T24'te yer alan Tolga Şardan'ın haberine göre;
İzmir’de “FETÖ Borsası cinayeti” olarak bilinen suikastta eski AK Parti İl Başkan Yardımcısı Ahmet Kurtuluş’un öldürülmesi son yılların en önemli siyasi cinayetlerinden.
Siyaset-polis-mafya-adliye çemberinde yaşanan bir dizi olayın sonrasında, Kurtuluş’un öldürülmesiyle sonuçlanan sürecin artçıları halen devam ediyor.
Kurtuluş’un öldürülmesi ve FETÖ Borsası konusunu yakın geçmişte Büyüteç’te epeyce konu etmiştim.
Hatırlatayım yaşananları: 17-25 Aralık ve 15 Temmuz sonrasında FETÖ’yle mücadelenin tam gaz devam ettiği dönemde, İzmir’de birbiri ardında ilginç olaylar yaşandı. Adliye ve emniyetin yürüttüğü FETÖ soruşturmaları çerçevesinde İzmir’de bir grup iş insanına yönelik yapılan soruşturmalarla ilgili bilgiler, emniyet tarafından dönemin AKP İl Başkan Yardımcısı Ahmet Kurtuluş’a sızdırıldı.
Paragraf açayım: Emniyetteki kilit isim ise, İzmir Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü Kudret Dikmen’di. Dikmen olayların ortaya çıkmasına karşın, sonrasında her ne hikmetse dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun onayı ile Ankara’da daha önemli göreve getirildi. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcılığı’na terfi eden Dikmen’in referansı ise, dönemin Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Servet Yılmaz’dı! Yeri gelmişken Dikmen, hakkında başlatılan adli ve idari soruşturmalar nedeniyle geçen şubatta emekli oldu.
Devam ediyorum.
Kurtuluş da para sahibi iş insanları hakkındaki kritik bilgileri, İzmir ve çevresinde faaliyet gösteren suç örgütü lideri Serkan Kurtuluş’a aktardı.
Bu arada her iki Kurtuluş’un herhangi bir akrabalığı yok.
Serkan Kurtuluş da aldığı bilgileri, muhatabı iş insanlarına bildirip “paraya çevirdi.” Yani diğer bir değişle paralarına çöktü.
Devletin güvenliğine yönelik tehdit olarak görünen yapıya yönelik gerçekleştirilen adli soruşturmaların paraya çevrilmesi amacıyla kurulan döngü, ekibin kendi içinde yaşanan olaylarla ortaya çıktı.
Yargıya taşınan süreçte eski AK Parti İl Başkan Yardımcısı Kurtuluş, itirafçı oldu. Sürecin içindeki siyasileri konuşmaya başladı yargı önünde. Beş ay kadar cezaevinde kaldı. Ardından polis kılığına giren tetikçinin 30 Mayıs 2019 akşamı evine gelip silahını ateşlemesiyle küçük çocuğunun gözü önünde öldürüldü.
Cinayeti planlayan ve gerçekleşmesini sağlayan, Serkan Kurtuluş ve ekibiydi.
Tetikçi Yener Toğa, Erzurum’da berberlik yapan bir esnaftı. Cinayet için İzmir’e getirildi. Organizasyon içinde yer alanlarla birlikte yakalandı. Yargılandı ve tasarlayarak “kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet ve “silahlı örgüte üye olmak” ve “ateşli silahlar ve bıçaklar kanununa muhalefet”ten toplam 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Altı yeni şüpheliye soruşturma
Gelelim günümüze.
Evinde öldürülen Kurtuluş’un avukatları halen süreci yakından takip ediyor. Dosyadan yeni çıkan bilgiler ışığında yeni suç duyuruları yapılıyor. Savcılık soruşturma yürütüyor.
Bu çerçevede 14 Kasım’da yeni bir gelişme yaşandı İzmir’de.
Avukatların, Kurtuluş’un öldürülmesiyle ilgili yaptıkları suç duyurusunda tetikçi Toğa ile bağlantıları bulunduğu iddia edilen altı kişi hakkında takipsizlik kararı verildi.
Suç duyurusunda adı geçenler, cinayetin Erzurum boyutunda yer alıyor. Serkan Kurtuluş ve adamlarının Erzurum’dan bulup İzmir’e getirdikleri ve cinayeti işlettikleri tetikçi Toğa ile irtibatları olduğu anlaşılan kişiler; Samet Kaya, Ahmet Karadaş, Servet Aktaş, Metin Küpeoğlu, Siyami Uçan ve Umut Asan.
İzmir’de 30 Mayıs 2019’da işlenen cinayete yakın günlerde yapıldığı tespit edilen telefon görüşmeleri hakkında savcılık, altı şüpheli için yaşadıkları Erzurum’a talimat yazarak ifadelerini aldırdı.
Ayrıca, aynı zamanda Yener Toğa ile telefon görüşmeleri tespit edilen ve “bilgi sahibi” olarak ifadeleri alınan Yakup Tarancı, Burak Dinçer, Mücahit Abik, Orkun Toktamış, Vildan Toğa, Vedat Özdemir, Mehmet Yaşar Acar, Abdürrezzak Akış ve Nuriye Toğa, “altı şüpheliyi tanımadıklarını, isimlerini ilk kez duyduklarını ve olayla ilgilerinin bulunmadığını” savcılığa aktardı.
Örneğin tetikçi Yener Toğa’nın eşi Evren Gülsüm Toğa, savcıya şu ifadeyi verdi:
“Eşim Yener Toğa’nın işlediği cinayetten, olayın öncesinde bilgim yoktu. Şüpheliler Samet, Metin ve Ahmet’i, Yener’in arkadaşları oldukları için ismen biliyorum, tanışıklığım yoktur. Diğerlerini duymadım. Ara sıra telefonda konuşmaları olurdu. Cezaevinde cinayet ile ilgili konuşmalarda şüpheli Ahmet Karadaş’ın da ismi geçerdi. Yener’in kardeşleri konuşmalarında Ahmet’i aradıklarını ancak bulamadıklarını ifade ediyorlardı. Şüpheliler hakkında başka bilgim yoktur.”
Halen Bolu F Tipi Cezaevi’nde kalan Kurtuluş’un katili Yener Toğa ise telefon görüşmesi yaptığı isimler için şöyle dedi:
“1 numaralı fotoğraftaki şahıs pazarcı Ahmet Karadaş olarak bildiğim Erzurum’da ikamet ettiğim mahalleden tanıdığım şahıstır. Kendisini Erzurum’da kuaförlük yaptığım dönemde müşterim olması sebebiyle tanırım. Ayrıca bir irtibatımız yoktur.
9 numaralı fotoğraftaki şahıs benim Erzurum ilinde berberlik yaptığım dönemde benim müşterilerimden olan Siyami Uçan isimli şahıstır, kendisinin olay ile herhangi bir bağlantısı söz konusu değildir. Kendisi olay günü veya olay sonrasında tıraş olmak için benimle irtibat kurmuştu. Bu sebeple kendisi ile telefon görüşmelerim bulunmaktadır.
10 numaralı fotoğraftaki şahıs benim Erzurum ilinde ikamet ettiğim mahalleden tanıdığım, mahallemizin genci olan Metin Küpeoğlu isimli şahıstır. Kendisinin olay ile bir bağlantısı yoktur. Cinayeti işlemek amacıyla İzmir iline gitmeden bir gün önce birlikte olduğum arkadaşımdır. Olayla bir ilgisi yoktur.
11 numaralı fotoğraftaki şahıs benim kardeşim Soner Toğa'nın kayınbabası olan Servet Aktaş isimli şahıstır. Kardeşim bu şahıs adına kayıtlı olan bir hattı kullandığı için kendisi ile irtibatım olduğu düşünülebilir ancak kendisinin olayla hiçbir irtibatı yoktur.
14 numaralı fotoğraftaki şahıs benim Erzurum ilinde berberlik yaptığım dönemden arkadaşım olan Samet Kaya isimli şahıstır. Kendisinin olay ile herhangi bir irtibatı söz konusu değildir. Kendisi ile telefon irtibatım söz konusu olabilir ama bunlar kesinlikle olayla ilgili değildir. Arkadaşça yapılan görüşmelerdir.
Umut Asan isimli şüpheliyi tanımıyorum. Benim Serkan Kurtuluş ile irtibat kurmama vesile olan ve istihbaratçı olarak kendisini tanıtan kişi Ahmet Can Karakaş isimli kişidir. Ancak şüpheliler arasında bu kişinin fotoğrafı yoktur. Bu kişi şüphelilerden biri değildir.”
Savcılığın takipsizlik kararında şüpheliler kendilerini şöyle savundu:
Metin Küpeoğlu: “Telefon görüşmelerinde Yener bana İzmir'e gideceğini söyleyerek İzmir’de ikamet eden yeğenim Barış Yedibela’nın numarasını istemişti ama ben vermedim. Diğer görüşmede Yener onda kalan yeleğimi getirmek için evde olup olmadığımı sordu. Başka bir muhabbet olmadı. 30 Mayıs 2019 günü farklı bir numaradan beni arayarak İzmir’de bir park sordu. Ben de bilmediğimi söyledim. Ben herhangi bir örgüte üye değilim. İşlenen cinayet ile hiçbir ilgim yoktur. Haberim olsaydı ihbar ederdim."
Siyami Uçan: “Yener'i tanırım, erkek kuaförüdür ve kendisine tıraş olurdum. Diğer şüphelileri tanımam. Şüpheli Metin’i, Yener’in berber dükkanından tanırım. Yener ile aramdaki görüşmeler ve mesajlaşmalar doğrudur. Kendisini uzun zamandır tanırım. Sık sık görüşürüz. Dükkanda göremeyince aradım. Bana İzmir’de olduğunu söyledi. Akşam otobüsle Erzurum’a geleceğini söyledi. Sonra kendisine bir daha ulaşamadım ve cinayet olayını öğrendim. Olaydan haberim yoktu. Meydana gelen olayla hiçbir ilgim yoktur. Yener’e bu cinayetin birileri tarafından işletildiğini düşünüyorum.”
Samet Kaya: “Cinayet olayını haberlerde gördüm. Yener benim 15 yıldır berberim olduğu için çok şaşırdım. Dükkanı kapalı olunca sormuştum. Bana şehir dışına gideceğini söylemişti. Daha sonra beni arayarak şehir dışında olduğunu ve oğlunun telefon faturasını ödemem gerektiğini söyledi. Ben de oğlunun telefon faturasını ödedim. Daha sonra bana Ziraat Bankası hesabım olup olmadığını sordu ve ben de olmadığını söyledim. Bir daha da telefonda görüşmedik zaten. Ondan sonra haberlerde olayı gördüm. Diğer beş şüpheliyi tanımam. Mesajlaşmalar bana aittir. Şehir dışına gideceğini söylemişti. Ama nereye gideceğini bilmiyordum. Kendisi ile telefonda görüşüp mesajlaşırdık. Telefon faturası olayı nedeniyle de bu şekilde mesajlaştık. Benim bu cinayet olayı ile ilgim yoktur. Suçlamaları kabul etmiyorum.”
Umut Asan: “Ahmet Kurtuluş bana husumetli olduğu Batum’da bulunan Serkan Kurtuluş’tan bahsetmişti. Olay günü Serkan’ın arkadaşı Ercan Yılmaz beni aradı ve Ahmet Kurtuluş'un öldüğünü söyledi. Ercan bana ayrıca bu olayın Serkan Kurtuluş tarafından gerçekleştirildiğini ve olayın kameraya da alındığını söyledi. Ben Yener Toğa'yı ve diğer şüphelileri tanımam. Hiç görmedim. Olayla bir ilgim yoktur.”
Servet Aktaş: “Yener benim damadımın erkek kardeşidir. Bir iki defa görmüşümdür. Berber dükkanı işletir. Şüphelilerin hiçbirini tanımam. Öleni de tanımam. 31 Mayıs 2019 günü benim Yener ile hiçbir görüşmem olmamıştır. Damadım Soner Toğa benim telefonum ile görüşme yapmış olabilir. Olayı bilmiyorum. Damadım Soner de bilmediğini söyledi. Sadece kardeşi Yener’in tetikçilik yaptığını ama kime yaptığını bilmediğini söylemişti. Olayla hiçbir ilgim yoktur."
Ahmet Karadaş: “Yener’i çocukluğumdan beri tanırım. Cinayet olayını mahalleden öğrendim, inanamadım. Diğer şüphelileri tanımam. Telefon görüşmeleri bana aittir ve iki arkadaş arasında olan görüşmelerdir. Yener’in ifadesinde geçen Ahmet Can Karataş isimli kişi ben değilim. Ben Yener’in berber dükkanına 7-8 yıldır gidip tıraş olurum. Bahsettiği devlet görevlisi ya da istihbaratçı kişi ben değilim. Bu şahsın kim olduğunu da bilmiyorum. Ben ticaret yaparım. Olayla bir ilgim yoktur."
Savcılığın verdiği kararla ilgili uzun süredir dosyayı yakından izleyen avukat Özgür Senger’le görüştüm.
Senger, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Ahmet Kurtuluş cinayeti ile ilgili, cinayet eylemine bizzat katılan ve yardım edenlere yönelik bir dava açılmış ve failler cezalandırılmıştı. Ancak cinayet eyleminin ardında daha ciddi bir örgütlenmenin olduğu yönünde iddialarımız mevcuttu ve yürütülen bir soruşturma daha vardı. Bu soruşturmada, tetikçi Yener Toğa’nın ifadelerinde istihbaratçı olarak bildiğini söylediği Ahmet Can Karadaş aracılığıyla Serkan Kurtuluşlarca tanıştığını ve eylemi bu kişilerce yaptığına dair ifadeleri mevcuttu.
Tetikçinin eşi, ‘07 Mayıs 2018’de Erzurum’da yeğenimi nişanının olduğu gün, sabah 05.00 ile 05.30 sıralarında evimize polis baskını olduğunu ve evde uyuşturucu madde içerikli arama yapıldığını, aramada evde herhangi bir uyuşturucu ele geçirilememiş olsa da gözaltına alınarak emniyete götürüldüğünü, emniyetteki ifadesi sonrasında kendisiyle bir kısım emniyet görevlisinin görüştüğünü, bu görüşmede görevlilerin arasında bulunan ‘Dikmen’ diye hatırladığı kişi ve diğer görevliler ile tanıştığını ifade ederek işlediği cinayete kendisini iten kişilerin bunlar olduğundan bahsetti’ diye ifade vermesine rağmen, bununla beraber, gerek yaptığımız suç duyurularında HTS bağlantılarına yaptığımız işaret, gerek cinayeti işleyen örgüt elemanları ile eski Emniyet İstihbarat mensubu Kudret Dikmen’in telefon görüşmeleri, gerekse de alınan çok sayıda ifade, Ahmet Kurtuluş cinayeti arkasındaki örgütü göstermesine rağmen, dosya hakkında takipsizlik kararı verilmiştir.
İyi bir niyetle, takipsizlik kararı verildiği tarihin, Hrant Dink cinayeti tetikçilerinin salıverildiği, Serkan Kurtuluş örgütü dosyasında tutuklu sanığın kalmadığı, AYM kararlarının alenen çiğnendiği günlere denk gelmesinin tesadüf olduğunu düşünmeye çalışıyoruz. Ancak adli emanetinde delillerin silindiği, Ahmet Kurtuluş’un ifadeleriyle başlayan soruşturmaların üstünün örtülmeye çalışıldığı, Ahmet Kurtuluş ifadelerinde adı geçen ve mal varlığı 8 haneli miktarlarda arttığı tespiti yargı tutanaklarına geçmiş eski başsavcı vekilinin, görevden el dahi çektirilmediği bir süreçte, bu takipsizlik kararını iyi niyetle okuyamıyoruz. Yargı, kararlarıyla tarih not düşmese de kamu vicdanına bu hukuk dışı uygulamaları not düşmek için, Ahmet Kurtuluş cinayetini gerçekleştiren çetenin peşini bırakmayacağımızı da duyurmak istiyoruz.”
Senger, savcılık kararına itiraz edileceğini anlattı.
Gelişmeler, yine Büyüteç’te olacak.