Yapılan yazılı açıklamada, bu kararname ile yargıç ve savcıların 'yer yönünden güvencesi'nin çiğnendiği belirtilerek, şöyle denildi:
"Kendi rızaları dışında ataması yapılmaması gereken yargıç/savcıların, öyle bir rıza aranmaksızın atamaları yapılmıştır. Hakimlerin bağımsızlığı, hakimlerin gerek yürütme, gerekse yasama organlarına bağlı olmadıkları, onlardan müstakil oldukları, bu iki organın hakimlere emir ve talimat veremeyeceği ve tavsiyelerde bulunamayacağı anlamına gelir. Hakimlik teminatı ise hakimlerin bağımsızlığını korumaya hizmet eden müesseselerden sadece biri ve fakat en önemlisidir. Anayasamız da hakimlerin bağımsızlığı ile hakimlik teminatı arasındaki bu ayrımı benimsemiş ona göre düzenleme yapmıştır. Anayasamızın 138’inci maddesinde hakimlerin bağımsızlığı, 139’uncu maddesinde ise hakimlik teminatı düzenlenmiştir. Hakimlik teminatı, hakimlerin bağımsızlığını tam olarak gerçekleştirebilmek için, hakimlerin her türlü maddi ve manevi baskıdan uzak olarak, huzur ve sükun içinde görev yapabilmeleri için tanınan teminatlardır. Bu teminatlara her türlü müdahale hukukun üstünlüğüne de müdahale anlamına gelir. Bu anlamda HSK’nın yayınladığı 3 Temmuz 2017 tarihli kararnamesi, yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatını gözetmemiştir. Adalet, siyasetle değil, hukukun üstün kılınmasıyla sağlanabilir. Hukukun kendisi, siyasi parti siyasetine üstün tutulması bir zorunluluktur. Bunun olmaması, ülkenin temeli olan adaleti çökertecektir. İzmir Barosu’nun her zaman ve her yerde bağımsız yargıyı ve hukukun üstünlüğünü savunmaya devam edeceğinin bilinmesini isteriz."
Soma Maden faciası davasına bakan hakim Ballı İzmir'e atandı