İzmir’in Beydağ ilçesine bağlı kırsal Çomaklar Mahallesi'nin sakinleri, geçimlerini yetiştirdikleri kestaneden sağlıyor. Üretici, içinde B1, B2 ve C vitaminlerini barındıran, bu sayede güçlü antioksidan etkisi taşıyan, aynı zamanda içerdiği diyabet lifi sayesinde şeker hastalarının rahatlıkla tüketeceği kestaneyi binbir zorlukla tezgaha getiriyor. Kış aylarının vazgeçilmez meyvesi kestane, engebeli arazilerdeki ağaçlardan önce sırıklar yardımı ile silkeleniyor. Yaklaşık 15 metrelik ağaçlara çıkanlar, yüksek dallardaki kestanelerin düşmesi için zorlu mesai harcıyor. Ağaçtan dökülen dikenli kabuk içindeki kestaneler, toplanıyor daha sonra dikenli kabuklarından arındırılması için 1- 2 ay ormanda çalıların altında belli zamanlarda sulanarak bekletiliyor. Ardından patostan geçirilen kestane, satışa hazır hale getiriliyor. Ancak tüm bu aşamalar, üreticiyi hayli zorluyor.
Geçimlerini kestane üretimiyle sağlayanlar, şifa kaynağı bu meyvenin dalından tezgaha gelene kadar geçtiği zorlu aşamaları anlattı. Yemesi çok zevkli olan kestanenin hasadının zahmetli olduğunu söyleyen Nuray Çetindağ (45), 15 yaşından bu yana kestane hasadı yaptığını belirtti. Çetindağ, hasattaki zorluğun ve emeğin karşılığını alamadıklarını belirterek, "Kestane ağaçlarında hastalık var. Bu nedenle kestane işi bitmeye başladı. Zor bir iş. Dere tepede kestane toplamak için uğraşıyoruz" diye konuştu.
Kestanenin üzerinde dikenlerin bulunduğunu, bu nedenle eldiven taktıklarını anlatan Çetindağ, "Kestaneyi erkekler ağaca çıkıp çırpıyor, biz de altına düşenleri topluyoruz. Eskiden kestaneyi dikenlerinden arındırmak için tokmakla vuruyorduk. Şimdi makine ile çıkıyor" dedi.
'HER YIL VERİM DÜŞÜYOR'
Fahrettin Çetindağ (53) da kestane ağaçlarının kuruduğunu, her yıl verimin biraz daha azaldığını, emeklerinin karşılığını alamadıklarını belirtti. Çetindağ, "Geçim kaynağımız bu, başka geçim kaynağımız yok. Atadan, deden kalma kestane ağaçlarımız var. Biz bunlarla geçiniyoruz. Ancak ağaçlarda amansız bir hastalık var. Bir türlü çaresini bulamıyoruz. Yıldan yıla gelirimiz azalıyor. Verim düşüyor. Ağaçlarımız kuruyor. Emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Devletimiz bu hastalığın çaresini bulsun. Yıldan yıla tonca verim düşüyor. Geçen yıl ürün 5 tonsa, bu yıl 3 tona kadar düştü. Gelecekte kestanenin tamamen yok olmasından korkuyoruz. Yeni nesil kestaneyi tanımayacak, adını bilecek" diye konuştu.
'EMEĞİMİZİN KARŞILIĞINI ALAMIYORUZ'
Üretici Güllü Gençer (45) de zaman zaman hasat sırasında ağaçlardan düşerek hayatını kaybedenlerin olduğuna dikkat çekip, kestane toplamanın zorluklarına değindi. Gençer, "Kestane, incir gibi ürünlerle geçiniyoruz ama emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Taşıması, toplaması çok eziyetli. Zaman zaman ağaçtan düşerek ölenler de oldu" dedi.
Yaşadıkları sorunlara rağmen tüketicinin ürün fiyatını pahalı bulduğunu anlatan Gençer, "Vatandaş ürünü pahalı sattığımızı söylüyor. Biz maliyetini karşılayamıyoruz. Kestanenin kilogram fiyatı ürünün kalitesine göre değişiyor. 60 TL olan da var ama genelde 14 ile 18 TL arasında fiyatlar değişiyor" diye konuştu.
Ağaca çıkarak kestane silkeleyen Murat Sıreklioğlu (35) da "Ben ağaca çıkıyorum. Kestaneyi silkeliyorum; fakat can güvenliğim yok. Küçücük bir dikkatsizlik ciddi bir risk yaratabilir. Ağaçtan düşebilirim. Arazi engebeli" dedi.
Kestaneyi topladıktan sonra depo gibi bir yere koyduklarını, üzerini örttüklerini anlatan Murat Çetindağ (37), "Kestane burada bir ay kadar kalıyor. Üzeri örtülüyor ve sulanıyor. Üzerindeki dikenden arındırmak için bekletiliyor. Bir ay sonra da çıkarıyoruz. Dikenlerinin ayıklanması için patosa konuluyor ve böylece ürün temizlenerek satışa hazır hale getiriliyor" diye konuştu.
Erol Makas (43) isimli işçi de toplanarak çuvallara konulan kestaneleri engebeli arazilerde sırtına alarak oluşturulan depolara kadar taşıyor. (DHA)