Kılıçdaroğlu, ardından tarım çalıştayının düzenlediği Otel Basri’ye geçti. Basına kapalı çalıştaya çiftçi ve üreticilerin yanı sıra ziraat odası ve ticaret borsası başkanları, tarım, süt ve hayvan kooperatiflerinin yöneticileri, muhtarlar, partililer katıldı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Tarım Çalıştayı’nın ardından basın toplantısı düzenledi. “CHP’nin gündeminde tarım ve tarımın sorunları var” diyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Balıkesir tarım açısından Türkiye’nin en önemli kenterinden birisi. Hatta Balıkesirliler ‘Balıkesir tarımın başkenti olarak’ tanımlarlar ve bununla da gurur duyarlar. Gerçekten de Balıkesirli kardeşlerimizin yüzde 30’u kırsalda yaşıyor. Çalışıyor, üretiyor, alınteri döküyor. Beyaz et üretiminin yüzde 20’sini, yumurta üretiminin yüzde 10’unu, yem üretiminin yüzde 14’ünü Balıkesir gerçekleştiriyor. Süt üretiminde Türkiye ikincisi, kırmızı ette de Türkiye üçüncüsü. Bu nedenle Balıkesir Türkiye’nin tarımın başkenti söylemini hak eden kentlerimizden birisi. Üreticilerle bir araya geldik ve onların sorunlarını dinledik. Onlar üretiyorlar ama ürettiklerini hak ettiği fiyattan satamıyorlar, dertliler. Üreticilerin borç batağı içinde olduğunu hemen hemen her üretici söyledi. ‘Borç batağı içindeyiz’ diyorlar, ‘Kapıdaki traktör, ahırdaki inek bize ait değil, bankaya ait. Biz çalışıyoruz, başkaları kazanıyor, dolayısıyla zarar ediyoruz’ diyorlar. ‘Dünyanın en pahallı mazotunu alıyoruz, ilaç, gübre pahalı, elektrik, her şey çok pahalı, ama sattığımız ürünün karşılığını alamıyoruz’ dediler. Dolayısıyla üreticileri dinlemek gerekiyor.”
‘ERDOĞAN’IN TEK GÜNDEMİ BENİM’
Üreticilerin sorunun nasıl çözüleceğini de kendileriyle konuştuklarını belirten Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sert eleştiriler yöneltti. CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Samsun’dan gelen bir arkadaşımız vardı. O yine kendi bölgesindeki sorunları dile getirdi. Fındık üreticisinin sorunları var. Bütün Türkiye konuşuyor. Ama sadece konuşmayan hükümetin kendisi. Bu kadar dert varken bu dertlerin üstü örtülmek isteniyor. Vatandaşın gündemi ayrı, Erdoğan’ın gündemi ayrı. Fındık üreticisinin gündemi ayrı, Erdoğan’ın gündemi ayrı. Beyaz et üreticisinin, buğday üreticisinin gündemi ayrı, Erdoğan’ın gündemi ayrı. Onlar ‘Geçinemiyoruz, borç batağındayız. Aman sorunumuzu çözün’ diyorlar” diye konuştu.
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tek gündemi var o da benim” diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Onun gündeminde sadece ve sadece benim olmam beni mutlu ediyor. Benimle ilgileniyor, benimle uğraşıyor, benimle konuşmak istiyor, bana çatıyor. Amaç, ‘Acaba toplumun yoğun gündeminden toplumu nasıl koparırım'’ Değineceğim nokta asıl burası. Türkiye’nin gerçek sorunlarını konuşamıyoruz ve tartışamıyoruz. Dün yine konuşurken klasik Kılıçdaroğlu hastalığı yeniden nüksetmiş, öyle anlaşılıyor. ‘Ey Kılıçdaroğlu’ diye başlamış. Sorduğu ilk soru ‘Sen kimsin'’ Diyorum ya Türkiye’de 4 yılda terörü bitireceğim. Bir daha söylüyorum, 80 milyon yurttaşıma sesleniyorum: ‘4 yılda, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında terörü kesinlikle bitireceğim. Bitirmediğim takdirde siyaseti tümüyle bırakacağım.’ Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum. Erdoğan dönüp diyor ki: ‘Ey Kılıçdaroğlu kimsin sen'’ Söyleyeyim Sayın Erdoğan; Ben senin televizyona çıkmaktan korktuğun kişiyim. Gel yüreğin yetiyorsa ben terörü nerede ve nasıl bitireceğimi, sana anlatacağım ve sen de dinleyeceksin, vatandaş da dinleyecek. Bu ülkeye huzuru ve barışı nasıl getireceğimi sana anlatacağım. Bana, istediğin soruyu sorabilirsin. Ben de sana soru soracağım. Hatta geçen sefer söylemiştim soruları daha ben sana şimdiden söyleyeyim. Sen otur evinde kurmaylarınla çalış, cevapları da hazırla öyle çık. Korkuyor benden. Ben düzgün biriyim, sorulması gereken soruyu sorarım. Cesaretin varsa gelirsin. Bir şey daha söyleyeyim burada; TRT var, devletin televizyonu hem senin verginden hem benim vergimden besleniyor. Bağımsız bir alan olarak kabul edelim, oraya çıkalım. ‘Kavgaya varım’ demiş Erdoğan; bu sözü duyunca ‘Televizyona çıkmayı kabul etti’ diye anladım ben. Çünkü bizim kavgamız demokrasi kavgası. Bizim kavgamız kalkıp da birbirimize yumruk atma kavgası değil. Elimize silah alıp sokağa çıkacak halimiz yok. Ama demokrasi kavgasını yapacağım, ‘varım demiş.’ Ben de varım Sayın Erdoğan. Her zaman seni TRT’de bekliyorum. TRT’yi uygun görmezsen arzu ettiğin televizyon kanalında bekliyorum.”
‘SABAH FETÖ, AKŞAM FETÖ, ÖĞLEN FETÖ’
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sorular sormuştum, bir soru daha sorayım, önceden hazırlık yapsın diye. Bu milletin başına PKK’yı IŞİD’i, FETÖ’yü kim musallat ett? Rahmetli Ecevit’ten iktidarı devraldığınızda PKK, IŞİD, FETÖ yoktu. Bunları sen besledin, sen büyüttün. Oslo’da onlarla beraberdin, Habur’da Türkiye Cumhuriyeti’nin hakimlerini, savcılarını bunların ayağına görderdin. Dolmabahçe’de, İmralı’da oturdun. Döndün FETÖ’ye ‘ne istediniz de vermedik’ dedin. Onlara her istediklerini verdiler. İyi de bu ülkenin çiftçisine, emeklisine, taşeron işçisine, işsizine niye vermedi? Şimdi kalkmışsın sabah FETÖ, akşam FETÖ, öğle FETÖ. İyi de bu milletin başına sen bela ettin bunları kardeşim. Niye benimle uğraşıyorsu? Sabah öğle, akşam Kılıçdaroğlu. İyi, gayet güzel, memnunum bundan ama beni konuşuyorsan önüme çıkmaya niye cesaret edemiyorsu? Çıkıp soru sormaya niye cesaret edemiyorsu? Benim sorularımdan korkuyorsun değil m? Korkacaksın da. Zaten Kılıçdaroğlu hastalığının nüksetmesinin nedeni de bu. Sesimi duyunca, fotoğrafımı görünce kan beynine sıçrıyor. Hele hele cevap vermeyince çıldırıyor. Çıldırabilirsin, kan beynine sıçrayabilir. Ama ben bu ülkede mazlumların, taşeron işçilerinin, emeklilerin, memurların,sanayicilerin, herkesin avukatı olacağım. Sen ise belli çevrelerin avukatı olacaksın. Sana çok açık ve net bir soru daha soruyorum Sayın Erdoğan; ‘Terör örgütlerine yardım ve yataklık yaptın mı yapmadın mı'’ Yaptığını gayet iyi biliyorum. Ver beni mahkemeye, de ki; ‘Kılıçdaroğlu, beni terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmakla suçluyor. Niye vermiyorsun mahkemey? Senin mahkemelerinde yargılanacağız üstelik. Senin hakimlerinin önünde yargılanacağız. Belgeleri tek tek o hakimin önüne koyacağım. Hakim dahi kıpırdayamayacak. Cesaretin varsa gel kardeşim. Öyle uluorta bağırmanın hiçbir anlamı yok. Milletin gündemini konuşalım. Gel fındığı, hububatı, beyaz eti, kırmızı eti konuşalım. Gel Anadolu’nun mercimeğini konuşalım. Mercimek anavatanı Anadolu olan bir ürün. Şimdi mercimek ithal ediyoruz. Bundan bahseden var m? Yok.”
Kılıçdaroğlu daha sonra Altıeylül ilçesinin kırsal mahallesi Pamukçu’yu da ziyaret etti. Tarım ürünleriyle tanınan ve Balıkesir’in büyükşehir olmasıyla birlikte beldeyken mahalleye dönüşen Pamukçu’daki Atatürk Parkı’nda üreticiyle buluşan Kılıçdaroğlu büyük ilgi gördü. Vatandaşlar Kılıçdaroğlu fotoğraf çektirmek için yarıştı.
“BU ÜLKENİN SORUNLARINI ÇÖZEMEZSEM SİYASETİ BIRAKIRIM”
Balıkesir’de gün boyunca üreticilerin sorunlarını dinlediğini belirten Kılıçdaroğlu, “Sizin dertlerinizi biliyoruz. Bizim görevimiz de sizin dertlerinizi dile getirmektir. Bu ‘CHP herşeye itiraz ediyor’ deniyor. Halkın derdi varsa birinin dile getirmesi gerekiyor, bu da benim görevim. Bunu yapmazsam vatandaşa karşı görevimi de yapmış olmam” dedi.
“HUZURA İHTİYAÇ VAR”
Türkiye’nin birçok sorunu olduğunu belirten CHP lideri Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Herşeyden önce bu ülkenin huzura ihtiyacı var. Kavgadan bıktık. Kavga değil huzur içinde yaşamak istiyoruz. Toplum gerginliklerden uzak olsun istiyoruz. Hollanda, küçük bir devlet. Bu devletin tarım ihracatı Türkiye’den 5 kat fazla. Peki neyimiz eksi? Toprağımız, nüfusumuz, güneşimiz, denizimiz, suyumuz daha fazla. Neyimiz eksi? Üretici neden alınterinin karşılığını alamıyor. Hollanda dünyanın ihracatını yapıyor, bütün çiftçiler hayatından memnun, herkesin geliri çok yüksek, 50-60 bin dolar geliri var. Bizim çiftçiye bak Allah aşkına; ektiği ürün tarlada kalıyor. Fındıkçılar, hububatçılar, mercimekçiler ağlıyor. Buna bir çözüm bulmamız lazım. Çözümün anahtarı sizlersiniz. Sonuçta iktidara kimi getirirseniz o sizin için çalışmayı taahhüt edecek. Bu ülkenin dertleri çözülsün beklerdim, ancak çözemiyorlar. Bu ülkenin bütün sorunlarını çözmeye talibim, eğer çözmezsem de zaten siyaseti bırakırım. Ben siyasete cebimi doldurmak için de girmedim. Bu ülkenin vatandaşı huzur içindeyse, cebi para görüyorsa, alınterinin karşılığını alıyorsa benim derdim yok. O açıdan hepimize görev düşüyor. Bu kadar derdi olan bir ülkede neredeyse birbirimizi gırtlaklayacağız. Bunun dışına çıkmamız, ‘Artık yeter’ dememiz gerekiyor.”
Çiftçinin daha buğdayı tarladan almadan hükümetin sıfır gümrükle buğday ithalatı yaptığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Böyle olur mu arkadaşla? Bir devlet kendi çiftçisine karşı rekabet eder m? Sen ektin, ben de dışarıdan getirdim. Eee, ne olacak” dedi.
Bu ülkenin sağduyusuna, gücüne, emeğine, alınterine, demokrasiye bağlılığına güvendiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Bu ülkeyi yeniden inşa edecek olanlar biziz” diye konuştu. Kılıçdaroğlu daha sonra Pamukçu’dan ayrılıp, Susurluk’un Göbel kırsal mahallesine hareket etti. DHA