BERİVAN KAYA/EGEPOSTASI- İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen Süt Fabrikası bugün kapılarını açtı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin iştiraki İzTarım A.Ş. tarafından işletilecek olan Bayındır Süt İşleme Fabrikası 350 milyon liralık yatırımla faaliyete geçti. 6 bin metrekaresi kapalı olmak üzere toplam 18 bin metrekarelik alan üzerine kurulan fabrikada 130 kişinin istihdam edilecek. Öte yandan Bayındır Süt İşleme Fabrikası’nın, günlük 100 ton süt işleme kapasitesine sahip olduğu belirtildi.
Fabrika açılışına Bayındır Kaymakamı Emir Kaymak, Bayındır Belediye Başkanı Uğur Demirezen, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, CHP İzmir Milletvekilleri Rıfat Nalbantoğlu ve Murat Bakan, CHP İl yönetimi ve ilçe başkanları katılım sağladı.
“TEK SANAYİ İMARLI ARSAYDI”
Bayındır Belediye Başkanı Uğur Demirezen konuşmasında, “Güneşin koşarak doğduğu ama üzülerek terk ettiği çiçeğin tarımın üretimin başkenti ilçemize hoş geldiniz. Burası 1984 yılından beri Bayındır’ın tek sanayi imarlı arsasıydı. Ben hem Bayındırlı hem de belediye başkanı olarak konuşuyorum. Çok şükür, Allah razı olsun… Burası hem üretime hem istihdama destek olacak bir fabrika. Günlük 100 ton deniyor ama inşallah daha fazla işlendiği günleri görürüz. Ben bir belediye başkanı olarak size teşekkür ediyorum. Pazar günü de cumhuriyetimizin 100’üncü yılını kutlayacağız, nice yüz yıllar diliyorum” ifadelerine yer verdi.
“EN KIYMETLİ VARLIĞIMIZ”
Bayındır Kaymakamı Emir Kaymak ise açıklamasında, “Hem coşkulu hem hüzünlü günler geçiriyoruz. Filistin’deki kardeşlerimiz için üzüntülü olsak da cumhuriyetimizin 100’üncü yılının mutluluğunu yaşıyoruz. Burası toprak açısından da çok zengin. Ödemişli bir çiftçinin çocuğu olarak en kıymetli yerel varlığımız çiftçilerdir. Bu proje çok yerinde ve çok değerli. Umuyoruz ki işletmesinde de sıkıntı yaşanmadan giderek büyüyecek. Fabrikanın bölgeye ciddi bir katkı sağlayacağını düşünüyorum” dedi.
“FABRİKA DEĞİL KALE”
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ise, “Şunu çok iyi biliyorum. Burası sadece bir fabrika değil. Burası bir kale. Ve burayı İzmir Büyükşehir Belediyesi kurmadı. Bu kaleyi siz kurdunuz. Ellerinizle, tırnaklarınızla, alın terinizle kurdunuz. Burayı, gün ağarmadan uyanıp ak memeden süt sağan o nasırlı eller kurdu. Çatlamış parmaklarıyla tohum serpen, arık açan, ot biçen, cefakâr Anadolu kadınları kurdu. Burası yemeyip yediren, taşın suyunu sıkan, ömrünü toprağına adamış babalarımızın, dedelerimizin kalesi. Bu fabrika, İzmir’in dağlarını gece gündüz arşınlayan yiğit çobanlarımızın eseri. Atalarımız Cumhuriyeti nasıl kurduysa… Biz de bu fabrikayı işte öyle kurduk. Güneşin alnında kavrularak. Ter dökerek. Soğukta tir tir titreyerek. Ama engelleri bir bir aşarak... Sabrederek. İnanarak… Nasıl ki bir kale taş taş, duvar duvar, burç burç kurulursa, biz de bu fabrikayı işte öyle kurduk. Şunu bilin ki, sizler ürettikçe, bu kale bu ülkenin topraklarını korumaya devam edecek” ifadelerine yer verdi.
“KÜÇÜK ÜRETİCİYE DESTEK”
Cumhuriyet’in 100’üncü yılına dikkat çeken Başkan Soyer, “Yüz yaşındaki Cumhuriyetimiz bizler için üç büyük anlam taşıyor. Cumhuriyet, hakimiyetin kayıtsız şartsız milletimize ait olması demek. Cumhuriyetimiz, kadınların özgürleşmesi, kadın ve erkeğin eşit olması demek. Ve Cumhuriyet, ekonomik bağımsızlığımız demek. Atalarımız ekonominin bağımsızlığı için İzmir’de düzenlenen İktisat Kongresi’nden başlamak üzere dev adımlar atıyor. Az zamanda çok işler başarıyor. Fabrikalar kuruyor. Tarımı büyütüyor. Ülkeyi demir ağlarla örüyor. Köy enstitüleri kuruyor. Halkın gücüne güç katarak, ülkenin gücünü büyütüyor. Yazık ki bugün, yüz yıl sonra… Köylünün, doğduğu ata topraklarını terk etmek zorunda kaldığı... Çiftçilerimizin elindeki ürünleri yollara döktüğü... Kırsaldaki gençlerimizin, şehirlerde karın tokluğuna iş aradığı... Kısacası milletin efendilerinin yerinden yurdundan edildiği hazin bir döneme tanıklık ediyoruz. Biz, böyle bir dönemde toprağımızın, insanımızın sesine kayıtsız kalamazdık. Kalmadık!Çiftçimizin, çobanımızın alın terine sahip çıktık. Giderek artan maliyetlerin altında ezilen küçük üreticimizin yanında durduk” dedi.
“İZMİR’İN İMECESİ”
Fabrikanın Ege’nin en büyük fabrikalarından biri olduğuna dikkat çeken Soyer, “ Bu fabrika, bir İzmir imecesidir. Küçük üreticimizi ve topraklarını muhafaza edecek bir kaledir. Bu Cumhuriyet kalesi, 17 bin metrekare alanda yükselen 7 bin metrekareye inşa ettiğimiz Ege’nin en büyük fabrikalarından biri. Bu devasa tesiste Küçük Menderes Havzası ve diğer bölgelerden 117 vatandaşımızı istihdam ediyoruz. 350 milyon TL’lik rekor bir yatırımla hayat bulan fabrikamız, günde 100 ton yılda 36 milyon litreden fazla süt işleyebiliyor. Bu, bir sende 250 milyon liralık süt işleme kapasitesi demek. Burası, Avrupa Hijyen Belgesi’ne sahip Türkiye’deki sayılı tesislerden biri. Enerji ihtiyacını güneş enerjisi panelleriyle karşılayacak fabrikamızda atık suyu tarımsal sulamada kullanılacak standartlarda arıtıyoruz. Doğamızla yüzde yüz uyumlu bir üretim modelini hayata geçiriyoruz” dedi.
İZMİRLİ AMERİKA VE KANADA’DA
Fabrikanın Mera İzmir projesiyle belirlenen 5117 çobanımızın ürettiği küçükbaş sütünün buluşma noktası olduğuna dikkat çeken Başkan Soyer, “Burası, İzmir’in Çoban Haritası’nın başkenti. Belediye şirketimiz İzTarım, “Başka Bir Tarım” kriterlerine uygun üretim yapan çobanlarımızdan piyasanın iki katına aldığı sütleri bu fabrikada işliyor. Kooperatiflerimiz aracılığıyla toplanan sütler burada, Bayındır’da, İzmirli markasına sahip çok sayıda ürüne dönüşüyor. Satın aldığımız sütleri İzmir tulumundan gravyer peynirine, dondurmadan yoğurda kadar birçok ürüne dönüştürerek İzmir’in öz değerine katma değer kazandırıyoruz. İzmirli markamız, daha şimdiden Amerika ve Kanada’ya ulaştı. Süt Kuzusu Projemizle 30 ilçemizde çocuklarımıza armağan ettiğimiz sütleri de artık Bayındır Süt Fabrikamızda üreteceğiz. Çocuklarımız mis gibi süt içmeye devam edecek” dedi.
“KİRLİ POSTALLARLA EDEMEDİLER, TOHUMLA GELDİLER”
Soyer açıklamasının devamında, “ Silajlık mısırdan kurtulmamız lazım. Et fiyatları ucuzlasın istiyorsak GDO’lu silajlık mısırdan bu ülkeyi kurtarmamız lazım. Çocuklar yatağa aç girmesin istiyorsak silajlık mısırı bırakmamız lazım. Küçük Menderes Havzası çöl olmasın istiyorsak, mısır silajını terk etmemiz lazım. Bir tanesi 85 beş litre su tüketen bu ürün iliğimizi kemiğimizi kuruttu. Ülke topraklarımızı, vatanımızı seviyorsak silajlık mısıra savaş açmamız lazım. Çünkü bu ürün yüzünden dağlarımızda yerli hayvan ırklarının otladığı meraları terk ettik. Onun yerine ovalara taşındık. Buğday, meyve, sebze üretilen bereketli ovalarımızda artık sadece mısır tarlaları var. Hükümetin ısrarla desteklediği bu üretimin arkasında kimlerin olduğunu çok iyi biliyoruz. Kirli postallarıyla işgal edemedikleri topraklarımızı, şimdi tohumlarıyla gasp etmek istiyorlar. Fakat iyi bilsinler. İzmirli bu oyuna gelmez! Artık İzmir Bayındır’da yükselen bir Cumhuriyet kalesi var.Bu kale, topraklarımız yeniden özgürlüğüne kavuşsun diye var! Göreceksiniz, bu kale, yerli ve milli tohumlarımızı yeniden toprakla buluşturacak. Başka bir tarımının mümkün olduğunu İzmir’den tüm dünyaya gösterecek. Ne mutlu bize ki… İzmir’de “Başka bir tarım mümkün” diyerek başlattığımız devrim, bu Cumhuriyet kalesinde ölümsüzleşti. Artık İzmir’de geçim derdi yaşayan tek bir çoban, umut ışığının söndüğü tek bir ağıl, bereketin eksik olduğu tek bir tarla kalmayacak. Milliyetçilik hamasetle olmaz. Bu vatanı sevmek demek, onun dağlarını, ağaçlarını, derelerini korumak demektir. Bu cennet yurdun, toprağını yaşatmak, dağlardaki çoban ateşini korumak demektir. Yerli ve milli olana, bu ülkenin öz değerlerine sahip çıkmak demektir. Bizim için vatanperverlik budur” diye konuştu.
“RANT ÇETELERİNE VE TOHUM TEKELLERİNE TESLİM ETMEYECEĞİZ”
Soyer sözlerine, “Bugün bu Cumhuriyet kalesinin çatısı altında bunu başarmanın tarifsiz sevincini ve gururunu yaşıyoruz. Bu kalede İzmir’de yaşayan milyonların gıda güvenliğini teminat altına alıyoruz. Çocuklarımız için sağlıklı süt, peynir, yoğurt üretiyoruz. İzmir’in refahını büyüterek, hakça, kardeşçe paylaşıyoruz. Ve ülkemizin topraklarını koruyoruz. İzmir’in Cumhuriyet aşığı mert insanları! Bu şehrin Belediye Başkanı olma görevini bir onur madalyası olarak göğsüme taktınız. Yaklaşık beş yıldır birlikte, omuz omuza İzmir aşkıyla çalışıyoruz. Bu yolda hiçbir zaman mazeret üretmedik. Asla yorulmadık. Çünkü aşkla çalışan yorulmaz... Aşkla çalışan gücünü doğrudan halktan alır. Tıpkı Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk gibi. İşte bu yüzden bizim yolumuz Mustafa Kemal’in yoludur. Atamızın heykelini de dikeceğim fabrikalarını da kuracağız. Bizim tek rehberimiz halkımızdır. İzmir’dir. Hep birlikte... İzmir’in Cumhuriyet kalelerini inşa etmeye devam edeceğiz. Karış karış, adım adım bu toprakların bereketini büyüteceğiz. Size söz. İzmir’de tek bir gencimiz hayallerinden vazgeçmeyecek. Çiftçinin, çobanın, üretenin yüzü daima gülecek…Bu toprakları rant çetelerine ve tohum tekellerine teslim etmeyeceğiz. Bayındır Süt Fabrikası İzmir’deki en yeni Cumhuriyet eserimizdir” ifadeleriyle son verdi.