. Mağduriyet kavramı şöyle. Aday olmakla mağdur olmuş olabilir. Riyakarlık demişken söyleyelim. Ramazan ayındayız. Büyük günahlar vardır. Gıybette bulunmak gibi. Yalan söylemek gibi. Emek hırsızlığı yapmak gibi, çalmak gibi. Ve bir de bir iftira atmak gibi. Allah, iftiradan korusun. Allah, iftira edenlerden de korusun bizi. Bu kadar söyleyeceğim” yanıtını verdi.
TC TARTIŞMASI İÇİN
Ekrem İmamoğlu, İBB’nin Saraçhane’deki binasına asılan TC ibaresi ile ilgili tartışmalar için “Türkiye Cumhuriyeti konusundaki hassasiyetimizi, Cumhuriyete olan bağlılığımızı ve inancımızı, her yerde bunun ifade edilmesi noktasındaki çabamızı, bu yaşımıza kadar geldiğimiz her aşamasında verdiğimiz mücadeleyi herkes biliyor. İftiradan vazgeçsinler. İftira gerçekten çok büyük bir günah. Ramazan ayında tekrar hatırlatmış olayım. Bu işlerle uğraşıp kamuyu meşgul etmesinler. 6 Mayıs’ta bir karar verdiler. Siyasi bir karardı. Kararı her ortamda kınıyorum. Ve bir algı yarattılar. 123 sandıkta sandık kurullarında yer alan insanların kamu görevlisi olmaması ve bu yoldan da çıkarak soruşturma açacaklarını ve ilçe seçim kurullarına soruşturma açacaklarını, başkanlarına, hakimlerine müdürlerine hatta sandıkta görev alanlara. 4 gün geçti. Soruşturma var m? Duyan vsr m? Bir soruşturma yapılmış m? İnsanlar ifadeye çağrılmış m? Bu ifadelerde neler söylenmiş. Yapılmış olsaydı malum medyada bunlar çarşaf çarşaf yazılmış olurdu. Bu toplumu aldatmasınlar. O 123 sandık nered? Gerçek mağduriyet 16 milyon insanın mağduriyeti. Türkiye’de ekonomik sorunlar devam ediyor. Birçok problem var. İşsizlik artıyor. İnsanlar şu mübarek Ramazan ayında evlerine yemeklerini götüremiyorlar. Böyle bir ortamda insanları seçim ortamı ile meşgul etmek çok ayıp. Yazık. Günah. 82 milyon insana 16 milyon insana yazık. Mağduriyet edebiyatı yapanlara söyleyeyim. 16 milyon insan mağdurdur. Onların mağduriyetini inşallah en kısa zamanda telafi edeceğiz. Hiç kimse kuşku duymasın. Demokrasi adına Türkiye Cumhuriyetimizin, ülkemizin, milletimizin geleceği adına için hep birlikte omuz omuza mücadelemize devam edeceğiz.” dedi.
DİYANET FUARI HAKKINDA
İmamoğlu bir gazetecinin “Dini yayınlar fuarını bilerek iptal ettirdiğiniz iddiası var” şeklindeki soruya ise “Bu da iftira ne yazık ki. Büyükşehir’in bürokratlarına güvenerek ve inanarak masaya çağırdık. Şu an Vali Bey’in görev yaptığı bürokratlar. Ben hiçbirini değiştirmedim. Genel sekreter yardımcıları yaklaşık 20 kişi toplantı yaptık. Emniyet Müdürlüğü’nün verdiği bilgilere dayanarak emniyet açısından itfaiye açısından ve aynı zamanda bölgedeki esnafın ve turizm yoğunluğu açısından, Sultanahmet ve Ayasofya arasında kalan o alanda kitap fuarının kurulmasını doğru bulmuyoruz dediler. Kurmamaya karar vermiştik dediler. Maden siz öyle karar verdiniz devam edin dedik. Konu sahaya yansıtıldıktan sonra biz ilgilileri davet ettik. Pazartesi randevumuz vardı. Pazartesi randevuya gelemeyeceklerini ifade ettiler. Cuma’ya atmışlardı. Başka bir yerle telafi edelim gerekirse diye konuşmak için cumaya attılar. O arada da malum karar alındı. Bizim öyle bir derdimiz ve kaygımız olmaz. Ben Vali Beye de dün çağrı yaptım. Test etmesini dilerim. Orada emanetçi olarak duruyorlar.” diye yanıt verdi.
“Kandırıldığınızı düşünüyor musunuz'” şeklindeki soruya ise İmamoğlu “Olabilir. Zaten oradaki bürokraside, hak etmeden orada duran, benim prensibim olan 16 milyon insana hizmet etmek değil de kişiye ya da bir partiye hizmeti kendisine öncelik kılmış bazı insanların görev yaptığı doğrudur. Tespitlerimiz de vardır. Bunları takip ediyoruz. 24 Haziran’da döndüğümüzde gereğini yapacağız. Kuşkuları olmasın.” yorumunda bulundu.
İmamoğlu sözlerini şöyle sürdürdü “Kim o 1 milyon 700 bin insa? Oy kullanmayan, ”Acaba Kürt vatandaşlarımız Ekrem İmamoğlu’na neden oy verdi'” vesaire vesaire. Yani kişiye göre strateji. Benim kişiye göre stratejim yok. Yine Kürt vatandaşım, AK Partiye oy vermiş vatandaşım benim kardeşim. Benim stratejim 16 milyon insana göre. Oy vermiş oy vermemiş hiçbir önemi yok. Benim stratejim 16 milyon insana göre.”
Ekrem İmamoğlu “CHP’nin bağış kampanyasıı ne durumd? Bir de Saadet Partisi adayı size para yardımında bulundu. Bu konudaki görüşleriniz nedir'” şeklindeki soruya ise “CHP olarak partimiz böyle bir kampanyayı başlattı. Bu anşamda yasal serbestliği var. Tabii ben onu takip etmiyorum ama ilgi olduğunu görüyorum. Bir çocuğumuzun, ”Anneler gününe biriktirdim, 30 liram vardı, hesabınıza yolladım” deyip bana mesaj atması ya da birçok insanın böyle katkılarla beni desteklemesi manevi olarak benim için çok değerli ve önemli. Çünkü verdiğimiz süreç, bir demokrasi mücadelesi, ülke adına bir mücadele. Evet, bir yerel seçim ama Türkiye’nin demokrasisinin, seçimlerin varlığı, devam edebilirliği adına bir mücadele. O bakımdan verdiğimiz iş bir seferberlik aslında. Herkesin katkı sunması, katılım göstermesi, insanların kucaklaması benim için en değerli şey. Partimiz takip ediyordur. Destek verenlere de vermeyenlere de teşekkür ediyorum.” diye yanıt verdi.
“İşimiz kolay. Rakibimizle işimiz yok.” diyen İmamoğlu sözlerini şöyle sürdürdü “Kampanya boyunca bizim muhatabımız 16 milyon insanımız. Mevcut durumu anlatacağız. İstanbul’a nasıl bir yönetim istediğimizi anlatacağız. Buluşup, kucaklaşacağız. Bütün ilçeleri, semt semt gezeceğiz. Ahlaklı, adil, erdemli bir yönetimin İstanbul’a layık olduğunu bütün İstanbul’a hissettireceğiz. İnsan ayırt etmeksizin, siyasi parti ayırt etmeksizin, geçmişte hangi partiye vermiş olursa olsun, herkesin oyuna talip olan anlayışımızla kampanyamızı sürdüreceğiz. ”
MUHARREM İNCE: AK PARTİLİ KARDEŞLERİME ÜLKÜCÜLERE GÜVENİYORUM
İmamoğlu’na destek vermek için İstanbul’a gelen Muharrem İnce de “Siz de İstanbul’a kamp kuracak mısınız” sorusuna “Herkes İstanbul’a kamp kuruyorsa, biz de İkampımızı kuracağız tabii. 2 Mart’ta YSK, sandık kurulu görevlilerini açıkladı. Sonra, kendi açıkladığı görevlilerin yanlış olduğunu düşünerek seçimi iptal etti. Dolayısıyla YSK, seçimi iptal etmedi, kendini iptal etti. Kendi açıkladığı listeyi iptal etmek demek, kendini iptal etmek demektir. Bu yaşayacağımız seçim, yok ampulün üstüne bastı, ortasına bastı, yok sandık kurulu görevlileri devlet memuruydu, kamu görevlisiydi… Bunların hepsi, boş tartışma. Bunlara gerek yok. Seçimin galibi bellidir. Bu seçimde şaibe yoktur. Şaibe, YSK’dadır. Şaibe, yargıdadır. Neden böyle oluyo? Bir yanlışlık yoktur. Çalınan bir oy yoktur. Olan şey, rant meselesidir. Yani diyorlar ki, ‘İstanbul’u biz yiyeceğiz. Kimseye vermeyiz’. Biz diyoruz ki, ’16 milyonun olsun’, onlar diyor ki, ’16 bin kişinin olsun’. Şimdi 23 Haziran’da karar vereceğiz, 16 milyon kişinin mi olacak, 16 bin kişinin m? 16 bin kişi kim diye sorarsanız, açın akşamları TV’leri, mevcut durumu savunanlar var ya 10-15 kişi, işte o 16 binden o 10-15 kişiyi oradan düşün. Türkiye’de bu yaşanan olay, demokrasiden öte para meselesidir. Paranın peşindeler. Bunu bilmenizi istiyorum. Ama neye güveniyoru? AK Partili kardeşlerime güveniyorum. Onların Ramazan ayında kul hakkı yemeyeceklerine inanıyorum. Ülkücülere güveniyorum. CHP’ye, şimdiye kadar uzak durmuş ama buna CHP meselesi değil, Türkiye’deki kötü gidişatın, kuşatılmış yargının, rant ekonomisinin işlememesini isteyen, dürüst, namuslu, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, doğulu-batılı, kadın-erkek, başı açık-başı kapalı 82 milyonun buna direneceğini görüyorum. İstanbullular’dan dileğim şudur: Özgür bir medya, bağımsız bir yargı, hukukun üstünlüğü, mutlu, müreffeh bir Türkiye. Hepimizin kardeşçe yaşadığı bir Türkiye’yi kurabilmek için, 23 Haziran’da, Ekrem İmamoğlu’nu açık ara farkla seçtirmemiz lazım” diye yanıt verdi.