İzmir'in, sağlık işgücü açısından ülkenin en şanslı şehri olduğunu hatırlatan Nasır, “Doğası, iklimi ve doğal kaynaklarıyla ayrı bir cazibesi olan İzmir’in sağlık turizminde dünyada önemli bir destinasyon olmaması için hiçbir neden bulunmuyor. Bize bahşedilen bütün bu olanakları doğru kullanmak hepimizin sorumluluğu” dedi.
İzmir'in sağlık kenti olması yolunda öncelikle özel hastanelerin üzerine çok büyük göre düştüğünün altını çizen Dr. Nuri Nasır, “Burada yapılması gereken ilk iş, daha çok akredite kurum. Uluslararası akreditasyon kuruluşlarının belgelendirmesi elbette önemli ama Sağlık Bakanlığı’nın hazırlıklarını neredeyse tamamladığı ulusal bir akreditasyon programının hayata geçirilmesi ve İzmir’deki özel hastanelerin buna hazır olmaları gerekiyor. Yerel yönetici ve bürokratların hastaneleri bu konuda teşvik edici, gelişmelerinin önündeki engelleri azaltma yönünde tutum takınmaları bu noktada çok önemli. İzmir’i seven öngörülü bürokratların, özel hastanelerin önünü açacak perspektiften bakmaları sektöre bir ivme katacaktır” diye konuştu.
“İzmirli özel hastanelerin sağlık turizmi hizmet sunumunda en büyük avantajlarının aslında turistin sağlığı hizmetini zaten veriyor olmaları” diyen Nasır sözlerine şöyle devam etti: “Bu konuda deneyim sahibiyiz. Sağlık turizminin 3 önemli ayağı var; Termal turizm, yaşlı turizmi ve medikal turizm. İzmir her üçünü de yapabilecek yeterlilikte. Sağlık turizmi için özel hastaneler kadar, turizmci, yerel yönetim ve bürokatlar da sorumluluklarının farkında olmalı ve destekleyici rol almalı”
DÜNYADA EN ÇOK İZMİR'E YAKIŞIR
İzmir'in turizm olanaklarını yeterince iyi değerlendiremediğinin altını çizen Dr. Nuri Nasır, çok uygun kaynakları olmasına rağmen İzmir'in turizm gelirinden hak ettiği payı alamadığını savundu. Turizmin bir kalkınma ve refah aracı olarak İzmir’in elinin altında durduğunu vurgulayan Nasır, “Bu potansiyeli en verimli kullanabileceği turizm şekli sağlık turizmidir. Sağlık turizmi, diğer turizm türlerine göre daha fazla getiriye sahip özellikli bir ticaret şeklidir. Sağlık turizminin kentte yaratacağı ekonomik katkının, kentin daha modern bir altyapıya kavuşması, daha sağlıklı ve dayanıklı yapıların üretilmesine ve nitelikli işgücünün biriktiği seçkin bir şehir olmasına katkı sağlayacağı açıktır. Sağlık kenti olmak dünyada en çok İzmir’e yakışır” ifadesini kullandı.
ZAYIF VE GÜÇLÜ YÖNLERİMİZİ BELİRLEMELİYİZ
İzmir'in sağlık kenti olması ve başarılı bir sağlık turizmi yürütmesi için önce zayıf yönlerini ve güçlü olduğu noktaları belirlemesi gerektini hatırlatan Nuri Nasır sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Güçlü olduğumuz konularda bir yandan halkla ilişkiler çalışmalarına hız verirken; diğer yandan da zayıf yönlerimizi ele almalı ve çözümler üretmeliyiz. İzmir’in, turizm olanaklarını en iyi şekilde sunabilecek coğrafya ve iklime sahip bir metropol şehir olması en güçlü yanımız. Bulunduğumuz lokasyonun, hem deniz hem hava hem de kara ulaşımı olma noktasındaki kolaylığı bir diğer güçlü yanımız. Gelişmiş kalifiye sağlık çalışanının fazla sayıda bulunması ve potansiyel yaratılması halinde bu anlamda sağlık çalışanı tarafından tercih edilen bir kent olması diğer bir artımız. Kıyı şeridimizin uzunluğu, kültürel ve sanatsal faaliyetlere kentin yakınlığı yine turizm açısından cazip artılarımız. Bunların yanında kentin uzun yıllardır planlı büyüme ve altyapıyla ilgili sorunlarını çözememiş olması, turizm açısından şehrin dünya çapında destinasyon noktası olmasına engel oluşturuyor. Sağlık turizmi ve turizmin birlikte canlanması, her ikisi için de uygun olan kentimizin kazanımlarını ve ivmesini arttıracaktır”