Melek Bağce’nin öldürülmesi ile ilgili olarak meslektaşları İzmir Tabip Odası’nda bugün basın toplantısı düzenlendi. Açıklamaya İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Uzman Doktor Yüce Ayhan, Yönetim Kurulu Üyeleri Doktor Serkan Şen, Kadın Hekimlik Komisyonu üyesi Uzman Doktor Mevhibe Tümüklü, Uzman Doktor Şükriye Kaplan, Doktor Melike Arabacı ve Aile Hekimliği Komisyonu üyesi Doktor Nuri Seha Yüksel katıldı. Toplantıda yapılan açıklamalar şöyle:
“BİR KADIN MESLEKTAŞIMIZI DAHA KAYBETMENİN DERİN HÜZNÜNÜ VE ÖFKESİNİ YAŞIYORUZ”
“- İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Uzman Doktor Yüce Ayhan: Ülkemizin içinde bulunduğu şiddet sarmalında bir kadın meslektaşımızı daha kaybetmenin derin hüznünü ve öfkesini yaşıyoruz. Geçtiğimiz gün Alanya 5 no'lu Damlataş Aile Sağlığı Merkezi'nde çalışan meslektaşımız Doktor Melek Bağçe 'nin, boşanma aşamasında olduğu eşi tarafından işyerinde güpegündüz rehin alınarak vahşice katledildiğini öğrendik. Bu bir ilk değil maalesef ve adeta bir ‘deja-vu’ hali, olup bitenler Kasım 2015'te meslektaşımız Doktor Aynur Dağdemir, birlikte çalıştığı kadın hemşireyi erkek şiddetinden korumaya çalışırken öldürülmüştü. Ocak 2022'de Ebe Ömür Erez, aile sağlığı merkezinde erkek şiddetiyle katledilmişti. Ekim 2022'de aile sağlığı merkezinde çalışan Emine hemşire, işyerinde bir erkek tarafından ateşli silahla vurulmuştu. Nisan 2023’te Çanakkale Tabip Odası Başkanı Doktor Ayşe Güneş, eski eşi tarafından hastane bahçesinde bıçaklı saldırıya uğramıştı. Birkaç örneğini sıraladığımız bu acı olaylar, tıpkı meslektaşımız Doktor Melek Bağçe cinayetinde olduğu gibi, hem kadına yönelik şiddetin ve hem de hekime/sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin vücut bulduğu olaylar sayacında yerlerini aldı.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NİN FESHEDİLMESİ VE 6284 SAYILI YASA'NIN TARTIŞMAYA AÇILMASI, KADINLARA VE ÇOCUKLARA YÖNELİK ŞİDDETİN YAYGINLAŞMASINDA BAŞTA GELEN BELİRLEYİCİ ETKENLERDİR”
- Kadın Hekimlik Komisyonundan Uzman Doktor Mevhibe Tümüklü: Kadını ve kazanılmış haklarını yok sayan, sahiplenilmesi gereken bir mal gibi gören kadın düşmanı erkek egemen politikalar, alınmayan koruyucu önlemler, işletilmeyen düzenleyici mekanizmalar ve cezasızlık politikaları hayatımızın her alanını kuşatmaya devam etmektedir. Erkek failleri cesaretlendiren söz konusu politikalar, şiddetin her türünün evlerde, işyerlerinde, okullarda, sokaklarda fütursuzca kol gezmesine ve yaygınlaşmasına yol açmakta: taciz, tecavüz ve cinayetle son bulan yaşam hakkı ihlalleri toplumun beden ve ruh sağlığını her geçen gün daha fazla tehdit etmektedir. Bu süreçte kadına ve çocuğa yönelik her tür ayrımcılığı ve şiddeti önlemeye dönük Çocuk Hakları Sözleşmesi (CEDAW) ve Lanzarotte Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelerin hayata geçirilmemesi, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde en etkili uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi ve 6284 Sayılı Yasa'nın tartışmaya açılması, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin yaygınlaşmasında başta gelen belirleyici etkenlerdir.
“YAŞAMDAN KOPARAN FAİL YALNIZCA BOŞANMA AŞAMASINDA OLDUĞU ERKEK DEĞİL, BU KADIN DÜŞMANI POLİTİKALARDIR”
Bizler biliyoruz ki kadın cinayetleri politiktir ve bütün kadın cinayetlerinde olduğu gibi kız kardeşimiz Dr. Melek Bağçe'yi yaşamdan koparan fail yalnızca boşanma aşamasında olduğu erkek değil, bu kadın düşmanı politikalardır. Dr. Melek Bağçe, son zamanlarda hızla artan sağlıkta şiddetin hedefinde yaşamını kaybeden bir meslektaşımızdır. Görevi sağlık hizmeti vermek ve yaşatmak olan meslektaşımız, gün ortasında, hiçbir güvenlik önlemi olmayan aile sağlığı merkezinde boşanma aşamasında olduğu esi tarafından önce rehin alınmış, sonra da hunharca öldürülmüştür. Sağlıkta Dönüşüm Projesi'yle yaratılan neoliberal sağlık sistemi, yalnızca birinci basamak sağlık hizmetlerini tahrip etmekle kalmamış, aynı zamanda hekimleri ve sağlık çalışanlarını parçalanan ve güvenli olmayan sağlık kurumlarında çalışmaya mahkum etmiştir. Kışkırtılmış sağlık talepleri, performans baskısı, güvencesiz çalışma, kamudan karşılanmayan koruyucu hizmet paketlerinin yarattığı çaresizlik, emeğin değersizleştirilmesi ve şiddete karşı korunaksız çalışma gibi çok yönlü olumsuz etkenler hekimler ve sağlık emekçileri için tehdit olmaya devam etmektedir. Meslek örgütümüzün ve sendikaların giderek artan sağlıkta şiddetin durdurulması için yaptıkları geniş katılımlı eylem ve etkinlikler, hazırladıkları yasa önerileri siyasal iktidarım kör duvarlarında yankı bulamamakta, sağlık çalışanlarının ‘Sağlıkta şiddete son’ çığlıklar duyulmamaktadır. Sağlığın ve yaşamın korunması için hizmet üretilen ve güvenli olması gereken sağlık kurumları, günümüzde eli silahlı erkek faillerin kolayca girip çıktığı, özellikle kadın sağlık çalışanlarına yönelik tacizden cinayete her tür şiddet eylemini gerçekleştirebildiği ortamlara dönüşmüştür.” (ANKA)