Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Adalet Yürüyüşü’nün 22’inci gününde Prof. Dr. Emre Kongar ve ABC-Tele1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın sorularını yanıtladı.
Adalet Yürüyüşü’nün toplumun geniş kesimleri tarafından sahiplenildiğini söyleyen CHP lideri toplumun adalete susamış durumda kaydetti. “Yenikapı Ruhu’nun beş gün sürdüğünü” belirten Kılıçdaroğlu, “peşinden gelen süreçte AKP’nin verdiği sözleri tutmadığını” belirtti. Kılıçdaroğlu, “15 Temmuz’dan sonra bir uzlaşma alanı çıktı. Ben Saray’a gittim, Başbakan Genel Merkezimize geldi, güçlü bir parlamenter sistem olacaktı. Yenikapı’ya gittim 12 maddelik bir demokrasi bildirisi okudum, Erdoğan beni konuşmamdan dolayı kutladı. Fakat sonra ne oldu, beş gün sürdü bu. 20 Temmuz’da OHAL kararını geçirdiler, bini aşkın akademisyen üniversiteden kovuldu, hapisteki gazetecilerin sayısı arttı, iki öğretmen işini istediği için hapse atıldı” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle:
Bu yürüyüşten sonra çok şey değiştirmeye kararlıyız. Adaletler özgürlükler hakkında çok ciddi sınırlamalar var. Toplumun üzerine giydirilmiş bir korku gömleği var. Gazeteci, üniversite hocası, vatandaş kimse konuşamıyor. Toplumun ortak sese ihtiyacı vardı. Toplumu seslendirecek bir şeye ihtiyaç vardı bu en çok CHP'ye yakışırdı biz üstlendik.
“BU ADALETE SUSAMIŞ HERKESİN YÜRÜYÜŞÜ”
Bu yürüyüş CHP yürüyüşü değil bu adalete susamış herkesin yürüyüşü. Her siyasi partinin katılımına açığız, her kesimden insan katıldı. Toplumun adalet isteyen her kesimi bu yürüyüşte buldu kendisini. Biz bu çıtayı toplumsal destek bulduğumuz sürece yükselterek devam edeceğiz. Ne zaman güçlü demokratik parlamenter sistem gelir, adalet gelir, üniversiteler özgürleşir o zaman.
“ORTAK PAYDAYI GÜÇLENDİREREK YOLUMUZA DEVAM ETMEK İSTİYORUZ”
Mutlaka adaletten demokrasiden özgürlükten yana olan geniş kesim var. Sağ sol ortada yer alan farlı kesimler. Ortak paydayı güçlendirerek yolumuza devam etmekte kararlıyız. Toplumun her kesiminden destek alıyoruz. Biz azimle yola devam edeceğiz. Bu yürüyüşü anlamlı kılan temel öge 20 Temmuz sivil darbesidir. 15 Temmuz'dan sonra Türkiye'de demokrasi konusunda uzlaşma alanı çıktı. Herkes darbeye karşıydı. Ben saraya gittim, başbakan genel merkezi ziyaret etti. Demokrasi konusunda ortak payda oluştu. Yenikapı mitingine katıldım, 12 maddeyle darbelere karşı olduğumuzu bildiren bir metin verdim, Erdoğan beni kutladı ama fazla sürmedi; 5 gün. 20 Temmuz'da OHAL kararı parlamentodan geçti. Üniversite hocası kendini kapının önünde buldu. Gazeteciler hapiste, televizyonlar gazeteler kapatıldı, açlık grevi yapan iki öğretmen hapse konuldu. Gazetecilerin sayısı bini aştı. Haksızlığa uğrayan kişinin yargıma erişimi engellendi. Bu kadar ağır insan hakkı ihlalleri var.
“İSTANBUL’A ULAŞIRSAK BAŞARI OLACAK”
Bu yürüyüşümüzün toplumsal destek sağlamasına yol açtı . Çevre dostu, taşeron işçisi, üniversite öğrencisi, gazeteciler, siyasiler herkes yürüyüşte yer aldı. Demek ki bu ülkenin insanları adalete susamış. İranlı filozof Sadi'in güzel bir sözü var: “dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez”. Bir kişinin adalet ihtiyacını dünyadaki tüm nehirler karşılamıyorsa bu ülkenin 80 milyonu adalete susamışken biz bu nehirleri nereden bulacağı? Biz bu yürüyüşte toplumsal destek sağlar, yapılan protestoları da alkışlarsak kimsenin burnu kanamadan İstanbul'a ulaşırsak büyük başarı olacak. Provokasyon oldu, gelirken oldu. Erdoğan dedi hatta neden yapmıyorsunuz diye açıkça hedef gösterdi. Ama biz alkışladık. Hak hukuk adalet dedik. Herkes bunu diyor.
HER ŞEYİ GÖZE ALDIK
Biz her şeyi göze aldık yasak getirseler de engelleme getirseler de İstanbul'a gidecektik. Ülkenin adalete ihtiyacı var. Topluma giydirilen korku elbisesini çıkarmamız lazımdı. Toplum şu an artık yürüyebileceği noktaya geldi. Artık hak arayabilirim diyor.
“BİZE SALDIRI OLURSA KARŞILIĞI OLMAYACAK”
Birileri olay çıkarabilir, saldırabilir. Bize yapılanlar karşısında asla saldırı karşılığı olmayacak. Bizler çok kararlıyız bu konuda. Yürüyüşte bize yönelik provokasyon vardı ama karşılık vermemeliydik. Barışçıl yürüyüş yapmalıydık. İstanbul genel merkezimizden 12 maddelik metin hazırlandı. Yürüyüşçülere dağıtıldı. On binlerce kişi bu metnin her satırına sadık kaldı. Taş atıldı gübre döküldü hakaretler yapıldı doğrudan saldırmak istediler; biz alkışladık slogan attık hak hukuk adalet dedik. Aslında on bin kişiyi kontrol edemezsiniz ama bu gösteriyor ki on bin kişi adalete susamış ve sorun çıkarmadan İstanbul'a varmak istiyor.
“HAYIR’I BÜYÜTMELİYİZ”
16 Nisan referandum sonucunu gayrimeşru buluyoruz. YSK'nın içindeki çetenin yaptığı bir şey, bir onurlu insanı dışta tutuyorum. Yargıç denmez onlara usulen diyoruz
Yeni bir anayasa, toplumsal uzlaşı için çalışıyoruz sadece biz değil pek çok çevre çalışıyor. Biz güçlü demokratik parlamenter sistemin yeniden inşası için uğraşıyoruz. Bir toplum uzlaşma belgesi olan yeni anayasayla Türkiye'nin barışçı demokrasisini göstermek lazım. Yapabiliriz bunu eğer yan yana gelmeyenler demokrasi konusunda uzlaşmışsa bu büyük bir adımdır. Biz bunu büyütmeliyiz yüzde elliyi aşan ‘hayır'ı büyütmeliyiz.. Öyle büyütmeliyiz ki hangi hile olursa olsun sonucu değiştiremesinler.
“DÜNYAYA ÇAĞRIDIR”
Bu adalet yürüyüşü de topluma dünyaya yönelik çağrı. Bu yürüyüşü neden yaptık, beklentilerimiz nedir Maltepe'de anlatacağız. Türkiye dünyadan soyutlanıyor. Katar dışında dostu yok. Ortadoğu'dan soyutlandı, Avrupa'dan soyutlanıyor. Artık Türkiye'nin gücü kalmadı.
AP’NİN KARARI: BU KARAR AKP’YE YARAR
16 Nisan referandumu 20 temmuz darbesini oluşturdu. Kendi hukuklarını yarattılar, gayrimeşru değişiklikler yapıp uyum yasaları çıkaracağız dediler. AB'ye üye olmak istiyorsanız belirli standartlara uyacaksınız. Bunlara diğer üyeler uyuyor. Ama Türkiye, beni üye yapın ama ben standartlara uymayacağım diyor. Olmaz böyle, üye yapmaz tabi. Avrupa, Türkiye ile olan ilişkilerini AKP penceresinden görmemeli. Bu ülkede demokrasiyi savunan geniş bir kitle var. İlişkileri askıya almak yerine baskıcı unsur olmalı. Gelin niye böyle oluyor, sorun, oturun konuşalım AB standartlarını kabul et diye konuşun. İlişkileri askıya almak AKP'nin işine gelir. Ne güzel onlar bizi kabul etmiyor biz de istemiyoruz diyerek zaten tek adam rejimi ben istediğimi yaparım. Bilinçli olarak noktaya getirmek istiyorlar. AKP bu anayasanın dünyada AB' de kabul görmeyeceğini tek adam rejiminin dikta olduğunu biliyordu ama dayattı. YSK'daki çete tarafından kabul edildi. Anayasa demokrasi askıya alındı. Yargı iktidarın sopası olarak kullanılıyor. 12 martta sıkı yönetim mahkemeleri vardı dosyada deliller vardı sonra Ergenekon balyoz davaları geldi sahte deliller üretildi.
SÖZCÜ’YE OPERASYON: YUKARIDAKİ BUNLAR TUTUKLU KALACAK DİYOR
Şimdi 20 Temmuz darbesinden sonra dosyada delil var mı yok mu bakılmıyor. Dosyanın içi boş, saraya bakılıyor kaç yıl hapis vereyim 25 yıl ver diyor. Artık sahte delile bile ihtiyaç yok bu yargıya erişim dahi engelleniyor. Örnek vereyim; Sözcü gazetesi iki muhabiri, hapiste mahkeme karar verdi: deliller toplanmadığı için tutukluluklarına devam. Ya delil yoksa niye tutukluyorsun ama yukarıdaki izin vermiyor bunlar tutuklu olacak diyor.
“HERKESİ MALTEPE’YE BEKLİYORUZ”
Maltepe'deki büyük buluşmaya herkesi bekliyoruz bütün siyasi partilere davet mektubu gönderdik. Yaklaşık on bine yakın sivil toplum örgütüne davet gönderildi. Hep birlikte adaleti savunacağız.”
“BU İDDİALAR SAÇMA ,HENDEKLER KAZILIRKEN…”
Kılıçdaroğlu, Adalet Yürüyüşü’ne yönelik eleştirilere de yanıt verdi.
“PKK iddiaları çok saçma iddialar” diyen CHP lideri “Hendekler kazılırken valileri ben tayin etmedim, Dolmabahçe'de onlarla ben yan yana oturmadım, bombalar yerleştirilirken komutanlara bunlara dokunmayın ben demedim. Adalet herkes için geçerlidir ama kimse parti adı altında yürüyüşe gelemez. Ne derlerse desinler Türkiye'nin en temel sorunu Kürt sorunudur biz çözeriz. Bu sorun rejim adalet ve demokrasi sorunudur.”
“GÜLEN İLE BENİM…”
Kemal Kılıçdaroğlu “Fethullah Güllen ile benim söylemlerimi yan yana getirip araştırma yapıyorlarmış” dedi ve şöyle devam etti: “Çok memnun oldum. Bizim ortak tarafımız var mı yok mu çıkaramıyorlar. Çünkü yok olamaz. Devlete yerleştirildiler. Daha önce yapılan 2010 referandumu ile yargıyı teslim ettiler, HSYK teslim edildi. Sonra Balyoz Ergenekon oldu. Şimdi de yargı AKP'ye teslim edildi.
“GÜLEN DÜŞTÜ, ERDOĞAN KALDI”
16 Nisan’ın 15 Temmuz’un temelinde yatan olay 2010 referandumu . Hiçbir tereddüt yok bu konuda . Bunlar diyordu ya aynı menzile yürüyoruz diye. Bir ipte iki cambaz oynamaz bu iki cambaz Erdoğan ve Gülen. Gülen düştü, Erdoğan kaldı.”
“ADALETSİZ DEVAM ETTİĞİ SÜRECE…”
“Bu yürüyüş Enis Berberoğlu için değil hapisteki milletvekilleri, işten atılan üniversiteden atılan hocalar, hapisteki gazeteciler, açlık grevi yaptı diye hapiste yatan iki öğretmen için. Hak arayıp adalete ulaşamayanlar için, adaletsizliği toplumun her kesimine duyurmak” diyen CHP lideri sözlerini şöyle sürdürdü
Sona ermez adaletsizlik devam ettiği sürece yolumuza devam edeceğiz. Bazen fabrika bazen Parlamenter bazen sokak bazen parlamento dışı biz mücadele edeceğiz adaleti getireceğiz ülkeye. Hiçbir istişare yapmadık gittiğimde eşim ve oğlum da geldi. Kızlarım da geldi aile boyu yürüdük. Kendi aramızda konuştuk ama bu olayı beraber yürüyelim diye bir şey yapmadık gönüllü geldiler beraber yürüdük toplumu herkes gözlüyor onlar da görüyor adaletsizliği. Umudu büyüteceğiz!”