CHP Antalya 38. İl Kongresi, bugün saat 11.30'da Konyaaltı Belediyesi Nazım Hikmet Kongre Merkezi'nde başladı. İstiklal Marşının okunup, saygı duruşunda bulunulmasının ardından İl Başkanı Nuri Cengiz, kongrenin açılış konuşmasını yaptı.
Kongrenin divan başkanlığına CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Semra Dinçer seçildi. Dinçer'in konuşmasının ardından söz alan CHP Grup Başkanı ve Genel Başkan Aday Adayı Özgür Özel, "Eğer ki derseniz hadi Özgür görev sende, ben bu takımı şampiyon yaparım, ben bu partiyi sizinle birlikte iktidar yaparım, ben bu partiyi sizinle birlikte ayağa kaldırırım. Kalkın ayağa, kalkın ve bu partiyi iktidar yapın. Ben size güveniyorum. Ben size inanıyorum, bu parti ayağa kalkarsa Türkiye ayağa kalkar. İşte Antalya ayakta, CHP ayakta. Göreceksiniz buluşacağız iktidarda. Atatürk’ün partisi ikinci parti olamaz, mağlubiyetlere razı olamaz" dedi.
CHP Grup Başkanı Özel’in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“RAHMETLE, MİNNETLE, ÖZLEMLE ANIYORUM: Antalya’nın dört bir yanındaki CHP’nin baba evlerinden, ilçelerinden bugünkü kongreye, partimizin bundan sonraki sürecini görüşmek, politikalarını tartışmak, geleceğine, CHP’nin ve Türkiye’nin geleceğine katkı sunmak için görevlendirilmiş kıymetli delegelerimiz ve alnı açık, başı dik, yüreğinde vatan, millet, bayrak ve Atatürk sevgisi olan CHP’nin kıymetli üyeleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Antalya’dayız, Türkiye’nin gözbebeği bir kentindeyiz. CHP’nin gözbebeği bir örgütümüzün misafiriyiz. Burada, bugünkü dönemde, geçmiş dönemlerde görev yapmış çok kıymetli siyaset arkadaşlarımızla ve örgütümüzün sıcaklığıyla birlikteyiz. Son kongremizden bugüne kadar partimize emek vermiş gerek covid gerek diğer sebeplerle hayatını kaybetmiş bütün üyelerimizi, önceki Genel Başkanımız Deniz Baykal’ı, önceki Genel Başkanlarımızdan hayatını kaybetmiş Karaoğlan Bülent Ecevit’i, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün silah arkadaşı İsmet Paşa’mızı ve ‘benim iki büyük eserim varsa; biri Cumhuriyet, biri CHP’dir’ diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle, minnetle, özlemle anıyorum.
ADAYIMIZ KAZANSIN, TÜRKİYE KAZANSIN DİYE MÜCADELE VERDİK: Cumhuriyet’in 100’üncü yılındayız. Partimizin kuruluşunun 100’üncü yılını hep birlikte geçtiğimiz günlerde kutladık. Hiç şüphe yok, hep birlikte Antalya Büyükşehir Belediyesi’ni kazandığımız 2019 Yerel Seçimleri’nden beri ki o yerel seçimlerde 60 günde 41 ilde 247 belediye başkan adayımızı tanıtmış bir kardeşiniz, evladınız olarak o günden Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimi olduğuna inandığımız, toplumu inandırdığımız, mücadelesini verdiğimiz 14 Mayıs Seçimi’ne kadar 81 ilde 973 ilçede nereden davet aldıysam ilse il, ilçeyse ilçe, beldeyse belde, bu seçim için koştum, gayret gösterdim. Bu gayretlerimin önceki kısmına da 14 Mayıs, 28 Mayıs arasında büyük bir şokla başladığımız, moralleri yükseltip sandığa motivasyonu artırmak için görevlendirildiğimiz Muğla’daki 9 mitingden sonraki geldiğim Kaş’ta, Kumluca’da, Serik’te, Manavgat’ta, Antalya merkezde 7 farklı ilçemizde hep birlikte otobüsün üstünde bu Cumhuriyet tarihinin en önemli seçiminde adayımız kazansın ve Türkiye kazansın diye mücadele verdik.
CUMHURİYETLE HUSUMETİ OLANLARIN İKTİDARINA SON VEREMEDİK: Maalesef 28 Mayıs günü, Cumhuriyet tarihinin en önemli seçiminde Cumhuriyetle, onun kurucu babalarıyla, kurucu kadrolarıyla, Cumhuriyet’i cumhuriyet yapan temel değerlerle çelişkisi olan, onlara husumet duyan birilerinin iktidarına son veremedik. Bu büyük üzüntü, hepimizin kaldırmakta güçlük çektiği yük, hepimizin omuzlarına bastı. O günden sonra hep birlikte bizim bundan sonraki süreçte bizim bir özeleştiri, muhasebe yapmamız, bundan önceki seçimlerde yaşadıklarımızla bu seçim arasındaki farkları doğru yaptıklarımızı, yanlış yaptıklarımız, analiz etmemiz, hatalardan ders çıkarmamız, bir daha Cumhuriyet’e husumet duyan kadroların iktidarda kalmaması için partimizde neyi değiştirmemiz gerekiyorsa o noktada mücadele etmemiz gerekiyordu. Bu inançla, bu yaklaşımla partimizin yetkili organlarında ve Genel Başkanımıza bu düşüncelerimizi ifade ettim. Ancak zaman geçtikçe gördüm ki yaşadığımız bu seçim kaybına başka isimler koymak, kaybetmedik sadece kazanamadık demek ve hiçbir şey olmamış gibi devam etmek isteyen bir anlayışın hakim olduğunu gördük. İşte gün, buna itiraz etme, bu konuda kimseyi incitmeden, haksızlık yapmadan, ama CHP’nin, Cumhuriyetçilerin, Atatürkçülerin yüreğindeki yangını hissederek bir şeyler yapmak gerekiyor, onun için yola çıktık, yollara düştük.
DEĞİŞİM TARTIŞMALARINI SADECE GENEL BAŞKANIMIZA İNDİRGEMEK, KENDİSİNE, GEÇMİŞİNE, EMEĞİNE HAKSIZLIK OLUR: İçinde bulunduğumuz değişim tartışmalarında bunu sadece sayın Genel Başkanımıza indirgemek kendisine, geçmişine, emeğine haksızlık olur. Yola çıktığım gün kendisine de kamuoyuna da söyledim; ben bir değişimi savunuyorum, ancak vefalı bir değişim öngörüyorum. Geçmişte olan kötü örneklerindeki gibi, biraz önce söyledim bu babaevinde başka şeylere talip olabilirsiniz, iyi yönetilmediğini söyleyebilirsiniz, daha iyi yönetmek için iddianızı, kadronuzu ve bu konuda fikri farklılıklarınızı dile getirirsiniz, ancak daha önce olan kötü örneklerdeki gibi yakarak yıkarak bir daha yüz yüze bakamayacak hale gelerek, bir parti içi mücadele için partinin geleceğini, gelecekte seçmenle kurulacak ilişkiyi zedeleyerek bir mücadele ne bana ne CHP’ye yakışmaz. Elbette sadece Genel Başkan değişikliğini söylemek Genel Başkanımıza haksızlık olur. Ancak sayın Genel Başkanın çalışma ekiplerini değiştirmekle değişimin tamamlandığını düşünmek ya da tüzüğe daha demokratik maddeler önererek ya da programı daha basit, daha kısa, daha anlaşılır yazacağını söyleyerek değişim göstermek de ipteki cambazı göstermek, esas sorumlulara bakma demek olur. Bu yüzden CHP’nin önce temel sorununu tespit etmek durumundayız.
ÖBÜR 3 SEÇMENİN KİM OLDUĞUNA İYİ BAKMAK LAZIM: Tayyip Erdoğan’ın o dikine kesen siyasetinde yani biz ve onlar diyen, Türkler Kürtler, Aleviler Sünniler, sağcılar solcular, milliler gayri milliler diye bölen, farklılığın üzerinde tepinen, diğer parçayı kutuplaştıran o uzak kutbu şeytanlaştırıp kendisi arkasını kalabalıklaştıran kimlik siyasetine… Evet biliyorum, açsın, yoksulsun, işsizsin, güvencesizsin ama tehlike büyük, ezanı susturacaklar, arkama geçmelisin. Bayrağı indirecekler arkama geçmelisin, ülkeyi böldürecekler arkama geçmelisin diyen dikine siyasete karşı küçük parçayı kucağında bulup onu büyütmeye çalışmak, onun için sağdan, daha sağdan, daha sağdan ittifaklarla büyümeye çalışmak yerine başımızın üzerindeki cam tavanı görmek, yüzde 25 ile 4 seçmenden birini aldığımızla meşgul olup öbür 3 seçmenin kim olduğuna iyi bakmak durumundayız. Orada öyle erişemeyeceğimiz bir yer yok, ama nereden bakacağımız önemli.
CHP, HERKESTEN YANA OLAMAZ: Eğer biz AK Partilinin de MHP’linin de HDP’linin de İYİ Partilinin de oy vermeyenin küskünün de yoksuluna, işsizine, güvencesizine, sendikal hakkı elinden alınmışına ülkeden umudunu kesmiş gencine dokunabiliyorsak Tayyip Erdoğan gibi dikine kesen değil, sol sosyal demokrat siyasetle tüm toplum kesimlerini enine kesen ve alta kalanlarla meşgul olan… Zaman zaman slogan yaptık, ekranlara yazdık, ‘Herkes için CHP.’ Biz bir partiyiz, toplumun bir parçasıyız. Toplumdaki bir grubun hak ve menfaatlerini korumak için kurulur partiler. CHP, herkesten yana olamaz. CHP, işçiden yanadır, CHP, yoksuldan, esnaftan, memurdan, orta direkten, ezilenden yanadır, CHP halktan yanadır. CHP, sosyal demokrat bir partidir. Bundan sonraki süreçte CHP’nin Altı Ok’unun tarihsel gerekliliğine inanarak olgusal gerçekliğini sahiplenerek ve içinde bulunduğumuz çağın gereklerine göre Altı Ok’u aşındırmadan geliştirerek cesur, kararlı bir siyaset yapmamız lazım.
SİZLERİ CESUR SİYASETE DESTEK VERMEYE DAVET EDİYORUM: CHP, nerede duracağına şöyle karar veremez. ‘Ben, şunların karşısında olmalıyım, buna yakın durmalıyım, buna çok yaklaşırsam bu tarafı kızdırmayayım’ diyerek pozisyon tarif eden bir parti olmak yerine Altı Ok, cumhuriyet, evrensel sosyal demokrasi, sol siyaset ve kimden yana olduğunu biraz önce birlikte haykırdığımız kitleler için CHP duracağı yeri belirlemeli, dünya CHP’nin etrafında, siyasi pozisyonlanmalar CHP’ye göre olmalıdır. Cumhuriyeti kuran kadrolar da Türkiye’ye demokrasiyi getiren kadrolar da 70’lerde ortanın solu ile işçi sınıfındaki dinamizmi ve emek mücadelesinin rüzgarını alan kadrolar da pozisyonunu ona göre buna göre değil kendi olması gerektiği yere göre belirlemiştir. Bu cesur siyasete inanıyorum, sizleri bu cesur siyasete destek vermeye davet ediyorum.
DERSENİZ Kİ GEÇ TAKIMIN BAŞINA, BEN ONA DA VARIM: Değişim tartışmaları başladığında dedim ki bir değişim gerekir, ben kendi özeleştirimi yapmak durumundayım. Eğer fedakarlık yapmak gerekiyorsa fedakarlık, sorumluluk almam gerekiyorsa sorumluluk alacağım. Dedim ki kaybeden takımda santrafor oynayacağıma şampiyon takımda her mevkiye talibim. Dedim ki eğer derseniz ki Özgür, gözümüzün önünde büyüdün sen, çok oynadın, birazcık yedek otur, Özgür yedek oturur. Yok orta saha, orta saha; kaleye, kaleye… Artık oynamayacaksın, Özgür top toplayacaksın, top toplamaya… Ama diyorsanız ki Özgür biz sana inanıyoruz, biz sana güveniyoruz, geç takımın başına ben ona da varım, sizinle bunu da konuşmaya geldim.
ATATÜRK'ÜN PARTİSİ İKİNCİ PARTİ OLAMAZ: Ben görevimi yaparken Süleyman Soylu’ya karşı, Hulusi Akar’a karşı, başbakanlara, Recep Tayyip Erdoğan’a karşı, sizin yüzünüzü hiç öne eğdim mi? Sizin yüzünüzü hiç yere düşürmedim. Bundan sonra da hangi göreve gelirsem eğer ki derseniz hadi Özgür görev sende, ben bu takımı şampiyon yaparım, ben bu partiyi sizinle birlikte iktidar yaparım, ben bu partiyi sizinle birlikte ayağa kaldırırım. Kalkın ayağa, kalkın ve bu partiyi iktidar yapın. Ben size güveniyorum. Ben size inanıyorum, bu parti ayağa kalkarsa Türkiye ayağa kalkar. İşte Antalya ayakta, CHP ayakta. Göreceksiniz buluşacağız iktidarda. Atatürk’ün partisi ikinci parti olamaz, mağlubiyetlere razı olamaz.” (ANKA)