YAĞMUR UYGUR / EGEPOSTASI - Eski Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Murat Karayalçın, bugün öğlen saatlerinde CHP İzmir İl Başkanlığı’nı ziyaret etti. İzmir’e Narlıdere AKM’de düzenlenen Erdal İnönü’yü anma töreninde konuşacak olan Karayalçın’a, Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün torunu Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan, CHP PM Üyesi ve Eski Milletvekili Mustafa Moroğlu, İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur ve Narlıdere İlçe Başkanı Şahin Fırat eşlik etti. Karayalçın'ı, İl Başkanı Asuman Ali Güven kapıda karşıladı. İl yönetim kurulu üyelerinin de katıldığı toplantıda İl Başkanı Güven’in İzmir’de yapılan delege seçimleri konusunda bilgi verdiği ifade edildi.
Toplantı sonrası basın mensuplarıyla bir araya gelen Karayalçın Narlıdere’de bu akşam düzenlenecek Erdal İnönü’yü Anma Törenine katılmak üzere İzmir’e geldiğini ifade ederek “Sayın Mustafa Moroğlu ve Belediye Başkanımız, Narlıdere’de Erdal İnönü’yü anma toplantısı düzenleniyor. Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan Ceylan ve ben konuşmacıyız. Sayın Moroğlu toplantıyı yönetecek. Erdal Bey'in düşüncelerinden kesitleri paylaşmak istiyorum “dedi.
HAKARET SAYIYORLARSA NE MUTLU
CHP Sözcüsü Bülent Tezcan’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla açılan soruşturmaları da değerlendiren Karayalçın “Yaşanan ve görünenin nasıl adlandırıldığı tartışma konusu yapılamaz. Bir durum var ve o durumla ilgili bir nitelemede bulunuyorsunuz. Eğer bu nitelemeden rahatsızlık duyuluyorsa, hakaret görülüyorsa ben bundan memnuniyet duyarım. Bütün bu yapılanların faşizm olarak adlandırılması, hakaret olarak nitelendiriliyorsa ne güzel” dedi
“BELKİ DE ÖZELEŞTİRİ İFADESİDİR”
Hakaret olarak nitelendirmeyi özeleştiri ifadesi olarak gördüğünü söyleyen Eski Genel Başkan Karayalçın, “Belki bu bir özeleştirinin de ifadesidir. ‘Hayır biz faşist değiliz’ denmek istenmektedir. Ama Türkiye’de yaşananlarla ilgili saptamalar yurt içi ve dışında çok açık bir şekilde ülkenin demokrasiden hızla uzaklaştığını, yargının hızla bağımlı hale geldiğini gösteriyor. Bunu nasıl adlandıracaksını? Buna faşizm de diyebilirsiniz, otoriter bir yönetim de diyebilirsiniz. Diktatörlük de diyebilirsiniz. Çeşitli adlar var. Eski genel Başkan yardımcımız Bülent Tezcan bu adlardan birini seçti ve kullandı. ‘Bu adı kullanma bu çok ağır, çok ileri gittin’ diyorlarsa, bundan memnuniyet duyarım. Demek ki işi o şekilde görmek istemiyorlar” ifadelerini kullandı.
YAŞANANLAR FARKI ORTAYA KOYUYOR
Kongre ve kurultay sürecinde örgütlerin yeniden yapılanması konusunu da değerlendiren Karayalçın, “Biz örgütlerimizi Genel Başkanımızın ya da genel merkezin talimatıyla ya da metal yorgunluğu falan gibi teşhislerle değil partililerimizin özgür iradeleriyle değiştiriyoruz. Ya da devam ettiriyoruz. Aslında yaşananlar bu aradaki farkı da açıklıkla ortaya koymakta” şeklinde konuştu.
“TEŞHİSTE BULUNMUŞLAR”
Karayalçın İktidar partisinin metal yorgunluğu diyerek kendisi üzerinde bir teşhiste bulunduğuna değinen eski Genel Başkan Karayalçın şunları söyledi:
“İktidar partisi kendisiyle ilgili bir teşhiste bulunmuş. Sayın Recep Tayyip Erdoğan AKP genel başkanlığına atandığı günden başlayarak metal yorgunluğu içinde olduğunu söylüyor. Daha ileri daha ağır ifadeleri seslendiriyorlar. Seçimle gelmiş il başkanlarını görevden alıyorlar. Biz öyle yapmıyoruz. Yapmamamız da lazım. Biz demokratik bir partiyiz. Bizim sürecimizin ne olduğu açık. Parti Tüzüğü bunu açıkça ortaya koymakta. İçinde bulunduğumuz kongreler sürecinde tüzüğümüzün gereğini yerine getirmeye çalışıyoruz. Olabildiğince demokratik bir biçimde yarışmacı bir biçimde yeni yönetimleri seçiyoruz. Biraz önce başkanımız bununla ilgili bilgi verdi memnuniyetini ifade etti. Bizler de gruplar olarak zevkle dinledik. Ben eski genel başkanlığın yanı sıra, bir de il başkanlığı yaptım. Masanın her iki tarafında da bulundum. O nedenle özel olarak bu anlattıklarından memnuniyet duydum.
“BİZE DE TELKİNDE BULUNMAYA BAŞLADI”
Şimdi iş belki ilginç bir noktaya geliyor. Sayın Erdoğan bir başka yapı olan yerel yönetimlerle ilgili bize de telkinde bulunmaya başladı. Ben yaptım belediye başkanlarını görevden aldım. Bunlar da yapsınlar diyor. Gerçi sayın genel başkanımız çok açık çok anlamlı bir yanıt verdi.
İşin bir parti devleti noktasına gittiğini buradan eski bir belediye başkanı olarak da ifade etmek isterim. Belediye başkanının suçlanmasını gerektiren, İçişleri Bakanı'nın yerel yönetim organlarına müdahalesini gerektiren bir durum varsa bunun parti yönetimiyle bir ilgisi yoktur. Parti yönetimi belediye başkanını ancak parti tüzüğünün ihlal edilmesi sonrasında, görevden alamaz parti ile ilgili işlemini yapabilir. Belediye başkanlık göreviyle ilgili eğer bir takım olumsuzluklar yaşanmışsa bu yasada da tanımlanıyor zaten o İçişleri Bakanlığı'nın ya da Sayıştay müfettişlerinin ortaya çıkaracağı bir durum. Ona da İçişleri Bakanı'nın müdahale etmesi gerekiyor.
BAŞKANLARIMIZA GÜVENİYORUZ
Ben de söyleyeyim. Bizim belediyelerimizle ilgili, başkanlarımızla ilgili biz kendilerine güveniyoruz. Bir olumsuzluk varsa İçişleri Bakanlığı bunu ortaya koysun ve gereğini yapsınlar: Yoksa biz belediye başkanlarımızı ve il başkanlarımızı onların yaptığı gibi görevden almayız. Almayacağız."