SP Genel Başkanı Karamollaoğlu, bugün partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. KPSS sınavındaki şaibelere yönelik “Tuz koktu” benzetmesi yapan Temel Karamollaoğlu, şunları söyledi:
“Dün akşam meydana gelen gelişmeler endişelerimizde ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koydu. Tabir-i caizse ‘tuz koktu.’ derler; hakikaten tuz koktu. Ne demek istiyorum, ÖSYM kapsamında KPSS sınavları yeni bir skandala sahne oldu. Artık adına ne derseniz deyin; çalındı mı, verildi mi, belli kesimlere torpil mi geçildi... Ne yapıldıysa yapıldı maalesef, yine burada bir hile gündeme geldi. İktidar, bu konuda da sınıfta kaldı maalesef. Yüz binlerce gencimizin umudu çalındı, hayalleri yıkıldı. Sayın Cumhurbaşkanı önce ÖSYM iddiaları reddetti ancak sonra gerçekler ortaya çıkınca, gece yarısı bir görevden alma gerçekleştirildi Cumhurbaşkanı tarafından. Aslında bu önemli bir adım, bunu kabul ediyorum; fakat içinde bulunduğumuz şartların vahametini anlamak babında önemli. Yoksa bir kişiyi görevden almak, başka birtakım tayinleri yeniden yapmak hiçbir mana ifade etmiyor. Bu iktidar, bütün icraatlarıyla çürümüş olduğunu ortaya koyuyor. Bunun da bir tane çözümü var, artık bu iktidarın ömrü bitti, ilk seçimleri bekliyor, ilk seçimde bu iktidar mutlaka gidecek. Ve yerlerine ülkeyi düzgün yönetecek, rayına oturtacak bir anlayış gelecek.
“TÜM ÜLKELER ARTIK BU SENARYOLARA FİGÜRAN OLMAYI ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE REDDETMELİDİRLER”
İslam coğrafyaları başta olmak üzere, çok uzun bir süredir yeryüzü üzerinde akan kan hiç dinmiyor. Yüz binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarcası yaralandı ve yine bir o kadar insan da evlerini, vatanlarını terk etmek zorunda kaldı. Emperyalist planlar, siyonist hayaller, paraya ve kana doymak bilmeyen bir avuç insan yüzünden. Şimdi yine Pasifik üzerinde, Tayvan sınırında Çin ve ABD, Balkanlar'da da Kosova ve Sırbistan hattında bir gerilim var... Yine aynı bilindik senaryolarla karşı karşıyayız. Bu yolun sonu belli, bu yol çıkmaz sokak! Bölge ülkelerimiz başta olmak üzere, dünya genelindeki tüm ülkeler artık bu senaryolara figüran olmayı çok açık bir şekilde reddetmelidirler. Bugün bir kez daha ve en yüksek sesle şu ilkeleri hatırlama ve hatırlatma zamanıdır: Savaş değil, barış! Çatışma değil, diyalog! Çifte standart değil, adalet! Üstünlük değil, eşitlik! Sömürü değil, işbirliği! Baskı ve tahakküm değil, insan hakları, hürriyet ve demokrasi!
“PROVOKASYONLARA GELİNMEMELİ”
Dünyanın sürüklendiği bu çatışma geriliminden en çok etkilenen ve de etkilenecek ülkelerin başında ise ülkemiz gelmektedir. Sadece jeolojik ve topografik olarak değil, her anlamda fay hatları üzerinde bulunan bir coğrafyada yaşıyoruz. Tarihi ve kültürel bağlarımız, siyasi iddialarımız bakımından da Türkiye, herhangi bir ülke değildir. Bu açıdan çok dikkatli olmalı ve her şeyden önemlisi birlik ve beraberliğimizi muhafaza etmeliyiz. Son günlerde hem içeride hem de dışarıda, her haliyle ‘provokasyon kokan’ eylemlere muhatap oluyoruz. Bu provokasyonlara kesinlikle gelmemeli, başta siyasiler olmak üzere toplumsal kutuplaşmaya zemin oluşturacak her türlü söylem ve eylemden uzak durulmalıdır. Herkes geçmişte yaşanan acı hadiselerden ders çıkarmalı ve yeni acılara sebebiyet vermemek için hassas davranmalıdır.
“DEĞİŞİMİN VE YENİ BİR BAŞLANGICIN ŞAFAĞINDAYIZ”
Hakkı gasp edilenler derken, sadece KHK mağdurlarını değil; haksızlığa, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe maruz kalan milyonlarca insanımızın tamamını kastediyorum. İnsanların yıllarca çalışıp gününü doldurduğu halde emekli olamaması bir hak gaspıdır! İktidarımız döneminde EYT'liler haklarını alacaktır. Gençlerimizin yıllarca dirsek çürüttükten sonra, bir başkasının torpili var diye önlerine geçmesi adaletsizliktir. Bugüne kadar bir gecenin bitip de sabahın olmadığı hiç görülmemiştir. Vatandaşlarımız müsterih olsun; değişimin ve yeni bir başlangıcın şafağındayız.
“AÇLIK SINIRI 7 BİN LİRAYA DAYANDI, YOKSULLUK SINIRI İSE 22 BİN LİRAYI GEÇTİ”
Erdoğan iktidarının milletimize olan yükü her geçen gün ağırlaşıyor. 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 7 bin liraya dayandı. Yoksulluk sınırı da 22 bin lirayı geçti! Bundan bir sene öncesinde bu rakamlar tahayyül bile edilemezdi! Son 1 yılda; ekmek yüzde 154, un yüzde 156, yumurta yüzde 250, şeker yüzde 269, benzin yüzde 187, kira yüzde 145 arttı. Yüksek faiz oranlarından şikâyet eden bir sanayiciye; ‘Alma abi, alma o zaman.’ diyen, üretimini devam ettirebilmek için belli başlı ürünleri tedariğinde bulundurmak zorunda olan sanayicilerimizi ‘stokçuluk’ yapmakla suçlayan bir Merkez Bankası Başkanımız var, malumunuz. Stokçulukla, stok bulundurmak aynı şey değil! Ekonomide, bunu bilmeyen cahildir. Hani; ‘Son 10 gün çıkarıldığında son bir ayda en az değer kaybeden para biriminin Türk lirası olduğunu’ söyleyen kişi...
“İKTİDARA KIYAK OLSUN DİYE BİRDEN RUSYA'DAN 15 MİLYAR DOLAR PARA GELDİ. NE BU? MUTLAKA AÇIĞA KAVUŞTURULMALI”
Enerji ihtiyacının karşılanmasına yönelik bir çözüm olarak sunulan Akkuyu Nükleer Santrali bizleri düşündürmeye devam ediyor. Biz bu santrali önemsiyoruz, fakat birdenbire zihinleri karıştıran bir şey oldu. Santrali Ruslar yapacak, biz Ruslara birtakım ödemeler yapacağız, fakat iktidara kıyak olsun diye birden Rusya'dan 15 milyar dolar para geldi. Ne bu? Bunun mutlaka açığa kavuşturulması gerek. Ve maalesef Ruslar, sözleşmeyi feshetmek durumunda kaldı ve Türkiye, burada tamamen devre dışı kaldı, santralin kontrolü bütünüyle Rusya'ya geçti. Zaten öyle anlaşmalar yapmışız ki, nükleer santraller dünya genelinde ucuza enerji üretirken, biz burada dünya genelinin 2-3 misli bir fiyata enerji alacağız gibi görünüyor. Aslında Türkiye'nin, bugünkü şartlar dikkate alındığında bir değil, 2-3 santrale ihtiyaç var; ama bu konuda ben iktidarın bir adım attığına şahit olmadım. Ümitlenmiştim, 3 ayrı yerde 3 ayrı santral inşa edileceği söylenmişti ama sadece 1 tanesi yürüyor şu anda. İnşallah burada da ciddi bir problemle karşı karşıya kalmayız. Bu nedenle hükümeti, siyasi pozisyonları bir kenara bırakarak; ülkemiz için çok önemli olduğuna inandığımız nükleer enerji hususunda daha ciddi adımlar atmaya davet ediyorum. Hükümet öncelikle sözleşmeyle ilgili anlaşmazlıkları ve hukuksuz girişimleri bertaraf etmeli ve santralin bir an önce devreye girebilmesi için her türlü adımı atmalıdır.
“VATANDAŞLARIMIZIN HAKLI TALEPLERİNİN DESTEKÇİSİ VE TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ”
Ve son olarak, ülkemizin çeşitli yerlerinde maalesef enflasyon sebebiyle işçilerimiz mağdur duruma düşüyor. Bazıları greve gidiyor. Hemşerilerim olduğu için söylüyorum, bunlardan biri de Sivas-Kangal'da bulunan termik santralde greve giden işçilerimizin durumu. Bana çeşitli vesilelerle ulaştılar, problemlerinin çözülmesini istiyorlar. İktidarın, bu konuda en kısa zamanda gerekli adımları en kısa zamanda atmalarını bekliyorum. Sivas, hakikaten mağdur olan illerimizden birisi. Ülkemizin 2. en geniş arazisine sahip, 30 bin kilometrekareye yakın toprak genişliği var. Ama Sivas, tüm bunlara rağmen halen büyükşehir statüsünü bile kazanamamış bir il, çünkü nüfusundan dolayı. Sürekli göç veren bir ilin büyümesi, gelişmesi mümkün değil! Bundan dolayı elbette bazı adımların atılması memnuniyet vericidir ama yetmez. Mutlaka Sivas'ta nüfusu tutacak olan yatırımlara öncelik vermek gerekir. Saadet Partisi olarak, hem bu termik santraldeki işçi kardeşlerimizin hem de buna benzer her durumda vatandaşlarımızın haklı taleplerinin destekçisi ve takipçisi olacağımızın bilinmesini isterim.”