Beyoğlu’na bağlı Tophane sahilinde evinin sokağında ölü bulunan İngiliz eski askeri istihbarat subayı James Gustaf Edward Le Mesurier’le ilgili soruşturmaya Terörle Mücadele ve İstihbarat Şube polisleri de dahil edildi. Otopsi yapılan Le Mesurier’in cenazesini Adli Tıp Kurumu’ndan teslim alan eşi Emma Winberg dün, Cinayet Büro Amirliği’nde 4 saat sorgulandı. Cenazesi İngiltere’ye gönderilen Le Mesurier’in evinin önünde bir yıl boyunca ayrılmadan kâğıt mendil satan ve 10 gün önce birden bire kayıplara karışan gizemli Suriyeli ise akıllarda birçok soru işareti bıraktı.
Le MesurIer’in home ofis olarak kullandığı bina Karaköy’deki Ali Paşa Medresesi Sokak’ta bulunuyor. Sokağa adını veren medresenin duvarının başladığı yer ile Le Mesurier’in evinin girişi aynı hizada. Mahallelinin anlattığına göre, medresenin duvarının başladığı yerde bir yıl önce bir mendil satıcısı beklemeye başladı. ‘Beyaz tenli, renkli gözlü ve kirli sakallı’ mendilci adının Muhammed olduğunu, Suriye’deki savaştan kaçarak İstanbul’a geldiğini anlattı. Arapça konuşuyordu. Yağmurda, karda bile oradan ayrılmayan Suriyeli mendilcinin durduğu yer Le Mesurier’in binasının tam karşısında.
"ABİ SEN AJAN MISI? DEDİM"
Karaköy’de bir restoranda çalışan Aydın Tunç, Suriyeli mendilciyle ilgili şunları söyledi: “Adam sabah 08.00 gibi gelip sokağın tam köşesinde beklerdi. Ben camiye giderken görürdüm. Sabahları gelip benden tost alırdı. Sadece mendil sattığı için dikkatimi çekti. Yaz, kış demeden gelirdi, beklerdi. Yağmurun altında bile duruyordu. Ben birkaç defa ‘Ajan mısın abi buradan ayrılmıyorsun’ diye takıldım. Adam bir şey demiyordu. Olaydan 1-2 hafta öncesinde adam gelmemeye başladı. O adam beni hep şüphelendiriyordu. Sokak çok yoğun bir yer değil. Geçişler oluyor ama mendil satmaya pek uygun değil. Gidip vapur iskelesinde satabilir veya caminin kapısında satar. Adam benim dikkatimi çekiyordu.”
10 GÜNDÜR GELMİYOR
Ali Paşa Medresesi Sokak’ta bakkal işleten Batuhan Hemen de şunları söyledi: “O Suriyeli bir yıldır her sabah saat 08.00 sıralarında sokağın başına geliyordu. Akşam 16.00’ya kadar sokakta açtığı küçük bir tezgâhta mendil satardı. 50’li yaşlarda, kötü kıyafetliydi. Kirli sakallı ve masmavi gözleri vardı. Beyaz tenliydi. Suriyeli olduğunu söylemişti. Arapça konuşuyordu. İngiliz adamın ofisinin kapısının karşısında beklerdi hep. Kazandığı paraları gelip benim dükkanımda bütünlerdi. Her sabah gelip kahve alırdı. Çok konuşmazdı. Sadece mendil satardı. Olayın meydana geldiği binadan çıkanlar onun mendil sattığı yerde sigara içerdi. Adamı 10 gündür görmüyorum. Olaydan sonra da gelmedi.”