ŞİLAN KOCADAĞ/EGEPOSTASI- İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraki İZBETON'a yönelik soruşturmada kooperatiflerdeki usulsüzlük iddiaları ile ilgili açılan davanın ikinci duruşması İzmir Adliyesi’nde bu sabah saat 09.30’da başladı.
Duruşma ilk olarak tutuksuz sanıkların ifadeleriyle başladı. Kooperatif mağdurlarının da ifadeleri alındıktan sonra savcı mütalaasını açıkladı.
Savcı mütalaasında şu ifadelere yer verdi:
“Dosyada Ayşe Arzu Özçelik hakkında zorla getirme kararı verilmesi. Adli kontrol kaldırılsın taleplerinin reddedilmesi, Suç şüphesi varlığı gösteren olgulardan tespit edilen bilirkişi raporu Danıştay ve Sayıştay kararları, müşteki beyanları, sanıkların sosyo ekonomik seviyeleri ihtimalinden dolayı kaçma ihtimalleri, delilleri etkileme ihtimalleri, dosya kapsamında tespit edilen, sanık ve müştekileri etkileme ihtimalleri, Barış Karcı, Heval Savaş Kaya, Tunç Soyer, Cihangir Lübiç ve Şenol Aslanoğlu’nun tutukluluk hallerinin devamına, Hüseyin Şimşek’in zararı giderdiği için tahliyesi ile adli kontrol altına alınmasına karar verilmesi”
KARCI: TEK TUTUKLU BÜROKRAT BENİM
Barış Karcı mütalaaya ilişkin savunmasında, “1 Kasım’da ticaret sicil gazetesinde bir yetki devrinden bahsediliyor. İZBETON’da tutuksuz yargılanan yönetim kurulu üyelerinden ne farkım var? Tek tutuklu benim. Yönetim kurulu kararında 15 üye var. Bunlardan da sadece tutuklu benim. 9 kişi imza atmış, bunlardan da sadece tutuklu yargılanan tek tutuklu bürokrat benim. Hala yönetim kurulunda olan ve serbest olan yönetim kurulu üyeleri var. Ben bunu kendime anlatamıyorum. Bürokratik görevlerden dolayı yargılanıyor olsaydım Danıştay kabul etmezdi. Biz şirketin yönetim kurulunun aldığı karardan ötürü yargılanıyoruz. Danıştay kararında aleyhimde bir tespit yok. İş ve işlemlerde şifai dahi olsa dahlim olmadığı yönünde tespit var. Kooperatif üyelerini ve sorumlularını tanımıyorum. Şu ana kadar ifadelerde Barış Karcı ismini kullanan olumsuz durumla karşılaşmadım. Kendime menfaat sağlamadım. Kooperatif sorumluları ve bağlantılı 3'üncü şahıslarla herhangi yarar sağladığım da görülmedi. Yönetici olarak ilk kaygım, kanuni mevzuatlara uygun yürütülmesi oldu. Yaptığım her görevi layığıyla yapmaya çalıştım. Toplantılara katıldım ve attığım imzaya sahip çıkmaya çalıştım. Görev ve sorumluluklarını bilen, milyarlık bütçeler yöneten bir yönetici oldum. Ocak 2025’te genel sekreterlikten ayrıldım. Bir babayım, 2 kız çocuğu babasıyım. 105 gündür ailemden uzağım. Hem de hiç işlemediğim bir suçtan ötürü. İnsan içeride en çok kendisine, ‘ben nerede yanlış yaptım’ diye soruyor. Kimi dolandırdım, kime menfaat sağladım? Çocuklarımla ilgilenmek istiyorum Beraatimi talep ediyorum” dedi.
LÜBİÇ: DELİLLERİ BEN Mİ KARARTACAĞIM?
Tutuklu sanıklardan Cihangir Lübiç, “Hayatımda hiç siyaset bilmedim. Mağdurlar deniyor onlar mağdursa ben de mağdurum. Herkes mağdur ama faizleriyle birlikte geri alacakken kooperatiften neden çıkmıyorlar? İddianameyi o kadar çok okudum ki artık ezbere biliyorum. Delilleri karartma deniyor. Delilleri karartmam için vergi dairesinin, çevre il müdürlüğünün sistemine girmem lazım. Burada o arsaları satın alabilecek güç kimsede var mı? Biz 300 üye ile 600 daire yapıyoruz. Ben taşın altına elimi değil gönlümü koydum. Bugün orada bir ev 8 milyon TL. Evet zarar var, biz de mağduruz. Dolar, Euro o zamanlar düşüktü, şimdi? O dönem yevmiyeler ne kadardı, şimdi ne kadar? Biz burada taşın altına gönlümüzü koyduk, bir şeyler yapalım diyoruz ama hata yapmışız. Ne anlatsam hiçbir şey olmuyor. Tutuksuz sanık arkadaşlarım delilleri karartamıyor, ben mi karartacağım? Ben gitmem, gidecek bir yerim yok. Kafayı kırmak üzereyim. En ağır cezayı verin evden çıkmayayım ama önümde bilgisayarım açık olsun, işlerimle ilgilenebileyim” diye konuştu.