CHP Parti Meclisi ve TBMM Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu Üyesi İzmir Milletvekili Avukat Sevda Erdan Kılıç, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada ülkemiz için yaşamsal değer taşıyan tarımın nasıl bitme noktasına geldiğiyle ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Yeryüzünde tarımsal üretimin ilk kez Anadolu’da yapıldığına ve cumhuriyetin kurulmasından sonra ilk çıkartılan kanunların tarımla ilgili olduğuna dikkat çeken Kılıç, izlenilen politikalarla Türkiye’nin 1980’lere kadar kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olduğunu ancak daha sonra bu özelliğini kaybetmeye başladığını belirtti.
1980’lerden sonrası izlenilen Neoliberal politikalarla üretim kapasitesi kırılan, üreticisi ve çiftçisi zayıflatılan tarımın son 15 – 16 yılda can çekişir hale getirildiğini vurgulayan Kılıç, şunları söyledi.
“Bu dönemde çok sık politika değişikliğine gidilmiş, bakan değiştikçe tarım politikası da değişmiş ve sürdürülebilir bir politika izlenmediği için üretim ekonomisinden, tüketim ekonomisine geçilmiştir. Sonuçta yüksek girdi fiyatları, istikrarsızlık ve dışa bağımlılık yapısal bir sorun haline dönüşmüştür. Bu konudaki gerçekler istatistiklerle çarpıtılamayacak kadar açıktır. Ürettiği para etmeyen, gübre-mazot- elektrik-su zamlarına yetişemeyen çiftçi iflas etmekte, tarımdan kopmaktadır. Bu nedenle son 15 yılda Türkiye’nin işlenen alan büyüklüğü 27 milyon dönüm azalmıştır. Başka bir deyişle çiftçi, ektikçe zarar ettiği için, iki Trakya Bölgesi büyüklüğündeki alanı işlemekten vazgeçmiş ve terk etmiştir. Yine bu dönemde tarımsal desteklemeye ayrılan payın 5 katından fazlası ithalata harcanmıştır. Ağustos ayında yayımlanan geçici dış ticaret verileri de tarımda ithalatçı bir ülke haline geldiğimizi bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bu verilere göre ülkemiz, pamuk, pamuk ipliği ve pamuklu mensucat ürünlerinde 2018’in Ocak ile Temmuz arasında 1 milyar 754 bin 511 ABD Dolarlık ithalat yapmıştır. Aynı dönemde yağlı tohum ve meyveler, muhtelif tane, tohum ve meyveler, sanayide ve tıpta kullanılan bitkiler, saman ve kaba yem ithali için de 1 milyar 421 milyon 666 bin ABD Dolarlık ithalat yapılmıştır. Bu rakamlar resmi rakamlardır. Ve tarımda ithalatçı ülke olduğumuzun en açık itirafıdır.”
Tarımda yaşanan gerilemeye çarpıcı bir örnek olması açısından Toprak Mahsulleri Ofisi’nin 11 yılda 1 Milyar 330 milyon dolar kredi faizi ödediğini belirten ve tarımsal destek için alım yapan kurumların zaman içinde etkinliğinin azaltıldığını ifade eden Kılıç, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü;
“Tarımsal üretimi ve üreticiyi desteklemek amacıyla alımlar yapan Toprak Mahsulleri Ofisi elindeki ürünü hemen nakite çeviremediği ve hazineden alacağı payı zamanında tahsil edemediği için kredi kullanmak zorunda kalmıştır. KİT Komisyonu üyesi olduğum için inceleme şansına sahip olduğum Sayıştay raporlarına göre TMO kar etmesine rağmen, ettiği dönem karının neredeyse iki katı kadar parayı faiz (finansman gideri) olarak ödemektedir. 2006-2016 yılları arası bilanço verilerini topluca değerlendirdiğimizde; TMO’nun bu 11 yılda, ortalama dolar kuru üzerinden dönem karı 629 milyon dolar iken bu dönemde aldığı kredilere karşın ödediği faiz 1 milyar 330 milyon dolara ulaşmıştır. Benzer durumların diğer kuruluşlarda da yaşandığı görülmektedir. Türk tarımı için önemli bir kurum olan Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün yani kısaca TİGEM’in Ekim ayı sonu itibarıyla 327 milyon TL kredi borcu bulunmaktadır. Oysa bu paralar zamanında ödenseydi ya da kredi borçlanmasını Hazine yapsaydı faiz olarak ödenen bu kadar para tarımsal desteklemeye ayrılmış olacaktı. Yani özetle Türk tarımı hem üretici ve çiftçisiyle, hem tarımı desteklemeye yönelik kurum ve kuruluşlarıyla kredi ve faiz sarmalına düşmüştür. Umarım bu gerçekler ışığında gereken tedbirler alınır, sürdürülebilir politikalarla Türk tarımı yeniden kendi ülkesini besleyecek düzeye çıkartılır.”