Duruşmaya, CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, CHP milletvekilleri İlhan Cihaner ve Mahmut Tanal ile bazı gazeteciler de izleyici olarak katıldı.
Adliyedeki büyük salondaki ses sisteminin bakımdan geçmesi nedeniyle İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kendi küçük salonunda yapılan duruşma öncesi, salona girme konusunda avukatlar ve kapıda görevli güvenlik mensupları arasında tartışma yaşandı.
Sanık avukatları, "yer darlığı nedeniyle sadece kapıdaki listede ismi bulunan avukatların içeri alınmasını ve bunun için kapıda turnike oluşturulmasını", adliye önünde protesto etti. Açıklamada, yapılan uygulamalarla savunma makamına saygısızlık yapıldığı kaydedildi. Sanıklar müdafii avukat Duygun Yarsuvat, "Kapıda karşılaştığımız manzara hukuk açısından bizi çok yaralamıştır. Savunma makamına yapılan bir saygısızlıktır. Türkiye adil olmadığı suretle tam demokratik bir ülke olamaz" diye konuştu.
Mahkeme Başkanı, Ahmet Şık ile tartıştı
İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, Mahkeme Heyeti Başkanı Mehmet Ekinci, adliyedeki duruşma salonlarında bulunan görüntü sistemlerini yenileme çalışması yapıldığından duruşmanın küçük salonda görüldüğünü söyledi. Ekinci, talebinin alınması için tutuklu sanık Yalçın Küçük'ü kürsüye çağırdı. Bu sırada, söz almadan konuşan sanık Ahmet Şık'ın, "Avukatlar yok, bu şekilde duruşmaya başlayamazsınız" demesi üzerine Başkan Ekinci, "Bekleyen yok, avukatların yeri de boş isterlerse gelir oturur. Zorla duruşmaya alacak halim yok" dedi. Ahmet Şık'ın "Zorla içeri almıyorsunuz ama..." şeklinde konuşması üzerine Başkan Ekinci, "Ahmet Bey sizinle polemiğe girmeyeceğim. Yerinize oturun lütfen" dedi.
Sanık Yalçın Küçük taleplere ilişkin konuşmaya başladığı sırada, adliye dışında açıklama yapan sanık avukatları duruşma salonuna girdi. Salonun kalabalık olmasından dolayı avukatların girişi sırasında Mahkeme Başkanı ile bazı izleyiciler arasında tartışmalar yaşandı.
Tartışmaların ardından yeniden konuşmaya başlayan Yalçın Küçük, sanıkları göstererek, "Size ve 'Ergenekon' davasına bakan mahkemeye teşekkür ederiz. Bize yeni insanlar kazandırdınız. Bu insanlara iyi bakın, bu insanlar yarın ülkeyi yönetecek" diye konuştu.
İddianameyi eleştiren Küçük, "İddianameye göre PKK'yı yönetiyorum, 'Ergenekon'u yönetiyorum, 'Odatv'yi yönetiyorum, ben CHP'yi yönetiyorum, ben siyaset dünyasını da yönetmeye çalışıyorum. Ben nasıl bir insanım. O yüzden bana iyi bakın, böyle sanık bulamazsınız" dedi.
"Cumhuriyet'in görücüsü"
Cumhuriyetin kendisine bir görev verdiğini belirten Küçük, kendisini bu "cumhuriyetin görücüsü" olarak nitelendirerek, şunları söyledi:
"Cumhuriyet, bana görme görevi verdi. Ben kimsenin görmediklerini görüyorum. Hanefi Avcı huzurunuzda sanık. Burada Hanefi Avcı'ya sordum. 'Beni takip eder misiniz'' dedim. 'Mesleğim sizi takip etmek' dedi. Mehmet Eymür'e sordum, 'evet' dedi. Bir yere gittiğimde havayı koklar, polisimi ararım. Eğer bir yerde polis bulamıyorsam, 'bu devlet artık beni ciddiye almıyor' derim. Her şeyimizi takip ediyorsunuz. Neyi takip ediyorsunuz. Hukuk mantıktır, hukuk akıldır. Akıl ve mantık dışı hiçbir şeyi TÜBİTAK'a gönderemezsiniz."
Davanın sanıklarından Barış'a talimat verip bazı haberleri internete koydurduğunun iddia edildiğini anlatan Küçük'ün, mahkeme heyetine seslenerek "Siz de hiç vicdan yok m? Beni hala tutuklu yargılıyorsunuz" demesi üzerine Başkan Ekinci, "Böyle konuşamazsınız, bu şekilde konuşma hakkınız yok" dedi.
Bunun üzerine Küçük, özür dileyerek sözlerini tamamladı.
Bu arada, salonun kapısından bir izleyici içeriye seslenerek, "Nedim (Şener) dışarı çıksın" dedi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Ekinci, "Ne oluyor orad? Burada duruşma yapıyoruz. Nedim Bey'in işi var, bitsin gelecek" şeklinde konuştu.
Soner Yalçın: "Bu kötülük devletin içinde örgütlüdür"
Tahliye talebine ilişkin söz verilen tutuklu sanık Soner Yalçın ise kötülüğün sıradan olduğunu ve ülkede zalim bir kötülüğün var olduğunu savunarak, "Bu kötülük örgütlüdür ve ne yazık ki devlet içinde yuvalanmıştır. Düzenlediği tertiplerle insanları itibarsızlaştırmakta, hapse attırmaktadır" dedi.
Yalçın, bu kötülüğün yolun sonuna geldiğini ve açığa çıkmaya başladığını ifade ederek, şöyle devam etti:
"Baksanıza, Başbakan Erdoğan bile kendisinin dinlendiğini, ofislerinde dinleme cihazı, böceklerin bulunduğunu açıkladı. Şimdi sıra bu böceği yerleştiren kötülük merkezini ortaya çıkarmaya geldi. Buradan açıklıyorum, biz bu tertipçileri biliyoruz. Yazdık ve 2 yıldır da bu mahkeme salonundan haykırıyoruz. Bu tertipçiler, Deniz Baykal'a kaset komplosu yapanlardır. Bu tertipçiler, 10 MHP'liye seks kaseti komplosu kuranlardır. Komplo yapacağı kişinin telefonunu dinleyecek, adım adım takip edecek, gizlice evlere girip kamerayı yerleştirecek, görüntüleri kaybedecek, yurt dışından internete sızdıracak ve hiç yakalanmayacak! Böylesine bir tertibi kim yapabili? Sırtını devlete dayamadan, devletin istihbarat olanaklarına sahip olmadan bu tezgah kurulabilir mi, yapılabilir m? Türkiye'nin merakla aradığı asıl derin devlet işte budur."
Bu konuları yazdıkları için kendilerine de komplo kurulduğunu iddia eden Yalçın, "Bilgisayarlarımıza virüslü word dosyaları yükleyip bizi hapse
attırdılar. Devlet içindeki bu kötülük merkezinin kim olduğunu hükümetin bilmediğini sanmak saflık olur. Tek eksik olan Türkiye'de bunları ortaya çıkaracak siyasi iradeye sahip olup olmamasıdır. Ama sanıyorum düğmeye bastılar. Çünkü biliyorlar ki bu tertipçilerin şimdiki yeni hedefinin Başbakan Erdoğan olduğu gün gibi açıktır. Devlet içindeki bu güç-iktidar çatışması kaçınılmazdır" diye konuştu.
"Kendime yapılan bu büyük haksızlığın hesabını sormayacak mıyım'" diyen Yalçın, şunları söyledi:
"Eğer biz gazeteciysek bunun hesabını sorarız. Sadece biz m? Eğer bu ülkenin istihbarat örgütü MİT, komplo sonucu hapse atılan ve cezaevinde yaşamını kaybeden meslektaşları Kaşif Kozinoğlu'na yapılanların hesabını sormazlarsa, yazıklar olsun onlara. Kozinoğlu'na yapılan tertibi açığa çıkarmazlarsa tarih önünde hep 'suç ortağı' olarak anılacaklardır. Bitmedi. Türk Polis Teşkilatı, bir kitap yazdı diye hayatı felaketlerle didik didik edilen emniyet müdürleri Hanefi Avcı'ya, kendi içlerinden yapılan bu tertibi ortaya çıkarmazlarsa onlara da yuh olsun. Tarih onları da suç ortağı olarak yazacaktır. MİT'e, Emniyet'e sesleniyorum, bu iftiralar komplolar, tertipler atölyesini ortaya çıkarmak boynunuzun borcudur."
Yalçın, mahkeme heyetinden bu örgütlü kötülüğün ortaya çıkarılmasına yardımcı olmalarını isteyerek, "(Odatv) davasını sonlandırınız artık. Bilgisayarlara virüslü word dosyaları gönderen şebekenin ortaya çıkarılması için savcılığa suç duyurusunda bulununuz. Bunu yaparak, salt ülkemizde değil dünyada da 'Türkiye'de hakimler varmış' dedirtiniz. Adalet adına bu ülkenin umudu olunuz" diyerek sözlerini tamamladı. Duruşma, tutuklu sanık Hanefi Avcı'nın talebinin alınmasıyla devam ediyor.
Duruşması öncesi İstanbul Adalet Sarayı önünde basın açıklaması yapıldı. Yapılan açıklamaya Gazetecilere Özgürlük Platformu, CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan ve Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu da destek verdi. Emine Ülker Tarhan, "Bu davaları kurda kuzu postu giydirmek gibi görüyorum. Postu kaldırdığınızda altından intikam, rövanş, nefret çıkıyor" dedi.
"İktidarın hoşuna gitmediği için yargılanıyorlar"
3'ü tutuklu 13 sanığın İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşması öncesi Gazetecilere Özgürlük Platformu adına basın açıklamasını yapan Ümit Kurtulan, gazetecilerin siyasi iktidarın hoşuna gitmeyen yazılar yazdıkları gerekçesi ile yargılandıklarını belirterek, "Meslektaşlarımıza yöneltilen suçlamalara, dava dosyalarına sehven konulan düzmece nice delilin dayanak oluşturması bu davanın meşruluğuna gölge düşürmektedir" diye konuştu.
"Ölüm tehdidi aldığı Ergenekon'un üyesi olmakla yargılanıyor"
Kurtulan, Soner Yalçın'ın hayatı boyunca yasa dışı yapılanmaları, faili meçhul cinayetleri aydınlatmaya çalıştığını belirterek, "Soner Yalçın, ortaya çıkardığı için ölüm tehditleri aldığı yapılanmanın üyesi olmakla suçlanarak yargılanmaktadır." ifadelerini kullandı.
Ankara Barosu Başkanı: "Milletin yüreği bugün Çağlayan'da ve Silivri'de"
Basın açıklaması sırasında tutuklu 30 gazetecinin de fotoğraflarının bulunduğu pankart açıldı. Gazeteciler, meslektaşlarına destek amacıyla "Hapisteki gazetecilere özgürlük" yazılı pankart açtı. Ümit Kurtulan'ın ardından açıklama yapan Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu, "Milletin yüreği bugün Çağlayan'da Odatv Davasında, milletin yüreği bugün Silivri'de. Bellerine bomba mı sarmışla? Ellerine tüfek mi almışla? Karakol mu basmışlar ki Terörle Müdadele Kanunu'nu ihlalden yargılanıyorlar" dedi.
CHP'li Tarhan: "Davaların ipinin kimin elinde olduğunu biliyoruz"
CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan ise, davaların siyasi olduğunu belirterek, "Bu davaların ipinin kimin elinde olduğunu biliyoruz. Kurda kuzu postu giydirmek gibi görüyorum bu davaları. Postu kaldırdığınızda altından intikam, rövanş, nefret çıkıyor" dedi.
Davaların bir an önce sonlandırılması gerektiğini belirten Tarhan, "İktidarın Rektörlerinin karşısında ODTÜ'nün olduğunu düşünürsek, iktidar yargısının da karşısında gerçek gazeteciler olduğunu düşünürsek kimin kazanacağını biliyoruz demektir. Bugün olumlu bir karar çıkmasını diliyorum" diye konuştu. (CNNTÜRK)