İzmir Barosu'ndan yapılan açıklamada KHK'larla getirilen sınırlamaların gerekli ve ölçülü olmadığını öne sürülerek, bildirgede şunlar dendi:
"Hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı olağanüstü hal dönemlerinde kapsamlı anayasa değişiklikleri yapmak Anayasa normlarına uygun olmadığı gibi; bugüne kadar çeşitli kesimlerce yapılan çalışmaları yok sayan bu teklifin bir toplumsal sözleşme niteliği taşıması ihtimali uzaktır. Kuvvetler ayrılığına, denetim ve denge mekanizmalarına son veren bu teklifin hukuk devletine, bağımsız yargıya, demokrasiye ve toplumsal huzura hiçbir yarar sağlamayacağı gibi doğrudan zarar vereceği açıktır. Metnin Anayasanın değiştirilemez maddelerine de aykırı olduğu açık ve nettir. Anayasa değişiklikleri, olağanüstü hal dönemlerinde, hak ve özgürlüklerin KHK’ler ile sınırlandırıldığı bir ortamda toplumsal konsensüsü sağlamayacağı gibi değişiklik metni, totaliter sisteme ardına kadar kapı aralaması nedeniyle kabul edilebilir olmaktan uzak, demokratik ilke ve kurallara aykırıdır. Olağanüstü dönemlerde KHK’lerle bazı haklar geçici olarak sınırlandırılabilir. Ancak bu sınırlandırmaların geçici olduğu unutulmamalı ve hakkın özüne dokunulmamalıdır. KHK’lerle savunma hakkına getirilen sınırlamaların çarpan etkisiyle bütün bir adalet ve hukuk sistemini çökertebileceği unutulmamalıdır. Getirilen sınırlamalar demokratik bir toplum için gerekli ve ölçülü olmalıdır. Oysa yapılan düzenlemelerin bu standartları sağlamadığı görülmektedir. KHK’lerle getirilen ve zaten ölçüsüz olan bu düzenlemelerin kanunlaştırılarak başta CMK olmak üzere olağan dönem kanunlarına sirayet ettirilmesi, olağanüstü halin olağan zamanda dahi hiç bitmemesi anlamına gelecektir. Söz konusu KHK’lerle savunma hakkını ölçüsüz biçimde kısıtlayarak ve meslek sırrını yok sayarak, sanık aleyhine hukuka aykırı bir takım delillerin elde edilmesine imkan tanınmaktadır. Oysa bu delillerin yapılacak yargılamalarda kullanılması AİHM içtihatlarına açıkça aykırılık taşımaktadır. Ayrıca mahkeme kararına dayanmayan ve istihbarat amaçlı dinlemeler, yapılacak yargılamalarda delil olarak kullanılamaz. Olağanüstü hallerde yakalama, gözaltına alma ve tutuklama için bu koruma tedbirleri için öngörülen şüphe standartlarına uyulması ve bu şüpheyi destekleyen somut delillerin var olması gerekir. AİHS’ne, Anayasaya ve iç hukuktaki genel düzenlemelere aykırı ve yargısal denetime kapalı olarak mülkiyet hakları sınırlandırılamaz, kimsenin işine son verilemez. Vatandaşların hak kaybına uğramaması için mülkiyet hakkı ihlalleri ve kamu görevinden çıkarma gibi işlemlerin yargı denetimine tabi olduğu unutulmamalı ve etkili iç hukuk yolları sırasıyla tüketilmelidir. Türkiye’nin, uluslararası hukukun emredici kurallarından doğan yükümlülükleri ile Anayasamızın 90. maddesi çerçevesinde temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalardan doğan yükümlülüklerinin, OHAL ile ilgili olmayan hususlarının da yerine getirilmeye devam edilmesi hassasiyetle gözetilmelidir. Olağanüstü hallerde dahi KHK’lerin yargısal denetimini yapma görevi Anayasa Mahkemesine aittir. Mahkeme yapılan düzenlemelerin olağanüstü halin gerekleriyle bağdaşıp bağdaşmadığını her durumda denetlemek durumundadır. Aksi davranış, Mahkemenin varlık sebebini inkar etmesi anlamına gelir."
"KHK'LARLA GETİRİLEN SINIRLAMALAR KALDIRILMALI"
Bildirgede şu ifadelere yer verildi:
"Avukatın şüpheli ile görüşmesi zorlaştırılarak, sınırlandırılarak, denetlenerek, görüşmeleri kayda alınıp, tuttuğu notlara dahi el koyularak, avukat müvekkil görüşmesinin gizliği ve meslek sırrı ihlal edilerek, silahların eşitliği ilkesi yok sayılarak, çelişme yöntemi yerine dosya üzerinden tutukluluk incelemesi getirilerek, uzun süreli kısıtlama kararlarıyla müdafiiden soruşturma dosyası saklanarak,
suçlu suçsuzdan, haklı haksızdan ayırt edilemez. Avukat ile müvekkilini aynı statüye koyan, avukatlık mesleğini icra edilemez hale getiren; savunma hakkını, adil yargılanma hakkını, adalete erişim hakkını, silahların eşitliği ilkesini, masumiyet karinesini, avukatın sır saklama yükümlülüğünü ağır bir biçimde ihlal eden bu düzenlemeler bir hukuk devletinde asla kabul edilemez. Fiilen yapılamaz hale getirilen avukatlık, dolayısıyla savunma hakkı üzerindeki baskıların ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı olarak KHK’lerle getirilen tüm sınırlamaların derhal kaldırılmasının gerekliliğini bir kez daha vurguluyoruz."