CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun konuşması şöyle:
“ÇÖZÜMLERİMİZİ ANLATTIĞINIZ SÜRECE HALK BİZİ İKTİDARA GETİRECEK: İl başkanlarımız, ilçe başkanlarımız, kadın kollarımız, gençlik kollarımız; bütün söylemlerimizi, bütün çözümlerimizi alana taşımak zorundadır. Çünkü biz sadece sorunları dile getiren bir parti değiliz. Bunun ötesinde, her soruna akılcı çözümler üreten bir partiyiz. Bizim akılcı çözümlerimizi anlattığınız sürece, dillendirdiğiniz sürece ve bunu sürekli yaptığınız sürece halk bizi iktidara getirecek. Halk biliyor ki artık zaman CHP zamanıdır. Ama bazı anketlerde kararsızlar olduğu da söyleniyor. Kararlılığımızı onlara anlatacaksınız. Çözümlerimizi onlara anlatacaksınız. Karşıdaki kişi şunu hemen fark etmeli: ‘Evet bunlar kararlı, bunlar sorunları çözme konusunda hazırlıklı, ülkeyi biz artık teslim edebiliriz, çünkü var olan sorunların tek çözüm adresi halkın partisi, Cumhuriyet Halk Partisi’ diyeceklerdir.
HER KAFADAN BİR SES ÇIKIĞINI GÖRÜYORLAR: Niçin diyecekler? Memleketin iyi yönetilmediğini, her kafadan bir ses çıktığını, bir bakanın söylediğini bir başka bakanın yalanladığını görüyorlar. Birisi asgari ücret hakkında A diye söylerken, öbürü 28 harfi atlayıp Z diyebiliyor. Fiyatlara egemen olmadıklarını biliyorlar. Devletin büyük ölçüde soyulacak mekanizma olarak algılandığını da biliyorlar. İktidar sahiplerinin ülkeyi yönetemediğini artık herkes biliyor. Ülkenin gerçek çıkarlarını savunan, ayrım yapmayan, iktidar olduğunda bütün Türkiye’yi kucaklayan, kavgalı bir dil yerine barışçıl dil kullanan bir iktidara ihtiyaç var. O iktidarın adı Millet İttifakı ve Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Devletin kadrolarına kimlerin hangi kadrolara yerleştiğini görüyorlar. Sözlü sınavlarda hak edenlerin nasıl elendiklerini görüyorlar, kendi hayatlarında yaşıyorlar. Haksızlıkların hangi boyutlara ulaştığını görüyorlar. Hak etmediği halde belli yandaşların belli görevlere nasıl getirildiklerini görüyorlar. Havuz medyası tam aksini söylese dahi vatandaşımız neyin ne olduğunu biliyor. Vatandaşımız neyin ne olduğunu biliyor. Bilmenin ötesinde yaşıyor da.
BİLİNÇLİ OLARAK ELEKTRİK FATURASINI ÖDEMİYORUM: 21. yüzyılın Türkiye’sinde ve uzun süredir bir kişinin hegemonyasında yürütülen Türkiye’de, 3 milyon 449 bin 344 hanenin elektriği kesildi. Yaşıyor bunu vatandaş. Elektriğe gelen zamları görüyor. Bir insan gönüllü, ‘ben elektrik faturasını ödemiyorum’ demez, diyemez. Parası olan gider borcunu öder. Elektrik faturasını dahi ödeyemeyecek duruma bu ülkeyi getiriyorlarsa, vatandaş bunu yaşayarak görüyor. Ve ben 3 milyon 499 bin 344 hanede elektrikler kesildi, iş yerlerinde elektrikler kesildi; onların sözcüsü olarak onların yaşadığı sıkıntıyı yaşamak için bilinçli olarak elektrik faturamı ödemedim ve ödemiyorum. 3 milyon 500 bin hanenin sözcüsü kim olacak? Onların derdini kim dile getirecek? Bu haksızlığı, insafsızlığı yapan iktidarı, geniş kitlelere, 84 milyona nasıl anlatacağız? Tarihi bir sorumluluğumuz var. Türkiye’yi buradan çekip çıkarmak zorundayız. Onurlu, güçlü, üreten, her alanda ses getiren yeni bir Türkiye’yi inşa etmek zorundayız.
SANIYORLAR Kİ BUNLARI KİMSE TAKİP ETMEZ: Elektrik ödenmiyor ama 1 milyon 93 bin 581 hanenin de doğal gazı kesildi. Kışın ortasında. İktidar sahipleri bunun ne kadar farkında? Sanıyorlar ki her birisi tek tek kesildi, kimse bunları takip etmez. Biz halkın partisiyiz, sözcüsüyüz. Halkın dertlerini dile getirmek zorundayız. Adımız CHP. Dolayısıyla her mağdurun yanında olmak, bizim görevimiz, namus borcumuz. Bunu yapacağız. Talimat veriyorlar, işsizlik azaldı diye. Siz onu benim külahıma anlatın. Ne azalması? Biz de gidiyoruz bir yerlere, cebimiz kağıtlarla doluyor. Açım, feryat ediyor. Üniversiteyi bitirdim, İngiltere’de doktora yaptım, işsizim; diyor. Onlara göre Türkiye’de iş var ama birileri iş beğenmiyorlar. İş beğenmedikleri için çalışmıyorlar. Halka böyle söylüyorlar. Aldatmak istiyorlar halkı, kandırmak istiyorlar halkı. Ama gerçekler öyle değil. Sadece Adıyaman’da 78 temizlik işçisi için geçici, 17 bin 86 kişi başvurmuş. Okulu, hastaneyi, devlet dairesini temizlemek, tuvaletleri temizlemek için. Daha dramatiği Şanlıurfa’da. 60 temizlik işçisi için 53 bin 224 kişi başvuruyor. Hani beğenmiyorlardı? Temizlik işi yapacak.
ŞİMDİ TÜRKİYE’NİN İTİBARINI SATIYORLAR: Bunlar yönetemiyorlar. Yönetme güçleri yok, yönetme kapasiteleri yok, yönetme bilgileri de yok. Hazır parayla idare ettiler. Malları mülkleri, fabrikaları, bankaları, sigorta şirketlerini, hazine arazilerini sattılar; aldıkları paralarla idare ettiler. Deniz bitti, şimdi ne yapacaklarını bilmiyorlar. Satılacak bir şey kalmadı. Ama şimdi Türkiye’nin itibarını satıyorlar. Para için, pul için.
GERÇEKLERİ GENİŞ KİTLELERİN ÖĞRENMESİNİ İSTEMİYORLAR: Gazetecinin görevi gerçekleri yazmaktır. Gerçekleri yazmak kolay bir olay değildir. Gerçekleri yazmak, hele bugünkü koşullarda riski üstlenmek demektir. Ergun Poyraz, saldırıya uğradı, yoğun bakımda; eşiyle konuştum. Bugüne kadar saldırıya uğrayan gazeteciler dolayısıyla hapse giren oldu mu? Olmadı. Ama bir tweet dolayısıyla öğrenciler, insanlar hapse atıldı. Yoğun bakımda. Kendisine sağlıklar diliyoruz, şifalar diliyoruz. Kimse moralini bozmasın. Bu tür saldırılar olacaktır. Bunun hepimiz farkındayız. Çünkü gerçekleri geniş kitlelerin öğrenmesini istemiyorlar.
GENÇ ARKADAŞLARIMIN HAKKINI ARAMAK İÇİN GİTTİM: Başlarken, halkın hakkını hukukunu korumanın ne kadar önemli olduğunu, kaynakların savurganca harcandığını halka iyi anlatılması gerektiğini söyledim. TÜİK’e giderken hedefim oydu. Milyonlarca işçi, memur, emekli, enflasyon rakamına göre maaş alacak. Talimat veriyorlar, ‘rakamı düşük göster’ diye. ‘Düşük göster ki işçinin, memurunun, emeklinin aylığını az verelim, enflasyonun altında ezilsin’ diye. Oraya gittim ve açıklama yaptım. Böylece o kurumda namuslu bürokratlar seslerini çıkardılar. Neredeyse üst düzey yönetici kalmadı, bazıları da istifa ettiler, ayrıldılar görevden. Milli Eğitim Bakanlığı, sınav yapıyor, yazılı sınav; KPSS’de torpil yok, Türkiye’de dereceye giriyor, sözlü sınav yapılıyor bunların hakkı yeniyor. Nasıl milyonlarca işçinin, memurunun, emeklinin hakkını savunmak için TÜİK’e gittiysem; yüz binlerce haksızlığa uğrayan, sözlüde elenen genç arkadaşlarımın hakkını hukukunu aramak için de Milli Eğitim Bakanlığı’na gittim.
KAPILAR AÇILSIN DİYE DEĞİL, EVLATLARIMIZIN HAKKINI HUKUKUNU KORUMAK İÇİN BEN ORADAYIM: Her anne baba, evladının karnını doyması ister, iyi beslenmesini ister. Yeterli beslenme bir haktır. Çocuğun yeterli beslenmesi bir haktır, evrensel bir haktır. Bir anne çocuğuna süt veremiyorsa, et veremiyorsa ve bir kurumun başındaki kişi; ‘kuyrukları bitirmek için ete zam yapalım da kuyruklar bitmiş olsun yani et bile alamasınlar’ diyorsa, bunu sıradan basın toplantısı yaparak kamuoyuna anlatırsanız bu doğru olmaz. Oraya gitmelisiniz, onun önünde açıklamalısınız, haksızlığın ne olduğunu söylemelisiniz, yanlışları dillendirmelisiniz. Bazı enteller var. ‘Efendim Kılıçdaroğlu gitti kapılar kapandı; ben kapılar açılsın diye değil, evlatlarımızın hakkını hukukunu korumak için ben oradayım, kapıyı açarlar veya açmazlar. Herkesin hakkını, hukukunu korumak zorundasınız. Efendim bakandan, telefon edip randevu alsaydı. Benim muhatabım bakan değil. Benim muhatabım Et ve Süt Kurumu. Et ve Süt Kurumu nereye gelir? KİT Komisyonu’nda gelir bütün milletvekillerine hesap verir. Hesap verecek olan bir organdan ben hesap sormak istiyorum. Başka? Bir şeyi daha milletim görsün. O nedenle gidiyorum zaten. Devletteki çürümeyi görsün, bürokrasideki korkuyu görsün. Hesap veren bir bürokrasi yok. Talimat alan, yasa dışı talimat alan bir bürokrasi var. Bürokrasi gerçekten namusluysa, gerçekten hesap veriyorsa, bütün kapılarını açar ‘buyurun gelin beyler, verilmeyecek hesabımız yoktur’ der. Siz bunu yapmazsanız, AK Parti iktidarının devlette yarattığı çürümeyi anlatamazsınız. Anlatmak zorundasınız. Herkesin de bunu görmesi lazım. Sıradan bir basın toplantısı yaparsanız olmaz. Özellikle gecekondu mahallelerinde, özellikle fakir mahallelerde Et ve Süt Kurumu’na gitmem, çocukların beslenme hakkını savunmam; ciddi olumlu tepki doğurdu bunu da bütün arkadaşlarımın bilmesini isterim.
ÜRETİCİNİN TEPESİNDEKİ BALYOZUN ARTIK İNMESİ GEREKİYOR: Aydın Kasaplar ve Celepler Odası Başkanı İsmail Kadı, ‘Damızlık hayvanlar, süt inekleri, kesile kesile nereye kadar gidecek bu? Yarın damızlık hayvanlar bittiğinde dana sıkıntısı, et sıkıntısı başlayacak. Süt ve hayvansal ürünleri, içecek ayranı bile bulamayacağız’ diyor. Ben söylemiyorum. Ve devam ediyor: ‘Hayvancılık sektörünün, üreticinin tepesindeki yükün, tepesindeki balyozun artık inmesi gerekiyor.’ O balyozu göstermek için oraya gittim.
BİR KURUM, BAKANIN DA BİLGİSİ DAHİLİNDE 200 TRİLYONLUK BİR SOYGUNLA KARŞI KARŞIYA KALIYOR: TÜİK, kırmızı et üretim istatistiklerini yayınlardı. Niye yayınlamıyor? Çünkü, gerçekleri milletin bilmesini istemiyorlar. Saklıyorlar bilgileri. Bizim görevimiz, buna dikkat çekmek.
Et ve Süt Kurumu, 2019’a göre görev zararı 32 milyon lira. 2021 yılında yüzde 1300’lük artış gösteriyor, 422 milyon liraya çıkıyor. Eski parayla, Et ve Süt Kurumu 422 trilyon lira zarar ediyor. Tolga Şardan diye bir gazeteci arkadaşımız var, kalemini satmayan, onurlu bir gazeteci. Et ve Süt Kurumu, soğuk hava depolarında, kendisinin ve özel sektörün depolarında; belli miktarda eti tutmak zorundadır, tutuyor da. 71 bin ton. Fiyat ne kadar? 15 kuruş. Kilo başına, 15 kuruştan, özel sektöre ait olan soğuk hava depolarında, parasını ödüyor, eti stok olarak tutuyor. Fakat birdenbire yöneticiler karar alıyorlar, ‘15 kuruş olmasın, 45 kuruş olsun.’ Soğuk hava deposu sahipleri ‘Allah Allah, ne oldu, 15 kuruşa biz zaten kar elde ediyorduk, ne oldu birdenbire?’ Nasıl anlatacaksınız bunu? Soygun düzeninin nerelere ulaştığını nasıl anlatacaksınız? Hatta bir soğuk hava deposu sahibi diyor ki ‘ben 20 kuruşa bunu yaparım, 45 kuruş çok pahalı’ diyor. Kimlere verdiniz? Bu kararı kim aldı? Bunu soracaktım. Bir kurum, yöneticileri tarafından bakanın da bilgisi dahilinde 200 trilyonluk bir soygunla karşı karşıya kalıyor. Sonra ne yaptılar, kıyamet kopunca. Bingöl’deki depoya 18 kuruştan, 45’ten vazgeçtiler. Denizli’deki depoya 15 kuruştan, Bursa, Ankara, Konya, Uşak, Afyon’daki depoya 11 ve 12 kuruştan, Sivas’taki depodan 10 kuruştan eti stokladılar. Demek ki bu kardeşiniz, demek ki CHP, demek ki vatanı ve milleti için çalışan, demek ki tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunan CHP, işte bu tür sonuçlara yol açıyor. Onların hakkını, hukukunu savunuyor.
AK PARTİ VE MHP, ÇIKACAK OLAN ÇAY KANUNU’NA RET OYU VERDİLER. RİZELİ KARDEŞLERİME SÖYLÜYORUM: Çay Kanunu. Rize’ye gittim, herkes şikayetçi. Arkadaşlarım, grup başkanvekilleri bir Çay Kanunu hazırladılar. Sonunda geldiler Genel Kurul’a. AK Parti ve MHP, çıkacak olan Çay Kanunu’na ret oyu verdiler. Rizeli kardeşlerime söylüyorum. Kesintisiz oy veriyorsunuz. Sizin alın terinizi başkalarına peşkeş çekiyor. Tonlarca kaçak çay geliyor. Ben Rize’de söz verdim. Allah nasip eder onların da oyları ile iktidar olduğumuzda kaçak çayları Rize meydanında yakacağım. Söz, söz. Bu milletin hakkını, hukukunu savunacağız. Kaçakçının, soyguncunun, cebini dolduran siyasetçinin değil. Bunu yapacağız. Yeni bir evrenin, yeni bir dönemin başladığını herkes bilmeli. Devleti yeniden adalet üzerine inşa edeceğiz. Yolsuzluk üzerine değil, soygun üzerine değil…
ATTIĞINIZ HER ADIMI TAKİP EDİYORUZ: Yönetemiyorlar. Yönetemeyen insanlar bir süre sonra gerekçe ararlar. Önce ‘iyi yöneteceğim ama CHP var ya CHP.’ Ne yaptı CHP? Baktılar ki millet bunu yemiyor. Millet şunu söylemeye başladı, ‘CHP dediğin muhalefet partisi iktidar değil ki.’ Sonra baktılar bu tutmuyor. ‘Efendim dış güçler.’ Kardeşim ‘128 milyar doları arka kapıdan sat’ diyen dış güçler miydi? Onlar sanıyor ki kimse fark etmez. Attığınız her adımı biz takip ediyoruz.
BİR DEVLETİN EGEMENLİK HAKKI BAŞKA ÜLKEYE DEVREDİLİR Mİ?: Asıl beni üzen devletin itibarını satmak. Bu devletin itibarını ayaklar altına alamazsınız. İstanbul’da Suudi Konsolosluğu’nda bir cinayet işlendi. Her şey açık ve ayan beyan meydanda. Erdoğan kalktı konuşma yaptı, ‘bunlar insanları enayi zannediyorlar, bu millet enayi değil, hesabı sormasını bilir, suçun işlendiği yer İstanbul olduğu için bunun İstanbul Mahkemeleri’nin yargılanması gerekir.’ Doğru mu doğru. Ne oldu? Bu davayı aldı, Suudi Arabistan’a havale etti. Şimdi ben, AK Parti’ye ve MHP’ye oy vermiş kardeşlerime seslenmek istiyorum. Yargı karar verirken, ‘Türk milleti adına’ der ve kararını verir. Türkiye’de işlenen bir cinayeti, Türk milleti adına kararı vermesi gereken mahkemenin itibarını, milletin itibarını Suudi Arabistan’a devrediyorsun, egemenlik hakkını devrediyorsun. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir rezalet görülmedi. ‘Enayi’ diyordu onlara, şimdi enayinin de kim olduğu, sözünde durmayanın da kim olduğu ortaya çıktı. Devletin egemenlik hakkını kimlerin devrettiği de ortaya çıktı. Ne için? Para için. Biz bu memleketi kurarken, savaş meydanlarında mücadele ederken, Allah aşkına para için mi yaptık? Bu devletin itibarı için yaptık. Egemenlik hakkını vereceksin, ‘sen yargıla’ diyeceksin, ‘ben yargılamıyorum.’ Ne için, para var işin ucunda. Bahçeli de buna ‘evet’ diyecek. Nasıl milliyetçiyse anlayamadım, şu ana kadar anlamış değilim. Bir devletin egemenlik hakkı başka ülkeye devredilir mi?
KİM İSRAF YAPARSA KAPININ ÖNÜNE KOYULACAK: ‘Memleketin hali böyle ne yapacaksınız, bunu anlatın’ diyorlar. Bu soru bana tekrar geldiği için bir daha anlatayım. Allah’ın izni bu milletin takdiri ile iktidar olduğumuzda; ilk yapacağımız iş, devlette israfta son vermektir. Bir numaralı genelge devlete israfa son vereceğiz. Öyle arabalar, yatlar, katlar, uçaklar, bunlar yok. Onlara göre israf helaldir. Bize göre israf haramdır. Onlara göre ne kadar çok israf yaparsan o kadar çok itibarın artar. Tam tersine bütün dünya gülüyor. Adrese teslim ihaleler, kira saltanatları, beş altı yerden maaş alanlar; bunları bitireceğiz. Kim israf yaparsa kapının önüne koyulacak. Devletin bürokrasisine güveniyoruz. Saray ayrı devlet ayrı. Devletin bürokrasisi diyoruz.
ÇİFTÇİLERE ELEKTRİĞİ BEDAVA VERECEĞİZ: Bir devlet sağlıklı bir yönetim için planlama yapar. Nedir bizim önceliklerimiz. Stratejik Planlama Teşkilatı’nı kuracağız. Bunların kapattıkları planlamayı yeniden inşa edeceğiz. Bakın diyeceğiz, bu devletin geliri nedir gideri nedir taahhütleri nedir? Bunların tamamını ortaya çıkaracağız. Üç; çiftçi ve esnafın çektikleri kredilerinin faizlerini tak diye sileceğiz. Nefes alacak. Hatay’da bir çiftçi kardeşimizin elektrikleri kesildiği için kıyameti koparıyor, jandarmayı yığmışlar oraya, tarlaya giriyor. O ekin evlatlarının geleceğidir. Kesiyorsunuz elektriği. Çiftçilere elektriği bedava yapacağız. Güneş enerjisi. Allah’ın güneşi bedava. Enerjiye dönüştüreceksin ve vereceksin.
BEŞLİ ÇETE DE 84 MİLYON DA BİLECEK: Döviz garantili işlemler. Diyorlar ya ‘biz milliyetçiyiz.’ Sizin milliyetçiliğiniz, Türk lirasını ayaklar altına al, sonra milliyetçiyim! O döviz garantili işlerin tamamını TL’ye çevireceğiz. Beşli çete de 84 milyon da bilecek kim milliyetçi, kim ülkücü, kim vatansever, kim başkası herkes bilecek.
SİZİN FERİŞTAHINIZ GELSE BENİ SUSTURAMAZ: Mahkemeden karar çıkarmışlar, Kılıçdaroğlu ‘beşli çete’ demesin diye. Sarayın hakimi sarayın savcıları ile yapıyorlar, beşli çete yapıyor bunu. El ele vermişler, ‘Kılıçdaroğlu’nu nasıl sustururuz?’ Sizin feriştahınız gelse beni susturamaz. Devlette soygun düzeninin dişlileri, liyakatsiz bürokratlardır. Bunların tamamını bürokrasiden ayıklayacağız. Namuslu, düzgün, halkına hizmet eden, rüşvet almayan bürokratlarla yola çıkacağız. İstişareyi sağlayacağız. İşi ehline teslim edeceğiz. Vatandaştan kim para isterse, kim rüşvet alırsa onunla yollarımızı ayıracağız. Biz vatanına, bayrağına sadık olanlarla çalışacağız. Türkiye’de herkes dert küpü. Rahmetli Ecevit kurmuştu, Ekonomik Sosyal Konsey. Herkesi çağıracağız. Ekonomik Sosyal Konseyi işlevli hale getireceğiz. Orası sorunların nasıl çözüleceğini anlatacak. Masa başında sorun çözülmez. Masa başında ahkam kesilmez. Sorunu kim yaşıyorsa çağıracağız. ‘Nedir derdin, anlat’. Yetkililer de orada olacak. Böylece ne olacak? ‘Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesi olacak.’ Bu topraklarda hiç kimse ‘ben kimsesizim’ demeyecek.
VARLIK FONU’NU KALDIRACAĞIZ: Kamuda mali disiplini sağlayacağız. Kimin eli kimin cebinde belli değil şu anda. Kamu özel iş birliği yapıyorlar. Bütçede görünmüyor. Faizler ne kadar göstermiyorlar. Gizleyerek yolsuzluklarını da gizleyeceklerini sanıyorlar. Varlık Fonu’nu kaldıracağız. Oraya aldıkları bütün şirketlerin, tamamı zarar etti. Soygun düzenine son vereceğiz. Devletin bir bütçesi olacak, bütçesi şeffaf olacak, herkes bilecek geliri nedir, gideri nedir; paralar nerelere ne kadar harcandı. Fonların tamamını, bir ikisi hariç, savunma sanayi hariç buraya alacağız. Devleti şeffaf yapacağız.
TÜGVA’NIN HİZMETKARLIĞINI YAPANLARA YER YOK: Bu Meclis’te üç kağıtçının, rüşvet alanın, iş takipçiliği yapanların, sözlülere müdahale edenlerin, TÜGVA’nın hizmetkarlığını yapanlara yer yok. İlk çıkaracağımız kanunlardan birisi. Siyasi Ahlak Kanunu. Siyasetçinin ahlaklı olması lazım. Rüşvet yiyen adamdan, iş takipçiliği yapan adamdan, kul hakkı yiyen adamdan, torpil yapan adamdan siyasetçi olmaz. Buraya gelen milletvekili Sarayın değil, birilerinin değil büyük Türk milletinin temsilcisi olacak.
ADIM GİBİ BİLİYORUM 50 MİLYAR DOLAR SURİYELİLERE VERİLMEDİ: Dış politikayı, 180 derece değiştireceğiz. Türkiye’nin itibarı üzerine inşa edeceğiz. Göçmenler var geliyor. Sığınmacılar var geliyorlar. Söyledim, bu millete söz verdim. En geç iki yıl içinde Suriyeli kardeşlerimizi kendi özgür iradeleriyle kendi ülkelerine dönmelerine imkan sağlayacağız. ‘Siz bana para verin bunlara bakarım.’ 50 milyar dolar para harcadı. Ne oldu? Hangi Suriyeli rahat? Adım gibi biliyorum 50 milyar dolar Suriyelilere verilmedi. Onu da yok ettiler, yediler. 50 milyar doları Suriyelilere versen, Suriyelilerin her birisi şimdi han, hamam sahibi olmuştu. Suriyeliler nereye gidiyor? Zengin mahallelere mi? Hayır. Fakir fukaraların oturduğu yerlere gidiyorlar. Ayın evde 4-5 aile yaşıyorlar. Bunları da biliyoruz.
BAHÇELİ DUYUYOR MU BUNLARI? HERHALDE DUYUYOR: Kalktılar, Jandarma; Göç İdaresi’ne güzelleme yapıyorlar. Şiirler. Bir tweet attım, arkadaşlar. Sorduğum sorular, son derece basit. Hani ‘tanısan seversin’ diyorsunuz ya; sığınmacıların eski kimlik bilgileri elinizde mevcut mu? Gerçekten tanıyor musunuz? Niye sordum biliyor musunuz? Oturuyor İçişleri Bakanlığı, yazı gönderiyor taşraya, listeyi veriyor 50 kişi 100 kişi, ‘bunları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapın’ diyor. Bahçeli duyuyor mu bunları? Herhalde duyuyor. Duymaması mümkün değil. Biliyor mu? O da biliyor.
HAKARET EDİYORSAN, KUSURUNU ÖRTMEYE ÇALIŞIYORSUN: İkinci soru. Kaçına vatandaşlık verdiniz? Hangi güvenlik soruşturmalarından geçirdiniz? Tanıdınız mı? Sığınmacı kılığında gelenin bir terörist olmadığını nasıl netleştirdiniz Cevap yok. Tık yok. Hakaret var. Cevap yok, hakaret var. Oysa benim sorduğum sorular, vatanını seven her vatandaşın sorması gereken sorular. Sen benim bu sorularıma cevap vereceksiniz. Hakaret ediyorsan, kusurunu örtmeye çalışıyorsun, kabahatini örtmeye çalışıyorsun, beceriksizliğini örtmeye çalışıyorsun. Ben herkesin merak ettiği soruları sordum. ‘Sınırlarımızın delik deşik edilmesinin neden izliyorsunuz? Göç İdaresi’ne gitmeden sabırla yanıt bekleyeceğim’ diyorum. Bakalım verecekler mi? Verirler mi? Veremezler. Dedim ya kimin eli kimin cebinde? Veremezler. Kendi vatandaşının hakkını savunması gereken bir kişi, başkalarının hakkını, hukukunu; bizim aleyhimize kullanarak hayata geçirmeye çalışıyor. O nedenle sabırla bekleyeceğiz, milletimiz de beklesin.
ÖZELLİKLE BAHÇELİ’NİN DE KULAĞINA GİTSİN. BAHÇELİ DE BİLSİN: Söyleyeyim onların kulağına gitsin. Özellikle Bahçeli’nin de kulağına gitsin. Bahçeli de bilsin. Süleyman Şah Türbesi’ni, kendi toprağımıza bayrağımızı dikerek, türbeyi de götürüp yeniden yerine koyarak sağlayacağız ve bunu da gerçekleştireceğiz. Sözde milliyetçi bunlar. Bunların milliyetçiliği falan söz konusu değil. Çıkar peşinde koşanlardan milliyetçi olmaz. Milliyetçi soygun yapmaz, devleti soymaz.
DİYELİM ANA MUHALEFET ERDOĞAN OLDU: Bunları yapacağız ama bunlar bile bize yetmiyor. Biz halka şu güveni vereceğiz. İktidar olduk, devleti yönetiyoruz gayet güzel, ama hesap vermesini bileceğiz. Hesap vermeyi onurlu bir görev olarak kabul edeceğiz. Onun için Meclis İçtüzüğü’nü değiştireceğiz. Kesin Hesap Komisyonu kuracağız. Bizler, bakanlar Komisyona gelecek. Komisyon başkanı, ana muhalefet partisinden olacak. Korkmayacağız hesap vermekten. Çünkü boğazımızdan aşağı haram lokma inmeyecek. Bu kadar güveniyoruz, kendimize. Gelecek oraya, ana muhalefet partisi, diyelim ki, Bahçeli mi oldu? Olur mu? Diyelim ki Erdoğan oldu, ‘otur kardeşim, kesin hesap komisyonu başkanısın, biz de devleti yöneten bir idare olarak harcadığımız her kuruşun hesabını vereceğiz, siz vermediniz, biz tüyü bitmemiş yetimin hakkı için vereceğiz.’ Bunları yaptığımız zaman ne olacak? Tefeciler bitecek, malı götürenler gidecek, devletin bütçesi iyi bir bütçe olacak, doğru dürüst yerlere paralar harcanacak. Çiftçiye, sanayiciye her türlü destek verilecek. Kimse haksızlığa uğramayacak.
MHP’YE ÜZÜLÜYORUM, KÖKLÜ BİR PARTİ. BÖYLE BİR POZİSYONA ASLA DÜŞMEMELİYDİ: Sayın Bahçeli bugünkü grup toplantısında; ‘zamlar, hayat pahalılığı geçicidir, Müslüman’a karamsarlık haramdır’ demiş. Yani İslam alemine fetva veriyor. Aslında utanmasalar diyecekler ki, ‘bize oy vermemek haramdır.’ Bu beylere göre çalmak, yolsuzluk yapmak, rüşvet alandan büyükelçi tayin etmek, garanti ödemeleri adı altında bütçeleri birilerine peşkeş çekmek, 128 milyar doları iç etmek haram değil. Ama karamsarlık haram. Millet diyor ki, ‘para nereye gitti?’, karamsar. Hayır diyor, bu haramdır, oraya hiç girme diyor. Ne yapayım? Gerçekten de MHP’ye üzülüyorum. Köklü bir parti. Böyle bir pozisyona asla düşmemeliydi.”