CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, düzenlediği basın toplantısında, Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli depremlerin ardından deprem gerçekliği ve eğitim bağlamında İstanbul Valiliği’nin 2022–2023 eğitim öğretim döneminin ikinci yarıyılının başlamasına iki gün kala depreme dayanıksız olduğu tespit edilen, 93 okulun tahliye kararına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Basın açıklamasına, CHP milletvekilleri, il ve ilçe başkanları katıldı. Kaftancıoğlu, üzgünlüğünün yanı sıra öfkeli olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“HEPİMİZ ÜZGÜNÜZ AMA BİR O KADAR DA ÖFKELİYİZ: Öncelikle hepimize bir kez daha geçmiş olsun diyorum. Ve bölgede olan 12 ili etkileyen çevre illerle birlikte illerimizin sayısı da artıyor ve olmaya devam eden depremlerde kaybettiklerimize bir kez daha rahmet diliyor ve yaralılarımıza da acil şifa diliyorum. Evet tahmin ediyorum memleketteki herkes gibi hepimiz yaşadıklarımızdan ötürü üzgünüz. Ama bir o kadar da sanıyorum hepimiz en azından bu salonda bulunan CHP'liler öfkeli. Neler yapılmalıydı, ne zaman yapılmalıydı, hatırlatmalar neydi, vatandaş için nasıl çalışmalar olmalıydı ve ortada yapılamayanlar ve ortada bir deprem gerçekliği var. Kaybettiğimiz binlerle ifade ettiğimiz rakamlar var. Öfkeli olmayıp ne yapacağız bu durumda?
ANCAK BÖYLE BİR AKIL BU PLANLAMAYI YAPAR: 30 Ocak 2023 tarihinde Millet İttifakı'nın açıkladığı Ortak Politikalar Mutabakat Metni'nin afet yönetimini anlatan bölümünde henüz Kahramanmaraş, Antakya'da ve çevre illerde gerçekleşen depremler yokken, geçmiş yaşanmışlıkları görerek, ders alarak, bir daha yaşanmasın ya da doğal afetler yaşandığında neler yapılmasının gerektiği oturulup konuşularak, ‘Şehircilik ve Afet Yönetimi Bakanlığı kuracağız' denilen metnin altında izninizle iki cümleyi sizlerle paylaşmak isterim, ‘AFAD'a kuruluş statüsünü ve itibarını geri kazandıracak İçişleri Bakanlığı bünyesinden çıkaracak kural koyucu, yönlendirici, koordine edici, destekleyici ve denetleyici biçimde yeniden yapılandıracağız.’ Afet yönetimi ve afetler karşısındaki planlama tam da afet gerçekleşmeden öncesinde ancak böyle bir akıl, ancak böyle bir planlama ve ancak böyle bir çalışma yetki alındığında da iradeyle ortaya çıkarılacak, ortaya konulacak bir süreç.
ASRIN FELAKETİ DENİYOR AMA ASRIN BECERİKSİZLİĞİNE DAİR SÖYLENECEK ÇOK SÖZÜMÜZ VAR: Asrın felaketi deniliyor, ancak asrın beceriksizliğine dair söylenecek çok sözümüz var. Hepimizin çok sözü olduğunu biliyorum. Ancak Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nden bugünkü bir basın açıklamamızın gündeminde değiştirmeden şu cümleyle birlikte İstanbul'da yıkımı ve tadilatı, güçlendirilmesi planlanan 93 okula dair birkaç cümle de ben edeceğim izninizle. Yine Ortak Politikalar Mutabakat Metni’'nde, ‘Deprem riski taşıyan yapılarda okul, hastane, sosyal hizmet binaları başta olmak üzere depreme karşı güçlendirme çalışmalarını hızlandıracağız’ denildi. Dediğim gibi söylenebilecek çok şey var.
DOĞRU AMA GEÇ ALINMIŞ BİR KARAR: İstanbul özeline ve İstanbul'da yıkım ve tadilat kararı alınan 93 okula gelecek olursak... İstanbul Valiliği'nin 2022-2023 eğitim öğretim döneminin ikinci yarı yılın başlamasına sadece iki gün kala yaptığı bir basın açıklamasıyla duyurduğu 1999 yılı ve öncesi inşa edilen 93 riskli okulun etüt çalışmalarının sonucu 76’sının yıkılıp yeniden yapılacağı, 17’sinin ise güçlendirileceğine dair alınan karar geç alınmış, ancak doğru bir karardır.
MAĞDURETİ GİDERMEYE ÇALIŞIRKEN DAHA BÜYÜK MAĞDURİYETE YOL AÇMAK BÖYLE BİR ŞEY: Mağduriyeti çözerken plansız iş yapma sonucu daha büyük mağduriyet yaratmak dediğimiz şey ise tam da böyle bir şey olsa gerek. Konuyu genel olarak sorular eşliğinde özetlemek isterim. İstanbul'da resmi rakamlara göre, 3 bin 647 devlet okulu, yaklaşık 3 bin 790 özel okul bulunmaktadır. Yani İstanbul'da ilköğretim anaokulu ve ortaöğretim ve lise dahil yaklaşık 7 bin 437 tane okul ve yaklaşık bu okullarda öğrencisi, öğretmeni, çalışanı, görevlisi 5 milyon kişilik bir insan topluluğundan söz ediyoruz.
BU OKULLARIN RİSKLİ OLDUĞU YILLARDIR BİLİNİYORDU: İlk etapta, açıklanan riskli okulların çocuklarımızın hayatında yarattığı riski hatırlamak için bir başka bir coğrafyada deprem olması mı gerekiyordu? İstanbul'daki bu okulların riskli olduğu ve bu okullara yıllardır müdahale edilmesi gerektiği zaten bilinen bir gerçekti.
BU DEPREM OLMASAYDI ÇOCUKLAR BU OKULLARA GİTMEYE DEVAM EDECEKLERDİ: Bölgede deprem olmasaydı eğer, yaklaşık bu okullarda etkilenen veya etkilenecek olan çocuklarımız bu okullara bugün de gitmeye devam edeceklerdi. Ve yine devam ediyorum, ‘Yaklaşık 7 bin 437 okul var' dedik, 93 tanesiyle ilgili hadi bölgede deprem oldu, biz de bir şeyler yapalım. Afeti yönetmek yerine algıyı yönetmek daha önemli. En azından 93 okulu yıkalım’ dediler. Peki diğer kalan 7 bin küsur okul ve bu okulda eğitim gören öğrenciler, öğretmenler, görevliler, gönül rahatlığıyla gittikleri okula devam edebilecekler mi? Yani devlet okulları ve özel okullar şu anda eğitimin, öğretimin devam ettiği, güvenli, velilerin rahatlıkla öğrencilerini gönderebileceği okullar mıdır? Bu konuda hem İstanbul halkının hem bizim ama en önemlisi çocuklarını okula gönderen velilerin bunu bilmeye ihtiyacı vardır. 93 okulun yıkılma kararı basın açıklamasıyla duyurulurken, velilere de WhatsApp mesajıyla duyuruldu. Mesajda, ‘Çocuğunuzun gittiği okul içinyıkılma kararı alınmıştır. Pazartesi günü izinli sayılacaktır. Salı gününden itibaren nereye gideceğine dair bilgilendirme yapılacaktır.’ Ne kadar net değil mi? Her şeyin cevabı var. Hangi okula gönderilecek, ek derslik açıldı mı, sınıf mevcudu arttı mı, Veli ulaşımını nasıl sağlayacak, servis ücretinden aile bütçesine ekstra binen yükü kim karşılayacak? Hiç cevabı yok.
EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİNİ SAĞLAMAK SİYASETİN GÖREVİ: Eğitimde fırsat eşitliği sağlamak siyasetin görevi. Özel okullar acaba özel okulların kendi deprem güvenliği de dahil olmak üzere kendi kaderine mi terk ediliyor? Çocuğunu özel okula göndermeyi tercih eden ya da göndermek zorunda kalan veliler o binadaki deprem güvenliğiyle ilgili inisiyatifi özel okul sahibiyle mi ya da kiminle muhatap olacak? İster özel okul olsun ister devlet okulu olsun, çocuklarımızın bu okuldaki binalardan kaynaklı deprem güvenliğini sağlamak tamamen kamunun ve mülki idarenin sorumluluğundadır.
HALA ALGIYI YÖNETMEKLE HAŞIR NEŞİRLER: Biz bugünkü basın açıklamamızdan sonra İstanbul İl Başkanlığı Eğitim Sekreterimiz hem eğitim komisyonlarımız adına hem de İstanbul halkı adına, İstanbul Valiliği'ne resmi bir dilekçeyle başvuracağız. Biraz önce ne dedim? Asrın felaketi ama karşısında daha büyük bir felaket olan asrın beceriksizliğiyle karşı karşıyayız. Bu beceriksizlikle İstanbul'da olası bir İstanbul depreminde hepimizi o enkazın altında bırakmayı neredeyse göze alıp algıyı yönetmekle hala haşır neşirler. Biz İstanbul Valiliği'ne vereceğimiz dilekçede, İstanbul'da bulunan 7 bin 400 okulla ilgili, zemin etütleri yapıldı mı, 93 okul neye göre belirlendi, diğer okullarla ilgili süreçler ne durumda ve yıkılmış olan okullarda ne zaman eğitim öğretim dönemine başlanabilecek’, bunları soracağız. Alacağımız ya da ağlamayacağımız cevapları da İstanbul halkıyla paylaşacağız.
ALGIYI YÖNETMEK İSTEYENLERE SORUMLULUKLARINI HATIRLATACAĞIZ: Bizim görevimiz algıyı yönetmeye çalışanlara hem sorumluluğunu hatırlatmak hem de sorumluluğu hatırlatırken İstanbul halkını da hatırlatırken de İstanbul halkını bilgilendirmek ve bu süreci ortaklaştırma görevimizi yerine getirmek.
İstanbul Valiliği’ne, 93 riskli okulun tahliye edilmesi için Kahramanmaraş merkezli depremin neden beklendiğini, daha önceden tespit edilmişti, eğer Kahramanmaraş merkezli depremler olmasaydı bu okullarla ilgili herhangi bir işlem yapılıp yapılmayacağını yani çocuklarımızın kaderinin pamuk ipliğine bağlı olduğunu görüyoruz.
BU BİNALARIN BOŞALTILMASI GEREKTİĞİNİ BİLEN AMA YENİ BOŞALTAN SORUMLULAR KİM?: Bu süreçlerle ilgili daha önceden riskli olduğu bilinmesine rağmen boşaltılmayan, apar topar bir şekilde deprem sonrası da boşaltılan ve bu süreci bu şekilde yönetenlerle ilgili sorumluların kim olduğu ve bu şekilde doğru, ancak gecikmiş alınan kararla ilgili sorumlularla ilgili hangi işlem yapılıp yapılmadığını biz İstanbul Valiliği'ne soracağız.
YALAN SÖYLEME İŞİNDE NE KADAR İLERLEDİKLERİNİ GÖRÜYORUZ: Kendisine İçişleri Bakanı denilen birilerinin depremde olan beceriksizliklerini örtmek için söyledikleri, ‘Biz İstanbul depremine hazırlanıyorduk’ cümlesinin İstanbul'daki sadece okulların durumuna bakınca bile alışık oldukları yalan söyleme işinde ne kadar ilerlediklerini bir kez daha görebiliyoruz.
YIKILMAZ SANDIKLARI KOLTUKLARINDA ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMDE O DEPREMİ YAŞATMAYA KARARLIYIZ: Sizler, yani ülkeyi yönettiğini zannedenler saraylarının genişlemesi, menfaatlerinin büyütülmesi dışında hiçbir şeye hazırlanmıyorlar görünen o ki. Ama hiç merak edilmesin bu yaşadığımız acılara zor günlere rağmen az kaldı. Sizler bıraktığınız kötülüğü, ahlak ve beceriksizlik enkazının altından bu ülkeyi hep birlikte ve el birliğiyle kaldıracağız diyorum. Görünen o ki sallanmaz zannettikleri, yıkılmaz zannettikleri ve en güvenli zannettikleri o koltuklarındaki depremi hissedinceye kadar bu ülkede binlerce vatandaşımızı kaybettiğimiz depremi hissetmeyecekleri açık. O zaman bizler de hep birlikte hem halkın yanında olmaya hem halkın gerçeklerini söylemeye hem de o yıkılmaz zannettikleri koltuklarında ilk önümüzdeki seçimlerde o depremi hep birlikte yaşatmaya kararlıyız."