Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü'nü bitiren Gülistan Genç, farklı tasarım işlerinde çalıştıktan sonra Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü'nde yüksek lisans yaptı. Bu dönemde İzmir'de gerçekleşen birkaç arkeolojik kazıya giden Genç, seramikten çok mozaikle ilgilenmeye başladı.
Özellikle Helenistik dönem eserlerine ilgi duymaya başlayan Genç, üniversitede aldığı çağdaş tasarım derslerinden öğrendikleri ile mozaik eserler üretiyor. Başta mermer olmak üzere doğal taşları kırıp küçülterek harçla yapıştıran ve her parçayı bir mücevher gibi şekillendiren Genç, antik dönem figürlerini yeniden yorumlayarak, yeryüzü oluşumlarını, evrendeki kara delikleri, jeolojik oluşumları farklı formlarla eserlerine yansıtıyor. Ancak Gülistan Genç, antik dönemde havuz tabanlarında ve duvarlarda lüks bir döşeme şekli olarak kullanılan mozaik sanatını, küçük ve taşınabilir boyutlara getirip çağdaş formlara sokarak 5 bin yıllık sanatı günümüze uyarladı.
Eserleri yurtdışındaki sanatçıların da ilgisini çeken Genç, üçüncüsü bu yıl 8 Haziran'da İtalya'nın Floransa kentinde gerçekleşen tasarım haftası Musiwa Week 2019'a tek Türk sanatçı olarak katıldı. Bunun yanında, Gülistan Genç'in iki eseri tasarım haftasına özel hazırlanan ve dünyadan yüzlerde sanatçının eserinin yer aldığı mozaik dergisinde yer aldı. Birçok ülkeden 300 sanatçının katıldığı tasarım haftasında eserlerini sergileyerek Türkiye'yi temsil eden Genç, aynı zamanda Torbalı'da bulunan atölyesinde gençlere eğitim vermeye devam ediyor. Genç'in 25. Marble Doğal Taş Fuarı için özel tasarladığı üç boyutlu 'Andromeda' adlı eseri, halen Fuar İzmir'in girişinde sergileniyor.
'TÜRKİYE'DE HALA ANTİK MOZAİK ALGISI VAR'
Mozaik sanatının doğasından bahseden Genç, şunları söyledi: "Mozaik genel anlamda tahta, ahşap, seramik, cam, geri dönüşüm malzemelerinin yanyana getirilip yeni bir görsel oluşturulması sanatıdır. Antik dönemde köleler deniz ya da dere kenarlarındaki kayaçları ve çakılları kırarak antik dönem mozağini yapıyorlar. Benim tekniğim de aynı, ben de onlar gibi harçla ve doğal taşlarla çalışıyorum. Tek tek her parçayı bir mücevher gibi şekillendiriyorum, kompozisyonumu oluşturuyorum. Türkiye'de hala antik mozaik algısı var, çağdaş mozaiği tanımıyorlar. Halk mozaik deyince kazılardan çıkan, 2 bin yıl önce Romalıların yaptığı mitolojik konulu mozaikleri anlıyor. Ben artık daha küçük, taşınabilir ve sergilenebilir boyutlarda çalışıyorum. Doğadan esinlenerek yapıyorum eserlerimi. Depremi, gerilimi, doğadaki çatlakları doğanın bize verdiği materyallerle yeniden yorumlarla sunuyorum. Benim amacım insanların mozaikleri bir tablo, bir heykel alır gibi almaları. Bunun yanında bir hayalim de eserlerimin bir belediyenin meydanında, bir parkın içinde dev boyutlarda sergilenmesi. Yeni öğrenciler yetiştirmeye devam etmek istiyorum, atölyemde küçük workshoplar yapıyorum. Müthiş bir kültürel mirasın üstündeyiz, buna sahip çıkıp yeni sanatçılar yetiştirmeliyiz. İtalya'daki uluslararası bir bienale bu yıl üçüncü kez katıldım. Birçok ülkeden sanatçılarla tanıştım. Herkes farklı bir kültürü yansıttı. Ben son bienale 80 üçgeni kompoze ettiğim ve blok halindeki opal taşını eklediğim bir eserle katıldım. Çok beğenildi." (DHA)