Aliağa'daki, İzdemir Enerji Elektrik Üretim A.Ş.'nin termik santralinin ikinci ünitesi için, 2010 yılında verilen ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) olumlu raporunun iptali için İzmir Barosu, Menemen Belediyesi, Menemen Sanayi Odası, İzmir Tabip Odası, Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) ile çok sayıda vatandaş dava açtı. Davaya bakan İzmir 2. İdare Mahkemesi, 16 Aralık 2016'da ÇED raporunu iptal etti. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mahkemenin iptal kararından kısa süre sonra santralin ikinci ünitesine yeniden 'ÇED olumlu' raporu verdi. Bu kararın ardından, termik santralin başta Aliağa olmak üzere Foça, Menemen ve İzmir'e zarar vereceğini, bölgede yaşamı tehdit edeceğini ileri süren, daha önceki davayı açan sivil toplum örgütleri ve 107 vatandaş, verilen ikinci ÇED raporunun iptali için de dava açtı.
Davayla ilgilenen avukatlardan Arif Ali Cangı, İzmir Demirçelik Sanayi A.Ş.'nin mülkiyetinde olan alan üzerine kurulan, ithal kömüre dayalı pulvarize kazan teknolojisi ile 350 MW kurulu güçteki İzdemir Enerji Elektrik Üretim A.Ş.'nin ikinci santrali için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen ÇED olumlu kararının öncelikle yürütülmesinin durdurulması, yargılama sonunda iptaline karar verilmesi gerektiğini belirtti.
Avukat Cangı, "İkinci kez verilen ÇED kararı için bakanlığa birçok kez itirazda bulunduk. Bütün bu itirazların hiçbirisi dikkate alınmamış, termik santralin kapatılmaması için mahkeme kararının tebliğinden itibaren 30 günlük süre dolmadan, 22 Mart'ta dava konusu ÇED olumlu kararının duyurusu Bakalık tarafından yapılmıştır. Aliağa-İzdemir Termik Santrali ÇED olumlu kararı mahkemece iptal edilmiş olmasına rağmen, Mahkeme kararının uygulanması gereken 30 günlük süre içinde 2009/7 sayılı genelgeyle yeni ÇED olumlu kararı verilmiştir. Aliağa'da ve bölgede yaşayan yurttaşların hukuk güvenliği ortadan kaldırılmıştır. Vatandaşların sağlıklı çevrede yaşama hakkını da açıkça ihlal etmektedir. Aliağa ve bölgenin yaşamı için büyük tehdit oluşturduğu mahkeme kararı ile kanıtlanan termik santralin kapatılması gerekirken, 2009/7 sayılı genelgeye dayanılarak yeniden ÇED sürecinin başlatılması, açıkça mahkeme kararının yok sayılması ve bölgede yaşayan insanların ve tüm canlıların sağlıklı yaşamını bilerek tehlikeye atmaktır. Projenin yaratacağı hava kirliliği, denizden su çekilmesi ve denize geri verilmesinin deniz yaşamına vereceği zarar, kentsel, arkeolojik, tarımsal, doğal alanlarda ve turizmde yaratacağı tahribat, deprem riski ile bölgede var olan endüstri tesisleri ile birlikte yaratacağı kümülatif çevresel etki gibi etkenleri göz önüne almak lazım. ÇED olumlu kararı verilmesi aşamasındaki işlemlerde halkın katılımı göz ardı edilmiştir" dedi. Enerji santrali alanı çevresinde arkeolojik sit alanlarının bulunması, kül ve cüruf depolama alanına ilişkin belirlenen yerin zeytinlik olması sebebiyle yeni plan onaylanması halinde dahi hukuka uygunluk taşımayacağını söyledi.
Yeni ÇED Raporu'nda her ne kadar arkeolojik sit alanlarına santralin hiçbir etkisinin olmadığı buna ilişkin değerlendirme yapıldığı ifade edilse de bu ek değerlendirme raporunun ÇED Raporu'nun ekine konulmadığını da belirten Cangı, "Santral işletme aşamasındadır ve mahkeme kararına rağmen hukuka aykırı olarak faaliyet yürütmektedir" diye konuştu. (DHA)