Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK), 14 Mayıs seçimlerine yönelik 'Seçim Tutum Belgesi’ ile kamu emekçilerinin 35 maddeden oluşan taleplerini açıkladı. Bu seçimde öncelikle en kararlı biçimde 'tek adam sistemi'ne 'hayır' diyeceklerini kaydeden KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, kamu emekçilerinin “Demokratik bir anayasa ve toplumun her kesimini kapsayan, emekçilerin güçlü biçimde temsil edildiği yeni demokratik bir parlamenter sistem, hukuksuzca ihraç edilenlerin işlerine iade edilmesi, onurlu bir barışın sağlanması, doğa talanına dayalı ilkel sermaye birikimi modelinin aşılması, İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptal edilerek etkin uygulanması, bilimsel temelde eğitimin yaygınlaştığı bir Türkiye için” oy vereceğini söyledi.
KESK Merkez Yönetim Kurulu (MYK), bugün konfederasyon genel merkezinde düzenlenen basın toplantısında 14 Mayıs seçimlerine yönelik 'Seçim Tutum Belgesi'ni açıkladı. Toplantıda, "Tek adam rejimine hayır! Tercihimizi emekten, eşitlikten, demokrasiden, adaletten, laiklikten, özgürlükten yana kullanıyoruz" pankartı yer aldı.
KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, Türkiye'de yaşanan hak gaspları, yoksulluk, yolsuzluk, liyakatsizlik, hukuksuzluk, otoriterlik, işçilerin yaşadığı hak gaspları, ekolojik kıyım, kadın cinayetleri, nefret söylemleri, yargının bağımsız niteliğinin kaybetmesi, sendikal hak gasplarını dikkate alarak 14 Mayıs'ta oy kullanacaklarını söyledi. Bozgeyik’in konuşmasının satırbaşları şöyle:
KAMU EMEKÇİLERİ ÖNCELİKLE EN KARARLI BİÇİMDE BU TEK ADAM SİSTEMİNE ‘HAYIR’ DİYECEKTİR: Toplumu otoriterliği boğan, emekçilere uyguladığı sermaye politikalarıyla yoksullaştıran, geleceğimizi tek adamın keyfi kararlarına bağlayan bir sistemin sürmesi ve sona ermesi arasında önümüzdeki günlerde bir tercih yapacağız. Kamu emekçileri, Türkiye’nin bir dönem noktasında olduğunun farkındadır. Yapacakları tercihle demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü, laik temelde bir cumhuriyetin inşasına katkı yapacaklardır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adıyla yaşama geçirilen bu sistem, iddia edildiği üzere toplumsal sorunlara hızlı etkili çözümler getirmediği gibi kamu kurumlarının çökmesine, liyakatsizliğin kayırmacılığın yaygınlaşmasına, hukuksuzluğun derinleşmesine, adaletsizliğe, yoksullaşmaya, ayrımcılığa ve kutuplaşmaya neden olmuştur. İşte bu nedenle kamu emekçileri bu seçimde öncelikle en kararlı biçimde bu tek adam sistemine ‘hayır’ diyecektir. Kamu emekçileri, demokratik bir anayasa ve toplumun her kesimini kapsayan, emekçilerin güçlü biçimde temsil edildiği yeni demokratik bir parlamenter sistemi için oy verecektir.
“KAMU EMEKÇİLERİ KHK’LARIN YARATTIKLARI TÜM HAK İHLALLERİYLE BİRLİKTE TASFİYE EDİLMESİ, HUKUKSUZCA İHRAÇ EDİLENLERİN İŞLERİNE İADE EDİLMESİ İÇİN OY VERECEKTİR: Giderek otoriterleşen AKP iktidarının son evresi de önce resmi, sonra fiili OHAL rejimi altında geçti. OHAL KHK’ları ile on binlerce kamu emekçisinin, başta çalışma hakkı olmak üzere, temel yurttaşlık hakları hukuksuz biçimde ellerinden alınmıştır. İşte bu nedenle kamu emekçileri, fiili OHAL ve KHK düzenine son verilmesi, KHK’ların yarattıkları tüm hak ihlalleriyle birlikte tasfiye edilmesi, hukuksuzca ihraç edilenlerin işlerine iade edilmesi, hukuk ve adaletin egemen olduğu bir ülke için oy verecektir.
KAMU EMEKÇİLERİ ONURLU BİR BARIŞIN SAĞLANMASI İÇİN OY VERECEKTİR: AKP iktidarı başından itibaren bir savaş ve çatışma ortamı yaratarak var olmuştur. Barış talebi cezalandırılırken ırkçı, ayrıştırıcı söylem ve politikalar teşvik edilmiştir. Yol verilen ırkçı linçler, yaşam hakkı elinden alınan gençler, yerleşim alanları yok edilen siviller, sınırlarımız ötesinde sürdürülen yayılmacı operasyonlar, güvenlikçi, militarist ve yayılmacı politikalar için kullanılan devasa bütçeler toplumu kutuplaştırmış, korkunç insani sonuçlar yaratmış, emekçileri yoksullaştırmıştır. Kayyum politikasıyla halkın seçme ve seçilme hakları ellerinden alınmış, milletvekilleri tutuklanarak halkın iradesi hiçe sayılmıştır. İşte bu nedenle kamu emekçileri kaynaklarımızın güvenlik harcamalarına ve silahlanmaya değil eğitime, sağlığa, temel kamusal hizmetlere ayrılması, onurlu bir barışın sağlanması, diyalog ve müzakereye dayalı çözüm süreçleri için oy verecektir.
KAMU EMEKÇİLERİ DOĞA TALANINA DAYALI İLKEL SERMAYE BİRİKİMİ MODELİNİN AŞILMASI İÇİN OY VERECEKTİR: Yaşadığımız son yirmi yılda ülkenin dağları, dereleri, tarım arazileri, ormanları yapılaşmaya, maden aramaya, santrallere, sanayi bölgelerine vb. açılarak görülmemiş düzeyde bir ekolojik talan ve yıkım yaşanmıştır. Dünyanın iklim krizini aşmak için ekolojik çözümler üretmeye yöneldiği bir dönemde Türkiye toprakları yaşanmaz hale getirilmiş, geleceğimiz tehlikeye atılmıştır. İşte bu nedenle kamu emekçileri doğa talanına dayalı ilkel sermaye birikimi modelinin aşılması, talana yol veren hukuksal ve fiili imkanların sermayenin elinden alınması, ekolojik, doğayla uyumlu bir kalkınma için oy verecektir.
KAMU EMEKÇİLERİ, İSTANBUL SÖZLEŞMESİ FESHİNİN İPTAL EDİLEREK ETKİN UYGULANMASI İÇİN OY VERECEKTİR: AKP iktidarı tekçi, gerici, cinsiyetçi, militarist ve homofobik temelde oluşturmayı tasarladığı yeni toplumsal düzenin inşası için kadın kazanımlarını zayıflatmayı temel almış, baskı mekanizmalarını tümüyle seferber ederek kadınları ev içinde ve kamusal alanda iradesizleştirmeye dönük saldırılarına hız vermiştir. AKP iktidarında kadın düşmanlığı tırmanmış, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri derinleşmiş, işyerlerinde mobbing, taciz yaygınlaşmış, kadın cinayetleri katliam boyutuna varmıştır. Kadınlar kamusal alanlardan dışlanmış, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması örneğindeki gibi hukuksal koruma mekanizmaları ortadan kaldırılmıştır. Kadınların 25 Kasım, 8 Mart gibi sokaklara, alanlara çıkarak mücadeleyi yükseltme kararlılıklarını ifade ettikleri günler yasaklanmıştır. İşte bu nedenle; kamu emekçileri toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, cinsiyet kimliği eşitliği, nefret söylemi ve ayrımcılığın ortadan kalkması, kadın cinayetlerinde cezasızlık politikalarının son bulması, İstanbul Sözleşmesi feshinin iptal edilerek etkin uygulanması, ILO 190 sayılı sözleşmesinin imzalanması, kız çocuklarının eğitim haklarının geliştirilmesi, kreşlerin yaygınlaşması, bakım emeği yükünün kadınların üzerinden alınması, her alanda eşit temsiliyet için oy verecektir.
KAMU EMEKÇİLERİ BİLİMSEL TEMELDE EĞİTİMİN YAYGINLAŞTIĞI BİR TÜRKİYE İÇİN OY VERECEKTİR: Son 20 yıllık süreç aynı zamanda bir gericileşme, dinselleşme, laiklikten uzaklaşma süreci olarak yaşanmıştır. Eğitimin içeriği dinselleştirilmiş, okullar imam-hatipleştirilmiş, siyaset ve yargı dinsel referanslarla belirlenir hale gelmiştir. Zayıflayan kamu hizmetlerinin yarattığı boşluğu dolduran, iktidar tarafından desteklenen tarikatlar yaşamın her alanında belirleyici bir toplumsal ve ekonomik güç haline gelmiştir. İşte bu nedenle; kamu emekçileri birlikte yaşamın güvencesi olan gerçek ve özgür laiklik ilkesinin geçerlilik kazandığı, tarikat yapılarına desteğin kesildiği, eğitimdeki dinselleşmeye son verilip bilimsel temelde eğitimin yaygınlaştığı bir Türkiye için oy verecektir.”
Bozgeyik, ayrıca 14 Mayıs seçimlerine yönelik 35 maddelik seçim taleplerini de açıkladı. Bozgeyik'in okuduğu seçim talepleri şunlar:
“1-Yıllardır uygulanan neoliberal politikaların ve özelleştirmelerin reddedileceği,
2-Çalışma yaşamının demokratikleştirileceği,
3-Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik başta olmak üzere tüm kamusal hizmetlerin herkes için eşit, ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir hayata geçirileceği,
4-Çalışma hakkının gereğinin yerine getirileceği, İnsanca yaşanacak bir ücretin sağlanacağı,
5-Vergi adaletinin esas alınarak herkesin gelirine göre vergilendirileceği,
6- ‘Eşit İşe Eşit Ücret’ ilkesinin benimseneceği,
7-İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin ön plana alınacağı,
8-ILO sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası standartlar çerçevesinde gerçek ve özgür TİS gerçekleştirileceği, grev hakkının engellenmesinden vazgeçileceği, bu çerçevede 4688 sayılı yasanın değiştirileceği,
9-Çalışanların ortak örgütlenmesini içeren yasal düzenlemenin yapılacağı,
10-Çalışanları bölen, iş ve ücret güvencesini tehdit eden her türlü istihdam biçiminin kaldırılacağı, esnek, kuralsız, performansa göre çalışmaya-ücretlendirmeye son verileceği, kurallı çalışma, iş güvenceli ve kadrolu istihdamın sağlanacağı,
11-Atama, yer değiştirmelerin ve istihdamın siyasal çıkarlardan arındırılacağı,
12-Asgari Geçim Standardı Tespit Komisyonu tarafından belirlenecek bir tutarın ‘Temel Gelir Güvencesi’ olarak verileceği,
13-Ek ödemelerin emekliliğe yansıtılacağı,
14-Çalışma yaşamında ayrımcı, cinsiyetçi politikalara son verilerek kadınları daha fazla sefalete, yoksulluğa, açlığa mahkûm eden politikaların terk edileceği ve istihdamda kadın-erkek eşitliğinin sağlanacağı,
15-İstanbul Sözleşmesi feshinin iptal edilerek etkin uygulanacağı,
16-ILO’nun 190 sayılı İşyerinde Şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi’nin onaylanacağı ve gerekli denetim mekanizmalarının kurulacağı,
17-Kadınların iş yerlerinde maruz kaldığı cinsiyete dayalı her türlü şiddet, ayrımcılık ve mobbingi önleyici mekanizmaların oluşturulacağı, kadın beyanının soruşturmanın başlatılması için yeterli görüleceği,
18-Mart’ta tüm kamu çalışanı kadınların ücretli izinli sayılacağı,
19-Toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan bütçe oluşturulacağı, çocuk, yaşlı, engelli ve hasta bakımı gibi hizmetlere yönelik bütçe paylarının artırılacağı,
20-Sendika, siyasi ve felsefi düşünce, etnik köken, inanç, cinsiyet, engellilik, yaş, LGBTİ artılara yönelik ayrımcılığa son verileceği,
21- 0-6 yaş grubu çocuklar için kadın veya erkek olduğuna bakılmaksızın en az 50 çalışanın bulunduğu işyerlerinde ve 50’den az çalışanın bulunduğu işyerleri için çalışma alanına yakın, gece çalışması olan yerlerde 24 saat açık olacak şekilde istihdam biçimine bakılmaksızın tüm emekçilerin yararlanacağı ücretsiz, anadilinde ortak bebek bakım üniteleri ve kreşlerin açılacağı,
22-Engelli haklarının kamuda ve yaşamda tam anlamıyla karşılık bulacağı, engellilere yönelik ayrımcı ve ötekileştirici söylem ve pratiklerin yasal olarak yaptırıma tabi tutulacağı, engellilerin kurumlara erişimi ve ulaşımı için gerekli düzenlemelerin yapılacağı, engelli personelin durumunun iyileştirileceği, binaların fiziki yapısı engelli çalışanların durumları gözetilerek oluşturulacağı ve durumlarına uygun işlerde çalıştırılmalarının sağlanacağı,
23-Kamu sermayeli şirketlerin Varlık Fonu’na devrine son verilerek Varlık Fonu’nun lağvedileceği,
24-Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’na konan çekincelerin kaldırılacağı,
25-Eşit, özgür, demokratik ve laik bir Türkiye’de halkların kardeşçe bir arada yaşamasının sağlanacağı, Kürt sorununun demokratik, barışçıl ve müzakereler yoluyla kalıcı şekilde çözüleceği,
26-Başta eğitim olmak üzere anadilde kamusal hizmetler önündeki engellerin kaldırılacağı,
27-Üniversitelerin her açıdan özerk, özgür ve demokratik bir niteliğe kavuşması için karar ve denetim süreçlerinde kişilerin değil, kurulların egemenliğinin esas alınacağı, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik özyönetim ve özdenetim modelinin hayata geçirileceği,
28-12 Eylül hukukunun aşılarak demokratik dönüşüm için kapsamlı bir programın hayata geçirileceği,
29-Siyasal Partiler ve Seçim yasalarının demokratik nitelikte değiştirileceği,
30-Kamu emekçilerinin siyaset yapma hakkının ve siyasal partilere üye olabilmelerini olanaklı kılacak yasal düzenlemenin yapılacağı,
31-Bu çerçevede yeni bir anayasa çalışmasının toplumun örgütlü tüm kesimlerinin katılımıyla başlatılacağı,
32-KHK’larla hukuksuzca ihraç edilenlerin tüm haklarıyla birlikte işlerine iade edileceği, baskı, sürgün ve gözaltılar nedeniyle meydana gelen mağduriyetlerin giderileceği,
33-Bağımsız yargı için gerekli düzenlemelerin yapılacağı,
34-Düşünce, ifade, inanç özgürlüğü ile örgütlenme hakkına yönelik ihlallerin ve baskıların son bulacağı, zorunlu din dersleri uygulamasına son verileceği, demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlayan TMK’nın kaldırılacağı,
35-Özgürce toplantı ve gösteri, yürüyüş yapmanın önünde engel olan 2911 sayılı yasadaki hürriyeti bağlayıcı hükümlerin ve polis devleti anlayışıyla getirilen tüm yasakların kaldırılacağı, artan yoksulluğa, gelir bölüşümü adaletsizliğine ve açlığa karşı emekçi halkları koruyacak, insanların hayatlarını iyileştirecek, kendilerine nitelikli zaman bırakacak, onları güçlendirecek ve geleceğe daha umutla bakabilmelerini sağlayacak, hem üretimdeki emekçileri, hem işsizleri, hem de kadınları güçlendirecek, aynı zamanda doğadaki müşterek varlıklarımızın daha az tüketilmesine yardımcı olabilecek ekoloji dostu siyasal programları destekleyecektir.”