Ege Postası
Geri

Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a: Hodri meydan

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bunların ufku yok. Diyor ya, ‘Birikimlerimizi, vizyonlarımızı, heyecanlarımızı yarıştıralım.’ Bana meydan okuyor Erdoğan. Kendisine her yerde, her ortamda. Vizyonsa vizyon, bilgiyse bilgi, tarihse tarih, kültürse kültür. Neyi istiyorsan, çık karşıma açıkça seninle konuşalım. Çık karşıma. Korkma Erdoğan, korkma. Ben adam yemem. Bilgi, birikimle. Neden korkuyorsun, korkma. Vizyon konuşacakmış, gelsin vizyon konuşalım. 50 tane televizyonun, 100 tane gazeten var. Gel karşıma. Ben söyledim, yine söylüyorum. Özellikle AK Partili kardeşlerime söylüyorum, sizin lideriniz, oy verip Cumhurbaşkanı yaptığınız kişi neden bir Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkmaya cesaret edemiyor. Çıksın. Devletin bütün bilgi ve arşivleri onda. 27,5 yıl devlete hizmet ettim. Kul hakkı yiyen birisi, kul hakkı yemeyenin karşısına çıkmaz. İşin temelinde bu var. Şunu da söyledim, olur tek başına gelemezsin. Bakanlarını al, bakan yetmez, danışmanlarını al, danışman yetmez prompterini da al. Neyi alırsan al, çık karşıma diyorum. Meydan hodri meydan” dedi.
Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a: Hodri meydan
Haberler / Politika
25 Ekim 2022 Salı 14:22
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün TBMM’de; partisinin grup toplantısına konuştu.

Grup toplantısına; Gezi Parkı davasında tutuklanan ve altı aydır cezaevinde bulunan Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ın aileleri ve avukatları ile emeklilikte yaşa takılanlar da katıldı.

Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“KİŞİSEL BİR HIRSIMIZ YOK: Türkiye’nin her tarafından sorunu olan vatandaşlar CHP grubuna geliyorlar, doğrudur. Çözüm istiyorlar, o da doğrudur. Ama bir şeyden bütün vatandaşlarımın emin olmasını isterim. Bizim kişisel bir hırsımız ve merakımız yok. Biz bu ülkenin büyümesi için, kalkınması için, her evde huzurun olması için, Türkiye’de huzurun olması için mücadele eden bir partiyiz. Her annenin çocuğunu huzur içinde yatağa yatırdığı, her annenin, her babanın işsiz evladına rahatlıkla iş bulabildiği bir Türkiye’yi istiyoruz. Çiftçinin ürettiği, alın terinin karşılığını aldığı bir Türkiye istiyoruz. Huzur içinde yaşamak istiyoruz.

85 MİLYONU KUCAKLAYACAĞIM: Her türlü düşüncenin özgürce tartışıldı, insanların düşüncelerini açıkladılar diye hapse atılmadığı, tam tersine farklı düşüncelerin Türkiye’nin önünü açtığı ve bu çerçevede hepimizin kucaklaştığı bir Türkiye istiyoruz. Kavga değil huzur istiyoruz. Toplumu ayrıştırmak değil kucaklaşmak istiyoruz. Bizim hedefimiz bu. Onlar ayrıştırıyorlar, biz kucaklaşacağız. Onlar bölüyorlar, biz bölünmeyeceğiz. Kimlik üzerinden siyaset yapmayacağız, inanç, yaşam tarzı üzerinden siyaset yapmayacağız. Herkesi kucaklayacağız. 85 milyon kardeşim duysun, hiçbir ayrımcılık yapmadan, 85 milyonu kucaklayacağım.

Bütün karamsarlığa rağmen güzel imzaların da atıldığı bir Türkiye’deyiz. İstanbul Barosu seçimleri yapıldı, 144 yıllık köklü bir geleneği ve tarihi var. İlk kez bir kadın İstanbul Baro Başkan oldu. Filiz Saraç. Telefon açıp kendisini kutladım. Ama önemli olan şu, bütün CHP grubunun da kendisini kutladığını ifade etmek için buradan tekrar kendisini kutluyor ve yürekten başarılar diliyorum.

AHDİMDİR. BU ÜLKEYE ADALETİ GETİRECEĞİM: Biliyorsunuz, duruşma salonunda bir hâkim, bir savcı ve bir avukat var. Bizim hedefimiz ne? Avukat ile savcının aynı platformda olması lazım. Biri iddia makamıdır, biri savunma makamıdır. Biz adaleti de olduğu gibi gerçekten, bütün dünyanın, gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi adaleti yeniden inşa etmek istiyoruz. Gezici mahkemeler istemiyoruz. Kimin davası, nereye düştü? Oradaki hâkim vicdanı ile karar verecek. Sarayın istediğine göre değil. O zaman gezici mahkemeyi değiştirelim, oradaki hakimleri alalım, oraya yeni bir hâkim tayin edelim. Çünkü saray onun mahkûm edilmesini istiyor. Bu gezici mahkemelere de son vereceğiz. Adalet neredeyse onu arayıp bulacağız. Yargıç mı, yargı dünyasına eğileceğiz. Gezi aileleri burada, onlara da hoş geldiniz diyorum. Allah aşkına Gezi olayları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının haksızlık karşısında yükselttikleri bir sestir. Bu ses bir bayraktır. Bu bayrak, Türkiye Cumhuriyeti devletinin demokrasi ve adalet bayrağıdır. Milyonlarca gencimizin haykırdığı, adalet istediği bir bayraktır o. Bir sözdür o. Yargılanıyorsunuz, yargılanıyorlar arkadaşlarımız. Yurt dışından geldiler bazıları. Geldik evet, biz kaçmıyoruz. Adaletse adalet. 13. Ağır Ceza Mahkemesi bir soru bile sormadan, dikkatinizi çekiyorum, 85 milyon vatandaşımın dikkatini çekiyorum, özellikle geçmişte AK Parti’ye ve MHP’ye oy veren vatandaşların vicdanına sesleniyorum. Hâkim duruşmaya geliyor insanlar, bir tek soru dahi sormuyor. İki, bir tek tanık bile dinlemiyor. Üç; bir delil var mı, yok mu bunu bile araştırmıyor. Sizi hapse atacağım diyor. Vicdan sahibi olanların vicdanına havale ediyorum bu duruşmayı. Ama ahdimdir. Ne olursa olsun, bedeli ne kadar ağır olursa olsun; bu ülkeye adaleti ya getireceğim ya getireceğim.

VERA’YI BABASI İLE BULUŞTURACAĞIM: Adalet kutsal bir kavramdır, bu kadar tahrip edemezsiniz adaleti. Vicdanları bu kadar kanatamazsınız. Altı aydır içerideler, altı aydır. Tek soru sorulmadan, tek delil aranmadan insanlar içeri atıyorsunuz. Vera’yı babası ile buluşturacağım. Ahdim var. Gerçekten de bizim demokrasi tarihimizin onurlu bir sayfası olan Gezi’ye buradan selam göndermek de benim boynumun borcudur.

NASIL SIYIRIRIZ DİYE ONUN HESABINI YAPIYORLAR: Amasra’da facia oldu, 41 kişi hayatını kaybetti. 41 kişi ya. Allah rızası için bir kişi, kim bu işin sorumlusu hala belli değil. Bu işten nasıl sıyırırız diye onun hesabını yapıyorlar. 41 kişinin hesabını kim verecek? Yetimlere hesabı kim verecek? Babasız kalan çocuklara hesabı kim verecek? O kadınlara hesabı kim verecek? Ben gittim, milletvekili arkadaşlarım, kadın kolları, gençlik kolları arkadaşlarım gitti. Aileleri ziyaret ettik. Her şey, bizim boynumuzun borcudur. Biz bu görevimizi yaparız. Ama aradan o kadar süre geçti kimin fail olduğu belli değil.

ORASI AĞLAMA DUVARI DEĞİL, SİZ GÖREVİNİZİ YAPACAKSINIZ: Raporumuzu da yayınladık. Bakın değerli arkadaşlar, faciada ölümleri artıran etkenlerin başında madendeki havalandırma sistemini yanlış planlanması geliyor, diye rapor yazılmış. Havalandırma sistemini yanlış yapıyorsunuz. Ve 41 insanın hayatına mal oluyor bu. Hala ortada sorumlu yok. İktidar makamları da gittiler. Onlar da gezdiler. Orası ağlama duvarı değil. Siz görevinizi yapacaksınız. Bu işin faili, sorumluları kim onları bulacaksınız. Soma’da olduğu gibi kapatmak istiyorlar. Bir anne diyor ya: ‘Soma’daki gibi bu işin üstünü kapatmasınlar, lütfen takipçisi olun’ diye. 41 aileye de Amasralılara da benim sözüm var. Bunların hesabını mutlaka araştıracağız ve soracağız. Kimsenin endişesi olmasın.

ANKARA’DA OTURUP, ‘DERT DİNLEDİM’ DİYEMEZSİNİZ: Geçen hafta Adana, Osmaniye, Tokat ve Sivas’a gittim. Dört ili gezdim. Anadolu farklı bir şey. Eğer dert dinlemek istiyorsanız, insanların yaşadığı sorunları yerinde görmek istiyorsanız, dert sahibi insanları dinlemek istiyorsanız, Anadolu’ya gideceksiniz. İle gideceksiniz, ilçeye, köye gideceksiniz. Ankara’da oturup ‘Ben dert dinledim’ diyemezsiniz. Veya valilere talimat verip, ‘Şu okuldaki öğrencileri, şu fabrikadaki patrona da telefon et, oradaki işçileri zorla getirsinler, ben konuşacağım’ dediğiniz andan itibaren, devletin saygınlığına gölge düşürürsünüz. Gidiyor beyefendi bir yere, valiler il başkanı gibi çalışıyorlar. Devletin memurları, AK Partili yöneticiler evlere giremediği, korktukları için, devletin memurlarını gönderiyorlar, siz gidin, dinleyin, anlatın diye. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu duruma hiç düşmemişti.

Bakın, bir fotoğraf, bu Tokat’ta çekilen bir fotoğraf arkadaşlar. Bir tarafta TEKEL’in fabrikası var, çalıştığı dönemlere ait. Bu tarafta de aynı fabrikanın yerle bir edildiği görünüyor. Şimdi ben, Tokatlı kardeşlerime söyledim, bir kez daha söylemek isterim. Bu fabrikanın önünde bir toplantı yaptım. Sendika temsilcisi de geldi. Pancar üreticileri de geldi. Tütün üreticileri de geldi. Hepsine tek tek söz verdim, konuştular ve dertlerini anlattılar.

BİR TEK FABRİKA YAPMADILAR, YAPILANLARIN TAMAMI SATTILAR VE YEDİLER: Şunu söyledim, 20 yıldır AK Parti hükümetlerini yaptığı bir tek fabrika var mı? Bir tek. Mesela gübre, şeker, yem fabrikası yaptın mı? Şimdi bütün çiftçilere söylüyorum. ‘Gübreyi alıyorum, pahalı diyorsun’, ne için yapmıyorlar? Ne için pahalı diye soru soracaksın. Gübre fabrikasını niye yapmıyorsun, özel sektör yapmıyor, sen yap. Yem fabrikası, yem pahalı, ne için yapmıyorsun? Bu devlete Allah rızası için bir tek fabrika yapmadılar, yapılanların tamamını sattılar ve yediler. Birisi de bu Tokat’taki fabrikaydı. Cumhuriyetin kuruluşunda şöyle bir slogan vardı, her fabrika bir kaledir. Her fabrika bir kaledir. Yeni bir fabrika yaptığın zaman istihdam yaratıyorsun, yeni bir fabrika yaptığın zaman dışarında mal alamıyorsun. Yeni bir fabrika yaptığın zaman o fabrikanın ürettiği ürünleri yurt dışına satıyorsun. Yeni bir fabrika yaptığın zaman yurt dışından döviz geliyor, gelen dövizlerle Türkiye daha güçlü hale geliyor. Yeni bir ufuk açıyorsun.

ONLAR TAM ANLAMIYLA YIKIM EKİBİDİRLER: Açık ve net söylüyorum. AK Parti iktidarları yeni bir fabrika yapabilecek düşünceye sahip değiller. Onlar tam anlamıyla yıkım ekibidirler, her şeyi yakıp yıktılar. Bütün fabrikaları. Öyle bir tablo var ki, Ulusal Süt Konseyi yaptılar. Başında da birisi var, Ulusal Süt Konseyi fiyatı belirleyecek. Ulusal Süt Konseyi’nin başındaki kişinin fabrikası var. Ne kadar ucuza süt alırsa, o kadar iyi olacak. Fiyatı artırmıyor bir türlü. O zaman süt üreticilerine benim bir çift sözüm var. Neden Ulusal Süt Konseyi’nin başında süt üreticilerinden birisi yok da, bir fabrika sahibi var. Senin derdini fabrika sahibi olan mı anlatır, sütü üreten mi anlatır? Ama sözüm söz. Kim o işin erbabı ise, Allah nasip ederse geleceğiz Ulusal Süt Konseyi’nin başına süt üreticileri birliğinden birisini getireceğiz oraya.

22 OKUL YAPMAYI BECEREMEYEN BİR İKTİDAR: Sivas’ın 1233 köyü var, köy sayısı açısından Türkiye’de bir numara. Sivas göç veren bir kent. İnsanlar büyük kentlerin varoşlarında iş arıyorlar. 22 okul, 2020 Temmuz ayında yıkılmış. Şimdi 2022 yılındayız. Hala ihalesi yapılmış değil. Hala. Sivaslı kardeşlerime söyledim, Millî Eğitim Bakanlığı’na da açık çağrı yaptım, şimdi CHP grubundan Millî Eğitim Bakanlığı’na yeniden çağrı yapıyorum. Bu 22 okulun arsalarını bize teslim edin, size bir yıl içinde okulları, donanımını yapacağız. Her şeyleri mükemmel olacak ve okulları Millî Eğitim Bakanlığına teslim edeceğiz. Yapamıyorlar, beceremiyorlar, biz iktidar değiliz ama yapıyoruz. Elazığ’a mükemmel bir okul yapıyoruz, temelini de attık. Bütün Elazığlılar da görecekler. 22 okul yapmayı beceremeyen bir iktidar Türkiye Cumhuriyeti devletini sağlıklı yönetir mi Allah aşkına. Akıl var, mantık var. Okul yapamıyor, okul. Öyle milyon dolarlar yok orada. Bizim evlatlarımı okula gidecekler, okuyacaklar. İki yıldır yapamadılar. Koyulhisar ilçesine de uğradım. İlçenin itfaiye aracı olmadığı söylendi. Orada da söyledim, Koyulhisar Belediye Başkanımız kabul ederse, kendisine bir itfaiye aracını bu hükümet yapamadı, biz parti olarak bir belediye başkanımıza rica edeceğiz, size yeni ve kullanılmamış, tertemiz itfaiye aracını teslim edeceğiz.

DÜNYA İLE YARIŞMAK BUNLARIN HADDİ DE DEĞİL: Diyorum ya yıkım ekibi, gerçekten yıkım ekibi. Anadolu’nun içini boşalttı bunları. Okul yapmaktan aciz olan iktidar olur mu? Fabrika yapmaktan aciz olan iktidar olur mu? Fabrika yapmıyorlar, bilinçli olarak yapmıyorlar. Millet cahil kalsın, biz onları kandıralım, biz de oy toplayalım diye. Bunun hesabını yapıyorlar. Dünya ile yarışmak bunların haddi de değil. Bunlar bu işi beceremezler de zaten. Dünya ile yarışabilmen için senin katma değeri yüksek ürün üretmen lazım. Senin üniversitelerinin bilgi üretmesi lazım.

BİR UMUTSUZLUK TABLOSU VAR, BU DALGAYI YOK EDECEĞİZDemir-çelik fabrikası, Sivas’ta. 1987 yılında kurulmuş. Binlerce kişinin gelir kaynağı. Babalar çalıştı, alın teri döktü, evlere bereket geldi, çocuklar okudu, tatillere gittiler. Şimdi bu fabrikayı aldılar, bir mafyaya teslim ettiler. Mafya ile bunların araları çok iyi biliyorsunuz, özellikle de uyuşturucu mafyası ile bunların ilişkileri çok iyi. Şunu söyledim, Allah nasip eder de iktidar olursak göreceksiniz, bu fabrikaya 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’a göre el koyacağız. İki, bu fabrika geçmişte olduğu gibi yine çalışacak. Üç, işçiler iş başı yapacak. Dört, fabrikanın bacaları yeniden tütecek. Beş, burada demir üretilecek. Altı, Türkiye en azından dışarıdan hurda demir bile ithal etmeyecek, kendimiz yapacağız. Onlar diyecekler ki ‘Bu 6183 nedir?’ diye. Onun için adını da söyledim, 6183 sayılı Amme Alacakları Hakkındaki Kanun. Geçmişte buna benzer bir uygulamayı Gelir İdaresi Adana’da yapmıştı. Bir fabrikaya el koymuştu, burada da borçları var, vergi borcu var. Prim borcu var. Hiç ödemiyorlar, fabrika kapalı. Ama bütün Sivaslılar bekliyor, ne zaman çalışacak diye. Bunlar çalıştıramazlar Sivaslı kardeşim. Sen yetki vereceksin bize, Sivas’ı göreceksin. Şunu da söyledim, Sivas Belediye Başkanlığını bize verin, Sivas’ı en geç 5 yıl içinde büyükşehir belediye başkanlığı haline getireceğiz, diye. Sivas’ta göç olmayacak, istihdam olacak. En çok Sivaslı Sivas’ın dışında yaşıyor. Ne için, ekmek, su yok Sivas’ta. Sorun var Sivas’ta. Her sorunu çözmeye talibiz. Akılla, bilgi ile, birikimle çözmeye talibiz. Her evde tencere kaynarsa, her evde huzur olursa, Sivas’ta da Hakkari’de de Rize’de de, İstanbul’da da olur. Her yerde olur. Bir umutsuzluk dalgası var. Bu dalgayı yok edeceğiz inşallah.

BU KADAR YALANA, ‘YETER’ DEYİN ARTIK: Teşvik yapmışlar bunlar. Sanayi bölgesi var. Yeni bir sanayi bölgesi. Nuri Demirağ çok önemli bir isim. Onun adını vermişler, çok teşekkür ederiz. Oraya 28 Aralık 2021 tarihli bir kararname ile orası cazibe bölgesi ilan edilmiş. Diğer sanayi bölgeleri, hayır cazibe merkezi ilan edilmemiş. Şimdi doğal olarak Sivaslı sanayici diyor ki, oradaki üretim, buradaki üretim, orada 40 liraya mal edecek, ben burada 60’a mal edeceğim. Nasıl rekabet edeceğim, diyor. Bir il teşvik açısından ikiye bölünür mü? Çiftte standart olur mu? Olmaz, bunu da kaldıracağız. Ankara Yüksek Hızlı Tren hattını da her seçimde gitmişler, açıyoruz demişler. Hızlı tren gelecek demişler. Her seçimde yalan söylemişler, ortada böyle bir şey yok. Sivaslı kardeşlerime söyledim, yeter artık dedim ya. Bu kadar yalana yeter deyin artık. Kardeşim geldiği zaman AK Partili, MHP’li milletvekili, yani Cumhur İttifakı’ndan birisi geldiği zaman ‘Yeter kardeşim, bize niye yalan söylüyorsunuz’ diye söyleyin. Açık söyleyin, ne oldu bu tren, okullar, fabrika diye sorun. Ama biz tamamını çözeceğiz. Hepsini çözeceğiz. Sadece Sivas’ın değil Türkiye’nin bütün sorunlarını çözmeye talibiz. Türkiye’nin bütün sorunlarını çözeceğiz.

BÜTÜN TAŞERON İŞÇİLERİ KADROYA GEÇİRECEĞİZ: Bu arada Sivas’tan ayrılırken karayollarında çalışan taşeron işçisiyiz, ne olursunuz bize sahip çıkın dediler. 100 binin üzerinde taşeron işçi var, değişik bakanlıklar ve karayollarında. Dedim ki, ben söz veriyorum, sizin sorununuzu dillendireceğim. Bunlar çözer mi, çözmezler mi? Ben bilemem. Ama çözmezlerse, söz veriyorum, ben sadece karayollarında değil Türkiye’de hangi kurumda olursa olsun, bütün taşeron işçileri kadroya geçireceğiz. Devlet taşeron mu çalıştırır ya?

CUMHURİYET AYNI ZAMANDA BİR KÜLTÜR DEVRİMİDİR: Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kolay kurulmadı. Bizim kuruluşumuz, bütün mazlum milletlere örnek oldu. Biz egemen güçlere boyun eğmedik. Anadolu’nun her tarafında bir fabrika kurulduysa, Lozan Anlaşması’nda yarın bana gelecekseniz, benden para isteyeceksiniz, bugün reddettiklerinizi o zaman senin önüne koyarım diyen anlayışa karşı, Türkiye’nin kalkınmasıydı, büyümesiydi Türkiye’nin. Kendi tarihini bilmeyen, topluma önderlik yapamaz. Türkiye Cumhuriyeti tarihi, bir bağımsızlık mücadelesi tarihidir. Bir ekonomik kalkınma tarihidir. Kaçırılan sanayi devrimini yakalama tarihidir. Kayseri’de uçak fabrikasını, Etimesgut’ta uçak motorları fabrikasını, Eskişehir’de ikinci uçak fabrikasını kurmuşsanız; 1940’larda Türkiye dünyaya uçak ihraç eden beş ülkeden birisiyse bunlar kolay olmamıştır. Şeker fabrikalarını kurmuşsanız, gübre fabrikalarını kurmuşsanız, çiftçiye her türlü desteği yapmışsanız, çiftçinin boynundaki aşar vergisini kaldırmışsanız, çiftçi üretsin demişseniz; bunlar Cumhuriyet’in aldığı kararlardır. Şunun için bunu anlatıyorum, Cumhuriyet aynı zamanda bir kültür devrimidir, yeniden doğuştur. Bir aydınlanma devrimidir aynı zamanda. Halkın sadece yüzde 10’unun okuma ve yazma bildiği bir bakiye alındı. Yüzde 90’ının okuma ve yazma bilmediği bir Türkiye. Millet Mektepleri, arkasından Köy Enstitülerinin kurulmasının temel nedeni budur. İnsanlar okusun, öğrensinler diye. Şimdi bir Kültür Bakanlığı yapmış, AK Parti’de grup başkanvekilliği yapan birisi, Mahir Ünal kalkıyor, ‘Efendim bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet, bizim lügatimizi, alfabemizi, bütün düşünce setlerimizi yok etmiştir. Bugün konuştuğumuz Türkçe’nin düşünce üretebilmesi mümkün değildir’ diye bir açıklama yapıyor.

YUH ÇEKİLECEK POZİSYONDA DEĞİL, NEFESİNİZE YAZIK: (Yuh seslerine karşı) Yuh çekmeyin arkadaşlar, yuh çekilecek pozisyonda değil. Sizin nefesinize yazık. Şunun için anlatıyorum, tarih bilmiyorlar. Hurafelerle tarih öğrenilmez, gerçeklerle öğrenilir. Halkın ne konuştuğunu dahi bilmiyorlar. Sen hiç Karacaoğlan’ın dinlemedin mi? Tertemiz bir Türkçesi var. 17-18’inci yüzyılda. Bu insanlar tertemiz bir Türkçe ile ne söylediler, ne yazdılarsa bugün hepimiz biliyoruz. Yunus Emre, ‘İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, hanice okumaktır’ diyor, daha ne desin Yunus, sen Yunus’u bile bilmiyorsun.

BAHÇELİ SÖZDE ÇOK KIZMIŞ: Bugün parantez açalım, Bahçeli buna sözde çok kızmış. Ne olacak? Koşa koşa gidecek gene kucaklayacak. Ben bilmiyor muyum? Bunu kime söylüyorum, gerçekten milliyetçi arkadaşlarıma söylüyorum.

BU ANLAYIŞ, SADAT KAFASININ ANLAYIŞIDIR: Bu anlayış, SADAT kafasının anlayışıdır. Türkiye Cumhuriyeti’ni kaldıracağız, ASRİKA diye yeni bir devlet kuracağız, ASRİKA devletinin başkenti İstanbul ve dili de Arapça olacak. Aynı kafa. İtiraz mı ettiler, etmediler. Ama ne olur, benim milliyetçi tabanım öbür tarafa kaymasın diye, arada bir işaret fişeği atayım, sonra gidip arka kapıda yeniden kucaklaşacağız. Milliyetçilik vatanseverliktir, senin diline hakaret eden ve küçümseyen bir adamla senin ne işin var ya? Hala grup başkanvekili. Ne olacak ki? Bu insanlar en güzel cevabı Gazi Mustafa Kemal Atatürk vermiştir. Şöyle diyor, ‘Biz cahil dediğimiz zaman mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.’ Daha ne desin?  

Bakın asgari ücreti bir noktaya getirdiler, yılın yarısından itibaren yeni bir vergi tarifesi çıktı, yani arttı. İnsanlar daha fazla vergi ödemeye başladı. Büyükler, köşeyi dönenler ayrı, beş yerden aylık alanlar, ücretleri vergiden muaf tutulanlar ayrı. Ama işçiye gelince, ‘Efendim asgari ücreti yükselttim. Sen bana fazla vergi vereceksin’. Sadece ücretliler için yeni oranlı bir tarife yapacağız. Düşük oranlı bir tarife yapacağız. Öyle yılın içinde vergi dilimi arttı, daha fazla vergi ver, bu tamamen ortadan kalkacak. Damga vergisi var. Ayrıca çalışanlardan alıyorlar. Bunların dijital dünyadan haberi yok. Eskisi gibi artık ücret bordoları düzenlenmiyor. Bilgisayar ortamında bunların tamamı yapılıyor, düğmeye basıyorlar, istedikleri yere gönderiyorlar. Damga vergisi niye alıyorsunuz, biz kaldıracağız.

ARAŞTIRMACILARIN SİGORTA PRİMLERİ YATMIYOR, KAÇAK ÇALIŞIYORLAR: YÖK, bilim insanlarını yetiştirmek için güzel bir proje başlattı. 100 tematik alanda araştırma yapmak için 2 bin doktora öğrencisine görev verildi. Gelin, çalışın, üretin vs. diye. Bilim şu anda Türkiye’nin en ihtiyaç duyduğu alan. Bunu Türkiye’nin prestij projesi olarak tanımladı YÖK. 6 bin civarında da araştırmacı alındı. Onlara da görevler verildi. Şu anda 6 bin civarındaki araştırmacının sigorta primleri yatmıyor ve bunlar kaçak çalışıyorlar. Bir devlet bu hale düşebilir mi, Allah aşkına. O 2 bin doktora öğrencisi de şu anda kadrosuz vaziyette bekliyorlar. Onlara da söylüyorum, biraz daha sabredin dönem değişecek. Biz bu ülkede bilgi üreten herkese sahip çıkacağız. Onlara diğerlerinden çok daha yüksek aylıklar vereceğiz ki onlar yabancı ülkelere gitmesinler.

YA YAPTIRACAĞIZ, YA YAPACAĞIZ. ORTASI YOK: Ziraat odalarında, üretici birliklerinde; tarım danışmanları çalışıyor. Bunlar mühendis, tekniker, teknisyen, veteriner kadrolarında değiller. Ama özel olarak çalışıyorlar, çok düşük ücretler veriliyor buna. Şu anda asgari ücretin altında bir ücret alıyorlar. Bu garabete de son vereceğiz. Bunlar 21 Ekim’de Ulus’ta eylem yaptılar, asgari ücretin altında veteriner, ziraat mühendisi çalışır mı, dediler. Bizim de kadro hakkımız var. Onlar duymadı, saray da duymadı, MHP de duymadı, AK Parti de duymadı ama bu kardeşiniz onları duydu. Ulus meydanında söyledikleri ve dile getirdikleri hakların tamamını onlara vereceğiz. Emeklilikte yaşa takılanlar. Meraklanmayın, emeklilikte yaşa takılanların sorunlarını her yerde dillendirdim. Biz yapacağız diyorlar. Ya yaptıracağız ya yapacağız. Bu işin ortası yok.

KİMSENİN ALIN TERİNİ PARA BABALARINA YEDİRTMEM: YİMPAŞ mağdurları var. Aradan 17 yıl geçti. Hala bu insanların mağduriyeti giderilmemiş. Sivas’a gittiğimde geldiler, bizim mağduriyetimiz var, ne olursunuz bizimle ilgilenin dediler. YİMPAŞ mağdurlarına da buradan sesleniyorum. Hiç meraklanmayın, bu ülkeye adalet ya gelecek ya gelecek dedim. Hiç kimsenin alın terini para babalarına yedirtmem. Herkesin alın terinin teslim edilmesi benim amacımdır.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'A TARTIŞMA ÇAĞRISI

Anadolu’da bir kıpırdanma, arayış var. Anadolu’da, ‘acaba CHP ne yapacak’ diye kafalarda kocaman bir soru işareti var. Bu söylediklerimi lütfen gittiğiniz her yerde anlatın, çok güzel bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Bilimde, sanatta, kültürde, sanayide, tarımda, her alanda güzel şeyler yapacağız. Bunların ufku yok. Diyor ya, ‘Birikimlerimizi, vizyonlarımızı, heyecanlarımızı yarıştıralım.’ Bana meydan okuyor Erdoğan. Kendisine her yerde, her ortamda. Vizyonsa vizyon, bilgiyse bilgi, tarihse tarih, kültürse kültür. Neyi istiyorsan, çık karşıma açıkça seninle konuşalım. Çık karşıma. Korkma Erdoğan, korkma. Ben adam yemem. Bilgi, birikimle. Neden korkuyorsun, korkma. Vizyon konuşacakmış, gelsin vizyon konuşalım. 50 tane televizyonun, 100 tane gazeten var. Gel karşıma. Ben söyledim, yine söylüyorum. Özellikle AK Partili kardeşlerime söylüyorum, sizin lideriniz, oy verip Cumhurbaşkanı yaptığınız kişi neden bir Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkmaya cesaret edemiyor. Çıksın. Devletin bütün bilgi ve arşivleri onda. 27,5 yıl devlete hizmet ettim. Kul hakkı yiyen birisi, kul hakkı yemeyenin karşısına çıkmaz. İşin temelinde bu var.  Şunu da söyledim, olur tek başına gelemezsin. Bakanlarını al, bakan yetmez, danışmanlarını al, danışman yetmez promterini da al. Neyi alırsan al, çık karşıma diyorum. Meydan hodri meydan.”

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Ege Postası