DİSK’e bağlı sendikaların yöneticilerinin de katıldığı toplantıda Beko, “Sendikalarımıza, sahip çıkmak tarihsel bir görevdir. Sendikalarımıza, örgütlerimize sonuna kadar sahip çıkacağız.”dedi.
“MİLYONLARCA ÇALIŞAN AİLESİNİN HAKLARINI GASP EDECEKLER”
Kani Beko açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun Cumhurbaşkanına bağlanmasıyla çalışma hayatına dönük saldırılar bir adım daha ilerlemiştir. AKP Hükümetlerinin demokrasi, hak, özgürlük, işçi, emekçi, liyakat ve kurumsal özerklik düşmanlığı yeni değildir. Ama herkesin görmesi gereken artık yeni bir aşamaya geçildiğidir. Gece yarıları çıkarılan KHK’lar yoluyla önce, Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Cumhurbaşkanlığı teşkilat yapısı içindeki idari kurul, konsey ve komisyonlar arasına alınmıştır. Böylece yeni rejiminin, çalışma hayatını kurumsuzlaştırma iradesi ve keyfilik düzeni inşa çabası ilan edilmiş oldu. Milyonlarca işçiyi ilgilendiren, bir anlamıyla ‘en büyük toplu sözleşme’ olan asgari ücret tespiti, Cumhurbaşkanının ve damat beyin insafına bırakılmış oldu. İşçinin, emekçinin ve milyonlarca çalışan ailesinin haklarını böylelikle gasp edeceklerini ilan ettiler.”
“SENDİKALAR, DERNEKLER CUMHURBAŞKANLIĞI'NIN VESAYETİ ALTINA ALINMIŞ OLDU”
“15 Temmuz 2018 Pazar günü yayımlanan 5 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Devlet Denetleme Kurulu’na dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde görülmeyen yetkiler verilmiştir. Bu yetkilerle Saray cenahı her alanda olduğu gibi sendikalar, sivil toplum örgütleri vb. her alanda “tek adamlık” anlayışını dayatmaktadır.
Bu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Devlet Denetleme Kurulu’na sendikaları ve meslek örgütleri yöneticilerini soruşturma ve görevden alma yetkisi de verildi. Böylece sendikalar, dernekler Cumhurbaşkanlığı'nın vesayeti altına alınmış oldu. Bu anlayış, biat etmeyen, muhalif kimliğini sürdüren demokratik örgütlülüklere büyük bir gözdağıdır.
ILO ve Toplu İş Sözleşme Kanunu ile bağdaşmayan yeni düzenleme ile DDK, sendika ve odalarda her kademe ve rütbedeki görevli için görevden uzaklaştırma tedbirinin uygulanmasını isteyebilecek. Böylece sendika ve meslek örgütlerinin demokratik yollarla belirlenmiş yöneticileri görevden el çektirilebilecektir. Sonuç olarak AKP iktidarı, tıpkı OHAL yetkileriyle ve kayyum uygulamalarıyla gasp ettiği halkın iradesini, daha da yaygın hale getirerek emeğin örgütlü güçlerine de diz çöktürmeyi hedeflemektedir. Ancak bilinmelidir ki Türkiye’nin emekçi halkları bu elbiseye sığmaz! 12 Eylül’ün karanlığına dahi boyun eğmeyen örgütlülüklerimiz AKP faşizmi karşısında da boyun eğmeyecek!
Anayasa’da sendikaların hangi usul ve esaslarla denetleneceği açıktır. Yasalarda Devlet Denetleme Kurulu’na sendikaları denetleme yetkisi verilmemiştir. Bu uygulama yasalara aykırıdır ve biran önce bu yanlıştan dönülmelidir. Sendikal özgürlüklerin ihlali olan bu uygulama 12 Eylül hukuksuzluğundan farksızdır. AKP, boyun eğdiremediği herkesi, her kurumu teslim almak için şiddet ve baskının dozunu artırmaktadır. Bu siyasi baskının açmazlarını geçmiş yıllarda hepimiz gördük ve yaşadık. Yeniden aynı süreci yaşamanın hiç kimseye bir yararı olmayacaktır. Türkiye’de milyonlarca işçinin özgür iradesiyle seçtiği temsilcileri hiçbir kurum görevden alamaz. Bunun aksi her yaklaşım darbe hukukuna yaslanmak demektir, Seçimle gelen demokratik bir şekilde seçimle gitmelidir aksi halde demokratik bir şekilde seçilenlere darbe vurmaktır.
AKP büyük bir lütufmuş gibi OHAL’in kalkacağını müjdeledi. Ancak sözde kalkan OHAL, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle süresiz olarak Türkiye’de ikame ediliyor. Son günlerde tanık olduğumuz KHK'lar ve Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri gösteriyor ki AKP, OHAL olmadan artık Türkiye’yi yönetememektedir. İktidar açısından OHAL, artık tek ve vazgeçilmez bir araç olmuştur. “
“KABUL ETMEYECEĞİZ”
“Yaratılmak istenen korku duvarını, dayanışmayla, direnişle aşacağız. Toplum-devlet yapımıza yapılan bu ağır saldırıya sessiz kalmayacağız. Türkiye’ye dayatılan bu deli gömleğini, saray düzenini, kayınpeder-damat zorbalığını Türkiye’nin demokratik kamuoyu kabul etmeyecektir. Biz de kabul etmeyeceğiz!”