Son günlerde yaşanan çocuk cinayetlerinin ardından toplum vicdanının derin bir sınavdan geçtiğini söyleyen İzmir Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı Tülin Kesiktaş Eraslan, kadın ve çocuk sorununun diğer bakanlıklara iliştirilerek çözülecek bir sorun olmadığını ve ihtisas gerektirdiğini dile getirerek, kadın ve çocuk bakanlığının ayrı olmasını savundu.
Mecliste, komisyonlarda kadın yoksa, eşitlikçi ve çözümcül bakış açısının yetersiz kalacağını belirten Eraslan, "Gelin işbirliği yapalım. Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk'tan çok önemli bir isteğimiz var ve dikkate alacağından eminiz. Anaokullarından itibaren toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri verilmesini istiyoruz. Devlet, toplum ve yerel yönetimler hepimiz taşın altına elimizi koymalıyız. Bu sorun hepimizin sorunudur. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın demekle ya da eleştirmekle sorunun çözülmesi mümkün değildir. Toplumsal uyarı sistemi herkesin kendini disipline etmesini sağlar. Ayrıca devletin de çözüm için geniş tabanlı işbirliği yapması gerekir" dedi.
"SUSMAMAYI ÖĞRENMELİYİZ"
21. Yüzyılda kadın sorununu çözmüş ülkelerde kadının yasal temsili hakkında bilgi veren Eraslan, Fransa'da hükümette 11 kadın, 11 erkek bakan, İtalya'da hükümette 8 kadın, 8 erkek bakan, Kanada'da 15 kadın, 15 erkek bakan bulunduğunu söyleyerek, Türkiye'de ise 16 bakandan 2'sinin kadın,14'ünün erkek olduğunu hatırlattı. Bu kabine ve bu bakış açısıyla, insan odaklı değil cinsiyetçi kararlar çıkacağını ileri süren Tülin Kesiktaş Eraslan, arka arkaya birçok çocuğun kaçırılıp tecavüz edilip katledilirken, mecliste bu konunun değil bedelli askerliğin konuşulduğunu söyledi. Son günlerde bir şarkıcının (Mustafa Ceceli) eski eşinin özel hayatına ait görüntüleri ortaya dökmesinin gündemde olduğunu belirten Eraslan şöyle konuştu:
"Çocuğunun psikolojisini, kişi mahremiyetini yerle bir edip sadece nafaka vermemek için eski eşinin özel hayatını üstelik kamera görüntüleri ile ortaya döken bir bakış açısı kimden cüret alıyo? Tabii ki yıllardır önlenemeyen cinsiyetçi bakış açısından, geleneklerden ve toplumun ahlaki değer adı altında örtülenen yada maskelenen ama altını kazıyınca ortaya çıkan dedikodu, kul hakkı, iftira, saçma sapan merak gibi etik olmayan karakter erozyonundan. 2015 Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre mahkemelere yansıyan çocukların yüzde 10'u cinsel suç mağdurudur ve bu mağdurların yüzde 80'i kız çocuklarıdır. Eskiden bu tür vakalar tabu sayıldığı için aile içinde örtbas edilir, kimseye duyurulmadan olay kapanırdı. Şimdi iletişim araçlarının yaygın olması ve hızlı habere ulaşım kolaylığı ve de toplumun bu konudaki algısı ve duyarlılığı, vakaları gün yüzüne çıkardı. Çocuk istismarı ve cinsel taciz çok eskiden de vardı. Ülkemizde birçok kadın sokakta, toplu taşıma araçlarında, iş yerinde tacize uğramıştır. Toplum önünde tacizi yapanın değil yapılanın kamu vicdanında damgalanması, geleneksel ve yanlış bilinen dinsel kalıplarla susması gerektiği öğretildi. Susmamayı öğrenmeliyiz. Suçlu cezasız kalırsa, bu normalleşir ve ilerleyen zamanlarda daha vahim olaylarla karşımıza çıkar."
ACİL YASAL DÜZENLEME
İzmir Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı Tülin Kesiktaş Eraslan, devletin çok acil olarak çocuğa karşı işlenen cinsel suçlara karşı yasaları bir an evvel meclisten geçirmesi gerektiğini savundu. Kimyasal hadım ve idam cezasının son derece hassas olduğuna dikkat çeken Eraslan, "Ülkemizde ilk olarak 2015 yılında Özgecan'ın öldürülmesi ile 2016 yılında yürürlüğe giren kimyasal hadım ile ilgili düzenleme 2017'de Danıştay tarafından durdurulmuştur. Kimyasal hadım tek başına çözüm müdü? Bu yöntemin etki alanı ilaç kullanıldığı sürece mümkün. İlaç kesildiği taktirde etkisi ortadan kalkmaktadır. Ayrıca cinsel suçlar hastalıklı beyinlerde sadece cinsel uzuvla yapılmamaktadır ve de kimyasal hadım uygulanan suçluların şartlı salıverilmesi de söz konusudur. Bu yöntem yurt dışında genelde pedofili teşhisi konulan hastalara tedavi ve önleyici olması adına uygulanmaktadır. Cezaların daha da ağırlaştırılması ve tutuklu süresinin uzatılması da gündemdedir. Hatta idam cezası da konuşulmaktadır" diye konuştu.
HEM ÇOCUĞA HEM AİLEYE EĞİTİM
Özellikle 18 yaş altındaki evliliklerin kesin biçimde önlenmesi gerektiğini anlatan Eraslan, "Yasalarda '18 yaş altı her birey çocuktur' maddesi olup devlet eliyle 18 yaş altı evliliklerine şartlı izin verirseniz kendinizle çelişirsiniz. Evlenen de buna göz yuman ebeveyn de ceza almalıdır. Öncelikle ailelerde ve okullarda eğitim devlet politikası olmalıdır. Çocuklar dünyaya geldikten sonra korunmalıdır. Sokaklarda kontrolsüz artan nüfusun sonucu olarak birçok çocuk tehdit altındadır. Her evlenen çifte mutlaka annelik ve babalık eğitimleri zorunlu olmalıdır. Ayrıca okullarda anaokullarından itibaren toplumsal cinsiyet eğitimleri ivedilikle verilmeye başlanmalıdır. Ayrıca medyaya da çok büyük sorumluluk düşmektedir. Olayın gerçekleşme şekli üzerinden değil çözüm ve vakaların aldığı cezalar üzerinden haber yapılmalıdır. Yani hukukun üstünlüğüne olan inanç desteklenmeli ki karar veren hakimler olumlu örneklerle vicdanlarını da sorgulayarak karar versinler. Yapanın yanına kalmadığı mesajı medyanın önceliği olmalıdır. Eğer biz bunları işlemezsek herkes kendi cezasını kendi vermeye kalkar, linç girişimlerinin önüne geçemeyiz" dedi. (DHA)