Gaziantep'te ailesiyle birlikte yaşayan 21 yaşındaki Yusuf Eneç, 2011 yılında gün içinde basit işlerini yaparken yorulduğunu fark ederek doktora başvurdu. 5 kardeşin 4'üncüsü olan ve iki kardeşini kalp rahatsızlığı nedeniyle kaybeden Yusuf'a gittiği 8 ayrı hastanede tam olarak teşhis konulamadı. Son olarak gittiği bir genel cerrahın yönlendirmesiyle kardiyoloji servisine başvurduğunda, genetik yatkınlık nedeniyle kalp yetmezliği teşhisi konuldu. Ancak geçen zaman içinde rahatsızlık ilerledi, 'Diyate Kardiyomiyopati' (kalp kasının bozulması) gelişti. İzmir'deki Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi'ne sevk edildi. 2011 yılında İzmir'e gelen Yusuf Eneç için zorlu tedavi dönemi başladı. 7 aylık bir sürecin sonunda 2012 yılında Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öztekin Oto ve ekibinin gerçekleştirdiği başarılı bir operasyonla total yapay kalp nakli yapıldı, 3 yıl boyunca hayatına bu şekilde devam etti. Hastanede kalp nakli bekleyen 3 genç hastadan biri olan Yusuf'un diğer iki arkadaşı, nakil için organ beklerken öldü.
BİRÇOK ÖĞRENCİYE DERS KONUSU OLDU
Tedavi süresince Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde birçok öğrenciye ders konusu olan Yusuf Eneç, yapay kalp takıldıktan sonra Tıp Fakültesi o zaman 4'üncü sınıf öğrencisi olan Metin Biçer ile tanıştı. Metin Biçer hikayesinden etkilendiği, bir yıl boyunca yakından ilgilendiği Yusuf'un yaşadıklarına şahit oldu. Aynı zamanda sinemayla da ilgilenen Biçer, Yusuf Eneç'in hikayesini senaryolaştırıp kısa film çekmek istediğini söyledi. Yusuf, organ bağışına yardımı dokunacağını düşünerek teklifi kabul etti. Bu sırada 24 Haziran 2015 tarihinde Yusuf'a uygun kalp bulunarak nakledildi. Metin Biçer, kalp naklinin ardından kurduğu ekiple, bağış kalple hayata bağlanan gencin yaşadıklarını 2 yıl süren çekimle 18 dakikalık kısa filme dönüştürdü.
'BÜTÜN HASTALARIN HİKAYELERİ BİZİ ETKİLİYOR'
Yusuf Eneç'in hayatının kendisini çok etkilediğini belirten Metin Biçer şunları anlattı:
"Aslında sadece Yusuf değil, burada karşılaştığımız bütün hastaların hikayeleri bizi etkiliyor. Ben tıp eğitiminin yanı sıra sinemayla ilgileniyorum. Aslında benim için ikisi birbirinden ayrılmayacak bir bütün. Ben tıpta bize özel bir durum olduğuna inanıyorum. Burada çocuğunun doğumunu bekleyen ya da ölüm haberini alan bir baba, tedavi olmak için gelenleri, organ nakli bekleyenleri, umutlarını, acılarını, korkularını görüyoruz. Bu yaşadıklarımızı sinema sanatı ile anlatmak istedim. Dolayısıyla aklımda sürekli böyle bir kısa film çekme fikri vardı. Yusuf ile tanışıp hikayesini öğrenince aklımdaki fikir de kesinleşmiş oldu."
'SPONSOR İSTEMEDİM'
Film çekimi sırasında çeşitli sıkıntılar yaşadıklarını belirten Metin Biçer sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özellikle maddi sıkıntılar büyük boyuttaydı. Bu süreçte bazı kuruluşlar sponsor olmayı teklif etti. Ancak ben bu filmin kamu spotu olmasını istemedim. Belirli bir çerçeveye sıkışmasını istemedim. Kendi imkanlarımızla tamamladık. İlk gösterimini Rektörlük binasında gerçekleştirdik. Hayatında bu hikaye gibi anları yaşamış olanlar gözyaşlarını tutamadı. Hatta filmi izledikten sonra organ bağışına olan bakış açılarının değiştiğini söyleyenler oldu. Bu anlamda filmin başarıya ulaştığını düşünüyorum."
'KADAVRADAN BAĞIŞ ÇOK ÖNEMLİ'
Türkiye'de organ bağışı konusunda yeterli duyarlılığın olmadığına dikkat çeken Metin Biçer şunları söyledi:
"En önemli neden dini inançlar ya da yanlış bilgilendirme. Bu konuda hem Diyanet İşleri Başkanlığı, hem de Sağlık Bakanlığı çok sıkı çalışma içerisindeler. Bizde yaşarken yapılan bağışlar, kadavradan yapılan bağışlara oranla daha yüksek. Ancak yurt dışında bu oran tam tersi. Bazı organlar sadece kadavradan alınabilir. Örneğin kalbi yaşayan bir insandan nakletmek mümkün değil. Bu nedenle kadavradan bağış çok önemli."
'TOPRAK OLACAĞINA CAN VEREBİLİR'
Kısa filme konu olan Yusuf Eneç de artık koşabildiğini ve tamamen sağlıklı olduğunu belirterek, organ bağışının önemine dikkat çekti. Eneç, "Bu konuda duyarlılığı artırmak gerek. Zaten film teklifini de organ bağışı için yapılan çalışmalara bir nebze olsun destek olmak için kabul ettim. Nakil bekleyen bir babanın, bir annenin evladı, bir kadının kocası, bir kızın sevgilisi olabilir. Bu herkesin başına gelebilir. Organ toprak olacağına başka birine can verebilir" diye konuştu.
İZMİR'DE İŞ ARIYOR
Hastalığı nedeniyle eğitimine ara vermek zorunda kaldığını söyleyen Yusuf Eneç şöyle dedi:
"Lise birinci sınıftayken teşhis konuldu ve Gaziantep'ten İzmir'e sevk edildim. Sürekli kontrol altındaydım. Yapay kalp takıldıktan sonra 1 yıl boyunca steril ortamda kalmak zorundaydım. Dolayısıyla eğitimim yarım kaldı. Buradaki doktorların, hemşirelerin ve öğrencilerin yönlendirmesi ile lise öğrenimimi açıktan tamamladım. Gaziantep'e ailemin yanına gittiğimde hava değişimi nedeniyle rahatsızlanıyorum. Dolayısıyla 1-2 haftadan fazla kalamıyorum. Artık doktorlarım da gitmemi istemiyorlar. Burada yaşayabilmek için de iş arıyorum." (DHA)