CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu. Sözcü gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk’ün sorularını yanıtladı. 1 Kasım sonuçlarını değerlendiren Kılıçdaroğlu, “muhalefetteki partiler iyi bir sınav veremediler. Toplumun kendilerine açtığı krediyi iyi kullanamadı” dedi.
Meclis, haftaya çalışmaya başlayacak. Peki, anamuhalefet partisinin önceliği ne olaca? CHP lideri, soruya şu yanıtı verdi: Yüzde 51’in sorunlarını parlamentoda dile getirecek tek parti biziz. Üzerinde ilk duracağımız konu yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı… Basın özgürlüğü ve demokrasi için gelecek her tasarıyı destekleriz
Seçim sonrası suskunluğunu SÖZCÜ’ye bozan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kurultayda “tabanın istediği değişikliklerin” mutlaka gerçekleştirileceğini belirtti, herkesin sustuğu bir ortamda CHP’ye daha büyük görev düştüğünü söyledi. Kılıçdaroğlu, “AKP, herkesin hükümeti övdüğü bir düzen istiyor. Böyle bir düzen Türkiye’de hiç olmayacak” diye konuştu.
CHP’nin Atatürk çizgisinden uzaklaştığına ilişkin yorumlara tepki gösteren Kılıçdaroğlu, SÖZCÜ’nün sorularını şöyle cevaplandırdı:
ATATÜRK ORTAK DEĞERİMİZDİR
- Atatürk konusunda şunu gayet açık ve net söyleyeyim: Ben, 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren’in baktığı gözle Atatürk’ e bakmıyorum. Ülkenin bağımsızlığı için mücadele eden, refahın tabana yayılması için ekonomi, sanayi, bilim politikalarını bunun üzerine inşa eden, dış politikada ülkenin çıkarlarını her şeyin üstünde tutan, bilime bilgiye koşulsuz önem veren, çağdaş eğitimi bir ülkenin demokratikleşmesi açısından en önemli faktör gören bir anlayıştır Kemalizm. Ben Atatürk’ten bunu anlıyorum.
- Mustafa Kemal Atatürk’ü çağdaş değerlerin temsilcisi ve Türkiye’yi çağdaş değerlerle paralel götürebilecek bir düşünce akımı olarak görüyorum. Bizim üniversitelerimizde, okullarımızda Atatürkçülük bu bağlamda öğretilmiyor. Sorun da oradan kaynaklanıyor. Ben Mustafa Kemal Atatürk’ü bu toplumun ortak paydası olarak değerlendiriyorum. Ortak payda, ortak değerimizdir. Toplumun her kesiminin siyasi görüşü ne olursa olsun önem vermesi gereken bir değerdir.
ELEŞTİRECEK KİMSE KALMADI
- Türkiye’de işçi, işveren ve çoğu memur sendikaları, sivil toplum kuruluşları, medyanın önemli bir bölümü iktidarın kontrolünde. Dolayısıyla toplumda söz söyleyecek ya da iktidarı eleştirecek siyasal partiler dışında başka duyarlı organların olmaması için her türlü çaba gösterildi ve sonuç da alındı. Demokrasimizin zafiyet açısından en kritik noktası da budur.
- Bu ülkenin aydınları, geleceği düşünen, kaygılarını şu veya bu çerçevede dile getirenler kendilerini çok yalnız hissetmeye başladı. Aydın herkesi eleştirebilir, her siyasi partiye eşit mesafede durmak isteyebilir. Ama en azından kendi dile getirdiği doğrularını özgürce söyleyebileceği bir ortam istiyor. Türkiye’de bu ortam kayboldu.
DEMOKRASİYİ ASKIYA ALDILAR
- Bu gerçekleri sadece biz değil, bütün Batı dünyası da görüyor. Daha garip olanı Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun bazı sivil toplum örgütleriyle yaptığı 7 saatlik toplantıda ‘Türkiye’yi dışarıya şikayet etmeyin, küçük düşürmeyin’ sözleridir. Başbakan ‘Siz hükümeti eleştirmeyin ki dışarıdakilerde bizi eleştirmesin’ demek istiyor. ‘Siz hükümeti eleştirmeyin’ dediğiniz andan itibaren demokrasiyi askıya alıyorsunuz demektir. Bunlar, herkesin, hükümeti övdüğü bir düzen istiyor. Böyle bir düzen Türkiye de hiç olmayacak.
- Yeni dönemde CHP’nin sorumluluğu çok arttı. CHP sadece CHP’ye oy veren vatandaşların değil, yüzde 51’lik toplum kesiminin tamamının sorumluluğunu üstlenmiştir. Tamamının sorunlarını parlamentoda dile getirecek olan tek partidir.
HÜKÜMETİN ARKA BAHÇESİ OLDU
- Anayasa değişiklikleri gündeme geldiğinde ilk üzerinde duracağımız yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı olacak. Yargının bağımsız olmadığı ülkede demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından söz edemezsiniz zaten. Hükümetin arka bahçesine dönüşen bir yasama organı ülkemize insan hakları, demokrasi, demokratikleşme bağlamında beklediğimiz şeyleri getiremez.
- TBMM’ye büyük görev düşüyor. Hükümetin arka bahçesine dönüşmeden Türkiye’nin demokratikleşmesi, örneğin yüzde 10 seçim barajının kaldırılması, lider sultasının kaldırılması, YÖK’ ün kaldırılması da önceliklerimiz arasında olmalıdır.
- Türkiye’de gelir dağılımının geniş halk kitlerini rahatlatacak bir sürece çevrilmesi, basın özgürlüğü, demokratikleşme açısından gelecek olan tasarılara destek veririz. Bu konuda diğer muhalefet partileri işbirliği isterlerse kuşkusuz o işbirliğini de yapmaya hazırız. Çünkü sonuçta ülke bizim ülkemiz. Bu ülkede insanlar gelecek kaygısı taşımamalı.
CHP tabanının beklediği tüm değişiklikler olacak
- Biz oy kaybetmememize karşı içimizde ciddi bir özeleştiri yapıyoruz. Herkes görevini yaptığı sürece bir sorun yok zaten. Ama biz nasıl genel merkez olarak oturup bir özeleştiri yapıyorsak, her ilin de kendi özeleştirisini yapması lazım. Bunu il başkanı arkadaşlarıma da söyledim.
- Onlardan ayrıca önümüzdeki süreçte rapor da isteyeceğiz. Hangi sorunla karşılaştıla? Önlerindeki ciddi engel neyd? Bir anket hazırladık ve bunu önümüzdeki süreçte gönderip illerden bilgi alacağız. Bakalım iller ne söyleyecekler, bunları da göreceğiz.
- Sayın Murat Karayalçın’ı, İstanbul İl Başkanlığı’na geçici olarak görevlendirmiştik. Kendisiyle görüşeceğim, eğer aynı görevi sürdürmek istiyorsa sürdürebileceğini söyleyeceğim. “Hayır ben bırakmak istiyorum’ derse durum farklı olacak. İl Başkanlığı için bildiğim 3-4 aday var. Onlar da çalışıyorlar.
- Önümüzdeki kurultayda tabanın beklediği değişimi yapacağım. Tabanın ne istediğini biliyorum. Bunlar bir şekliyle il başkanları, üyeler, partiye sempati duyan, oy veren değişik çevreler önerilerini aktarıyorlar. O önerileri dikkate alacağım.
Sorun yaratan cezalandırılsın
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Güneydoğu’da yaşanan olaylar ve şehitlerin gelmesinin de hükümetin yanlış politikasının sonucu olduğunu belirtti ve şu ifadeleri kullandı:
“Gelen her şehidin sorumlusu AKP hükümetidir. Oralar cephaneliğe dönüştürülürken sadece seyrediyorlardı. İzledikleri politikanın yanlışlığını defalarca söyledik. Bir ilçede 12 gün sokağa çıkma yasağı çok ağır bir ceza. Bu tablo vahim bir tablo. Diyalize gidecek insan beyaz bayrakla gidiyorsa ciddi bir sorun var demektir. Sorunu yaratanın cezalandırılmalı.”
Kılıçdaroğlu, 1 Kasım sonuçları için ise, “7 Haziran seçimi sonrası muhalefetteki partiler iyi bir sınav veremediler. Toplumun kendilerine açtığı krediyi iyi kullanamadılar. 1 Kasım’daki tabloyu bir yerde muhalefet kendisi hazırladı. Gerçek milli irade 7 Haziran’da ortaya çıkan iradedir. 1 Kasım’da ki tabloyu ise güvenlik endişeleriyle gelecek kaygısı üzerine inşa edilen bir tablo olarak görmek lazım” dedi.