Ege Postası
Geri

Manşet'te Aydın ve Gümrükçü’den çarpıcı açıklamalar; İddianame yok, delil yok, ama tutuklamalar var

Ege Postası ekranlarında Senem Gökdağ’ın moderatörlüğünde yayınlanan Manşet programında İzmir Büyükşehir Belediyesi önceki dönem CHP Grup Başkanvekili Dr. Murat Aydın ve önceki dönem Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü, Türkiye gündemini sarsacak açıklamalar yaptı. Avukat Aydın, Yargının siyaseti dizayn ettiği, etkin pişmanlık mekanizmasının şantaj aracına dönüştüğü, İmamoğlu’nun ‘sivil ölü’ ilan edilmek istendiği iddiaları gündeme damga vururken, eski Başkan Gümrükçü ise, "İktidar, seçim öncesi güçlü rakibini saf dışı bırakmak için yargı mekanizmasını siyasetin silahı haline getirmiş durumda." dedi.
Manşet'te Aydın ve Gümrükçü’den çarpıcı açıklamalar; İddianame yok, delil yok, ama tutuklamalar var
Haberler / Yerel Politika
12 Haziran 2025 Perşembe 12:49
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

EGEPOSTASI- Senem Gökdağ'ın Manşet programında 19 Mart'ta gözaltına alınan ve tutuklanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun hedef alınmasından Selahattin Demirtaş’ın Edirne’ye sürgününe, Silivri’den Türkiye çapına yayılan “yeni toplama kampı modeli”ne, CHP içindeki kurultay oyunlarından hukuk kılıfı altında yürütülen siyasi infazlara kadar geniş bir tablo çizildi. Programda belki de en ağır tespitlerden biri Dr. Murat Aydın’dan geldi. Aydın, "İmamoğlu'nu sivil ölü haline getirmek istiyorlar. İstanbul Başsavcılığı adli görevini kötüye kullanmaktadır.” dedi.

Utku Gümrükçü ise açık konuştu: "Artık yargılama değil, doğrudan siyasi infaz var. Seçime girmeden rakipleri tasfiye etmek için kurulan bir mekanizma işletiliyor. İktidar CHP’nin yaralarını kaşıyor.Türkiye'nin geldiği noktada artık adalet değil, güç hesaplarının işlediği bu düzene karşı Murat Aydın ve Utku Gümrükçü’nün yaptığı bu tarihi analiz, siyaset kulislerinde ve kamuoyunda uzun süre konuşulacak gibi görünüyor."

UTKU GÜMRÜKÇÜ: "TÜRKİYE’DE ARTIK YARGILAMA DEĞİL, SİYASİ İNFAZ VAR!"

Gümrükçü konuya ilişkin şunları söyledi:

"Türkiye'de maalesef bu önce tutuklayıp sonra bir delil toplama süreci. Yani önceden delil toplanır. Sonra o delillerin sonucunda bir tutuklama olur. Ama bizde önce delili topluyorlar, sonra bunlar mutlaka suç işlemiştir muhtemelen falan deyip etrafında insanları tutukluyorlar.

İTİRAFÇILAR, TANIKLAR, DELİLLER SONRADAN ORTAYA ÇIKIYOR

Ondan sonra bir iddianame hazırlama süreci içinde deliller, tanıklar, işte burada da gördüğümüz itirafçılar çıkıyor işin içinden. Sonra bütün bunları birleştirip iddianameyi 2 yıl… Yani 3 ayda, 6 ayda, 9 ayda hazırlamak lazım; hani böyle 2 yıla, 3 yıla uzayan süreçlerde yapıyorlar.

TUTUKLULUK TEDBİRDEN ÇIKIP CEZAYA DÖNÜŞÜYOR

Bu sefer tutukluluk bir önlem, bir tedbirden çıkıyor. Yani delil karartma şüphesiyle tutuklanıyor. Genel olarak öyle. Ondan sonra bir cezalandırma yöntemine dönüşüyor.

İZMİR VE İSTANBUL ÖRNEKLERİ

Mesela biz geçmişte bunu İzmir'de de yaşadık. İşte şimdi İstanbul'da yaşıyor. Ceza almadan insanların belediye başkanlığını, makamı tutuyorsunuz. İçişleri Bakanlığı açığa alıyor. Sonra yerine bir vekaleten bir arkadaş seçiliyor.

SEÇİLEN BAŞKANLAR KOLTUKLARINA DÖNEMİYOR

Bazen aynı partiden oluyor. Bazen bizim Menemen'de yaşadığımız gibi başka partiden oluyor. Sonra 5 sene çıkıyor. Yani sürüyor, uzuyor. Bu sefer seçilmiş belediye başkanları bir daha o koltuğa dönemiyor. Yani bu yargılama süreçlerinin uzunluğundan.

"HALK İRADESİ DE TUTUKLU"

Dolayısıyla hani tutuklama bir önlemden, tedbirden çıkıyor, cezalandırmaya dönüşüyor. Sonuçta toplamında halk cezalandırılıyor. Çünkü oy verdiği belediye başkanı da bir daha göremiyor. Yerine bir arkadaş geliyor. 5 sene sonra parti onu muhtemelen zaten aday göstermiyor falan filan. Dolayısıyla yani biraz halk iradesi de tutuklu. Evet. Öyle oluyor. Yani bu bir yargının inceleme yapmasından çok bir siyasi cezalandırma yöntemine de dönüşmüş durumda geldi.

AYDIN: “BU SORUŞTURMANIN HİÇBİR NOKTASI HUKUKİ DEĞİL”

114 TUTUKLAMA, 24 TAHLİYE

Murat Aydın da şunları söyledi:

"Bugün 114 tutuklama, 24 tahliye var. Bu tahliyelerde etkin pişmanlık kapsamında ifade verenler tahliye edildi. Suçlar çok ciddi boyutta ama delil yok ortada. İddianame hazır değil. Şimdi suç örgütü yöneticisi olmak, suç örgütüne üye olmak, irtikap, rüşvet, nitelikli dolandırıcılık, kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek, ihaleye fesat karıştırmak, en son bir de para sayma görüntüleri var dendi.Tanıklar ifadelerini verirken para sayma görüntülerini Sayın İmamoğlu ve diğer zanlıların para sayma görüntülerini gördüklerini söylemişler.”

AYNI SENARYO: GÖRÜNTÜLER YİNE ORTADA YOK

Yöntem hiç değişmiyor değil mi? Hatırlarsanız yıllar önce Fenerbahçe'ye yönelik şike operasyonunda da futbolcuların para sayma görüntüleri var dendi ve biz o görüntüleri hâlâ görmedik. Yok çünkü. Aynı şeyle karşı karşıyayız.

ETKİN PİŞMANLIKLA TAHLİYE HUKUKEN MÜMKÜN DEĞİL

İddia edilen suçların büyük bir çoğunluğu etkin pişmanlık nedeniyle ceza indirimi olmayan suçlar. Yani bu suçlara dahli olduğunu, 'Ben de bu suçu işledim' dediği söylenen kişilerin bir ceza indirimi bile yokken nasıl tahliye edildiğini sorgulamak gerekir. Etkin pişmanlıktan tahliye olamazdı. Eğer bu kişiler bu suçlara kendilerinin iştirak ettiğini söylemişler ve bu anlamda bazı deliller dile getirmişlerse, kendi suçlarını itiraf ettiler demektir. Kendi suçlarını itiraf ettilerse o zaman bu rüşvette, irtikapta, ihaleye fesat karıştırmada suçu itiraf ettiği için bir etkin pişmanlıktan indirim yok ki.

TAHLİYELER İÇİN ŞANTAJ İDDİASI

Bu kişilerin beyanları olsa olsa kendileri açısından suçlarını ikrar etmek olabilir ve bu da onların tahliyelerini değil, tutukluluklarının yerindeliğini artırır, sağlar. Oysa bu beyanlar üzerine tahliye ediliyorlarsa bu kimi şüpheliler bakımından diğerlerinin beyanı üzerinden mahkumiyete gitmek ve bu anlamda onları bir araç haline getirmek; söylemeye dilim varmıyor ama bir şantaj vesilesi olarak kullanmaya yönelik bir yaklaşımdır.

YA KONUŞUP KURTUL, YA İÇERİDE ÇÜRÜ

Bahsedilen, iddia edilen suçlar bakımından beyanları alınan şüphelilerin ifadelerinin ne Türk Ceza Kanunu bakımından bir etkin pişmanlık karşılığı var, ne de onların bunun üzerinden tahliyeleri mümkün. Ama bu şu demek: Eğer siz Sayın İmamoğlu ve diğerlerinin aleyhine ifade verirseniz sizi cezaevinden çıkarırız havucunu gösteriyorlar ve bunu bunun için kullanıyorlar. O yüzden şunu söylüyorlar içerideki şüphelilere: 'Konuş, yalan yanlış, doğru, iftira bir şeyler ver bize. Biz seni tahliye edelim' havucu ya da 'Seni içeride çürütürüz' sopası. Bu yapılan bu. Bu soruşturmanın hiçbir noktası hukuki değil.

SEÇİLMİŞLERE SİSTEMATİK OPERASYON YÜRÜTÜLÜYOR

Türkiye çok uzun zamandır seçilmiş belediye başkanlarına yönelik tutuklama, açığa alma vesaire gibi işlemlerle kayyum atamalarını konuşuyoruz. Önce HDP'li belediye başkanlarına, sonra Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarına yönelik bir durumla karşı karşıyayız.

BELEDİYE BAŞKANLARI İÇİN DOKUNULMAZLIK ÖNERİSİ

Yargının bu anlamda siyasal ortamı dizayn etmesinde araç olarak kullanılmasını önlemenin tek yolu artık bizim belediye başkanları için de dokunulmazlığı konuşuyor olmamız gerekir.Milletvekillerinin dokunulmazlığının amacı şudur: Siyasi iktidarlar, özellikle muhalefet milletvekillerini tutuklayarak onların parlamentodaki faaliyetlerinden alıkoyması önlenmek istenir dokunulmazlık sayesinde. Böylece milletvekilleri dokunulmazlıkları olduğu için tutuklanmazlar. Yargılanmaları da dönem sonuna bırakılır. Bunun istisnası suçüstünü gerektiren ağır cezalık hallerdir.

SEÇİLMİŞLER SUÇÜSTÜ HALLERİ HARİÇ TUTUKLANMAMALI

Artık belediye başkanlarımız ve meclis üyelerimiz için de tutuklama yasağını tam bir dokunulmazlık değilse bile tutuklama yasağını konuşmamız ve anayasal düzenlemeyi ya da en azından yasal düzenlemeyi sağlamamız gerekir. Bir meclis üyesi ya da belediye başkanı suçüstü hali söz konusu değilse yargılanmalıdır ama tutuklanması yasak olmalıdır. Görevden alınması, açığa alınması yasak olmalıdır. Yargılandığında mahkumiyeti kesinleşip suç işlediği anlaşıldığında ve bu suçun cezası onun seçilme yeterliliğini ortadan kaldıran bir ceza ise o zaman başkanlığı ya da meclis üyeliği düşürülmelidir.

İKTİDAR KEYFİ TASARRUFLARLA YÖNETİMLERİ YOK EDİYOR

“Aksi takdirde bugünkü siyasi iktidar gibi otoriter ve totaliter rejimler, otoriter anlayışlar yerel yönetimleri yok sayar, yok eder. Bugün canının istediği belediye başkanını açığa alma yetkisine sahip. Canının istediği belediye başkanı hakkında adli soruşturma başlatma ve hatta tutuklama gibi ağır tedbirleri uygulama.İşte bu yüzden bizim artık seçilmiş belediye başkanları ve meclis üyeleri için dönemleri içerisinde ağır cezayı gerektiren suçüstü hali hariç tutuklanmalarının yasak olduğunu, yargılanmalarının mümkün olduğunu sadece Ekrem Başkan ya da diğerleri için değil bütün belediye başkanlarımız için bir yasal güvenceye ihtiyacımız olduğu çok açık.”

GÜMRÜKÇÜ: “İMAMOĞLU ÜZERİNDEN BİR ÖRGÜT KURGULANIYOR”

Gümrükçü, "Murat Bey, ben yanlışım varsa düzeltsin. Bu terör falansa bu olur. Şimdi bu etkin pişmanlık da, bu ihaleye fesatta vesairede yararlanamaz dedi kendisi. Dolayısıyla hepsini alt alta koyunca; etkin pişmanlıktan faydalandırılanlar, posterlerin yasaklanması, Twitter'ın kapatılması, bunun gibi yaptırımlar... Anladığım kadarıyla bu soruşturma, Ekrem İmamoğlu üzerinden bir örgüt.

İMAMOĞLU ÜZERİNDEN AHTAPOT GİBİ BAĞLANTILAR KURULUYOR

Bu örgüt işte ahtapot dalları var. Silah, para, terör gibi bir bağlantılar ağına sokulmak isteniyor. Yani benim anladığım, siyasetçi olarak okuduğum, geçmişte ben de biraz mahkeme yüzü görmüş bir insanım. Belediye başkanlığından önce belediye başkanlıkta hiç Allah için görmedik. Allah da göstermesin.

BELEDİYE BAŞKANLARI HER İŞLEME HÂKİM OLAMAZ

Murat Bey'in dediğine de şöyle katılıyorum; ya dokunulmazlık değil de belki denetimin arttırılması, şeffaflığın geliştirilmesi gerekiyor yerel yönetimlerde. Sonuçta o yapılan işlemler bütün bir belediye başkanının bir belediyedeki bütün işlemlere hâkim olması, bütün yazılan yazılara, ihalelere onun mevzuatını bilmesi mümkün değildir.

"KÜÇÜK HATALARLA BAŞKANLARI GÖREVDEN ALMAK HALKI CEZALANDIRMAK OLUR"

Ama oradaki en küçük bir hatadan işin başındaki halkın seçtiği bir numaralı kişiyi alıp ‘sen geçtin’ diyorsunuz. Ama ben seçilmiştim dediğinde de böyle yok fotoğrafını kaldırırız, yok sesini kısarız gibi yaptırımlarla toplumun verdiği oyun karşılığını alamaması, hizmetin aksaması, vekaletle işlerin yönetilmesi gibi halka olumsuz yansıyan süreçler oluşuyor.

"DOKUNULMAZLIK YA DA GERİ ÇAĞIRMA MEKANİZMASI GÜNDEME GELEBİLİR"

Bir dokunulmazlık, görev başında tutuklanamamazlık, görevden el çektirilememezlik gibi bir şey olabilir. Ya da buna bir parantez açarız: İşte vatandaşın geriye çağırma hakkı... Yurt dışında var. Demokratik ülkelerde var. O eklenebilir. Halkın seçtiği başkanı eğer bu kadar büyük bir şey varsa halk geri alır. O zaman bu sorunda, bir referandum gibi olur. O zaman bu sorun da ortadan kalkar.

TÜRKİYE NORMAL BİR ÜLKE DEĞİL

“öyle şeyler yapılması gerekiyor. Bugünkü durumda haklı Murat Bey. Şimdi normal koşullarda yapılması gerekiyor. Türkiye normal bir ülke değil zaten. Bütün yazılı basında ya da görsel medyada söylenen de şuydu: Hukuk hükümetlerin bakış açısına göre şekillenmemeli. Demokrasi hükümetlere göre idarelere göre biçim alan bir şey değil ki. Yani olmaması da gerekir.”

AYDIN: “İMAMOĞLU’NA SİVİL ÖLÜ MUAMELESİ YAPILIYOR”

Aydın konuşmasında şunları söyledi:

"Burada yapılan Sayın İmamoğlu'na yapılan şey onu bir sivil ölü haline getirmektir. Yani onu toplum nezdinde görünmez hale getirmektir. Ve bu yapılanın çok açık söylüyorum, hiç lafı eğip bükme şansım yok bu kadar net bir konuda. Bu konuda işlem yapan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı adli görevini kötüye kullanmaktadır.”

BAŞSAVCILIK GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU İŞLEMEKTEDİR

Çok açıkça görevi kötüye kullanma suçunu işlemektedirler. Çünkü kendisi, Sayın Başkan İmamoğlu iddia edilen suçlarla soruşturulurken onun varlığı, kimliği, ismi ya da fotoğrafı bir suç unsuru teşkil etmez. Varsayalım ki suçların tümü işlenmiş olsun. Kendisi kendisinin varlığını suç konusu haline getirmeye çalışıyor. İstanbul Başsavcılığı.

BİR KİŞİYİ KÜLLİYEN YASAKLAMAK HUKUKA AYKIRIDIR

Mahkum olmuş olsa bile bir kişinin açıklamaları, görüntüsü ya da ismi ancak o açıklamaların konusu suç teşkil ediyorsa yasaklanabilir. Bir kişiyi külliyen yasaklamak, bir kişiyi toptan yok saymak, onu sivil ölü haline getirme çabasıdır. Bunun da hukukla filan bir ilgisi yoktur.

YOK ETME POLİTİKASI: HUKUKMUŞ GİBİ YAPILARAK YÜRÜTÜLÜYOR

Bu açık siyasi iktidarın, Sayın Başkan İmamoğlu'na yönelik yok etme politikasının yargı araçları kullanılarak hukukmuş gibi yapılarak yapıldığı bir durumdur. Sayın İmamoğlu'nun hangi açıklaması suç teşkil etti de yasaklandı? Eğer öyleyse o açıklamayla ilgili ayrıca bir soruşturma açması gerekir.

DÜŞMAN CEZA HUKUKU DİYORSUNUZ YA... ORADA BİLE YOK!

Ya da hangi görüntüsü, hangi görseli konusu suç teşkil eden bir görüntü ve görseldi? Öyleyse onun için bir soruşturma açması lazım. O kapsamda yasaklanıp yasaklanmayacağı tartışılabilir ama bir kişinin kendisinin varlığını toptan suçmuş gibi değerlendirmek düşman ceza hukuku diyoruz ya... Düşman ceza hukukunda bile yoktur.”

GÜMRÜKÇÜ: “İMAMOĞLU’NU HAYALETE ÇEVİRME OPERASYONU”

Gümrükçü, "İşte o noktada insan şunu değerlendiriyor. Demek ki Ekrem İmamoğlu bu ülkenin en tehlikeli adamı. Öyle anlıyoruz. Ama bize göre bir tehlike içermediğine göre demek ki iktidara yönelik bir tehdit içeriyor varlığı.”

YOK HÜKMÜNDE SAYILARAK HAYALETE ÇEVRİLMEK İSTENİYOR

Murat Bey'in dediği gibi de yok hükmünde sayarak onun varlığını ortadan kaldırarak bir hayalete çevirmek amaçlıyorlar. Bu da, işte o yurt dışında yapılan yorumları da kamuoyunun konuştuğu şeyi de haklı çıkarıyor. Seçimde, kaybedeceğini düşündüğü rakibi eliyor. Evet. Hukuk yoluyla.” dedi.

AYDIN: “ŞÜPHELİLER SAVUNMA HAKKINDAN MAHRUM BIRAKILIYOR”

Aydın, "Burada bir hukuksuzluğa daha dikkat çekmek gerekir. İstanbul Büyükşehir Belediye Belediyesi ve ilçe belediyeleri üzerinden yapılan soruşturmalar bildiğimiz ve anladığımız kadarıyla bir bütün olarak soruşturuluyor. Dolayısıyla şüphelilerin savunmaları birbirlerinin durumlarını da etkileyecek nitelikte.

SAVUNMA YAPABİLMELERİ İÇİN BİRLİKTE OLMALARI GEREKİRDİ

Hal böyle olunca da bu kişilerin savunmalarını kolaylıkla yapabilmeleri için bir arada bulunmaları gerekirken şimdi bir de onları hiçbir güvenlik gerekçesi, hiçbir başka somut gerekçe olmadığı halde farklı cezaevlerine dağıttılar.

İZMİR VE KOCAELİ'NE SEVK EDİLENLER VAR

Birkaç tutuklu da İzmir'e geldi, Kocaeli'ne gitti. Şimdi bunun kendisi bile, bakın bu bile savunma hakkının yok edilmesidir. Yani aynı soruşturma içerisinde soruşturulan şüphelilerin bir araya gelip birlikte savunma hazırlama hak ve yetkileri varken…

İLETİŞİMLERİNİ KESMEK İÇİN DAĞITILDILAR

Onların iletişimlerini kesmek, onların iletişimlerini zorlaştırmak adına, yakınlarının ve ailelerinin onları ziyaretlerini zorlaştırmak adına her birini farklı cezaevine gönderdiler.Hani şey söylüyorduk ya, Silivri toplama kampına dönüştü. Herkesi oraya topluyorlar dedik. Şimdi Türkiye'deki birden çok cezaevini toplama kampı haline getirmeye çalışalım anlayışı." ifadelerini kullandı.

GÜMRÜKÇÜ: “ÇOCUKLAR AÇIK HAVA CEZAEVİNDE YAŞIYOR”

Gümrükçü: "İleri bölgeleri aşıyor. Yani hani İstanbul'da da Kocaeli'nde yatmıyor adam. İzmir'e adam yolluyorlar. Şimdi farklı bir dönem var yani. Böyle bir yargılama örneği de herhalde Türk siyasi tarihinde yoktur. Genelde toplanırlar işte mesela Yassıada'da yargılanırlar. İşte Silivri'de yargılanırlar yani.”

ÇOCUKLAR BU SÜREÇTE ASIL MAĞDUR OLANLAR

Yani gayet vicdani, gayet insani bir çağrı. Bu işlerde zaten şeyi çocuklar yaşıyor. Senin annen böyleymiş, senin baban böyleymiş. Okula gidiyor, ne bileyim alışverişe gidiyor. Arkadaşlarıyla oynarken her yerde bu konu çocukların önüne çıkıyor ve babasız anasız büyüyen çocukların ilerideki hayat biçimlerini de etkileyen olumsuz sonuçlar yaratıyor.Anneler babalar cezaevinde, çocuklar açık hava cezaevinde yaşıyorlar. O yüzden insani bir çağrı. Umuyorum karşılık bulur." dedi.

AYDIN: “TUTUKLULARIN UZAK CEZAEVLERİNE GÖNDERİLMESİ HAK İHLALİDİR”

Aydın, "Burada şunu da söylemek lazım. Kişilerin tutuklu yargılandıkları yer ya da soruşturuldukları mahallenin uzağında bir yere götürülmesi bir hak ihlalidir her şeyden önce. İki noktadan hak ihlaldir.”

HABEAS CORPUS İLKESİ İHLAL EDİLİYOR

Birincisi yargılamaya erişirlik bakımından. Çünkü bizim Habeas Corpus ilkesi dediğimiz, 1215 tarihli Magnaakarta'da kabul edilmiş kişinin mahkeme huzurunda var olma hakkının ihlalidir. Çünkü o yargılamalar başladığında SEGBIS dedikleri video konferans sistemiyle bağlamaya çalışacaklar muhtemelen ki bu tamamen bir hak ihlalidir. Çünkü kişi bizzat bulunduğu yargılandığı mahkemede hazır bulunmakna sahiptir.

DEMİRTAŞ ÖRNEĞİ: EDİRNE’YE SÜRGÜN EDİLİYORLAR

İkincisi de kişinin tutuklu ya da hükümlüyken ceza infaz kurumunda tutuklu ya da hükümlü olsun yakınlarıyla iletişim kurma, kapalı ya da açık görüşler yapma hakkı vardır. Bu haklarını kullanılamaz hale getirecek şekilde onu uzaklaştırmak bir hak ihlaldir.Bakın Selahattin Demirtaş'ı Edirne cezaevinde tutuyorlar. Selahattin Demirtaş'ın Edirne ile ilgisi yok. Bir uç yani aslında eşi her görüş günü için Diyarbakır'dan Edirne'ye yolculuk yapmak zorunda kalıyor. Bu hak ihlalidir.

HAK İHLALİNİ DİLE GETİRİNCE HEMEN SİZİ ETİKETLİYORLAR

Peki buna dur diyemez mi? Çünkü işte bakın buradaki şey şu: Bu siyasi iktidarın iyi yaptığı bir şey var. Her birimizi bir diğerimize karşı düşmanlaştırarak burada yaratılan boşluktan kendisine iktidar devşiriyor bu siyasi iktidar. Şimdi Demirtaş neden Edirne cezaevinde, niye Diyarbakır'da değil? Neden ailesi gidip geliyor dediğiniz zaman hemen sizi HDP, PKK, Kürt meselesiyle ilintilendirip... Söylediğiniz hak meselesini değil bu meseleye getiriyor." dedi.

AYDIN: “38. KURULTAY DAVASININ HUKUKİ BİR TEMELİ YOK”

Aydın, "Bir kere 38 olan kurultayla ilgili davanın baştan beri söylediğim gibi hukuki bir çerçevesi yok. Hukuken bir sonuç vereceğini düşünmüyorum. Doğrusunu isterseniz 30 Haziran'daki duruşmada karara bağlanacağını da düşünmüyorum. Bu davanın erteleneceğini düşünüyorum.

İKTİDAR İÇİN KULLANIŞLI BİR DAVA

İki nedenden dolayı, bir siyasi, bir hukuki neden sayacağım. Siyasi nedeni; bu siyasi iktidar bakımından bu davanın devam ediyor oluşu yeterince işlevsel ve kullanışlı. Çünkü bu sayede Cumhuriyet Halk Partisi kendi içerisindeki kimi tartışmaları diri kalıyor ve kimi reflekslerini parti bir bütünlük içerisinde veremiyor. Bu da bu siyasi iktidar bakımından iyi görünüyor.

DELİLLER SUNULMADI, HUKUKİ SÜREÇ ZAYIF

Hukuki nedeni de şu: Bu davada ileri sürülen hususlara dair deliller sunulmadı. Şimdi bu dava bir tüzel kişiliğin yani bir siyasi partinin kişiliğine ilişkin, kişilik hukukuna, şahıs hukukuna ilişkin bir dava.

KARARIN YÜRÜRLÜĞE GİRMESİ İÇİN KESİNLEŞMESİ GEREKİR

Hal böyle olunca da bu davada verilecek kararın yürürlüğe girebilmesi için kesinleşmesi gerekir. Yani istinaf ve Yargıtay süreçlerinin bitmesi gerekir. Onlar bittikten sonra bu karar yürürlüğe girer. Ama burada şöyle bir ihtimal var. Mahkeme kurultayın butlanına karar verdiği takdirde tedbiren de yönetimi görevden alabilir. Bir tedbir kararı vererek yönetimi görevden alabilir ve bu durumda da yönetime bir kayyum atayabilir.

KILIÇDAROĞLU’NUN MAĞDUR SIFATIYLA İDDİANAMEDE OLMASI HUKUKİ DEĞİL

Hiç sanmıyorum. Çünkü iddia edilen olaylarla bu konuşulan kaydın bir anlam bir ilintisi yok. Bir kere yine hukuki ve siyasi bir değerlendirme yapmak isterim. Mağdur sıfatıyla iddianamede yer aldığı için soruyorum. Sayın Kılıçdaroğlu’nun mağdur sıfatıyla iddianameye konulmasının yine hiçbir hukuki yanı yok ve sadece parti içerisindeki bu tartışmaları alevlendirmek için yapılmış.

SES KAYITLARI HUKUKA AYKIRI DELİLDİR

Ses kaydı meselesine gelince de yani yeni yayınlanan ses kaydı her şeyden önce şunu söylemek gerekir. İki kişi arasındaki iletişimin kayda alınması suç teşkil eder. Dolayısıyla konusu suç teşkil eden bir kayıt hukuka aykırı delil olduğu için zaten yargılamaya konu olamaz. Delil olarak kabul edilemez.

HUKUKA AYKIRI OLSA BİLE DAVAYA ETKİSİ OLMAZ

“Hani bu kayıtlar hukuka aykırı delil olmaktan çıkmış olsa bile, bir an için hukuka uygun saysak bile bu davalara bir etkisi olacak bir kayıt değil. Ancak siyaseten tartışma konusu olabilecek, siyasi yorumlar yapılabilecek bir mesele olabilir.” dedi.

GÜMRÜKÇÜ: “BU ÜLKEYE ADALET GELİNCEYE KADAR BU TABLOLARI GÖRMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

Gümrükçü, "Ben Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olsam, böyle bir konu olsa, konu mahkemede ve kamuoyuna mal olmuş olsa, iktidar eliyle bir oyunun oynandığını düşünürsem ben de gitmem.”

İKTİDAR CHP'NİN YARALARINI KAŞIYOR

Burada iktidarın da kaşımaya çalıştığı bir şey var. Cumhuriyet Halk Partisi'nin o kongrede yaşadığı yarılma, yani 10 oyla, 20 oyla yapılan genel başkan değişikliği ve sonrasında yapılmaya devam eden süreçler Cumhuriyet Halk Partisi'nin birliğini zedeledi.”

YOLDAŞLIK HUKUKUNA DAYALI BİR CHP İNŞA ETMELİYİZ

Yani sadece cenazelerde bir araya gelen bir Cumhuriyet Halk Partisi'nden artık sokakta aktif mücadele içinde bir araya gelen, yaralarını saran, açıklarını kapatan, birbirine tahammül edebilen, birbirini kucaklayan yoldaşlık hukukuna dayalı bir Cumhuriyet Halk Partisi inşa etmemiz lazım diye düşünüyorum.” dedi.

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2025 Ege Postası