İşte Devlet Bahçeli'nin açıklamaları;
Umut ve huzur; insanlığın aradığı,hasretle beklediği tılsımlı iki kelime! Teessüfle belirtmek durumundayım ki, umut uzakta,huzur kızaktadır.
Türkiye'ye bakıyorum, içim acıyor. Geleceği düşünüyorum, keyfim kaçıyor. Ama umutsuzluğun yenileceği, huzursuzluğun geçileceği inancındayım.
Cenap Şehabettin diyor ki, umutsuz yürek petrolsüz lambaya benzer, hiçbir şeyle aydınlatılamaz. Diyorum ki aydınlatacağız, ayağa kalkacağız.
İnsan hastalanır, tedavi edilirse düzelir. Toplum ve devlet hastalanır tedavisi yapılmazsa denge bozulur, hüsran bulutları çöreklenir.
Dikkat ediyor musunuz; kavga sıradanlaştı, kutuplaşma sertleşti, birbirimizden kopuyoruz, birbirimizi boğazlıyoruz. Ne kadar da yanlış!
Üzerimize çığ gibi düşen doğal afetler bir yönüyle manevi ikaz sayılmayacak mıdı? Dünyadan silinip giden toplumları asla unutmayın.
Trafiğe bakın dehşeti görürsünüz, işyerlerini inceleyin sorunları fark edersiniz; diziler öfke saçıyor, herkes adeta felakete hizmet ediyor.
Hâlbuki kardeşçe yaşamak dururken, kan davası imal etmek ne kadar da cahilliktir. Barış varken, savaş cinayet değil midir'
Türkiye'nin toparlanmaya, normalleşmeye, dengeli bir kalkışa ihtiyacı vardır. Bu acildir, ertelenmesinin mahzur ve maliyeti çok yüksektir.
Birbirimize el uzatırsak, kaosa düşmemizi bekleyen eller sel olup gidecektir. Dayanışmamızı canlı tutarsak, aramıza nifak giremeyecektir.
Anlaşmak,konuşmak,kucaklaşmak,milli ve yerli duruş sergilemek herkes için mecburiyettir. Çünkü tehdit bıçak gibi keskin,ayaz gibi sessizdir.
Vatanı kaybedemeyiz, milleti heder edemeyiz, ülkeyi kanlı ve kederli bir yıkıma asla sokamayız. Bir olmalıyız, birlik içinde kalmalıyız.
Dilimiz nezakete,davranışımız güzellik ve iyiliğe davamız ise büyük Türk milletinin saadet ve selametine hizmet etmelidir.Gerisi ise boştur.
Namık Kemal;yüksel ki bunun fevki vardır;insanlığın ayrı bir zevki vardır,der.Bu zevkten,milli olmanın doyumsuz lezzetinden taviz veremeyiz.
Batmış bir gemiyi düşünün,yüzebilir m? Çabamız gemimizin batmaması, gayretimiz gemlenemeyen nefsani arzu ve hırsların söndürülmesi içindir.
Ülkemizin bu hayati ve kritik gündemi sürerken TBMM'de İçtüzük değişikliği gerçekleşti. Memnuniyetle hayırlı olsun diyorum.
İnanıyorum ki, TBMM, artık daha etkin, daha verimli, daha sükûnet ve sağduyulu bir ortamda çalışmalarını sürdürecektir.
1 Ekim'den sonra sırasıyla gelecek uyum yasaları hususunda sorumlu, uzlaşmacı ve duyarlı tavrımızı muhafaza edip gereğini yapacağız.
TBMM'nin tatile girmesi dolayısıyla tüm milletvekili arkadaşlarımızın seçim bölgelerinde yapacağı çalışmalarda üstün başarılar diliyorum.
Şunu da özellikle vurgulamak istiyorum ki, TBMM bir eylem alanı, şov mekânı, tiyatro sahnesi değildir, olmamış ve olmayacaktır.
Yürüyünce adalet bulacaklarını sananların, sabahlara kadar oturmakla söz hakkına sahip çıkacaklarını iddia etmesi gaflettir, kara mizahtır.
Yürüdüler olmadı, oturdular yine olmadı.Bundan sonra farklı bir eylem tarzını tedavüle çıkarırlarsa artık kimse şaşırmaz, şaşkınlık yaşamaz.
Y. Has Hacib'in şu sözü herkese ders olsun: "Akıl gerek seçmeye kişiyi; bilgi gerek yapmaya işini." Yoksa akıl, bilgi; gir ağla, çık ağla.
Kuş kanadıyla, yiğit namıyla, insan şanıyla, irade kalıcılığıyla, millet ruh ve duruşuyla, siyasetçi de milli ahlakıyla anlamlı ve özeldir.
Ucuz insan dedikodu yapar, büyük adam ülkülerinin sancağını tutar. Siyasi dedikoduyla kriz umanların hevesleri de kursaklarında kalacaktır.