CHP Grup Başkanı Özgür Özel, kurultayda CHP Genel Başkanlığına aday olacağını, CHP genel merkezinde düzenlediği basın toplantısı ile duyurdu. Özel, “Ülkemizin ve çocuklarımızın hak ettiği bir gelecek için; kurum ve kurallarıyla çalışan demokrasiyi partimizde ve ülkemizde egemen kılmak için; gençleri partimizin merkezine almak, partiyi gençliğin çekim merkezi yapmak için; kadınların etkin olacağı parti yapısı ve siyaset tarzını güvence altına almak için; emeğin sömürülmesini engellemek için; tüm öğrencilerin laik ve bilimsel eğitime erişim hakkını tesis edebilmek, cemaat, tarikat yurtlarında başka Enes Karaların canlarına kıymaması için; sağlık hizmetlerinden herkesin eşit, ayrımsız ve ücretsiz yararlanabileceği bir Türkiye için; başka Soma’lar, başka Ermenekler, başka Amasra’lar, başka Hendek’ler, başka Çorlu’lar, başka Afyon’lar yaşanmaması için; parti içi iktidarı kazanmak için değil, CHP’yi, Atatürk’ün partisini iktidar yapabilmek için Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığına adaylığımı ilan ediyorum" dedi.
CHP Grup Başkanı, Manisa Milletvekili Özgür Özel, bugün saat 14.00'de CHP Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısıyla Genel Başkanlığına aday olacağını ilan etti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Semra Dinçer, Genel Merkez girişinde karşıladığı Özel’e, toplantının yapıldığı ikinci kattaki salona kadar eşlik etti. Ayrıca Özel’in basın toplantısı, CHP’nin kurumsal X(Twitter) hesabından da yayınlandı.
Özel, toplantıda “Değişimin Yüzyılı, Yüzyılın Değişimi” başlıklı tutum belgesini de basın mensuplarına dağıttı. Özel, "Cumhuriyet Halk Partisi’nin iyi yönetilmesine her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla; kapsamlı bir üye reformu gerçekleştirilecek, üyelerin genel başkan seçimi dahil olmak üzere tüm süreçlere katılımı sağlanacaktır. Milletvekili, belediye başkanı ve meclis üyeleri adaylarının belirlenmesinde önseçim yöntemi esas alınacak, yeniden aday gösterilecek yerel yöneticiler için ise halkın memnuniyetini ölçen objektif kriterler gözetilecektir. Genel merkez yöneticileri, milletvekilleri, belediye başkanları ve meclis üyeleri için 3 dönem sınırı getirilecektir" diye konuştu.
Özel’in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
"BUNDAN SONRA BANA NE OLUR DİYE ENDİŞE ETMEYENLERİN HİKAYESİDİR: Bugün dinleyeceğiniz, 28 Mayıs sabahı Manisa’da, Balıkesir’de, Mersin’de, İstanbul’da, Malatya’da, Şanlıurfa’da, İzmir’de, Ankara’da, Adana’da, Edirne’de 81 ilde uyanıp da o gün bugündür huzurlu bir uyku uyuyamayanların hikayesidir. Artık korkmaya gerek olmadığını, çünkü korkulanın olduğunu bilenlerin hikayesidir. Bu bir yolculuğun hikayesidir. Sonu nedir diye düşünmeden yola çıkanların, bundan sonra bana ne olur diye endişe etmeyenlerin hikayesidir.
ŞENYAŞAR AİLESİNE GETİREMEDİĞİMİZ ADALET VAR DİYENLERİN HİKAYESİDİR: Seni bu karara ne itti, hangi gruplar diye soranlara babamın, benim ve kızımın arkadaş grupları diye cevap verenlerin hikayesidir. Arkanızda kim var diyenlere, arkamızda bayramda babasına kavuşturamadığımız Vera’ya verdiğimiz söz var diyenlerin, Şenyaşar Ailesine getiremediğimiz adalet var diyenlerin hikayesidir. Ekmeğini çöpten çıkaran kağıt toplayıcısı Bader Bey’e, süt veren ineğini kesen Meliha Hanım’a mahcup olanların hikayesidir. 30 yıldır sönmeyen Madımak ateşinin zaman aşımı kararıyla yürekleri dağlamasına engel olmamanın acısını hissedenlerin hikayesidir.
SOMA’DA ÖLEN BABALARININ HAKKINI MAHKEMEDE ARARKEN BÜYÜYEN ÇOCUKLARA SÖZÜ OLMAYANLARIN HİKAYESİDİR: Ergenekon’da canına kastedilen Kuddisi Okkır’ın eşi Sabriye Hanım’dan, Kazdağları’nı savunan Hanife Teyze’den utananların hikayesidir. KPSS’de derece yapmasına rağmen atanmayan Salih Can’ın yüzüne bakamayanların, Bartın’da madende babası Rıdvan’ı kaybeden Emrullah’a, Soma’da ölen babalarının hakkını mahkemede ararken büyüyen çocuklara söyleyecek sözü olmayanların hikayesidir. Bu insanlardan dilenmemiş samimi bir özrün utancını yaşayanların hikayesidir.
BU, TÜRKİYE’Yİ DEĞİŞTİRMEK İÇİN CHP’Yİ DEĞİŞTİRMEYE İNANAN KADROLARIN HİKAYESİDİR: Bu seçimin kaybedilmesine dur diyemeyenlerin, bu kayba engel olmamanın üzüntüsünü duyanların, kahrını çekenlerin hikayesidir. Bu kendini suçsuz görenlerin değil, ama kendinde hiç suç görmeyip hiçbir şey olmamış gibi davranmaya itiraz edenlerin hikayesidir. İçi yananların, vicdan azabı çekenlerin, sorumluluk duyanların hikayesidir. Bir daha aynı hataları yapmamak için inanç, azim ve kararlılık taşıyan gençlerin, kadınların hikayesidir. Bu hikayedeki gençler, kadınlar, Atatürkçüler, cumhuriyetçiler, Türkiye’yi yönetebileceklerine, değiştirebileceklerine, aydınlanma meşalesini yeniden yakıp Cumhuriyet devrimlerine devam edebileceklerine inancı olanlardır. Bu Türkiye’yi değiştirmek için CHP’yi değiştirmeye inanan kadroların hikayesidir. Bu bir lider değişikliğinin ötesinde gücü kadrolardan alan ve kadrolarına güç veren bir hareketin hikayesidir.
BU HİKAYE NAMUSSUZLARDAN DAHA CESUR OLAN NAMUSLULARIN, İSMET PAŞALARIN HİKAYESİDİR: Bu hikaye; Atatürk’ün Cumhuriyet ile bir tuttuğu iki büyük eserimden biri Cumhuriyet Halk Partisi’ni babaevi bilen Atatürkçülerin hikayesidir. Bu hikaye namussuzlardan daha cesur olan namusluların, İsmet Paşa’ların hikayesidir. Bu hikaye, ‘CHP alın yazısı devrimcilik olan bir partidir’ diyen Karaoğlanların hikayesidir. Ellerinizdeki kitapçık, bu hesapsız, çıkarsız, amasız, fakatsız çıkılan yolculuğun ilk adımıdır. İlk adımdır, ama kararlıdır. İlk adımdır ama birikmiştir, kolektiftir. Tek bir kişinin değil, bir kadronun attığı kocaman bir adımdır. Bir parti içi iktidar mücadelesinin değil, bir büyük iktidar hayalinin ilk adımıdır.
BU YÜRÜYÜŞLE, ATATÜRK’ÜN DEVRİMCİ, DÖNÜŞTÜRÜCÜ KARAKTERİNİ ESAS ALAN BÜYÜK BİR MEYDAN OKUMAYI HEDEFLİYORUZ: Bizler bu yürüyüş ile Cumhuriyet devrimimiz ve lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimci, dönüştürücü karakterini esas alan büyük bir meydan okumayı hedefliyoruz. En büyük dönüşümler, en büyük kırılmaların yaşandığı dönemlerden gerçekleşir. Tarihin böyle bir aşamasındayız. Bu bilinçle, yeni yüzyılda, yeni bir siyaset için yeni yaklaşımlarla yol alacağız. Ülkemizin kaderini değiştiren, nice devrime imza atan bir siyasi irade bunu yine yapacak güce ve kudrete sahiptir. Daha önce başardık, yine başaracağız.
PARTİMİZİN YÖNETİMİ, YENİLGİNİN NEDENLERİNİ CİDDİYETLE ARAŞTIRMAYIP YENİ BİR YOL HARİTASI ÇİZEMEDİ: Seçim öncesi Türkiye’de oluşan büyük umut ve değişim inancı hızla derin bir hayal kırıklığına dönüştü. Toplumsal talep ve ihtiyaçların aksine partimizin yönetimi yenilginin nedenlerini ciddiyetle araştırıp yeni bir yol haritası çizmedi. Alınan sonuca farklı bahaneler üretti ve yenilginin siyasi sorumluluğunu maalesef üstlenmedi. Parti içi iktidarı korumaya odaklandı. Güven duygusunu yitiren seçmenimiz partimizi hatta siyaset kurumunu terk edecek kadar yoğun bir duygusal kopuşa sürüklendi. Parti yönetimi bu durumu tespit etmek ve onarmaya yönelik adımlar atmak yerine bu kırılmayı gözden gelmeyi tercih etti.
KÜRT SORUNUNDAN DIŞ POLİTİKAYA KADAR TUTUM ALIYOR, ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZİ SUNUYORUZ: ‘Değişimin yüzyılı, yüzyılın değişimi’ hedefiyle çıktığımız bu yoldaki tutum belgesinde ülkemizin ne durumda olduğuna dair makroekonomik politikalardan, emekçilerin sorunlarına, barınma krizinden sığınmacı sorununa kadar bir dizi başlıkta ülkemizin yarınları için çoğulculuktan kuvvetler ayrılığına, yargı bağımsızlığından toplumsal barışa, hak temelli sosyal devletten planlama odaklı kamucu bakışa, aktif sosyal politika uygulamalarından savunma sanayine tarıma dayalı sanayiden güvenlik sorununa ve bir demokrasi meselesi olarak gördüğümüz Kürt sorunundan dış politikaya kadar tutum alıyor ve çözüm önerilerimizi sunuyoruz.
SÖMÜRÜYE KARŞI EMEKÇİ SINIFIN YANINDA ÖDÜNSÜZ POZİSYON VE TAVIR ALIYORUZ: İş cinayetlerini artıran üretim baskısından, grev yasaklarına, sendikal baskılara, gri, beyaz ve mavi yakalıların maruz kaldığı sömürüye karşı emekçi sınıfın yanında ödünsüz pozisyon ve tavır alıyoruz. Tek adam rejiminin dayattığı ve beslediği toplumu ayrıştıran, farklılıklardan yararlanarak birbirinden uzaklaştıran ve kutuplaştıran siyaset anlayışını reddediyoruz. Biz ve onlar ayrıştırmasını etnik, mezhepsel ve toplumsal kutuplaşmayı kabul etmiyoruz. Tüm toplumsal kesimlerin yaşam, eşitlik, emek, barınma, beslenme ve örgütlenme hakkını birlikte savunuyoruz. Tüm farklılıkları kucaklıyor, toplumun tüm yoksullarına, işsizlerine, güvencesizlerine birlikte sahip çıkıyoruz. Hepsinin talep ve umutlarını ortak hedef olarak benimsiyoruz. Toplumu dikine kesen ve ayrıştıran siyaseti reddediyor, toplumun her kesimine dokunan yatay siyaset anlayışını savunuyor ve sahipleniyoruz.
İTTİFAKLAR, PARTİ VİCDANINDA KARŞILIK BULACAK ŞEKİLDE TASARLANMALIDIR: Kurucu değerlerimizi temsil eden Atatürk ilkeleri ve Altı ok programına bağlılığımız, tarihsel birikimimize duyduğumuz saygının ifadesi olduğu gibi özgüvenli siyasetin temeli, geleceğimize ışık tutan bir rehber ve doğru yolu gösteren pusulamızdır. Cumhuriyetçilik, Laiklik, Devrimcilik, Milliyetçilik, Halkçılık ve Devletçilik ilkeleriyle simgeleşen Altı Ok’umuzu hem tarihsel gerekliliğiyle sahiplenen hem olgusal tutarlılığı ile benimseyen hem de günün şartları ve çağın gerekliliğiyle aşındırmadan geliştiren tutumumuz detaylarıyla tüm kamuoyuyla paylaşacağımız kitapçıkta bulunmaktadır. Bu ideolojik netlik siyasal ve sosyal ittifaklara engel teşkil etmez. İttifak siyaseti, ittifak kuranların birbirine dönüştüğü, benzediği siyaset olmamalıdır. Tersine birbirine benzemeyen partilerin kendi kimliklerini koruyarak varsa ortak hedefler etrafında birleşmeleri verimli bir ittifakın en önemli şartıdır. İttifaklar, parti vicdanında karşılık bulacak şekilde tasarlanmalıdır. Örneğin; partimizin seçilecek sıralardan 39 milletvekilini başka partilere vermesi parti vicdanında, parti tarihinde unutulmayacak bir hasar bırakmıştır. Bu süreç hiçbir parti içi müzakereye, uzlaşılmış bir iç hukuka, objektif ölçme ve değerlendirme kriterlerine dayanmaksızın ve parti içi denetime kapalı olarak yürütülmüştür. Aynı şekilde partiler arası imzalanan protokollere dair seçilmiş kurulları bilgilendirmenin dahi yapılmadığı bir süreçler işletilmiştir. Bu ölçüde aşkın yetkiler kullanılıp sorumluluk üstlenmeyen bir yönetim tarzı kabul edilemez.
AĞIRLAŞAN SORUNLARA SOL VE SOSYAL DEMOKRAT KİMLİKTE BİR PARTİNİN CESUR VE KARARLI POLİTİKALARININ ÇARE ÜRETEBİLECEĞİNİ BİLİYORUZ: Sağ ve sol kavramının 18’inci yüzyıla ait olduğunu ve 21’inci yüzyılın sorunlarını çözümler üretemeyeceğine yönelik yaklaşımı kesin bir dille reddediyoruz. 21’inci yüzyılda emekçilerin, güvencesizlerin, yoksulların, dezavantajlı grupların artan ve ağırlaşan sorunlarına sol ve sosyal demokrat kimlikte bir partinin cesur ve kararlı politikalarının çare üretebileceğini ve umut olacağını biliyoruz. Güçlü bir sosyal demokrat siyasi duruşun sendikal hareketlere, güçlü sendikaların da sol siyasete yapacağı katkı bugün mahrum olduğumuz bir sinerjidir. Sosyal demokrat siyaset, tüm toplumsal tabanlı hak mücadeleleri ve örgütlü güçleriyle etkileşim, dayanışma ve yardımlaşma halinde olmalıdır.
KADINLARI SİYASETİN MERKEZİNE TAŞIYACAK BİR YAPI MUTLAKA KURULMALIDIR: Akbelen’den Cerattepe’ye, Yırca’dan Kazdağları’na sağlıklı yaşam hakkını savunan hem yerel hem örgütlü çevre mücadeleleriyle dayanışmak, desteklemek, büyütmek ve bu hareketlerin siyasetimize yapacağı katkının önünü açmak hedefimizdir. Bir yandan sürdürülebilir bir ekonomik ve ekolojik düzen, bir yandan da vatandaşlarımızın ve gelecek nesillerin sağlıklı çevrede yaşama hakkı savunulabilmelidir. Rant uğruna yaşanan eko kırımın engellenmesi ve iklim krizi ile mücadeleye ilişkin somut önerilerimizi tutum belgemizde göreceksiniz. İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz çekilme kararından güç alanların artık yeni hedefleri var. 6284 sayılı Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Yönelik Kanun, çocukların cinsel sömürü ve istismara uğramasını engellemek için imzalanan Lanzarote Sözleşmesi, Medeni Kanun ve nihayetinde de Anayasa’da yer alan kadın-erkek eşitliği artık hedeftedir. Kadınlar hayatın her alanında ve elbette partimizde eşit temsil edilmelidir. Kadınların siyasetteki varlıklarını sayılara indirgeyen, dış halkalara hapseden değil, kadınları siyasetin merkezine taşıyacak bir yapı mutlaka kurulmalıdır.
KATKIYA VE YOL ARKADAŞLIĞINA AÇIK, CESUR BİR SİYASET ANLAYIŞINA İHTİYAÇ VAR: Bugünün iktidarı gençleri bir karanlığa terk etmiştir. Gençler, devlet okullarında nitelikli ve bilimsel bir eğitim alamamaktadır. Gençler, yoksulluk ve tarikat ve cemaatlerin baskısı altında barınma kriziyle mücadele etmektedir. Laiklik ilkesi terk edilmiş; tarikat ve cemaatler gençlerin yaşam tarzına, eğitimine, kimliğine, düşünce özgürlüğüne, eğlencesine, aile ve sosyal yaşamlarına kadar birçok alanda kabul edilemez ve dayanılmaz bir müdahale aktörü haline gelmişlerdir. Gençler bahanelere sığınan ya da sözü dolandıran değil; samimi, net ve çözüm üreten bir siyaset bizlerden beklemektedir. Siyasetsizliğin yaygınlaşmasıyla beraber popülist ve aşırı hareketlerin gençleri özel olarak hedeflediği, umutsuzluğun yayılmasından faydalandıkları görülmektedir. Gençlere yalnızca seslenen değil, umudu kendisi yaratacak olan gençlerle birlikte karar veren, katkıya ve yol arkadaşlığına açık, cesur bir siyaset anlayışına ihtiyaç vardır. Kısacası hedeflediğimiz değişim emekten yana, üretimden yana, çevreden yana, kadınlardan yana, gençlerden yana ve olan tüm güçleri bir araya getirdiğimiz yeni, cesaretli ve özgüvenli siyasetimizle hayat bulacaktır.
PARTİMİZ, TÜRKİYE’NİN EN İYİ YÖNETİLEN KURUMU HALİNE GELMELİDİR: CHP, yeni dönemde toplumun hak taleplerinin yalnızca parlamentoda değil, sahada ve sokakta da sözcüsü olacaktır. Hedefimiz partimizi sadece Türkiye’nin en iyi yönetilen siyasi partisi değil, en iyi yönetilen kurumu haline getirmektir. Hesap verebilir, denetlenebilir, şeffaf, katılımcı süreçleri işleten, denge denetleme mekanizmalarını etkinleştiren, ölçme değerlendirmeden en iyi şekilde yararlanan canlı ve diri bir kurumsal yapı hedeflenmelidir. Örgütlerimiz, siyaset üreten, toplumsal bağları güçlü, yeni mücadele biçimleri yaratabilme kapasitesi yüksek bir yapıya kavuşturulmalıdır. İkinci yüzyılın CHP’si, üye yapısı, örgütlenme biçimi, karar alma süreçleri, parti yönetimi, parti içi demokrasi, katılım ve etik ilkeler bakımından köklü değişimler ile yoluna devam etmelidir.
YENİLENMELİ: Güçlü ve umut veren bir değişim için partinin lideri, kadroları, yönetim biçimi, örgüt yapısı, siyaset yapma tarzı ve söylemi, program ve tüzüğü yenilenmelidir. Partinin seçilmiş kurullarına işlevlerini geri kazandıran ve onları güçlendiren düzenlemeler hayata geçirilmelidir. Öncelikle, tüzükteki yetki ve sorumlulukları bazen aşan, bazen aşındıran yönetim anlayışı toptan terk edilmelidir. Parti yönetimi, değişim sürecini tüzüğün bazı maddelerinin değiştirilmesi ve parti programının basit ve yalın bir dille yazılması olarak tanımlamaktadır. Tüzükte ve programda daha demokratik ve olumlu yönde yapılacak önerilere ve tüm değişikliklere katkı vermeye kararlıyız. Ancak, seçim ya da kurultayların baskısı altında sağlıklı, sakin, objektif bir yapısal dönüşümün koşullarını yakalamanın olanaksız olduğu gerçeğinin de bilincindeyiz. Bu nedenle, yapılacak değişikliklere katkıları verip kurultayımızı tamamladıktan sonra hem teorik hem örgütsel katkılarla gerçekleşecek tüzük ve program kurultayını, yerel seçim takviminden hemen sonra, 2024 yılı içinde gerçekleştireceğiz.
PARTİ KARARLARI ÇOK BÜYÜK ÖLÇÜDE ATANMIŞ DANIŞMANLARIN YÖNLENDİRMESİYLE BELİRLENMEKTEDİR: Parti içi kurumların, karar ve yönetim organlarının işlevsiz kılınması, siyasal yetki ve sorumluluğu olmayan danışmanlık kurumunun partinin kurumsal yapısının yerine geçmesi, partimizi bir bütün olarak etkisiz ve işlevsiz hale getirerek zayıflatmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin, şartlar ve gerekçeler ne olursa olsun kayıt dışı siyasete teslim olmasını asla kabul etmiyoruz. Kurumsal yönetim ve iş yapma biçimi, güçlü kurumsallaşma başarının ön koşuludur. CHP, tüm kurul ve organlarıyla diri, canlı ve güçlü olmak zorundadır. Partimizde karar alma ve aday belirleme süreçleri neredeyse tamamen merkezileşmiş, üye ve örgüt yapısının sağlıksız olduğu iddia edilerek önseçim terk edilmiş, parti kararları çok büyük ölçüde atanmış danışmanların yönlendirmesi ile belirlenmektedir.
HER ŞEYDEN ÖNCE BİR ZİHNİYET DEĞİŞİKLİĞİNE İHTİYAÇ VAR: COVID pandemisini Sağlıktan, koca bir seçim sürecini medya ve iletişimden, tahıl ve beslenme krizini tarımdan sorumlu genel başkan yardımcıları olmadan geçiren; Ukrayna-Rusya savaşını, NATO’nun genişleme krizini ve Suriye meselesini dış politikadan sorumlu bir Genel Başkan Yardımcısı olmadan takip eden ve danışmanlar üzerinden yürüten parti yönetimi, kurultay sürecini de örgütten sorumlu bir genel başkan yardımcısı olmadan yönetmeyi tercih etmiştir. Türkiye’de kayyum uygulamasına itiraz eden bir partinin, kendi il ve ilçe örgütlerini görevden alarak geçici kurul ataması ve parti tüzüğüne aykırı şekilde uzun süreler hatta yıllarca geçici kurul eliyle parti örgütlerinin yönetilmesi kabul edilemez. Kurultay sürecine girilmişken geçmişte istisnai örnekler hariç örgütlerin görevden alınması hiç görüşmemişken, bazı illerde kongre dengesine etki edecek büyük ilçelerde kongre yapılmasının engellenmesi, sorunlarımızın sadece yazılı metinlerden kaynaklanmadığını ve her şeyden önce bir zihniyet değişikliğine de ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir.
3 DÖNEM SINIRI GETİRİLECEK: Ülkede anayasasızlaştırmaya itiraz eden bir parti örgütü, kendi içindeki tabi olduğu tüzükten mahrum bırakılması girişimleri asla hak edilmemektedir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin iyi yönetilmesine her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla; kapsamlı bir üye reformu gerçekleştirilecek, üyelerin genel başkan seçimi dahil olmak üzere tüm süreçlere katılımı sağlanacaktır. Milletvekili, belediye başkanı ve meclis üyeleri adaylarının belirlenmesinde önseçim yöntemi esas alınacak, yeniden aday gösterilecek yerel yöneticiler için ise halkın memnuniyetini ölçen objektif kriterler gözetilecektir. Genel merkez yöneticileri, milletvekilleri, belediye başkanları ve meclis üyeleri için 3 dönem sınırı getirilecektir. Genç ve engellilerin parti organlarında ve aday listelerindeki temsiliyetinin artırılması sağlanacak, kadınlar için eşit temsil benimsenecektir.
PARTİ OKULU YENİLENECEK BİR PARTİ AKADEMİSİ KURULACAK: MYK üyelerinin üçte ikisi PM üyeleri arasından doğrudan seçilecek, Genel Başkan tarafından seçilen üçte birlik kısım ise PM’den ilk toplantıda güvenoyu alacaktır. Parti Meclisi’nin MYK için güvensizlik oyu vermesi ve geri çağırma yetkileri tanımlanacaktır. Parti Meclisi gerçek bir Meclis gibi çalıştırılacak, parti politikalarının belirlenmesinde danışmanlar değil, Parti Meclisi mutlak söz sahibi kılınacaktır. Parti örgütü bir yük olarak görülmeyecek, genel merkezle il ilçe örgütleri arasındaki bağ güçlendirilecek, il başkanları siyasal süreçlerin aktörü haline getirilecektir. Parti Okulu yenilenecek, bir Parti Akademisi kurulacaktır. Bunun yanı sıra daha pek çok öneri ve reform tutum belgemizde detaylarıyla okuyabileceksiniz.
YENİ SÖYLEMİN YARATACAĞI HEYECAN YEREL SEÇİMLERİN İTİCİ GÜCÜNE DÖNÜŞMELİDİR: Bu çağrı, tüm bu değişimi ve yenilenmeyi birlikte yapmaya ve yeni bir yolu birlikte yürümeye çağrımızdır. CHP’yi değiştirip kendimizi iktidar adayı bir çekim merkezi olarak konumlandırmak, toplumun kendisini temsil edeceğine güven duyarak iktidarı teslim edeceği bir siyasi özneye dönüşmek mecburiyetindeyiz. Sorunu doğru tespit etmez, sağlam bir özeleştiri yapmaz ve yaşananlardan ders aldığımıza insanları ikna etmezsek, Cumhuriyet Halk Partisi başta olmak üzere tüm siyasi muhalefet, seçmenin gözünde önemsizleşecektir. Partinin yeni kadrolarıyla bulacağı taze kan ve yeni söylemin yaratacağı heyecan yerel seçimlerin itici gücüne dönüşmelidir. Yaklaşmakta olan yerel seçimlerin önemi ortadadır. Değişimin yaratacağı moral ve umut, kazanmanın en büyük güvencesi olacaktır. Bugün yitirildiği konuşulan siyasi ve toplumsal ittifak kapasitesi böylece geri kazanılabilecektir.
CHP’DEKİ DEĞİŞİM, ÜLKENİN DEĞİŞİMİ İÇİN ÖN KOŞULDUR: Seçimin kaybedildiğini kabul etmeyen, içinde bulunulan siyasi duruma başkaca tanımlamalar geliştiren, hiçbir şey olmamış gibi davranan bir siyasetsizliğin parçası mı olacağız, yoksa örgütümüzü siyasetin öznesi yapacak bir değişimle Türkiye’ye umut mu olacağız? Değişim ihtiyacına referans aldığımız seçmendeki duygusal kopuşu görmezden mi geleceğiz, yoksa onu dinleyen, anlayan, endişelerini gideren ve yeniden ona umut olan bir değişimin öncülüğünü mü yapacağız? Partimizin üzerindeki yüzde 25’lik görünmez cam tavana inanıp, siyasetimizi sağ söylemlere sığınarak mı yapacağız, yoksa sosyal demokrasinin ve kurucu değerlerimizin ışığında özgüvenli bir siyasetle görünmez cam tavanı tuzla buz mu edeceğiz? CHP olarak vereceğimiz kararın özeti budur. CHP’deki değişim, ülkenin değişimi için ön koşuldur.
ATATÜRK’ÜN PARTİSİ İKTİDAR YAPABİLMEK İÇİN CHP GENEL BAŞKANLIĞI’NA ADAYLIĞIMI İLAN EDİYORUM: Ülkemizin ve çocuklarımızın hak ettiği bir gelecek için; kurum ve kurallarıyla çalışan demokrasiyi partimizde ve ülkemizde egemen kılmak için; gençleri partimizin merkezine almak, partiyi gençliğin çekim merkezi yapmak için; kadınların etkin olacağı parti yapısı ve siyaset tarzını güvence altına almak için; emeğin sömürülmesini engellemek için; tüm öğrencilerin laik ve bilimsel eğitime erişim hakkını tesis edebilmek, cemaat, tarikat yurtlarında başka Enes Karaların canlarına kıymaması için; sağlık hizmetlerinden herkesin eşit, ayrımsız ve ücretsiz yararlanabileceği bir Türkiye için; başka Soma’lar, başka Ermenekler, başka Amasra’lar, başka Hendek’ler, başka Çorlu’lar, başka Afyon’lar yaşanmaması için; parti içi iktidarı kazanmak için değil, CHP’yi, Atatürk’ün partisini iktidar yapabilmek için Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığına adaylığımı ilan ediyorum.
CHP DEĞİŞİRSE TÜRKİYE DEĞİŞİR: Cumhuriyetin 100. yılına tarihimizin en büyük umutsuzluğu ile giremeyiz. Buna izin veremeyiz. Buna izin vermem, vermeyeceğim, hep birlikte vermeyeceğiz. Seçimleri kazanmak için değil büyük bir devrim için, eşit, adil ve özgür bir ülke için, ülkeyi ve milleti kurtaracak olan yine milletin azim ve kararlılığıdır. O azim ve kararlılığa yol açacak Cumhuriyetimizin devrimci gücü partimizdir. Şimdi herkesi bu büyük yürüyüşe davet ediyorum. Çağrımız tüm üyelerimize, tüm seçmenleredir, Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşlarınadır; gelin bu yeni yolu birlikte açalım, hedefe birlikte yürüyelim. Çünkü CHP değişirse Türkiye değişir. Bu memleket bizim, bu davet bizim, bu hasret bizim…"
"BEN, CHP'NİN GENEL BAŞKANI OLMAYAN İLK GRUP BAŞKANIYIM"
Özel, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Kurultay sürecine ilişkin yöneltilen soruya Özel, şu yanıtını verdi:
"Bundan önce iki il kongremiz yapılmıştı. Yarından itibaren ilan edilan takvim dahilinde yoğun olarak il kongrelerimiz yapılacak. Hep birlikte il kongrelerimizi takip edeceğiz. Özgür Özel nerede? Özgür Özel'in kadroları nerede dediğinizde, halkın yanındayız. 50 gün boyunca partimizin bize ihtiyaç duyduğu her süreçte anlımızın bir damla terini nasıl sakınmadıysak ve son damlasına kadar nasıl akıttıysak öyle akıtmaya, öyle çalışmaya devam edeceğiz. Grup Başkanlığı, CHP tarihinde ilk grup başkanıyım. Ben CHP'nin Genel Başkan olmayan ilk Grup Başkanı, sayın Genel Başkanımız da bu süreçte milletvekili olmayan ilk Genel Başkanı. Bu süreci birlikte deneyimliyoruz. Şu anda kurultay kararı alınmış belirlenmiş değil, bundan sonraki süreçte ekibimiz, arkadaşlarımız ve grubumuzla birlikte bu değerlendirmeyi yapacağız ancak sayın Genel Başkanımızla ilk görüşmeden son görüşmeye kadar bu konuda bir talebi olmadı. Resmi kurultay kararı alındığı gün tekrar bir değerlendirme yapacağız ve o gün kararımızı sizlerle paylaşacağız" yanıtını verdi.
"İMAMOĞLU İLE BUGÜN HERHANGİ BİR GÖRÜŞMEM OLMADI"
Özel, "Ekrem İmamoğlu'yla bugün herhangi bir görüşmem olmadı ama sayın Ekrem İmamoğlu'yla partimizdeki herkes gibi açık bir iletişim kanalımız var. Ancak bugün herhangi bir görüşmem olmadı" dedi.
"ENGELLEMEYİ, TÜRKİYE'YE DEMOKRASİYİ GETİRMİŞ OLAN PARTİME YAKIŞTIRMAM"
Özel, kurutaya hazırlık süreceğine yönelik yöneltilen soruya; "Engellemeyi, Türkiye'nin en köklü ve Türkiye'ye demokrasiyi getirmiş olan partime yakıştırmam. Biz kurultayın mümkün olduğu en kısa sürede yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü, toplumda ve seçmende çok ciddi travmalar yaratan bir seçim sonucuyla karşı karşıyayız. Bir hesap vermenin, bir hesaplaşmanın yaşanması gerekiyor. Demokrasi de bu sandıkla olur. Eğer siz sandığı seçmenin ya da üyenizin önünden kaçırırsanız, o hesap gelen ilk sandıkta görülür. Yerel seçimde bir büyük başarısızlık yaşamamak, umutsuzluğu umuda çevirmek ve büyük bir moralle cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk seçimlerini kazanmak istiyorsak bir an önce kurultay yapılmalıdır. Bu kurultaya önünmüzdeki 50 günde hazırlanmayı tartışmıyorum. Ben ve arkadaşlarım siyasete girdiğimiz ilk günden beri partileri için çalışan bu partinin evlatlar, bu parti için çalışan evlatlarıyız. Bu partiyi üzerimize görev düştüğü anda yönetmeye ve ayağa kaldırmaya hazırız" yanıtını verdi.
“İMAMOĞLU DA BU PARTİNİN BİR EVLADIDIR. ONUN DEĞİŞİM KONUSUNDAKİ YAKLAŞIMINI ÖNEMSİYORUM”
Özel, kurultay sonunda genel başkanlığı kaybederse partiden ayrılıp ayrılmayacağına ilişkin sorulan soruya şu yanıtı verdi:
"Özgür Özel kaybederse, partinin neferi olarak çalışmaya devam eder. Özgür Özel, bırakın kaybetmeyi peşinde kovalasanız, onu zorla uzaklaştırmaya çalışsanız baba evinden ayrılmaz. Diğer taraftan çok sayıda milletvekilimiz, parti meclis üyemiz, belediye başkanımızla birlikte sayın Ekrem İmamoğlu'nun da paylaşımını az önce gördüm. Bundan da büyük bir memnuniyet duydum. Tüm CHP'liler gibi Ekrem İmamoğlu da bu partinin bir evladıdır. Onun değişim konusundaki yaklaşımını önemsiyorum. Ben sadece sayın Ekrem İmamoğlu'yla değil bu parti iyi olsun diye seçim gecesi artık bu partinin kadınları, gönül verenleri tülbentini sirkeye basıp başına bağlamasın o tülbentiyle halay çekebilsin diye umudun peşinden yürüyoruz. Bu partiyi birleştireceğiz, bütünleştireceğiz. CHP gibi demokrasiyi içselleştirmiş partiler, rekabetten zayıf düşmezler, yarışlarda bölünmezler aksine buradan güçlerini tahkim ederek, yenilenerek, güçlenerek, gençleşerek ve umut dolarak yollarına devam ederler. Ben böyle bir sürece katkı sağlayacağını değerlendiriyorum. Ben siyasette kameraların önünde üç kez ağladım. Bir tanesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin balkonunda mazbatamızla birlikte İstanbul Büyükşehir'i Tayyip Erdoğan'ın yönettiği ve yönettirdiklerinden teslim almaya gelirken karşımdaki kalabalığın gözyaşları içerisinde el sallamalarına karşılık verirken ağladım.7 yıl boyunca hiç atlamadan takip ettiğim Soma davasının sonunda birileri ölenleri suçlu bulup katilleri serbest bıraktığında and olsun ki hesap soracağız derken ağladım. Bir de sekiz yıldır Grup Başkanvekilliği, 11 yıldır milletvekilliği yaptığım partimde bu benim bu kürsünden son konuşmam, Türkiye'yi yönetmeye hep birlikte gidiyoruz dediğinde hepimizin inandığı liderimiz veda ederken ağladım. Gözümden akan her damla yaş, bu partiye de bu partinin tüm üyelerine de feda olsun. Hiç utanacak bir şey yok.”
"BEN OLSAM YAPMAM"
Belediye başkan adaylarıyla ilgili soru üzerine Özel, şu yanıtı verdi:
“Bir Genel Başkanın parti meclisinin yetkisinde olan bir konuda, parti meclisi ki adayların belirleneceği parti meclisi kurultaydan sonra oluşacak. Parti Meclisi'nin yetkisinde olan bir konuda bu kadar kesin bir söz söylemesini yadırgarım. Ben olsam yapmam. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş için orada yerel yöneticilerin yeniden aday gösterilmesinde mutlak halk memnuniyetine dayalı objektif kriterlerden bahsettik. Bu gün baktığınızda her ikisi de bugüne kadar görülmemiş bir memnuniyetle karşılanıyorlar. Bizim elimizdeki ölçümlerde. O durumda adaylıkları için bir sorun olmaz ama kararı Genel Başkan, o günkü Genel Başkan değil o günkü parti meclisi verecektir."
"BİR KUSUR VARSA PARTİNİN YETKİLİ ORGANLARINDAN KARAR BAĞLANIR"
CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun açıklamalarına ilişkin soru üzerine Özel şunları söyşledi:
"Sezgin Tanrıkulu meselesi, bir olgu olarak bu toplantının konusu olmamakla beraber, Sezgin Tanrıkulu kendisine bir canlı yayında terörist diyen ve Atatürk'e hakaret ettin diyenlere cevap vermek üzere bir canlı yayına bağlanır. Canlı yayın sırasında kendisine TSK ile ilgili bir soru yönlendirilir. O konuda TSK'ye ilişkin verdiği bir soru önergesine verdiği cevap o kısmıyla alınır ve bir linç kampanyası başlar. Oysa kendisinin bahsettiği AİHM kararı 1980'lerin hepimizin utanç duyduğu ve Kürt sorununu kronikleştiren o utanç döneminde bazı utanç duyulacak bazı TSK mensuplarının helikopterden attıkları köylülere ilişkin bir karardır. Sezgin bey böyle şeyler geçmişte olmuştur. TSK'den şaibeyi kaldırmak için bu sorular sorulmak durumundadır demiştir. Ama genel kayıt yerine sadece TSK bu köylüleri atmadı mı kardeşim kısmı verilmiş ve büyük bir linç kampanyası başlamıştır. Üzücü olan bu kampanyanın bu hale gelmesine bizim ak trollerin, Ak Parti Sözcülerinin hedef göstermesiyle o kısa videoyu izleyerek çanak tutan katkı veren yaklaşımdır. Elbette benim Genel Başkanlığımda da parti milletvekillerinin, partimizin görüşleriyle bağdaşmayan ya da eleştiriye açık ifadeleri olabilir. Gereği de yapılabilir. Ama bu asla bir ak trolün paylaştığı 35 saniyelik videoya paldır küldür onlarla yarışarak tepki vererek değil, işin doğrusu araştırılıp kendi evladımız birinin önüne atılmadan yapılır. Sonra bir kusur varsa partinin yetkili organlarından karar bağlanır. Bizim yaklaşımımız bu şekilde olacaktır.”
"YENİDEN BİR DOĞUŞA İHTİYAÇ VAR"
Özel, değişimin nasıl olacağına yönelik sorulan soruya şu yanıtı verdi:
"İfade ettiğim gibi bugünkü moral bozukluğu bugünkü geçmiş ittifakın bileşenleri tarafından söylenen bazı yaklaşımlar partinin organlarında bir umutsuzluğa yönelmiş ve sonuçta ittifak kapasitesi ortadan kalkmış görünüyor. Bunun için heyecana bunun için yeniden bir doğuşa ihtiyaç var. CHP 5 Kasım'da genç, dinamik, etkin kadroları yönetime getirdiğinde elbette biraz önce ittifakların ne şekilde tapılabileceği, önceden anlaşılmış iç hukuka dayanan, şeffaf, denetlenebilir bir ittifak anlaşmasının elbette peşinde oluruz. İttifakla ya da ittifakın olmadığı yerde özgücümüzle ama geçmiş 100 yıllık tarihimizin en başarılı sonucunu almak da en kötü sonucunu almak da bize inananları nasıl ikna edeceğimize, nasıl ayağa kaldıracağımıza ve bundan sonra bir şeylerin değişeceğine nasıl ikna edeceğimize bağlıdır. Olmazsa olmaz şart önümüzdeki kongredir, kurultaydır ve değişimdir.
Kurultay'da doğal olarak her bir delegemizin oyuna talibiz. Çünkü, hepimiz aynı evine evlatlarıyız. Kardeşlerin birbirini sevmesi, saymasından daha doğal bir şey yok. Değişim talebi, son derece meşru, son derece dinamik bir taleptir. Ben değişim talebini parçalara ayırmanın değil değişim talebinin konuşarak, tartışarak, uzlaşarak bir büyük parti içi ittifaka dönüşmesinin iktidarı getireceğine inanıyorum. Bu yönde çalışıyoruz ve değişim talebi partinin üzerinde uzlaştığı heyecan verici bir yürüyüşe dönüşmüş durumdadır.
Delegelere seslenmenin mercii yarından itibaren il kongreleri ve sonra kurultayımızdır. Ben CHP delegelerinin aklını, vicdanını çok önemsiyorum. Toplumda olan, üyede olan bir karşılığın delegede olmadığını düşünmek delegelerimize büyük bir hakarettir. Böyle yorumları üzülerek okuyoruz. CHP delegelerinin kim olduğu değil o delegelerin neyin delegesi olduğu önemlidir.
"EĞER BİZ O SAYILARA BAKACAK OLSAYDIK İL KONGRELERİNİN BAŞLADIĞI GÜN DEĞİL BİTECEĞİ GÜN ADAY OLURDUK"
Öncelikle delege yapısıyla ilgili şunu hatırlatmak isterim: Şu ana kadar Muş ve Elazığ dışında hiçbir il kongresi yapılmadı. Yani bahsettiğiniz 1400 delegenin doğal delegeleri saymazsak 1180'i oluşmadı. O yüzden 400'e 1000, 300'e 1000 rakamları nasıl hesaplanabiliyor? Oldukça manipülatif. Bir de eğer biz o sayılara bakacak olsaydık il kongrelerinin başladığı gün değil biteceği gün aday olurduk. Sayardık ve ona göre tutum takınırdık. Ama bizim hikayemiz bana ne olur, ben aday olursam ve kaybedersem ne olur diyenlerin değil bugün itirazın, gençleşmenin, güçlenmenin günüdür diyenlerin hikayesidir. Bunu böyle görmenizi beklerim. Diğer husus, tabi görevim sırasında öğrendiğim sırları ifşa etmeyeceğimden herkes emin olsun. Ancak hem geçmişteki hatta daha önceki dönemlerdeki sekiz yıl boyunca görev yaptığımız Merkez Yönetim Kurulu üyelerimiz ve bizatihi Genel Başkanımızın kendisi, kritik kavşaklarda Özgür Özel'in ve daha bir çok arkadaşımızın bazı kararlara nasıl itiraz ettiğini ya da bu kayıt dışı siyasete itirazı hangi dönemeçlerde dile getirdiğini, hangi mahsurları ifade ettiğini ya da iyi bir örnek olarak adalet yürüyüşünün partinin tüm seçilmiş organlarının ortak kararıyla alınmasında başarının nasıl ortaya çıktığını hatırlatıp, partinin seçilmiş organlarının dışlandığında ne felaketler yaşandığını hatırlattıkları onlarca da örnek mevcuttur. Ancak içinde bulunduğumuz süreçten dolayı ve tabii ki demokratik merkeziyetçilik anlayışı gereğince içeride yürütülen tartışmaların geçmişte kamuoyu önüne taşınmamış olması, yönetici ahlakımızın gereğidir.
Bu süreçte hiçbirimiz kendimizi sorumsuz göremeyiz. Ama kendisini tamamen sorumsuz görüp hiçbir şey olmamış gibi davrananlara itiraz ediyoruz. Sorumluluğumuzu inkar ediyor değil, herkesin sorumluluğunu kabul etmesi gerektiğini savunuyoruz.
Şimdi CHP'nin Genel Başkanlığı'na aday olan birine emanetçi olma yakıştırması herhalde en son söylenebilecek ve en son yakışabilecek şeydir. Bir emanet vardır, o emaneti bugün gururla sayın Kemal Kılıçdaroğlu taşımaktadır. Emanet, Atatürk'ün emanetidir. Nasip olursa üyelerimiz ve delegelerimiz uygun görürlerse o emaneti taşımak, bir siyasetçinin siyasi hayatında taşıyabileceği en büyük gurur ve onur olacaktır. Atatürk'ün emaneti dışında emanet taşımak değil Özgür Özel'e hiçbir CHP üyesine yakışmaz."
TOPLANTIYA KATILAN MİLLETVEKİLLERİ VE YÖNETİCİLER
Özel'in Genel Merkez'deki basın toplantısına; CHP milletvekilleri Ahmet Baran Yazgan, Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, Ali Gökçek, Asu Kaya, Ayhan Barut, Bekir Başevirgen, Burhanettin Bulut, Cumhur Uzun, Ediz Ün, Fethi Açıkel, Gökçe Gökçen, Gökan Zeybek, Hasan Baltacı, Hikmet Yalım Halıcı, İsmail Atakan Ünver, Murat Emir, Özgür Ceylan, Özgür Karabat, Seyit Torun, Suat Özçağdaş, Süleyman Bülbül, Süreyya Öneş Derici, Taşkın Özer, Ulaş Karasu ve Veli Ağbaba da katıldı.
Parti Meclisi üyeleri; Candan Yüceer, Pınar Uzun, Erbil Aydınlık ve Sevgi Kılıç ile Yüksek Disiplin Kurulu üyesi Gülşah Deniz Atalar’ın da izlediği toplantıyı şu eski milletvekilleri de salonda takip etti:
“Alpay Antmen, Baha Ünlü , Kadir Gökmen Öğüt , İrfan Kaplan, Çetin Arık , Ahmet Kaya, Nurettin Demir, Faruk Sarıaslan”