Özellikle 8 yıllık kesintisiz eğitimden 12 yıllık kesintisiz eğitime geçiş ve Mesleki Eğitim Kanunu ile küçük yaşta çocukların zorunlu olarak iş hayatına girmesi, çocuk oyunculara ilişkin yönetmeliğin halen çıkmaması ve çalışma şartlarının belirsizliğini koruması, çocuk işçilerin gerekli denetimlerinin yapılmaması, yabancı çocukların kötü çalışma şartlarında kaçak çalıştırılmaları gibi çocuk işçiliğindeki birçok sorun hakkında farkındalık yaratılarak çözüm önerileri geliştirmek amacıyla düzenlenen çalıştaya, çocuk işçiliği ile ilgili olarak uygulamaya yönelik çalışan konunun uzmanlarının, akademinin ve resmi kurum yetkililerinin de bulunacağı çok sayıda konuşmacı katıldı.
İzmir Barosu üyelerinin yanı sıra, Siirt, Sakarya, Kütahya, Ankara, Manisa ve Aydın barolarından avukatların katıldığı çalıştay öncesi İzmir Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndan suça sürüklenen çocukların eserlerinden oluşan bir sergi açılışı yapıldı.
ÇOCUK İŞÇİLİĞİ İLE MÜCADELE ÇAĞDAŞ BİR EĞİTİMLE MÜMKÜN
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan İzmir Barosu Başkanı Av. Aydın Özcan, çocuk işçiliğinin kökeninin tarihin ilk dönemine kadar dayandığını ve hem dünyada hem ülkemizde kronikleşmiş hale gelen bir insan hakları sorunu olduğunu ifade ederek, insan hakları belgelerinin ortak amacının çocuk işçiliğini tamamen sonlandırmak olsa da kısa vadede bu amaca ulaşmanın mümkün olmaması sebebiyle ilk aşamada çocukların ekonomik sömürüye maruz kalmamaları, tehlikeli işlerde çalıştırılmamaları, eğitimlerinin, sağlıklarının ve gelişimlerinin zarar görmemelerinin hedeflendiğini söyledi. Suriye’de yaşanan savaş nedeniyle Türkiye’nin göç alan bir duruma geldiğini, bu durumun da çocuk işçiliği anlamında ülkemizdeki durumu içler acısı bir hale getirdiğini söyleyen Av. Aydın Özcan bu sorunun ancak uluslararası işbirliği ile çözülebileceğini vurguladı. Çocuk işçiliği ile mücadelenin ancak bilimsel, demokratik ve çağdaş zorunlu eğitim sistemi ile mümkün olacağını vurgulayan Av. Aydın Özcan “ülkemizin çağdaş normlarla yönetilmesi, başta eğitimin çağdaş normlarla yapılmasını sağlamak ve cumhuriyet değerlerine, Atatürk ilke ve devrimlerine sonuna kadar sahip çıkmak, çocuklarımıza iyi bir geleceği hep birlikte sağlayabilmek başlıca görevimiz” dedi.
Yaşar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Nazım Sözer ise yapmış olduğu açılış konuşmasında üniversitelerin araştırma, eğitim ve toplumla iç içelik olmak üzere üç temel görevi olduğunu ifade ederek, “biz baroyla birlikte bu mükellefiyeti önemli ölçüde yerine getirmeye çalışıyoruz” dedi.
DENETİM YAPAN MÜFETTİŞLERİN SAYISI YETERLİ DEĞİL
Çocuk işçiliğine sivil toplumun rolü, yabancı çocuk işçiliği, çalışma yaşamında çocuk işçiliğin en kötü biçimleri ile iş ve sosyal güvenlik hukuku uygulamasında çocuk işçiliği konularının derinlemesine tartışıldığı çalıştayda çocuk işçiliği ile mücadelede kurumlar arası diyalogun önemine vurgu yapılırken, bu alanda mevzuatta bir takım eksiklikler olduğu, ayrıca denetim yapan müfettişlerin azlığı vurgulandı.
Mülteci çocukları işçiliğe iten sebeplerin sadece eğitimsizlik ya da bilinçsizlik olmadığı, bu noktada yoksulluğun daha dikkat çekici olduğu ifade edilen ikinci oturumda sokakta çalışan çocukların sadece ekonomik anlamda istismarının söz konusu olmadığı farklı istismarlara da açık olduğu vurgulandı.
ASGARİ ÇALIŞMA YAŞI ON BEŞ OLARAK BELİRLENMELİDİR
Küreselleşen dünyada rekabetin artmasına bağlı olarak çocuk işçiliği ve bunun en ağır biçimlerinin giderek büyük bir sorun oluşturmaya başladığı ifade edilen çalıştayda tüm çocuk işçiler bakımından uygulama bulacak tek bir kanunî düzenleme yapılarak asgarî çalışma yaşının kural olarak 15 olarak belirlenmesi ve tehlikeli işlerde 18 yaştan küçüklerin çalışmasının tamamen yasaklanması gerektiği vurgulandı.