CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Burdur Belediyesi’nin düzenlediği toplu açılış törenine katıldı. Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada; şunları söyledi:
“Bizim yedi maddemiz var. Seçimlerden önce açıkladık, belediye başkanlarına söyledik. Kazandığımız andan itibaren yedi maddenin gereğini yapacaksınız. Vatandaşlar arasında hiçbir ayrım yapmayacaksınız. Oy verdi, vermedi; böyle bir ayrım yapmayacaksınız, herkesi kucaklayacaksınız. Pozitif ayrımcılık yapacaksanız, yoksul mahallelerden başlayacaksınız. Bütün bunların altyapısını hazırlayacaksınız. Belediye başkanlarımız böyle çalışıyor. Dediler ki, seçimlerden önce; ‘Sakın CHP’ye oy vermeyin, sosyal yardımlar kesilir.’ Niye keselim?
Bir şeyi bilmenizi isterim, dünyanın en güzel ülkesinde yaşıyoruz, dünyanın en güzel coğrafyasında yaşıyoruz. Yine bir şeyi bilmenizi isterim; çok güzel insanlarımız var. Hasletlerimiz var, geleneklerimiz var, örflerimiz, adetlerimiz var, şarkılarımız, türkülerimiz var. Her bölgenin kendine özgü güzellikleri var. Dolayısıyla bakıldığı zaman bu coğrafyada birlikte yaşamak istiyoruz. Ama bu güzel coğrafyada kavga etmek istemiyoruz. Kucaklaşmak istiyoruz. Bu güzel coğrafyada zenginliklerimizi herkesin bilmesini istiyoruz. Dolayısıyla yoksullaşmak istemiyoruz. Bu güzel coğrafyada dayanışma kültürünün büyümesini ve geliştirilmesini istiyoruz. Kimse kimseye küsmemeli. Tam tersine beraber olmalıyız. Büyütmeliyiz sevgiyi, umutlarımızı büyütmeliyiz. Bunun üzerinden gidersek Türkiye hızla büyür, hızla gelişir.
“İCAZETİ SADECE SİZDEN ALIRIZ”
Dünyanın en önemli üniversitesine gittim. Teknolojide dünyanın bir numaralı üniversitesine gittim. Amerika’da MIT’ye gittim. İngiltere’de üniversitelere gittim. Bana hep şu suçlamayı yaptılar. Vay efendim siz oraya icazet almaya mı gidiyorsunuz? Hayır efendim. Biz Kuvayı Milliye’ciyiz. Biz icazeti sadece ve sadece sizden alırız. Başka bir yerden almayız.
Bizim kitabımızda; ‘Öyle git dışarıya el avuç aç, yalvar yakar para ver cebimi dolduracağım, efendim oğlum buradan dolar göndersin, dolarları alıp New York’ta 30-35 katlı gökdelenler yapsın…’ Bizim kitabımızda bunlar yoktur. Biz haram yemeyiz, bizim haramla ilgimiz yoktur. O nedenle dedim helalleşelim diye.
Biz oraya şunun için gittik: Artık Türkiye, teknoloji çağını yakalamak zorundadır; Türkiye büyümek zorundadır; Türkiye, dünyaya meydan okumak zorundadır teknoloji konusunda. Bakınız hepinizin cep telefonları var. Ama hiçbirisi Türkiye’de üretilmiyor. Nerede? Yabancı ülkelerde. Kimin pazarıyız biz? Katma değeri yüksek ürün üreten ülkelerin pazarıyız. Biz, ‘Türkiye pazar olmasın’ diyoruz. Türkiye, üretsin; ürettiğini bütün dünyaya satsın ve gururlu, onurlu bir ülke olsun diyoruz.
“ALMANYA’DA TÜRKİYE KÖKENLİ İKİ VATANDAŞ, COVİD-19 AŞISINI BULDU. ALMAN EKONOMİSİNE YAPTIKLARI KATKI, 140 MİLYAR DOLAR”
Yirmi birinci yüzyıl, bilgi yüzyılıdır. Niye gittiğime somut bir örnek vereceğim. Almanya’da Türkiye kökenli iki vatandaş, Covid-19 aşısını buldu. Alman ekonomisine yaptıkları katkı, 140 milyar dolar. Ben isterim ki onlar Türkiye’de olsaydı, onları kaçırmasaydık, burada üretselerdi; 140 milyar doları da biz kazansaydık. Ama bugün devleti yönetenlerin bunlardan haberi bile yok. Zaten üzüldüğüm nokta da o. Biz, büyüyeceğiz ve gelişeceğiz.
“ÜNİVERSİTE, BİLGİ ÜRETECEK. BİZİM ÜNİVERSİTELERİMİZİN DE BİLGİ ÜRETMESİ LAZIM. BUNUN İÇİN GİTTİM”
Türkiye, sığınmacıların deposu olmasın dedim. Türkiye, çöplerin deposu olmasın. Biz, üretelim; biz, kazanalım. Biz, ürettiğimizle gururlanalım. Dolayısıyla biz, bunları yapalım. Üniversite, bilgi üretecek. Bizim üniversitelerimizin de bilgi üretmesi lazım. Bunun için gittim. Bilmenizi isterim. Ha onlar bilmiyorlar; onlar farkında değiller. Ama unutmayın, bu kardeşiniz bilginin ne olduğunu bilir. Bilimin ne olduğunu bilir. Aklın ne olduğunu bilir. Bu kardeşiniz, ‘İlim Çin’de bile olsan gidin öğrenin’ diyen peygamberin sözünü bilir. Bu kardeşiniz, ‘Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’ diyenin kim olduğunu gayet iyi bilir.
Bilgiden, bilimden koptuğunuz andan itibaren katma değeri yüksek ürün üretmezsiniz. O nedenle Türkiye’nin teknoloji çağını yakalaması lazım. Yakalamazsak sonumuz, felaket olur. O nedenle Türkiye, yeni bir hamleyi başlatmak zorundadır. Hem Amerika’da, hem İngiltere’de çok sayıda Türkiye kökenli bilim insanlarıyla, 70 kişilik bir ekip kurduk. 24 saat çalışacak bu ekibimiz. Türkiye nasıl büyür? Türkiye bilimde, teknolojide nasıl kalkınır ve Türkiye kendi bölgesinde nasıl daha güzel, daha güçlü bir ülke olabilir? Çünkü şuna inanıyorum: Bizi iktidar yapacaksınız ve biz bugünden neyin nasıl olacağının hesabını yapmak zorundayız. Neyi nasıl yapacağımız konusunda siz söz vermek zorundayız. Siz de size verdiğimiz sözleri tek tek yazacaksınız. Çetele tutacaksınız. Söz verdiler, yaptılar. Söz verdiler, yaptılar. Göreceksiniz, söz vereceğiz ve yapacağız.
“SANDIĞA GİTTİĞİNİZDE ELİNİZİ VİCDANINIZA KOYUP, ÖYLE OY VERİN. TEK İSTEĞİM BU. ÇOCUKLARINIZI DÜŞÜNÜN”
Tek isteğim var. Yarın sandığa gideceksiniz. Bu bir maraton. Maratonun sonuna doğru geliyoruz. Geçmişte hangi partiye oy verdiyseniz… O ayrı bir şey. Ama önümüzdeki süreçte sandığa gittiğinizde elinizi vicdanınıza koyup, ona göre oy verin. Tek isteğim bu. Çocuklarınızı düşünün. Evlatlarınızı düşünün, Gencecik pırıl pırıl evlatlarınız geleceği niye yurt dışında arasın? O zaman bir sorunumuz var. Biz yetiştireceğiz, biz fedakarlığı çekeceğiz, biz eğiteceğiz ama elin oğlu sıfır maliyetle en zeki çocuklarımızı alacak kendi ülkesinde çalıştıracak. Niye bunlar ülkemizde yani Türkiye’de çalışmıyorlar? Neden onlara bu imkanları sağlamıyoruz?
“BİZ GÜZEL BİR ÜLKEYİZ, BÜYÜMEK İSTİYORUZ. EVLATLARIMIZIN İŞ GÜÇ SAHİBİ OLMASINI İSTİYORUZ”
Tarımdan tutun sanayiye kadar her alanda ciddi sorunlarımız var. Biz güzel bir ülkeyiz, büyümek istiyoruz, kalkınmak istiyoruz. Evlatlarımızın iş güç sahibi olmasını istiyoruz. Evlatlarımızın bizden daha iyi bir yaşam standardı yakalamasını istiyoruz. Okullarımızın güzel olmasını istiyoruz. Üniversitelerin güzel olmasını istiyoruz. Yurt sorununun çözülmesini istiyoruz. Tarlasını eken çiftçinin zarar etmemesini istiyoruz, kar etmesini istiyoruz. Aile destekleri sigortasını getireceğiz. Hiçbir anne, evladını yatağa aç yatırmayacak. Bu ülkede yoksulluğu bitireceğiz. Hiç kimse ben yoksulum demeyecek. Kırsalda çalışan gençlerin ve kadınların sosyal güvenlik primini devlet ödeyecek. Çünkü tarım, stratejik sektördür. Çiftçi üretmezse, hepimiz aç kalırız.
“UYUŞTURUCU BARONLARI, BEŞLİ ÇETELER, MAFYALAR BUNLAR KAYBEDECEK. BUNLARI, TÜRKİYE’DEN SİLİP ATACAĞIZ”
Bazıları kaygılanıyorlar. Onları da söyleyeyim: Uyuşturucu baronları kaygılanıyor. Acaba Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı gelirse bizim burnumuzdan getirir mi? Söyleyeyim: Evet uyuşturucu baronları, sizin burnunuzdan getireceğiz. Endişe etmeyin.
Beşli çeteler… Acaba bugüne kadar götürdüklerimizi, geri alabilirler mi? Alacağız. Bu milletin hakkını, hukukunu teslim edeceğiz. Yer altı dünyası, mafya; hesabını soracağız. Bu ülkede herkes, huzur içinde yaşayacak. İşçisi, çiftçisi, memuru, emeklisi, taksi şoförü… Kim varsa, herkes kazanacak. Kim kaybedecek? Uyuşturucu baronları, beşli çeteler, mafyalar bunlar kaybedecek. Bunları, Türkiye’den silip atacağız. Bu ülkeye huzuru ve bereketi getireceğiz.”