TENZİLE AŞÇI/EGEPOSTASI- İzmir’de geçtiğimiz hafta Seferihisar açıklarında meydana gelen 6.9’luk depremde 114 kişi hayatını kabederken bin 35 kişi de yaralandı.
Deprem nedeniyle evi yıkılan ya da zarar gören yaklaşık 15 bin vatandaş bir haftadır çadırlarda yaşıyor.
Belediyeler, hükümet ve gönüllü kuruluşlar depremzedelerin ihtiyaçlarının karşılanması noktasında çadır kentlerde çalışmalarını sürdürüyor.
Arama kurtarma çalışmalarının sona ermesi, hasar tespitinin yapılması ve riskli binaların tahliyeleri ile yıkımlarının başlamasıyla depremzedelerin mağduriyetlerine yenileri ekleniyor.
İzmir Barosu Başkanı Av. Özkan Yücel, depremzedelerin hukuki haklarını ve hak gaspı durumunda yapılacakları Egepostası’na anlattı.
Yücel, depremzedelerin devletten tazminat talep edebilmeleri için bölgenin “Afet Bölgesi” ilan edilmesi gerektiğini vurguladı.
Depremden etkilenen vatandaşların devlet nezdinde bazı haklarının oluştuğunu söyleyen Yücel, “Birincisi mevcut koşullar içerisinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından açıklanmış, afetzedelere ödenecek tazminatlar var. Depremzedeler bu tazminat için başvuruda bulunabilirler. Bu nedenle alanın “Afet bölgesi”ilan edilmesi için ısrar ediyoruz. Çünkü o zaman hem yurttaşlara ödenecek tazminat miktarlarının artırılması hem de zararlarının daha adil bir biçimde giderilmesi mümkün olabilecek” dedi.
“AFET BÖLGESİ İLANI İÇİN TALEPLERİMİZ OLDU”
Yücel, alanın afet bölgesi ilan edilmesinin meşakatli bir iş olmadığını vurgulayarak, “Alanın afet bölgesi ilan edilebilmesi için bir karar alınması gerekiyor. Bu kadarı yeterli. Zaten bizim bizi ziyarete gelen bütün siyasi partilerden bu yönde bir talebimiz oldu. Bunun yanıda Adalet Bakan Yardımcısı’na söyledik, bakanlığa yazı yazdık ve bölgenin afet bölgesi ilan edilmesini talep ettik. Çünkü yıkılan binalar az görünse de çok sayıda bina ağır hasarlı durumda ve girilmesi engellenmiş durumda. Bu da vatandaşlar için yıkımla eşdeğer bir sonuç doğuruyor. Vatandaşlar eşyalarını alamadılar, evlerini ve iş yerlerini kaybeden yurttaşlarımız var. Bunun için afet bölgesi ilanı kaçınılmaz görünüyor. Çünkü afet bölgesi ilan edildiğinde devlet tarafından çok uzun vadeli, düşük faizli ve bir süre ödemesiz kredilerin verilmesi söz konusu olabilir. Bu da yurttaşların ekonomik anlamda yaralarını belli bir ölçüde sarmak için bir yöntem olabilir” ifadelerini kullandı.
“BEDELSİZ HİÇBİR ŞEY VERMİYORLAR”
Toplu Konut İdaresi (TOKİ)’nin depremde evlerini kaybeden vatandaşlara konut vereceği ancak bunun için de bir ödeme talep ettiği iddiaları söz konusu. Konuya ilişkin mevzuatı değerlendiren Yücel, “TOKİ uygulamaları bu. Şu anda eğer depremzedelerin DASK sigortası varsa evlerine ilişkin yıkım bedelini sigortadan talep edebileceklerdi. İşte afet bölgesi ilan edilsin derken amacımız DASK sigortası olmayan vatandaşlarımızın da bu yardımlardan yararlanması. TOKİ uygulaması maalesef bu şekilde. Bedelsiz hiçbir şey vermiyorlar. Üzerine mutlaka bir bedel eklemek suretiyle ‘Kira öder gibi ev sahibi olursunuz.’ diyorlar ve yıkılan evlerin yerine yenilerine geçmelerini istiyorlar. Yani vatandaşlarımıza zarar üzerine zarar ettiriyorlar. Bu nedenle yineliyorum. Afet bölgesi, afet bölgesi, afet bölgesi...” dedi.
TOKİ’nin uygulamasına ilişkin vatandaşların yapacakları bir şey olmadığını ifade eden Yücel, “TOKİ’nin mevzuatı bu. Bunun ancak iktidar tarafından değiştirilmesi mümkün olabilir. Karşılıksız ödeme ve karşılıksız konut teslimi ancak iktidarın alabileceği bir karar. Bu yönde bir karar tesis edilmesi gerekir” diyerek ücretsiz konutlar için yapılabilecekleri açıkladı.
“HAKKINI ALAMAYAN YARGI YOLUNA BAŞVURABİLİR”
Depremzedelerin, deprem nedeni ile oluşan hakları alamamaları durumda hukuki yollara başvurabileceğin hatırlatan Yücel, şunları söyledi; “Eğer depremzede vatandaşlarımız deprem nedeniyle oluşan haklarını alamazlarsa yargı yoluna başvurabilirler. Tazminat davası açmaları gerekiyor. Eğer idarenin kusuruna dayanıyorsa idareye karşı İdare Mahkemesi’nde dava açmaları lazım. Müteahhitten kaynaklı bir sorun olduğunu düşünüyorlarsa binanın sağlıksız, eksik yapılmasından ve malzemenin kötü olmasından kaynaklı bir sorun olduğunu düşünüyorlarsa müteahhite karşı yönelen davalar açmaları gerekiyor.”