CHP Lideri Kılıçdaroğlu, bu akşam Halk TV’de Liderler Masası programının konuğu oldu. Kılıçdaroğlu burada HALK TV Haber Yayın Yönetmeni Bengü Şap Babaeker ve Günaydın Türkiye programı sunucusu İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu’nun sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
“Seçim tarihi 14 Mayıs belirlendi. Her 2 ittifakın sloganı da ‘Yeter söz milletin’ oldu. Erdoğan’ın seçim için 14 Mayıs’ı belirlemesi ve bu sloganı seçmesi sürpriz oldu mu?
Olmadı. Samimi söylemem gerekirse gideceğini bilen bir insan ‘Şöyle bir tarih belirleyelim. 14 Mayıs’ı Türkiye Cumhuriyeti demokrasi tarihinde ikinci önemli bir tarih olsun’ diye düşünmüş olabilir. İyi niyetli düşünüyorum. Zaten yapabileceği, önerebileceği başka bir tarih de yok. Mayısta olması ile haziranda olması arasında fark yok zaten.
14 Mayıs’ta seçime gidiyoruz. Muhalefet partileri erken seçim kararına destek verirse 14 Mayıs olabiliyor esasında değil mi? Bunu bir anlatır mısınız?
Biz yanlış hatırlamıyorsam 6 Nisan tarihini belirlemiştik. 6 Nisan’a kadar olursa biz buna destek veririz. Dolayısıyla 6 Nisan tarihinde bir karar alır parlamento ve biz de parlamentonun aldığı karara saygı duyarız. Eski seçim yasasına göre seçimler yapılır. Ama Erdoğan ‘Hayır, ben daha sonra yapacağım’ diyorsa biz ona destek vermeyeceğimizi 6 lider açıkladı. Parti sözcülerimiz açıklamalar yaptılar. Erdoğan tabii kendi istediği bir atmosferde seçimin yapılmasını istiyor. Ücretleri artıracağım, şunu artıracağım, bunu artıracağım. Şunları çıkaracağım diye. Bizim yıllardır biz iktidar olduğumuzda bunları yapacağız dediğimizi ‘Ben yapıyorum’ dedi. Ama halk gerçeği biliyor. O kendi iradesi ile yapmadı. Bizim baskımız üzerine, halkın bizim söylediklerimize ‘Evet, haklı söylüyor Kılıçdaroğlu. Onun dediklerini yap’ diye de baskı geldi. Biraz daha gecikirse, hazirana doğru atarsa enflasyon zaten her ay yükseliyor, dolayısıyla yaptığı zamların bir anlamanın kalmadığını halk da o da görecek. Bu nedenle erkene çekip, ‘Bu kadar zam yaptım, enflasyonu tam yaşamadan acaba oy kapabilir miyim’ anlayışı içinde bir politika izliyor. Bu anlayışa kendisini hapseden birisinin seçimi kazanma şansı yoktur. Siz halkın beklediği değil kendi beklentileriniz üzerine seçim koyuyorsunuz.
Siz 14 Mayıs’ı kabul ettiniz ama değil mi?
Bizim açımızdan 14 Mayıs, 15 Mayıs ne ise, hangi tarihte yapıyorsa getirsin sandığı koysun dedik. Ama parlamentoda oy kullanmayacağız. Tek yolu var, kendisi Meclis’i feshediyorum diyecek. Tek yetkisi var, onun üzerine seçime gidecek. O da kendisine üçüncü kez cumhurbaşkanlığı hakkını tanımıyor. Anayasa açık. Ben anayasa hukukçusu değilim ama anayasa hukukçularını dinliyorum. Onlar yazıyor, çiziyor, konuşuyorlar. Üçüncü kez aday olamaz diyor. Doğru. Üçüncü kez aday olamaz.
Açıklandığı zaman adaylar sade vatandaşlar da hukukçular da Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvuracaklardır. Erdoğan üçüncü kez aday olamayacağına dair. Adım gibi biliyorum, YSK diyecektir ki ‘Hayır üçüncü kez aday olabilir’. Çünkü kendisi YSK üyelerini belirledi aslında. Perdenin arkasındaki dolapları biz bilmiyor muyuz? Yargıtay, Danıştay’ın hangi hale sokulduğunu, orada militan yargıçların olduğunu bilmiyor muyuz? Bütün dünya biliyor, biz de biliyoruz. Yargının yargı olmaktan çıktığını o da biliyor, bütün dünya da biliyor. Aklı başında olan ve adaleti arayan herkes biliyor bu gerçeği. YSK’ya başvurdunuz. Geçmişte de oldu, benzer bir YSK vardı. Ne oldu? Aynı zarfın içine konulan 4 oydan 3’ünü geçerli, 1’i geçersiz dedi. Nereden biliyorsun kardeşim? Talimat geldi. İstanbul’u kaybetmeyelim diye. Ne oldu? 15 binlik fark, 800 bine çıktı. Dolayısıyla artık halk sandığa gittiği zaman gerçekten de Millet İttifakı’na oyu demokrasi için vermeli. Adalet istiyorsa, Millet İttifakı’nın bileşenlerine verecek. Demokrasi, hukuk istiyorsa, hiç kimseye zulüm yapılmasın istiyorsa oyunu gelecek Millet İttifakı’na verecek. Bu kadar açık ve net söylüyorum. Ha zulüm devam etsin diyorsanız, Erdoğan orada. Yeteri kadar zulüm varsa ediyor zaten. Şu milletin bir feraseti, aklı, bilgisi var. Tarihte yaşadıkları var ve ürettiği atasözleri var. Ne diyor, zulmün artsın ki tez zeval bulasın. Yani tez gidesin. Tez gitmesi için zulüm artarsa bu adam bir an önce gidecek diye. Bu milletin çektiği zulüm de yetmez mi?
"O GENE ADAY OLACAK"
Erdoğan 14 Mayıs’ı istiyor ancak siz muhalefet partileri olarak ona destek vermeyeceksiniz. 14 Mayıs’ta seçim yapılabilmesi için tek ihtimal kalıyor. Sayın Erdoğan’ın Meclis’e feshetmesi. O zaman da diyorsunuz ki aday olma şansı yok. Ne olacak, biz ne göreceğiz 14 Mayıs’ta?
O gene aday olacak.
Ama siz anayasaya aykırı olduğunu tarihe not düşmüş olacaksınız…
Gene aday olacak. YSK da diyecek ki ‘Efendim Erdoğan adaydır’. Ne diyor, kronometreleri sıfırladı. Sıfırlamanın ne olduğunu Erdoğan gayet iyi bilir. Sıfırlama konusunda bir numaralı uzmandır. ‘Oğlum paraları sıfırlandın mı?’. Ben demedim, o kendi dedi.
‘Yeni sistem ile ben ikinci kez aday oluyorum’ diyor…
Hayır efendim, hiçbir anayasa hukukçusu bunu kabul etmiyor. Kendi militanları dışında. Bu kadar açık.
Erdoğan üçüncü kez aday oldu. Bu adaylığı 6 Nisan’dan önce yapsaydı destek verecektiniz seçim kararına. Zamanında olsa yine aday olabiliyor. Şöyle görüyoruz, seçimin bu tarihte olması cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarını bile göze alabilecek kadar önemli. Bu da bizi yeniden ekonomiye mi getiriyor? Ekonomideki durum öyle bir boyutta ki cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin tartışmayı bile göğüslemeye karar verdiler.
Vatandaşın şunu görmesi lazım. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti bir kişiye teslim edilsin mi, edilmesin mi? Bir kişiye teslim edilsin diyorlarsa devam edecek. Hayır efendim devlet bir kişiye teslim edilemez. Devlet adaletle ve liyakatle yönetilir, kadroları vardır. Liyakat ile yönetilen bir devlet ancak ayakta kalabilir. Devletin kurumları vardır ve kurumların gelenekleri, kültürleri oluşur tarihsel birikim içinde. Bu deniyorsa, bu sisteme hayır diyecekler. Devlet bir kişiye teslim edilebilir mi? Bir kişiye teslim edilen devlet. Bu Türkiye Cumhuriyeti devleti için gerçek anlamda bir beka sorunudur. Hayatımızın her alanında sorun çıkmaya başladı. Sorunsuz hiçbir alan yok. Dış politika sorun var mı, var. İç politika sorun var mı var. Parlamentonun iradesi var mı, iradesi yok. Efendim saray her şeye hakim. Devletin kurumlarında çürüme var mı, çürüme var. Çürüme o boyutlara ulaştı ki rüşvet alandan büyükelçi atanması noktasına geldik.
"DEMOKRATİK YOLLARLA BEKA SORUNUNU ÇÖZMEK İSTİYORUZ"
Bütün vatandaşlarıma şunu söylemek isterim, elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün. Rüşvet adamdan büyükelçi olur mu, olmaz mı? Arkeologun Merkez Bankası’nda ne işi var? Arkeologları küçümsemek için demiyorum, çok güzel görevler yapıyorlar ama yerinde. Siz bir doktoru nerede görevlendirirsiniz, hastanede hastaya bakacak. Şimdi siz kalkıyorsunuz, devletin bütün kurumlarını çürüttünüz. Yargıya güven yüzde kaç? Yargıtay Başkanı söyledi, yargıya güven yüzde 30’lara düştü diye. Eğer yargının tepesinde olan bir kişi yargıya olan güvenin temelden sarsıldığını söylüyorsa bunun kabahati kime ait? Devleti bir kişiye teslim ederseniz ona aittir. Devlet bir kişiye teslim edilemez. Onun için bir beka sorunudur. Biz demokratik yollarla bu beka sorununu çözmek istiyoruz.
2 BİN 300'DEN FAZLA SOMUT HEDEF VAR
Yarın Millet İttifakı’nın seçim beyannamesini dinleyeceğiz. 2 bin 300 vaat sanırım. Bunu anlatır mısınız?
9 ana başlık altında, 75 alt başlıkta, 2 bin 300’den fazla somut hedef, politika ve projeleri açıklayacak arkadaşlarımız. Ama özetini tabii. Kitabımız var, kalın bir kitap. O kitap katılanların tümüne ayrıca verilecek. İçeriğini benim anlatma hakkım yok. Çünkü içerik 6 liderin bir araya gelip aylarca çalıştığı ve ortaya koyduğu somut öneriler. Ne diyorlardı bizim için? ‘Efendim bunlar sabahtan akşama kadar aralarında tartışıyorlar, bir şey üretemezler’. Söylüyorum, siz böyle 2 bin 300 başlığı acaba çıkıp da kamuoyu önünde anlatabildiniz mi? Anlatamazlar da. Biz 6 lider Türkiye’nin bütün sorunlarını gördük. Bu sorunlardan nasıl çıkması gerektiğini yazdık. Sorunlardan çıkmak yetmiyor, neleri yapmamız gerekir onu da anlattık. 6 liderin aylardır bir araya gelip ki genel başkan yardımcıları ve onların kadroları vardı, akademik dünyadan destek vardı. İş dünyasından destek vardı, biz hangi sorunu nasıl çözebiliriz, çözümlerimiz ne kadar samimi, içten ve doğru olacak. Dolayısıyla afaki çözümler üretmek ve söylemek yerine, ayakları yere basan çözümler. Türkiye’yi 6 ayda nefes aldırmak, daha sonra büyüme süreci içine Türkiye’yi sokmak. İşsizlik ile mücadele etmek. İşsizlik sorununu çözmek. Bütün bunlarla ilgili ayrıntılı bilgi yarın verilecek.
Ortak politikalar mutakabat metni. 6 liderin bir araya gelip oluşturduğu ortak mutakabat, onun metni.
Seçimi kazandınız, Millet İttifakı olarak. Ne yapacağınız belli mi?
Daha önce açıkladığımız bazı metinlerde, önce bir durum ve hasar tespit komisyonu kuracağız. Memleketin durumu nedir? Çünkü rakamlar kamuoyuna doğru yansıtılmıyor, biz de bilmiyoruz. Gelirimiz nedir doğru dürüst? Giderimiz nedir, tahahhütlerimiz nedir? Yol yaptın, köprü yaptın biz bunlara ne kadar para ödeyeceğiz? Yükümlülüklerimiz nedir bunları bilmiyoruz. Türkiye Varlık Fonu var, başlangıçta buraya karlı şirketler dahil edildi. Şimdi hepsi zarar etmeye başladı. Neden zarar ettiler. Burası bir dipsiz kuyu, şimdi burada ne oluyor? Hasar tespit komisyonu devlette, bürokraside yetişmiş, ahlaklı, bilgili, birikimli insanları görevlendireceğiz. Sayıları 20-25. İlk yapacağımız iş durum ve hasar tespit komisyonu. Diyeceğiz ki bunlara, gidin Türkiye’deki bütün bu olaylara bakın, temel noktalara ve bize süratli bir rapor getirin. Biz önceliği nereye vermeliyiz ve hangi kararları almalıyız. Çünkü biz doğru adım atmazsak, doğru adım atmak doğru bilgiye dayalı olarak ancak olur. O zaman biz doğru bilgilenmek zorundayız. Doğru bilgiler gelecek ve biz ona göre kararımızı alacağız.
STRATEJİ VE PLANLAMA TEŞKİLATI KURULACAK
İki, strateji ve planlama teşkilatı. Devlet Planlama Teşkilatını kapattılar. Niye kapattılar? Hangi gerekçe ile kapattılar. Devletin en yetkin, bilgili, deneyimli bürokratları oradaydı. Ulaştırmadan tutun, sağlığa kadar, vergiden tutun, tasarrufa kadar. Karayollarından tutun, demir, deniz yollarına kadar yatırımların bütün çeşitliliği orada tartışılır ve siyasetin önüne hangi alanlarda neyin yapılması gerektiği sunulurdu. Öncelikler sağlıklı belirlenirdi. Toplanan vergileri önce nereye harcayalım. Afaki projelere mi, toplumun ihtiyacı nerede, Türkiye nasıl kalkınacak, büyüyecek? Bunlarla ilgili bütün çalışmalar yapılırdı, bunları kapattılar. İlk yapacağımız çalışmalardan birisi de strateji ve planlama teşkilatını yeniden kurmak. Onu yeniden kuracağız ve böylece devletin bütün gelirleri, giderleri, harcamaları, öncelikleri, planlamalar, bölgede Türkiye’nin kalkınması, bölgesel kalkınmaların olması gibi pek çok çalışma burada yeniden yapılacak. Siyaset kurumunun önüne siyasetin verdiği hedefler doğrultusunda en doğru projeler gelecek. Biz o projeleri hayata geçireceğiz...
Biz iktidar olarak gelip ana muhalefet partisine hesap vereceğiz. Özgüvenimize bakın. Çünkü kul hakkı yemeyeceğiz ve yedirmeyeceğiz. Vatandaşın ödediği 5 kuruş vergi mi var? Fakir, fukara. Aylığı olmayan işsiz bile ekmek alırken vergi veriyor. Ben o verginin nereye harcandığını onun işsizliğini gidermek için ona anlatabilmeliyim. O zaman ben gerçek anlamda siyaset yapıyorum, o zaman ahlaklı siyaset yapıyorum. Kendime güveniyorum, kurun kardeşim diyorum. Kurdular, neyi? Kesin hesap komisyonu, başkan ana muhalefetten olsun. Ben iktidar olarak gelip ana muhalefete hesap vereceğim. Bu ne demektir, yolsuzlukların artık sonu göründü demektir. Bakan diyecek ki ‘Aman beyler, bürokrasi aman, bakın gideceğim ben. Ana muhalefet orada hesap vereceğim. Sakın yanlış bir şey yapmayın. Ben orada perişan olurum’.
Yüksek bürokrat atamaları efendim…
O bürokrat atamalarında da kesinlikle liyakat önemli. Bankacılıktan anlamayan Merkez Bankası Başkanı mı olur? Allah aşkına ya, olmaz. Yurt içi ve dışında finans çevrelerine güven veren birisinin Merkez Bankası Başkanı olması lazım. Merkez Bankası Başkanının temel görevi fiyat istikrarını sağlamaktır. Bugün Türkiye’de fiyat istikrarı var mı? Yok, niye yok? Merkez Bankası dediğimiz bir kurum görevini yapmıyor ki. Görevi nereden kaynaklanıyor onun da ifade edeyim. Merkez Bankası Kanunu’nun 4’üncü maddesi. Diyor ki ‘Merkez Bankası’nın temel görevi fiyat istikrarını sağlamaktır’. Nokta, cümle bu. Aynen. Artık ezberledim. Fiyat istikrarı var mı? Yarın sabah neye, ne kadar zam geleceğini kimse bilmiyor. Enflasyon almış başını gidiyor. Merkez Bankası nerede? Yok. Görevini yapmıyor. Ne için? Merkez Bankası’nın bu görevini yapması için başkanın fiyat istikrarına kilitlenmesi ve gerekli önlemleri alması gerekiyor. Ama saraydan talimat alırsanız görevi yapamazsınız. Saraydan talimat alıyor. O diyor ki ‘Faizi indir’. O da indiriyor. Faizi yükselt dese hemen ertesi sabah yükseltecek. Bir daha indir diyor, bir daha indiriyor. Bir daha şunu yap, bir daha şunu yapıyor. Bu Merkez Bankası’nın iradesi var mı? Hayır, iradesi yok. Biz kamuda, devlet yönetiminde liyakati savunacağız. Liyakat olacak. Liyakatin olmadığı yer olmaz.
ORTAK POLİTİKALAR MUTAKABAT METNİ AÇIKLANACAK
Yarın Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçişin yol haritasını da duymayı bekliyorduk. Orada bir sorun, gecikme mi var?
Gecikme yok. Yol haritamızla ilgili liderler arasındaki görüşme devam ediyor. Onu 13 Şubat’ta cumhurbaşkanı adayımızın açıklandığı tarihte açıklanmasını ve onun tarafından açıklanmasının daha doğru olduğu düşünüldü. Bu şekliyle bir karar aldık.
Yol haritasını şimdi açıklasak, 3 önemli şeyi açıklayacaktık. 1, orta politikalar mutakabat metni. Biz önce bu ortak politikalar mutakabat metninin kamuoyunda tartışılmasını ve kamuoyunun bunu bir şekli ile görmesini istedik. Öbürünü açıkladığımızda bu yok olacaktı, herkes öbür tarafa kitlenecekti. O nedenle onu ayın 13’üne erteledik. Önce şu mutakabat metni çıksın ortaya. Ekonomi, sağlık, yargı, bürokrasi, teknolojide ne yapacağız? Gelişmeler ne olacak, işsizliği nasıl önleyeceğiz, istihdamdaki hedeflerimiz nelerdir? Bunların tartışılmasını istedik… 200 sayfalık Türkiye’nin kurtuluş reçetesini yazdık. Hem demokrasi, hem ekonomi, hem sosyal politikalar hem de dış politika açısından. 9 ana başlık altında. Büyüme, kalkınma, teknolojide ilerleme. Bunu yazdık ya. Hala onların var mı? Ben adayım diyor, nesi var mesela. Bahçeli ile BBP ne oldu onlar? Bir araya geldiler mi? Oturdular mı, kamuoyuna bir şey açıkladılar mı? Ama bizimle uğraşıyorlar. Bizim hazırladığımız metni söyleyeyim, bir süre sonra kopyalayacaklar. Biz de bunları yapacağız diye.
"ADAYIMIZI AÇIKLAYACAĞIZ"
13 Şubat’ta ne öğreneceğiz?
13 Şubat’ta inşallah cumhurbaşkanı adayımızı açıklayacağız kamuoyuna. Öyle bir karar aldık. Saadet Partisi’nin ev sahipliğinde buluşacağız. Artık 13 Şubat’ta mı olur, yoksa 13 Şubat’ta karar alacağız, bu kararın açıklanması için belli bir tarih mi olur? Mesela ortak politikalar metnini 26’sında görüştük. Daha sonra 30’unda kamuoyu ile paylaşıyoruz. Orada da büyük olasılıkla 13’ünde karar alacağız ama cumhurbaşkanı adayını diyelim ki 13’ünde değil de 23’ünde kamuoyuna bir şekliyle ne yapacağını ortak mutakabat metni ile açacağız.
Gerekirse o gizlilik muhafaza edilir. Belli bir tarihte bu gerçekten güzel bir törenle kamuoyu ile paylaşılır. Tek aday, ortak aday. Hedef ortak aday.
2 aday ihtimali ortadan kalktı sanırım değil mi?
Görüşeceğiz. Biz zaten ortak aday talebimizi defalarca açıkladık kamuoyuna. Ortak adayla belirleyeceğimizi bunu. Daha önce pek çok yayınladığımız, kamuoyuna yaptığımız her toplantı sonrasında açıklamada, ortak adaydan zaten söz ediyoruz. İsmi konusunda bugüne kadar ki açıklama yapılmadı, adayımızın kim olacağı konusunda. Ama kamuoyunun merakını gidermek için cumhurbaşkanı adayının niteliklerini yine bir bildiride kamuoyuna açıkladık. Şimdi bunu mutakabat metinimizi kamuoyuyla paylaşacağız, neyi nasıl yapacağımızı, hangi alanda neleri düşündüğümüz açıklayacağız.
Şu soru da geliyor, niye cumhurbaşkanı adayını açıklamakta geciktiniz. Şunu bir sefer bütün vatandaşlarımın bilmesini isterim. Biz son derece dikkatli, kararlı, istikrarlı adım atıyoruz. Eğer mutakabat metni yayınlanmadan önce biz cumhurbaşkanı adayımızı belirleseydik, cumhurbaşkanı adayı da deseydi ki ‘Ben teknolojide, ekonomide şunu yapacağım’. Ondan sonra 6 lider diyecekti ki ‘Arkadaş daha biz karar almadık, sen oturuyorsun böyle konuşuyorsun, dolayısıyla biz böyle düşünecektik’. Biz neyi, nasıl yapacağımız konusunda önce bir karara varalım. Ülkeyi nasıl ayağa kaldıracağımız konusunda görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşalım. Hangi alanda, hangi kararları alacağımızı kamuoyuna bildirelim. Arkasından cumhurbaşkanı adayımızı bildirelim. Böylece ortak dil olmuş olur.
"HER PARTİ KENDİ LİDERİNİ CUMHURBAŞKANI ADAYI GÖRMEK İSTER"
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı siz misiniz?
Her parti doğal olarak kendi liderini cumhurbaşkanı adayı olarak görmek ister. Öyle bakmamız lazım. CHP’liler de kendi genel başkanlarını cumhurbaşkanı adayı olarak görmek isterler. Burada asıl olan 6 liderin bir araya gelip, oturup ortak karar vermeleri.
Kriterler açıklıyorsunuz, 6 lider. Bu kriterler en çok size uyuyor. Buna katılıyor musunuz? Siz bu kriterleri yerine getiriyor musunuz?
Kriterlere sahip misiniz diye belki. Olabilir. Devlette 27,5 yıl çalışan, üreten. Siyasete girdiği gün malvarlığını kamuoyu ile paylaşan, devletin ne olduğunu bilen, liyakatin ne olduğunu bilen, devletteyken de bunun kavgasını veren bir kişiyim tabii.
Liderlerden birisinin size ‘Kemal Bey sen 6 partiyi bir araya getirdin. Bu kadar zaman harcadın. Adalet Yürüyüşü yaptın. En son bu belediye başkanlığı seçimlerinde de İstanbul, Ankara, Mersin, Adana’yı kazandırdın. Parlamenter demokrasiye de geçmeyi vaat ediyorsun. Sen aday olmalısın’ derse size. Ne olacak o zaman? Göreve varım mı diyeceksiniz?
Samimi söylemek gerekirse, 6 lider bir arada Türkiye’nin sorunlarına kilitlenmiş vaziyetteyiz. Türkiye’de demokrasinin olmadığını biliyoruz. Sonuçta 1 kişiyi cumhurbaşkanı adayı olarak belirleyeceğiz. 1, belirleyeceğimiz adayın ortak çalışma geleneğini sürdürmesi lazım. Her şeyi ben yaptım, her şeyi ben bilirim anlayışına sahip olmaması, devleti iyi tanıması, devletin ne olduğunu iyi bilmesi lazım. Devlette liyakatin ne olduğunu, liyakatin ne kadar önemli olduğunu bilmesi lazım. Şu örneği verdim ben. Diyelim kazandık, geldik devleti yönetiyoruz. Merkez Bankası’nın başkanı olarak kimi atayacağız. Efendim benim amcamın oğlu çok iyi, çok da başarılı, üniversiteyi bitirdi, doktorası, mastarı da var. Biz bunu yapalım dersek olmaz. Veya efendim benim bir tanıdığım var. Zaten mükemmel bir adam. Çok iyi de biriç biliyor, çok iyi satranç onuyor, olayları filan yakından izliyor. Piyasa hareketlerini de çok iyi biliyor. Üniversiteyi değil 2 üniversiteyi bitirdi. Biz bunu getirelim. Merkez Bankası Başkanı yapalım. Bunlar olmaz.
“ONURLU GÖREVİ HERKES YAPMAK İSTER”
İçeride ve dışarıda finans çevrelerine güven veren, bu insan Türkiye’de fiyat istikrarını sağlayabilir, enflasyonu önleyebilir, bu insan hükümetin aldığı büyüme, yatırım kararlarının yerine gelmesi için bütün dengeleri sağlayabilir, bu insan Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ile eş güdüm içinde çalışabilir. Devlet dediğimiz kurum tek kurum değildir. Devlet dediğiniz kurumlar bütünüdür ve bu kurumlar bütününün uyum içinde çalışması lazım. Bunu sağlayacak 1 kişi. Bunu sağlayacak kişinin liderler bende görürler, böyle teklifte bulunurlarsa elbette yani. Şerefli görevdir, bunun da altını çizeyim. Onurlu görevdir. Bu onurlu görevi herkes yapmak ister. Bunu da açık yüreklilikle ifade edeyim. Bütün mesele seçilmek değil seçildikten sonra yapmak. Vaatlerini yerine getirmektir, bu güveni liderlere vermektir. Evet biz bu kişiyi seçeceğiz ama bu kişi seçildikten sonra egosunu kontrol edecek, yine danışacak, yine oturacak.
Şu eleştiri geliyor, vay efendim bunlar 6 kişi. Bunlar nasıl yönetecekler. Erdoğan tek kişi, bunlar karar bile alamazlar. Bu eleştiri de geliyor bize. Bunlar bizim tarihimizi de bilmiyorlar, bu eleştirileri yapanlar. Akıl akıldan üstündür diye bir kavram var. Benim bilmediğimi Temel Bey bilebilir. Temel Beyin bilmediğini Meral Hanım bilebilir. Biz bir araya gelip oturuyoruz, ne için oturuyoruz? Bu ülkenin çıkarları için. Ali menfaatleri için oturup konuşuyoruz. Cumhurbaşkanı adayını seçeceğiz, evet. Ama cumhurbaşkanı adayı bütün bu gelişmeleri soğukkanlılıkla izleyecek. Var olan itilafları süratle çözebilecek, Türkiye’nin saygınlığını koruyacak, Türkiye’nin itibarını sağlayacak.
“İŞİMİZİN ZOR OLDUĞUNU BİLİYORUM”
Bizim işimizin zor olduğunu biliyorum. Bizim işimiz öyle kolay bir iş değil. Ama bütün bunların tamamını akıl ve mantıkla kamuoyu desteğini alarak çözebilirsiniz. Bir atamayı, şu atamayı şu gerekçe ile yapıyorum diyeceksiniz.
Seçimi kazanabilir mi diye bir tartışma var. 6 partinin adayı olursanız, 6 parti elini taşın altına koyarsa, bu seçim Erdoğan’a ve AKP- MHP ittifakına karşı kazanılabilir mi?
Kazanılır. Bütün anketler bunu gösteriyor zaten. Bütün mesele bizim kararlılıkla bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz, insan haklarını getireceğiz, yoksulluğu tarihe gömeceğiz, bu ülkede hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir ortamı yaratacağız, sağlıklı ve tutarlı bir sosyal politikalar izleyeceğiz, hiçbir yoksulun yoksulluğunu asla afişe etmeyeceğiz gibi iddialarımız var zaten. Bu iddiaları söylüyorsunuz ve bakın, belediye başkanlarımız kazandığında kazanmadan önce onlara 7 maddelik ilke diye gösterdim ve verdim. İlkelerden birisi şu, seçildiğiniz günde asla vatandaşlar arasında ayrım yapamayacaksınız. Şu mahalle bana az oy verdi, hizmet etmeyeceğim demeyeceksiniz. Herkese eşit davranacaksınız, sadece yoksul mahallelere pozitif ayrımcılık yapın dedim. Çünkü oraya belediye hizmetleri yeterince gitmedi, oraya hizmet götürün. Hiçbir ayrımcılık yapmayacaksınız. 2, harcadığınız para sizin paranız değil. Belde halkının, vatandaşların parası. Harcadığınız her kuruşun hesabını millete vereceksiniz. Bu bizim 7 temel ilkelerimizin 2’si. Devletin de bu anlayışla yönetilmesi lazım. Ben bunu nerede söyledim, yerel yönetimlerde söyledim. Belediye başkanlarımızın başarısı bu 7 ilkeye kesinlikle uymalarından kaynaklanıyor. Hiçbir ayrım yapmıyorlar. Ayrıca göğsünüze CHP rozeti takmayacaksınız dedim. Artık siz partinin değil beldenin belediye başkanısınız, bütün beldeyi kucaklayacaksınız dedim. Devleti de böyle yönetmemiz lazım. Devleti yönetecek kişinin bütün vatandaşları kucaklaması lazım. A, B bölgesi, şurayı kucaklıyorum, şurayı dışlıyorum, şunun kimliği, şunun yaşam tarzı, inancı diye ayrım yapmayacaksınız. Yapamazsınız zaten. Ayrım yaptığınız andan itibaren devleti devlet adamı gibi yönetmezsiniz.
Belediye başkanı için söylediğiniz ilkeler, cumhurbaşkanı adayı için de geçerli...
Aynen geçerli. Çünkü onlar beldeyi 7 ilke ile yönetiyor. Aynı ilkeler de Türkiye Cumhuriyeti devletini de yönetecekler.
Aday olur ve seçilirseniz CHP üyeliği ne olacak?
Siz cumhurbaşkanı olduğunuzda herkesi kucaklamak zorundasınız. Ayrımcılık yapamaz, partizanlık yapamazsınız. Partizanlık yaptığınız anda siz 85 milyonun cumhurbaşkanı değilsiniz. Cumhurbaşkanı herkese eşit davranmak zorundadır.
Bu konuda masada mutakabat var mı?
Oturup konuşacağız zaten. Cumhurbaşkanı adayı nasıl olmalı? Elbette 6 lider bir aradayız. Oturup konuşacağız, neyi nasıl yapacağımızı. Oturup konuşacağız. Sonuçta hepimiz akil insanlarız. Hepimiz Türkiye’yi düşünüyoruz. Hiçbirimiz bireysel çıkar peşinde değiliz zaten. Cumhurbaşkanı adayı, seçildiği andan itibaren. Malvarlığı, kendisine, eşine, çocuklarına ait malvarlığını kamuoyu ile paylaşabilmeli. Benim malvarlığım budur demeli. Bu kadar açık, şeffaf olmalı. Halk gibi yaşayabilmeli.
Halkını kucaklaması ve partizanlık yapmaması lazım.
“PARTİ ÜYELİĞİNDEN AYRILMASI LAZIM”
Parti üyeliğinden ayrılması…
İlke olarak parti üyeliğinden ayrılması lazım.
CİHAN PAÇACI’NIN İSTİFASI
İYİ Partili Cihan Paçacı’nın “Biz de kendi adayımızı çıkarabiliriz” açıklaması oldu. Siz toplantıdayken Cihan Paçacı’nın istifası duyuruldu. Bu olay masada nasıl konuşuldu?
Masada hiç konuşulmadı.
Meral hanım getirmedi mi masaya?
Hayır. Masada konuşulmadı.
Siz ne zaman haberdar oldunuz?
Meral hanım, Cihan Bey ile ilgili sorun olduğunu ifade etti. Biz ‘Nedir?’ diye sorduğumuzda, ‘Ben Cihan Beyi tanıyorum. Geçmişte iyi bir bürokrattır. Saygınlığı olan bir insan’ dedim. Ayrıntı vermedi, öyle kaldı. Biz toplantı bittikten sonra öğrendik.
Cumhurbaşkanı adayı ve liderlerin pozisyonu ne olacak?
Onu konuşacağız. Cumhurbaşkanı adayı ve diğer liderlerin pozisyonunu konuşulacak. Diğer liderler adına konuşursam yanlış olur.
Sizin tutumunuz ne?
Elbette, cumhurbaşkanı adayımızı belirleyeceğiz ve herkes elini taşın altına koyacak. İşin doğasında olan bu zaten.
Sizin tercihiniz başkan yardımcıları olması mıdır?
Elbette.
6 başkan yardımcısı, 6 eşit başkan yardımcısı mı?
Onu konuşacağız. Kalkıp da hiç daha cumhurbaşkanı adayını belirlemeden ondan sonraki adımı konuşmak doğru değil. Biz her aşamayı önce konuşuyor, olgunlaştırıyor ve sonra kamuoyu ile paylaşıyoruz.
“SEÇİLEN MİLLETVEKİLLERİ KENDİ PARTİLERİNE GİTMİŞ OLACAK”
Bakanlar Kurulu'nun oluşumunda partilerin aldığı oran mı geçerli olacak?
Bu seçimlerde partilerin aldığı oy oranları belirleyici olmayacak. Nedeni şu, eski seçim yasasına göre artık oylar, fazla oy alan partiye yazılıyordu. O parti milletvekilini fazla çıkarıyordu. Şimdiki modelde ise artık oylar artık sayılmıyor. Biz parlamentoda anayasayı değiştirecek çoğunluğu sağlamamız için partiler arasında bir seçim işbirliğine gitmemiz lazım. Bazen CHP, bazen diğer partilerin, örneğin İYİ Parti’nin logosu altında seçime gidilecek. Dolayısıyla partilerin aldığı oy değil, partilerin çıkardığı milletvekilleri önemli olacak burada. Bu gerçeğin de bilinmesi lazım. Biz çok oy alacağız diye değil en çok milletvekilini hangi seçenekte çıkarabiliriz İttifak olarak. Diyelim ki A, B, C. Birinci milletvekili A partisi, B partisi, C partisi. Bölüşüldü ve o çerçevede seçime gireceğiz. X partinin logosu ile gireceğiz diyelim. O zaman diğer partiler o ilde hiç oy almayacak. Ama aslında daha fazla milletvekili çıkarmış olacağız. Sonra seçilen milletvekilleri kendi partilerine gitmiş olacak."