Yaklaşık 1600 avukat yargı bağımsızlığı, yargıç güvencesi, savunma mesleğinin yaşadığı sorunlar ve çözüm önerileri, Anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi ile ilgili baro görüşünün oluşturulması amacıyla İzmir Barosu’na olağanüstü genel kurulun toplanması talepli bir dilekçe vermişti. Bu talep, İzmir Barosu Yönetim Kurulu tarafından vakit geçirmeden karara bağlandı ve yönetim kurulu 26 Mart 2017 günü Olağanüstü Genel Kurul yapılmasına karar verdi. Ancak genel kurul için yeterli çoğunluğun sağlanamaması üzerine toplantı genel görüşmeye dönüştürüldü. Toplantıda konuşan Baro Başkanı Aydın Özcan, korkmadan, yılmadan, görüş ve düşüncelerini söylemeye devam edeceklerini söyledi.
Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan avukatlar Atatürk Anıtı’na çelenk sunduktan sonra toplantının yapılacağı Fuar İsmet İnönü Kültür Merkezi’ne kadar cübbeli yürüyüş gerçekleştirdi. Beş yüze yakın avukatın katıldığı toplantıda İzmir Barosu üyesi avukatlar oylanacak anayasa teklifine ilişkin görüşlerini paylaştı.
Açılış konuşmasını yapan Baro Başkanı Av. Aydın Özcan, İzmir Barosu’nun ülkenin torba yasalarla yönetilmeye başlandığı 2015 yılında mücadeleye başladığını ifade ederek, “o gün torba yasalar ve iç güvenlik yasa tasarıları ile mücadele ederken bugün geldiğimiz noktada ülke KHK’ler ile yönetilir hale gelmiştir” dedi. “Söz konusu hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ise İzmir Barosu görüş ve düşüncelerini hiç korkmadan ve yılmadan her zaman ve her ortamda söylemeye devam edecektir” diyen Özcan 2016 yılında torba yasalardan şikayet ederken bugün geldiğimiz noktada ülkenin KHK’lerle yönetilmeye başlandığını ve gerçekleştirilmek istenen Anayasa değişikliğinin OHAL ve KHK rejiminin sürekli hale getirme amacı taşıdığını ifade etti.
15 Temmuz darbe girişimini aklı başında hiç kimsenin hele bir hukukçunun kabul etmesinin mümkün olmadığını söyleyen Av. Aydın Özcan, “İzmir Barosu, daha başladığı saatlerde bu hain darbe girişimini en sert şekilde kınamıştır” dedi. Bununla birlikte darbe girişiminden sonra ülkenin içine sokulduğu OHAL ve KHK rejimini de kabul etmenin mümkün olmadığını ifade eden Özcan, ikinci dönem KHK’lerle savunma mesleğinin itibarsızlaştırılmak istendiğini, avukatların cezaevlerinde ve emniyet birimlerinde çok kötü muamele ile karşılaştıklarını söyledi. Av. Aydın Özcan, “İzmir Barosu olarak bu durumu kabul etmemiz mümkün değildi. Hemen Cumhuriyet Baş Savcılığı ile görüşmelere başladık ve uygulamalar bu şekilde sürerse binlerce meslektaşımızla birlikte sokağa çıkacağımızı ifade ettik. Ondan sonradır ki cezaevlerindeki koşullar bir ölçüde düzeltildi” dedi. İzmir Barosu’nun tüm barolardan önce KHK’ler ve Anayasa değişikliğine ilişkin çalışmalara başladığını söyleyen Özcan, “üzülerek ifade ediyorum ki bu çalışmalarımıza olağanüstü genel kurul yapılması için imza toplayan meslektaşlarımız katılmamışlardır” dedi.
İzmir Barosu’nun daha TBMM’de anayasa değişikliğine ilişkin görüşmeler yapılırken Meclis içtüzüğü ve yasalara uygun oylama yapılması için tüm milletvekillerine yazdığı mektupla ettikleri yemine sadık kalmalarının hatırlatıldığını söyleyen Özcan, sonraki süreçte de öncü baro olma misyonuyla hareket ettiğini ifade etti. Sivil toplum kuruluşlarına yönelik baro binasında ona yakın eğitim çalışması düzenlediğini söyleyen Özcan, “bunun dışında çağırılan her yere bu konuyu anlatmak için gidiyoruz. Barolar arasında yine İzmir Barosu ilk kez değişikliği karşılaştırmalı metinler olarak yayın haline getirdi. İlk baskısı tükendi bir kez daha bastırdık. Bu kitaba ilişkin çok olumlu geri dönüşler alıyoruz” dedi.
MESLEKTAŞLARIMIZDAN BÜYÜK DESTEK GÖRÜYORUZ
Özcan sözlerine şöyle devam etti: “Tabii gönül isterdi ki bugün genel kurul gerçekleşsin. Ama maalesef toplanamadık. Biz imza toplayan meslektaşlarımıza bunu ifade ettik. Gelin sokağa çıkalım, sokakta birlikte çalışalım, herkese ulaşalım dedik. Ama bazı meslektaşlarımız bu genel kuruldan çok büyük bir beklenti içine girdiler. İzmir Barosu’nun yaklaşık iki buçuk - üç aydır yapmış olduğu çalışmalar ortada ve meslektaşlarımız tarafından da büyük destek görüyor. Bugün buraya gelmeyen binlerce meslektaşımız Yönetim Kurulumuzun yapmış olduğu faaliyetlerin yeterli olduğuna inandıkları için gelmediler. Bugünkü genel görüşmede de ortaya çıkan sonuç baromuzun yapmış olduğu çalışmaların doğru olduğu yönünde bir tespiti içeriyor. Yönetim kurulu olarak bizler yürüttüğümüz çalışmaları kendi adımıza yapmıyoruz, İzmir Barosu’nu temsil ediyoruz. Bizler daha birkaç ay önce yapılan İzmir Barosu genel kurulundan beş aday arasında en çok oyla güvenoyu alarak tekrar seçilmiş bir yönetimiz ve tek dayanağımız genel kuruldan yani sizlerden aldığımız güvencedir. Bundan sonra da sizlerin desteğiyle bu yolda yürümeye devam edeceğiz.
SUSMAYACAĞIZ
Eğer 16 Nisan’da aksi bir sonuç çıkarsa ülke gerçekten kapalı bir toplum haline gelecek. Şu an bile sadece barolar, baro başkanları, sınırlı sayıda insan konuşabiliyor. Üniversiteler suskun, 150’nin üzerinde gazeteci tutuklu. Kimse konuşamıyor. 16 nisanda istemediğimiz bir sonuç çıkarsa belki bizler de konuşturulmayacağız, susturulacağız. Susmak istemiyoruz. Temel hak ve özgürlükler için susmayacağız ve 16 Nisan’da birlik beraberlik içerisinde mutlaka sandıklara giderek oylarımızı kullanacağız ve sonrasında da sandıklara sahip çıkacağız. Her perşembe sandık eğitimleri düzenliyoruz ve bu çalışmalara katılan meslektaşlarımızın bilgilerini alıyoruz. Referandum günü ihtiyaç duyduğumuz tüm meslektaşlarımızı teker teker arayarak sorun yaşadığımız ilçelere yönlendireceğiz ve sandıklara sahip çıkacağız.
İzmir Barosu olarak, Cumhuriyet değerlerinden, Atatürk ilke ve devrimlerinden, ülkenin üniter yapısından, hukukun üstünlüğünden, kuvvetler ayrılığından ve yargı bağımsızlığından yana tarafız, taraf olmaya devam edeceğiz ve bu görüşlerimizi her yerde söyleyeceğiz ve susmayacağız.”
Yapılan genel görüşme toplantısında konuşan başta önceki dönem baro başkanları olmak üzere baro üyesi avukatlar baronun bugüne dek yapmış olduğu çalışmaları desteklediklerini ifade ederek, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve demokrasiye inanan tüm hukukçuların hayırda birleşmesi gerektiğini dile getirdiler.