MHP Lideri Devlet Bahçeli, bugün TBMM grup toplantısında konuştu. Bahçeli, özetle şunları söyledi:
“TÜRKİYE SİYASİ KRİZ YILLARINI GERİDE BIRAKMIŞTIR”
“28 Mayıs 2023 tarihinde yapılan ikinci tur cumhurbaşkanı seçiminin altıncı gününde yeni kabinenin göreve başlaması ülkemiz adına mühim ve müthiş bir gelişmedir. Bu tablo aynı zamanda kökleşen siyasi istikrarın somut bir yansımasıdır. Türkiye siyasi kriz yıllarını geride bırakmıştır. Dipsiz anlaşmazlıklar, sert gerilimler ve gergin bekleyişler raf ömrünü doldurmuştur. Kurulamayan, kurulsa bile yürüyemeyen, yürüse de tavrı ve takati tartışmalı olan koalisyon hükümetlerinden ne iz ne de eser kalmıştır. Bu yüzden parlamenter sisteme geri dönme hayalleri suya düşmüş; milletimiz bu siyasi hedef sahiplerine itibar etmemiştir.
14 Mayıs cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimlerini aynı zamanda referandum olarak gören ve gösteren partiler tarihin yanlış yerinde konuşlanmışlar ve kaybetmişlerdir. Milletimiz iki seçimde de cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini teyit ve tescil etmiş, parlak geleceğini bu sistemsel mimari de gördüğünü iyice netleştirmiştir. Türkiye’mizin önü açılmakla kalmamış yönetim hayatımızdaki denge ve düzen kurumsallaşmıştır. Bir rejim içinde teşekkür eden siyasi iktidar yapısı meşruluğunu doğrudan doğruya inançlardan ve tecelli eden iradeden almaktadır. Toplumun büyük çoğunluğunun inançlarına uygun olan iktidar ve yönetim sistemi hem hukuki hem de meşrudur.
“YENİ SİSTEMDE HÜKÜMET BİZZAT MİLLETTİR, MİLLET DE HÜR VE EGEMENDİR”
Türk milleti cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında tecessüm eden kabineye ve bu kabinenin içinde doğduğu yönetim sistemine inanmış ve onay vermiştir. Bu nedenle cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi geride kalan iki seçimde de güçlenerek çıkmıştır. İnsanların davranış kalıplarını özgeçmişlerine; milletlerinkini de tarihlerine bakarak açıklamak klasik bir metottur. Geldiğimiz bu aşamada cumhur ile cumhuriyetin kucaklaşması, devlet ile milletin kaynaşması, insanla toplumun bütünleşmesi, geçmişle geleceğin eklemlenmesi yeni yönetim sistemiyle daha da pekişmiştir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin muntazam avantajları siyaset ve demokrasi kültürümüze bahar havası getirmiştir. Yeni sistemde hükümet bizzat millettir, millet de hür ve egemendir.
“PARTİMİZ 50 MİLLETVEKİLİYLE TÜRK SİYASETİNİN KİLİT VE STRATEJİK AKTÖRÜ HALİNE GELMİŞTİR”
Milliyetçi Hareket Partisi toplamda 5 milyon 484 bin 820 oy sayısı ve yüzde 10,07 oy oranıyla şeytani planları alt üst etmiş, şiddetli iftiraları boşa çıkarmış, şirret saldırı dalgasını kırıp atmıştır. Partimiz 50 milletvekiliyle Türk siyasetinin kilit ve stratejik aktörü haline gelmiştir. Elde ettiğimiz bu sonuç başarıdır ve saygındır. 14 Mayıs Milletvekili Genel Seçimini bütün boyutlarıyla analiz edip incelemek, milletvekili çıkaramadığımız seçim çevreleri başta olmak üzere, çok daha fazla milletvekili sayısına ve siyasi desteğe ulaşmak için neleri yapmamız gerektiğini değerlendirmek ve bunun üzerine kafa yormak elbette bir ihtiyaçtır. Bunu da yapıyor ve lazım gelen tedbirleri almak için çalışıyoruz. Hiç şüpheniz olmasın ki, yerimizde sayamayız, olduğumuzla yetinemeyiz, bu bize yeter diyemeyiz. Zalim projelerin arasından sıyrılarak, çok zor şartlar altında gerçekleştirdiğimiz bir mücadele neticesinde bugün MHP TBMM’de temsil edilmeye devam etmektedir.
Cumhur İttifakı’nın teklemesi, Cumhurbaşkanımızın tökezlemesi, Türkiye’nin tefessüh etmesi için her iğrenç ve ilkel yola müracaat edilmiştir. 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri küresel siyasetin ana gündem konusu olmuştur. Zillet ve zulmün hakimiyeti için neredeyse ayinler yapılmıştır. Ülkemizin kaynaklarında gözü olan uluslararası sermayenin, vatanımızda hesabı olan küresel mihrakların, muazzam etki ve propaganda gücüne sahip odakların ve yerli işbirlikçilerinin, iç ve dış karanlık medya gücünün baskı ve dayatmaları Allah’a şükürler olsun ki birer birer aşılmıştır. Cumhur varlığını korumuş, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıldönümü demokrasiyle taçlanmış ve aydınlanmıştır. Nitekim Cumhur İttifakı TBMM’de üstünlüğü gene kazanmış, muktedir siyasi yapısını hamdolsun muhafaza etmiştir. Türkiye’nin istikrarlı gelişim ve ilerleyişine milletimiz omuz vermiştir.
“KURT DONDURUCU KIŞI GEÇİRMİŞ, FIRTINALARA DİRENMİŞ, VELAKİN YEDİĞİ AYAZI DA HİÇ UNUTMAMIŞ, UNUTMAYACAKTIR”
Kurt dondurucu kışı geçirmiş, fırtınalara direnmiş, velakin yediği ayazı da hiç unutmamış, unutmayacaktır. Baharı getireceğiz diyenlerin şimdi damı karla kaplanmış ne Pensilvanya’da ne de Kandil’de güneş açmıştır. ‘Direne direne kazanacağız’ diyenlerin ocağına incir ağacı dikilmiş, zillet cephesi süngü düşürmüştür. ‘Birleşe birleşe kazanacağız’ diyenler, dağıla dağıla sağa sola savrulup gitmiş, CHP’ye yuva yapan siyasetin guguk kuşları seçimlerin hemen ardından taşıyıcı bedenlerine sırt dönmüştür. Cumhur İttifakı’nın başarısını Pirus Zaferi metaforuyla gölgelemeye çalışanlar da çizgili pijamalarını giyip Türkiye’nin yükselişini tırnaklarını yiyerek izlemeye başlamışlardır.
“KİRALIK ANKET ŞİRKETLERİNİN KUYRUKLU YALANLARINI EZİP ÇİĞNEDİK”
Milletimizden aldığımız destekle haşin, hain ve habis bir kuşatmayı yardık. Boyalı medyanın kirli manşetlerini yendik. Gayri ahlaki algı operasyonlarını geçtik. Kiralık anket şirketlerinin kuyruklu yalanlarını ezip çiğnedik. Tuzak kurdular, bozduk. Çöktü dediler, dimdik doğrulduk. Oyumuzu yüzde 2-3 gösterdiler; hiç aldırmadık, hiç de oralı olmadık. Baraja takılacağımızı söylediler, coşkun ırmaklar gibi taştık, yangın yerinde gül olup açtık, karanlık gecede hilal olup parladık. Bitti dediler, yeni ve yeniden güç devşirerek koşmaya başladık. Onlar bizi tanımıyor, fakat biz menfur ve melun niyet sahiplerinin alınlarına yapışmış etiket fiyatlarında kaç kuruş yazdığını, bunların ne kadar ucuzlaştığını gayet iyi biliyoruz. Onlar bizi görmezden geliyor, fakat biz alayını birden görüyor, yaklaşan hesap gününü dört gözle bekliyoruz.
“MHP’SİZ MECLİS DÜŞÜ KURANLARIN HEPSİ BİRDEN, TÜRKSÜZ MİLLET ÖZLEMİ ÇEKEN ALÇAKLAR GÜRUHUDUR”
MHP’siz Meclis düşü kuranların hepsi birden, Türksüz millet özlemi çeken alçaklar güruhudur. Çetin saldırılar bize sökmez, çünkü himaye edenimiz Allah’tır. Hıyanetin fermanı bize geçmez, çünkü imanımız mukavemet ve mücadelemizin dayanağı ve sancağıdır. Fitne ve dedikodular önümüzü kesemez, çünkü sırtımızı dayadığımız güç mensubiyetiyle övündüğümüz Türk milletidir. Dramatik ve köklü bir ekonomik değişim çağındayız. Bunun yanında siyasi ve sosyal olayların sofistike yapısıyla karşı karşıyayız. Dünyanın eski dünya olmadığının da farkındayız. Amerikan İç Savaşı’yla başlayan toplu savaşlar ve sarsıntılar dönemi İkinci Dünya Savaşı’yla zirveye çıkmış ve ardından da galip ülkelerin hakimiyet sahalarını belirlemesiyle düğümlenmişti.
UKRAYNA’NIN ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI’NIN TEST SAHASI OLDUĞU İDDİALARI
Müteakiben uzun yıllar devam eden iki kutuplu dünya düzeni vasat bulmuş, Sovyetler Birliği’nin çözülmesi ve Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla dünya tek kutuplu bir aşamaya geçmişti. Artık dünyanın tek kutuptan ibaret olmadığı, farklı coğrafyalarda kutup başı ülkelerin serpilip sivrildiği, salkım ve yonca tipi ittifakların yeşerdiği nevzuhur bir insanlık döneminin içindeyiz. Geçtiğimiz günlerde ABD’nin Genelkurmay Başkanı da bu gerçeği ikrar ve ifade etmiştir. Kabil’den Bağdat’a, Şam’dan Beyrut’a, Hartum’dan Trablus’a, Sana’dan Manila’ya, Bombay’dan Keşmir’e, Karaçi’den Kaşgar’a, Kırım’dan Kıbrıs’a, Kiev’den Priştine’ye varıncaya kadar çevremizde kargaşa, kutuplaşma, kriz ve çatışma iklimi egemendir. İkinci Dünya Savaşı sonrası tesis edilen küresel nizam ve silah zoruyla dayatılan kurallar hiyerarşisi sorgulandıkça huzursuzluğun çapı ve çeperi genişleyip yönetilemez gerilimler artış kaydetmektedir. Ukrayna’nın Üçüncü Dünya Savaşı’nın test sahası olduğu iddiaları son zamanlarda etkinlik kazanmıştır.
“19 ÜYELİ EURO BÖLGESİ’NİN TEKNİK ANLAMDA EKONOMİK RESESYONA GİRMESİ ALARM ZİLLERİNİN SESİNİ DAHA DA ARTTIRMIŞTIR”
Yüksek hassasiyetli silahlar, hipersonik füzeler, özel operasyonel kuvvetler, robotik sistemler, insansız kara, deniz ve hava araçları ya kalıcı bir barış kuşağının kurulmasına hizmet edecek ya da korkunç bir sonu hazırlayacaklardır. Aslında insanlık bıçak sırtı bir durumdadır. Mızrağın çuvala sığmadığı da aşikardır. Küresel ekonomideki patinajlar siyasi ve sosyal bünyede derin çatlaklara neden olmaktadır. Londra’dan Paris’e, Berlin’den Madrid’e, Roma’dan Atina’ya, Brüksel’den Sofya’ya kadar AB ülkeleri rahat değildir. 19 üyeli Euro Bölgesi’nin teknik anlamda ekonomik resesyona girmesi alarm zillerinin sesini daha da arttırmıştır.
ABD ve AB’de faizlerin tırmanışı enflasyona kalıcı çözüm getirememiştir. İşsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk, eşitsizlik, ayrımcılık, terör, siyasi istikrarsızlık, ekonomik belirsizlik, etnik ve mezhep temelli cepheleşmeler insanlığın başında ince bir ipe bağlanmış keskin kılıç gibi sallanmaktadır. Hukukun gücü değil, güçlünün hukuku maalesef kıtaları dolaşmaktadır. Mazlumlar ızdırap içindedir, zalimlerin gözü ve kursağı da doymak bilmemektedir. Göç konusu hala insanlığın üstesinden gelemediği ana sorunlarından birisi olarak malumumuz ve muhatap olduğumuz bir sancıdır. Türkiye, böylesi bir alacakaranlık dünya panoraması karşısında önümüzdeki yüzyıla damga vurmanın hedefindedir. Bu hedef heyecan vericidir, elbette hep birlikte ve herkes eşittir Türkiye anlayışıyla yüzyılın vizyonuna ulaşılacaktır.
“MEYDANLARIN SICAKLIĞINI SİYASETİN UZLAŞMA VE DİYALOG MASASINA TAŞIMAMAK LAZIMDIR”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’ta ifade ettiği ‘iç cepheyi’ diri ve zinde tutmak hepimizin görevidir. Gerçekten asıl olan iç cephedir. Bu cephe aziz Atatürk’ün vurguladığı üzere, bütün memleketin, bütün milletin meydana getirdiği cephedir. Artık seçim gündemi geride kalmıştır. Söylenen söylenmiş, herkes eteğindeki taşı dökmüştür. Sonuçta millet seçimini yapmış, kararını belgelemiş, önümüzdeki beş yıllık süre zarfında siyasi yetkiyi Cumhur İttifakı’yla Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a vermiş, takdir hakkını bu yönde kullanmıştır. Meydanların sıcaklığını siyasetin uzlaşma ve diyalog masasına taşımamak lazımdır. Elbette biz ne demişsek arkasındayız, her sözümüzün de yanındayız. Ancak Türkiye’nin meselelerini konuşarak, kafa kafaya vererek, ahlaki ve milli ölçekte buluşarak çözebiliriz. Siyaseti kör dövüşüne çevirmekten uzaklaşmalıyız. Milletimiz bizden hizmet beklemektedir. Bundan sonra kenetlenmeyi ve kucaklaşmayı her sahada, her aşamada sağlamalıyız.
Türk milleti tek ses, tek bilek ve tek yürek olduktan, Türkiye bütün güzellikleriyle ve değerleriyle tek nefes haline geldikten sonra zulmün feriştahı, zilletin ağa babası, düşmanın kıralı gelse göreceği yalnızca hezimet ve hüsrandır. İnanıyorum ki, uyanan ve ayaklanan devin tekrar uyuşup uyuklamasına hiçbir vicdan sahibi insanımız tamam demeyecek, yanlışa taraf olmayacaktır. Türkiye; ekonomisiyle, siyasetiyle, diplomasisiyle, milli birlik ve kardeşlik ruhuyla, tarihi ve kültürel müktesebatıyla, kavga yerine kucaklaşmayı öne alan sarsılmaz iradesiyle önümüzdeki yüzyılı lehine çevirebilecektir. Dileğim muhalefet partilerinin girdikleri tünelden, düştükleri türbülanstan bir an evvel çıkmaları, milli ve ahlaki siyaset ilkelerini gecikmeksizin benimsemeleridir.
“MUHALEFET PARTİLERİNİN KAYNAYAN KAZANI KAPAK TUTMASA DA BU BİZİM MESELEMİZ DEĞİLDİR”
Maalesef ülkemizin öncelikli sorun alanlarından birisi fikirsiz, temelsiz, kimliksiz, istikametsiz, hedefsiz, heyecansız, milli ve manevi değerlere hazımsız muhalefet anlayışıdır. Bu anlayış demokrasimiz için de bir kambur ve külfettir. Muhalefet partilerinin kaynayan kazanı kapak tutmasa da bu bizim meselemiz değildir. Birbirlerini yiyip tüketmeden orta yolu bulmaları tavsiyemdir. Kulislerin ateşlenmesi, lobilerin iştahlanması onların iç sorunudur. Üzüntümüz CHP Genel Başkanı’nın hala milletimizin mesajını algılayamamış, hala anlam verememiş olmasıdır. Bir televizyon kanalında, ‘kazanamadık, ama ağır bir yenilgi de almadık’ sözleri, köylülerimizi ve TRT’yi suçlayan ve hakir gören tarihi hatası şuur kaybının yanı sıra hala şoku atlatamadığına delildir. Köylülerimizi suçlamak, aşağılamak, horlamak bir defa demokrasiye, milli iradeye, insani değer ve mirasa çok kesif bir saldırıdır ve failinin derhal özür dilemesi lazımdır. Bu ayıplı sözler milletimizi derinden yaralamış, aynı şekilde CHP’ye oy veren vatandaşlarımızı da şaşırtmıştır. Anadolu’nun kavruk yüzlü, nasır tutmuş elli, tarlasında ve ahırında nafakasının mücadelesinde olan şerefli insanlarımızı anlamadan, haklarını teslim etmeden, onların gönüllerine girmeden yapılacak hiçbir mücadeleden sonuç alınamaz.
“NEFSİNE SÖZ GEÇİREMEYENDEN SİYASETÇİ OLMAYACAĞI GİBİ ADAM DA OLAMAYACAKTIR”
Sayın Kılıçdaroğlu’nu defalarca uyardım: ‘Güvenme dostuna, saman doldurur postuna’ dedim. CHP’nin üzerinden 40’a yakın milletvekilini kapan doğruca kendi evine gitti. CHP’nin önünden rastlantıyla geçene cumhurbaşkanı yardımcılığı vaat edildi. Bakınız daha birkaç gün önce Ankara’yı sel götürdü, mazgallar tıkandı, araçlar sular altında kaldı, vatandaşlarımız mağdur oldu, her yer göle dönüştü, ama CHP’li belediye başkanı il il, meydan meydan dolaşarak asıl görevini unutmuş, şehrin yüzüstü bırakmıştı. Emanete tıpkı İstanbul Belediye Başkanı gibi ihanet etmişti. Ankara’ya çivi çakılmadı, belediye hizmetleri uzun zamandır askıya alındı. 14 Mayıs akşamı bu iki belediye başkanı beşinci sınıf bir çadır tiyatrosunda gösteriye çıkarak ‘kazandık’ diyorlardı, ama sorumluluğunu taşıdıkları kentlerine kaybettirdiklerini herkes görüp anlamış oldu. Dolduruşa geldiler, itibar ve inandırıcılıklarını spot piyasaya düşürdüler. Nefsine söz geçiremeyenden siyasetçi olmayacağı gibi adam da olamayacaktır.
“‘CUMHURİYET’İN 100. YILINDA 100 MADDELİK YENİ ANAYASA’ TEKLİF METNİMİZ MÜZAKERE EDİLMEK İÇİN HAZIRDIR”
MHP ve Cumhur İttifakı Türkiye’mize geniş katılımlı, kapsayıcı, demokratik nitelikli, milletimizin özlemlerini yansıtan, devlet ve millet dengesini titizlikle kuran bir anayasa kazandırabilmek için elini taşın altına koymaya hazırdır. Bu kapsamda Cumhuriyet’in 100’üncü yıldönümünde 100 maddelik Anayasa teklif metnimiz de çoktan hazırlanmıştır. Yeni yüzyılda, 100 il, 1000 ilçeden müteşekkil idari yapısıyla gücüne güç katmış bir Türkiye’yi inşa ve ihya etmemiz mümkündür. 18 Mart 2021 tarihinde gerçekleşen 13’üncü Olağan Büyük Kurultayımızda milletimle paylaştığım beş stratejik hedeften birisi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne, daha yerinde bir ifadeyle, Türk Tipi Başkanlık Modeli’ne sahip çıkmak, ilke, kural ve kurumlarıyla yaşamasına hizmet etmektir.
ANAYASA’DAKİ İL DÖRT MADDEYİ SAYDI
MHP yeni anayasa konusunda sık sık dile getirdiği çalışmalarını Allah’a şükürler olsun ki 4 Mayıs 2021 tarihinde bitirmiş ve metin yazımı sonuçlanmıştır. ‘Cumhuriyet’in 100. Yılında 100 Maddelik Yeni Anayasa’ teklif metnimiz müzakere edilmek için hazırdır. Türkiye Cumhuriyeti adıyla, Türk milleti kimliğiyle beraberce yaşayabilmemizin tartışılmaz ilke ve esasları 29 Ekim 1923 tarihinde Atatürk ve kurucu kahramanlar tarafından belirlenmiştir. Başkentimizin Ankara, dilimizin Türkçe, bayrağımızın ay yıldızlı al bayrak, milli marşımızın İstiklal Marşı olduğu kaydedilmiş ve Anayasamız tarafından da güvence altına alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi, milleti ve egemenlik unsurlarıyla bir bütündür, aynı zamanda milli ve üniter bir devlettir.
“BİZİM ANAYASA HAZIRLIĞI EKSENİNDE ARADIĞIMIZ UZLAŞMA VE DİYALOG ZEMİNİ ANCAK MİLLİ VE MANEVİ İLKELERE SAYGI VE RİAYETLE MÜMKÜNDÜR”
Türk milleti tarihi ve kültürel kökleri itibariyle ayrılık kabul etmeyen beşeri bir varlıktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu Milli Mücadele’nin eseridir. Ay yıldızlı al bayrağımız bağımsızlığımızın, egemenliğimizin, birlik ve beraberliğimizin sembolüdür. İstiklal Marşımız, İstiklal Savaşımızın kahramanlık destanıdır ve o günlerin mukaddes bir hatırasıdır. Milli birlik ve bölünmez bütünlüğümüzün dayandığı temeller ‘tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek vatan’ ülküsüdür. MHP, bu kutlu değerleri ve kutsal emanetleri, göstereceği yüksek fedakârlık, kararlılık, milli şuur ve millet sevgisi ile korumaya sonuna kadar yeminlidir. Bunlar bizim hayat ve varlık kaynağımızdır.
Bizim Anayasa hazırlığı ekseninde aradığımız uzlaşma ve diyalog zemini ancak milli ve manevi ilkelere saygı ve riayetle mümkündür. MHP’nin ayrılıkta, bölünmede, çözülmede, dağılmada mutabakat araması asla ve asla mümkün değildir. Beklentimiz ve ümidimiz MHP’nin milli duruş ve Anayasa hazırlığı için yaptığı sağduyu ve kucaklaşma çağrılarının bu ilkeler etrafında cevap bulmasıdır.
“BUGÜN 13 MAYIS İTİBARİYLE…”
Asgari ücretle geçinen kardeşlerimizin, emeklilerimizin, memurlarımızın ve toplumun her kesiminin döviz kurundaki dalgalanmalardan korunarak insanca yaşayacakları ücret ve maaş seviyelerine çıkarılmalarını destekliyor, üzerimize ne düşüyorsa yapacağımızın sözünü veriyorum.
11 Haziran 2023 tarihinde Pençe-Kilit Harekât Bölgesi’nde bölücü terör örgütü PKK’nın tuzakladığı el yapımı patlayıcıların infilak etmesiyle şehit düşen Uzman Çavuş Cem Ahmet Kaya ile Uzman Çavuş Halil Şahin evlatlarımıza ve tüm şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmetler diliyorum. Başımız sağ olsun, vatan sağ olsun, milletimiz sonsuza kadar var olsun.
Bugün 13 Mayıs itibariyle 31 Mart 2024 tarihinde en son gün olarak yapılacak mahalli idareler seçimlerine ayağa kalkarak ‘varız’ diyor musunuz?”